• Sonuç bulunamadı

AMERİKAN HUKUKUNDA HUKUK ve CEZA DAVALARININ

BİRBİRİNE ETKİSİ 1. Kesin Hüküm Etkisi

Amerika Birleşik Devletlerinde bir ceza mahkemesi kararı ile hukuk mahkemesi kararı arasındaki ilişki, esas davada yetkili mahkemenin bir uyuşmazlığın taraflarını bağlayıcı etkisi ve kapsamı “Collaterall estoppel” hakkındaki hükümlerden anlaşılmaktadır. Amerikan hukukunda ceza hükmünün hukuk davası üzerindeki etkisine karşı engel olarak ispat sonucuna ilişkin taleplerin ve karşılıklılık esasının farklılığı gösterilmektedir. Diğer taraftan ceza hukuku her türlü makul şüpheyi dışlayan bir ispat sistemini öngörmesine karşın hukuk yargılaması kesin bir ihtimale dayanabilir. Buradan da ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk mahkemesi nezdinde bağlayıcı olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna karşılık bir ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararı, aynı taraflar arasındaki bir uyuşmazlıkta ceza davasında karara bağlanan bütün vakıalar bakımından hukuk mahkemesi hâkimini bağlar. Bu genellikle, mağdurun ceza kovuşturmasını bizzat takip etmesi ve hukuk davasının bizzat açması halinde geçerli olmaktadır. Diğer taraftan ceza davasında

333 Heriot, s.57

karar verilen sorun ile hukuk davasına konu olan sorun aynı ise bu ceza hükmü delil olarak kullanılabilir334

.

Tarafların anlaşması sonucu verilen mahkûmiyet kararının değeri ise kuşkuludur. Genel olarak şahsi menfaat aleyhine bir ikrara dayanan bir ceza mahkûmiyeti, zorunlu olarak bir hukuk davasında, davanın ihtilaflı olması halinde aynı taraflar arasındaki bütün uyuşmazlıklar hakkında geçerli olduğu kabul edilebilirdi. Bu noktada sadece usule ağırlık veren bir ceza hükmünde açıklanan ikrarın hukuk mahkemesini bağlayıcı olduğu kabul edilemez335

.

Ceza mahkemesinin mahkûmiyet hükmünün sonraki bir davada ceza davasının hükümlüsü ile üçüncü kişi arasındaki bir davaya olan etkisi bakımından ise, çoğunlukla mahkemeler karşılıklılığın eksik olmasından dolayı ceza mahkemesinin kararının ispat aracı olarak kabul etmemektedirler. Federal mahkeme önünde hükümlü ve üçüncü şahıs arasındaki uyuşmazlığın çözümünde ise, bir ceza hükmü, hükümlüye karşı ilgili federal mahkemenin içinde bulunduğu eyaletin hukuku, böyle bir ceza hükmünü bağlayıcı olarak kabul ediyorsa federal mahkemede karar verilen bütün meselelerde tam bir ispat değerine sahiptir. Diğer yandan federal mahkeme böyle bir delili birleşik devletlerin yürürlükteki hukuku ceza hükmünü birinci derecede delil olarak veya “adalet” veya örf ve âdete göre uygunsa buna rağmen kabul edebilir. Bu bağlamda bir ceza hükmünün ispat vasıtası olarak kabul edildiği hallerde, karar verilen bütün maddi ve hukuki uyuşmazlıklarda ispatı sağlayabilir. Ceza hükmü ile karara bağlanan meselenin kapsamının tespiti için hukuk hâkimi dava dosyasına da bakmak zorundadır 336

.

Bir hukuk davasındaki söz konusu sorunun daha evvelki bir kamu davasındaki soruna benzer olduğu, konuya ilişkin dava açıldığı ve verilen kararın evvelki hükmün önemli ve gerekli bir parçası olduğu durumda, kesin hüküm esasına göre hüküm verilir. Mesela, bir sürücünün kaçmak veya bir polis memurunu atlatmaya çalışmak nedeniyle suçlu bulunması, sürücünün kendisini tutuklamaya çalışırken polis memurunun kötü muamelede bulunması nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini 334 Kutkan, Mahmut: Ceza Mahkemesi Kesin Hükmünün Hukuk Davası Üzerindeki Etkisi, Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1993, s.45-46 335 Kutkan, s.46

336 Kutkan, s.46-47

konusunda dava açmasını engeller. Sürücünün kamu davasındaki savunma gerekliliği hakkında jüri, sürücünün muhtemel bir zarardan kaçınmak için kaçmaya ihtiyaç duymasında makul bir nedeninin bulunmadığına, bu muhtemel zararın kamu tehdidinden daha önemli olmadığına, bu savunmanın polis memurunun tutuklama için gereğinden fazla şiddet kullanmadığına ve kullanılan kaba kuvvetin sürücünün kaçmasının kamuya verdiği zarar ile orantısal olduğuna dair iddiasındakine benzer bir sorun ortaya çıkardığına karar vermiştir337

.

Bir mahkûmiyet kararı davalıyı, hakkında bilfiil dava açılmış ve önceki ceza kovuşturmasında hükme bağlanmış konulara ilişkin müteakip bir hukuk davasında yer alan iddiaları inkâr etmekten men etmektedir. Burada kesin hükmün etkisini gösterdiği görülmektedir. Bu kural, birçok mahkeme tarafından hala kabul ve tasdik edilen ve hükme dâhil edilen, cezai bir hükmün sonraki bir hukuk davasında temel alınan gerçeklere dair kesin olmayan bir delil olarak kabul edilebileceği sonuç prensibine uygundur. Bir kişi ceza davasında mahkûmiyet aldığında, mahkûmiyetin temelindeki aynı gerçeklere dayanılarak gerçekleştirilecek sonraki hukuki takibatta bu mahkeme kararının kişi üzerinde bağlayıcılığı bulunduğu kabul edilmektedir338

.

2. Mahkeme Kararlarının Birbirine Etkisi

Ceza ve hukuk mahkemelerinin vermiş olduğu kararların birbirlerine etkileri genellikle aynı olay nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bir hukuk davasındaki taraflardan biri daha önce benzer iddialarla ilgili bir ceza kovuşturmasında suçlu bulunmuşsa, mahkemeler iki temel hukuki politika arasında bir denge bulmaya çalışacaklardır:

 Adil bir yargılama sağlamak,

 Dava edilmiş iddialar için yeniden yargılamayı engellemek,

337 Farrell, Tracy Bateman/Slotnick, Barbara/Williams, Elizabeth/Zelin, Judy: “Effect of judgment

in criminal proceeding on subsequent civil action—Offensive collateral estoppel”,48 Tex. Jur.

3d Judgments § 420, Texas Jurisprudence, Third Edition, Database updated January 2013, http://web2. westlaw. com İET:27/01. 2013

338 Crimi, Christina/Dietz, Laura Hunter/Farrell, Tracy/Jacobs, Alan J./Kane, Rachel/Lindsley, William/Shampo, Jeff J./Surette, Eric/Bailey, Suzanne L./Czelusta, Thomas J./Kennel, John R. : “Judgment of Conviction”,American Jurisprudence, 47 Am. Jur. 2d Judgments § 651, Judgments, Second Edition Database updated November 2012, http://web2. westlaw. com, İET:26. 01. 2013

Bazı davalarda davaya bakan bir mahkeme, cezai hükmü, kararın asıl unsurları arasında şüpheleri ortadan kaldıran bir unsur olarak ele almıştır. Bununla beraber birçok mahkeme cezai hükmün yalnızca gerçeklere dair kanıt olarak kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir. Diğerleri ise cezai hükmü kanıt kapsamına almayı kabul etmemişledir. Bu konudaki farklı yaklaşımlar, Morro Castle yangınından sonraki davalarda önemli ölçüde dikkat çekmiştir. Davanın en son aşamasında gemi sahibi, Güney New York Bölgesi Bölge Mahkemesinde (District Court for the Southern District of New York) kazadan kaynaklanan yolcuların borçlarının ödenmesi nedeniyle uğranılan zararı tazmin etmek üzere sigortacısı aleyhinde dava açmıştır. Mahkeme, davacı ve yardımcısının denizde ölümle sonuçlanan ihmal suçunu cezalandıran yasa uyarınca aldıkları mahkûmiyetin hukuki dava önünde engel teşkil ettiğine dair sigortacının talebini reddetmiştir. Burada gemi sahibi ve yardımcısının almış olduğu mahkûmiyet hükmü, sigortacı aleyhine açılmış olan davada sigortacı lehine değerlendirmeğe alınmamıştır339

.

Hukuki ve cezai yargılama usulleri ve kanıtlar arasındaki farklılıklar, suçlanan kişinin kendi adına şahitlik yapmaya ehliyetinin bulunmadığı yargılamalarda davalının dezavantajına olmasına rağmen, daha sonraki hukuki bir davada ortaya çıkacak bir hükmü destekler görünmektedir340

.

Davayı kazanmak için savcı makul bir şüphenin ötesinde davalının lehine yorumlanan kanunlara göre suçu ispatlamış olması gerekmektedir. Diğer taraftan, hukuk davasında davacı sadece kanıt üstünlüğü ile de davayı kazanabilir. Birçok yargılamada, ceza davasında suçlanan kişi şahitlik yapmayı reddedebilir. Hukuk davasında ise konuşmaması güven sarsıcı anlamlar çıkarılmasına yol açabilir. Savcının makul bir şüphenin ötesinde suçluluğu ispat edemediğini gösteren beraat kararının kabulüne itiraz etmek için yeterli ve yerinde sebepler vardır341

.

Hayatta olduğu gibi yargılama süreçlerinde de kişilerin işledikleri suçlar daha sonra tekrar sorun olarak karşılarına çıkmaktadır. Bir kişi bir suç nedeniyle mahkûmiyet aldığında söz konusu cezai mahkûmiyetin aynı gerekçelerle açılacak daha sonraki bir hukuk davasında kullanılıp kullanılmayacağı sorusu akıllara 339“Effect of a Criminal Conviction in Subsequent Civil Suits”, The Yale Law Journal, Vol. 50, No.

3 (Jan. , 1941), (pp. 499-506), http://web2. westlaw. com, İET:27. 01. 2013

340“Effect of a Criminal Conviction in Subsequent Civil Suits”, The Yale Law Journal, Vol. 50, No. 3 (Jan. , 1941), (pp. 499-506), http://web2. westlaw. com, İET:27. 01. 2013

341“Effect of a Criminal Conviction in Subsequent Civil Suits”, The Yale Law Journal, Vol. 50, No. 3 (Jan. , 1941), (pp. 499-506), http://web2. westlaw. com, İET:27. 01. 2013

gelmektedir. Mesela, davalı sözleşme imzalatarak mağduru kandırmak suretiyle dolandırıcılıktan mahkûm edilmişse, daha sonra aynı dolandırıcılık eylemi nedeniyle görülen bir hukuk davasında üç olasılık söz konusudur. İlki, kesinleşmiş kararların tekrar dava edilemeyeceği prensibi, ceza davasında ortaya çıkan konular için tekrar dava açılmasını engelleyebilir. İkincisi, cezai hüküm hukuk davasında ne pahasına olursa olsun sıradan bir kanıt olarak kabul edilebilir. Son olarak da, cezai hükmün hukuk davasında hiçbir etkisi olmayabilir342

.

Kesinleşmiş kararların tekrar dava edilememesi adil bir doktrindir. Buna göre taraflardan biri daha önce kesin hükümle karara bağlanmış konular hakkında tekrar dava açamaz. Eyalet mahkemeleri bu engellemeyi uygulamaya koyacaksa, federal hâkimlerin eyalet mahkemelerine önleyici yetki vermesi gereken yerlerde A. B. D. mahkemeleri bu prensibi uygulayacakları Haring v. Prosise davasında özellikle vurgulanmıştır343

.

Bir önceki davada esasa müteallik nihai bir karara varılmış olması durumunda, farklı bir iddia üzerine daha sonra açılmış herhangi bir davadaki taraflar ve ortakları ile ilgili olarak, bilfiil dava edilmiş ve ilk davada karara bağlanmış konuların yeniden yargılanmaya açılması, kesin karara bağlanmış konuların tekrar dava edilmeyeceği prensibine göre yasaklanmıştır. (Richburg v. Baughman, 290 S. C. 431, 434, 351 S. E. 2d 164, 166, 1986). Bu konuda South Carolina Yüksek Mahkemesi (South Carolina Supreme Court) Doe v. Doe davasında (346 S. C. 145, 551 S. E. 2d 257 (2001) kural değişikliğine gitmiştir. Doe v. Doe kararı sağduyunun yanı sıra usul ekonomisinin desteklenmesi için önemli bir karardır. Buna göre; kişi bir suç nedeniyle mahkûm edilmişse daha sonra aynı nedenlerden kaynaklanan bir hukuki takibatta bu mahkeme kararının kişi üzerinde bağlayıcılığı vardır. Doe kuralının temel unsurları kesin karara bağlanmış konuların tekrar dava edilemeyeceği prensibi ve güvenilirliktir; hukuk davasında bulunan kanıtlara nazaran daha yüksek nitelikli kanıtlarla suçlu bulunan taraf cezai hükmün güvenilirliği konusunda şikâyette bulunamaz344.

342Moïse, Warren: “Criminal Judgments In Civil Trials Arising Out Of The Same Facts”,South Carolina Bar, 14-OCT S.C. Law. 11, September/October, 2002, http://web2. westlaw. com, İET:27. 01. 2013

343Haring v. Prosise, 462 U. S. 306, 313-14 (1983); Moïse, Warren: “Criminal Judgments In Civil

Trials Arising Out Of The Same Facts”, South Carolina Bar, 14-OCT S.C. Law. 11,

September/October, 2002, http://web2. westlaw. com, İET:27. 01. 2013

344“…once a person has been criminally convicted, the person is bound by that adjudication in a subsequent civil proceeding based on the same facts underlying the criminal conviction… (Doe v. Doe, 346 S.C. 145, 148, 551 S.E. 2d 257, 258 (2001) . “ (Moïse, Warren: “Criminal

III. HUKUK VE CEZA YARGILAMASINI ETKİLEŞİM İÇERİSİNE SOKAN TEMEL KAVRAMLAR