• Sonuç bulunamadı

Oyacılık bir örgü sanatıdır. Oyalar; içsel güzellik duygusunun, güzele ve güzelliğe yansıtıldığı süslemek ve süslenmek ihtiyacıyla yapılan ve tekniği örgü olan en güzel el sanatları örneklerimizdendir.

Oya, ince bir dantel olarak tarif edilmektedir. Örgü çeşitleri arasında dantele benzetilse de yapılan bu tarif oyayı tam anlamıyla ifade etmeye yeterli değildir. (Özbel, 1945:4). Dantel, bir tekstil ürününün kenarına ya da hiçbir yüzeye tutunmadan, bir tığ hareketiyle, ipliğin yalnızca kendi üzerinde ilmekler atılarak elde edildiği ilginç bir el sanatıdır. Đlk dantelin eski Mısır’da ağ işçiliği ile başlamış olduğu düşünülür. Daha sonra çeşitli yörelerde ortaçağdan itibaren geliştiği görülür. Gerek giysilerde ve aksesuarlarda gerekse ev eşyasında kimi zaman üç boyutlu olarak da kendini gösteren iğne oyaları ise Türk Danteli olarak tüm dünyada ayrı bir yer tutmaktadır (Saçlıoğlu, 2007:40). Batılı ülkelerin dillerinde “oya” kelimesinin tam karşılığı olmadığından “Türk Danteli” diye isimlendirilmektedir.

Şekil 24. Đğne Oyası Şekil 13. Tığ Oyası

Oya ilk bakışta dantel sanatı gibi görünürse de pek çok bakımdan farklılıklar göstermektedir. Dantel iki boyutlu olup bir alan meydana getirirken, oya üç boyutlu olup başlı başına bir süs eşyası olarak kullanılmaktadır (Öğüt, 1973: 55) (Şekil:12).

Farklı araçlarla uygulanan oyalar, bordür veya bir motif, olarak tasarlanmış, kullanım alanları, teknik, kullanılan araç doğrultusun da dantel türünden ayrılmaktadır (Barışta, 1988: 121).

Danteller bazı eşyalara dikilerek kullanılırken oyaların birçoğu başlı başına bir süs eşyası olarak da kullanılabilmektedir. Oyalar her çeşit hacimli bitkilerle birlikte eşyaları da konusu içine almaktadır. Bu özelliklerinden dolayı örgü bakımından dantele, en çok işlendiği konu bakımından da yapma çiçek sanatına benzemektedir (Özbel,

1945:4). Dolayısıyla oya iki ve üç boyutlu, tamamen doğadan ve sosyal olaylardan esinlenerek yapılması, süsleyici bir gereç olması nedeniyle dantelden ayrı tutulması gerekmektedir(Şekil:13)

Anadolu’nun hemen her yöresinde kadınların baş örtme geleneği içinde kenarları iğne oyalı ipek veya pamuklu örtüleri kullandıkları bilinmektedir. Bundan dolayı oya denince akla ilk başörtülerin kenarlarını süsleyen bordür şeklindeki oyalar gelir. Oyalar verdikleri mesajlar doğrultusunda Türk Halk Bilimi içinde şarkı, türkü ve manilere de konu olmuştur (Önge, 1997: 50).

Oyalar süsledikleri giyim eşyasının işlevleri dışında, çeşitli mesajlar götürürler. Aile ve akraba arasında, komşu münasebetlerinde, şölenlerde kullanılan oyalar, sevgi sitem gibi çeşitli ilişkilerin duygusal yönlerini olduğu kadar sosyal ilişkilerinde, iyi ya da kötü yönlerini anlatır. Toplum olaylarının iğne ve ipek yardımıyla; çevre bağlılığı, yaratma gücü, halkın bağrından kopan bir takım acıları renk renk motifler halinde oyalara yansıtılarak kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. Oya yapan üretici kişiler üç boyutlu hacimli, teknik incelikleri, doğadan ayrılmayacak kadar ustaca ve özenle işlemişlerdir (Özbel, 1979: 22).

Oyalarda doğa, canlılar ve nesneler Türk kadınına en zengin motif kaynağını oluşturmaktadır. Bitkilerden çiçek, yaprak, meyve, sebze ve ağaçlar doğadan ustaca stilize edilerek yalın ifadeyle ya iki boyutlu ya da üç boyutlu biçimde oyalarda dile getirilmiştir. Sebze ve meyve çiçekleri ile saksı çiçekler; menekşe, mine, papatya, karanfil gibi çiçekler Anadolu’nun bütün yörelerinde yapılan oyalarda gözlenmektedir. Bununla beraber oyalar, bazı bölgelerin doğal bitki örtüsüne ve yetiştirilen çiçek çeşitlerine göre değişik isimlerle de ortaya çıkmaktadır. Yapraklar çiçeklerin yanında tamamlayıcı öğe olarak görüldüğü gibi bağlantılı olmayan motiflerin yanında ya da başlı başına motif olarak da işlenmektedir (Özbağı,1997: 120). Oyalar da bitkisel motiflerin yanı sıra; kelebek gibi figürlü motiflere, çapkın bıyığı, saray süpürgesi gibi sembolik motiflere, sepet, çanta, süpürge gibi nesnel motiflere yer verilmektedir. Bu örneklerle yetinmeyen yaratıcı kadınlar için, herhangi bir kır çiçeğinin ve yazma üzerindeki desenin aynısını oyaya dönüştürmek oldukça kolay görünmektedir (Özcan,2005: 58).

5.1. Oya ile ilgili Tanımlar

Oyalar; geleneksel kültürün ve el sanatlarının en önemli örneklerindendir. Oya çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş süslemek ve süslenmek amacıyla yapılan ve ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan bir süsleme gerecidir.

Kadınlığın kolaylıkla anlaşılamayan his ve kaprisleri büyük incelik içinde kuvvetle bu işlerde ifadesini bulmuş ve oya gibi sözüyle de ideal güzelliğe sembol olmuştur (Öztürk, 1977: 85).

Süsleme ve süslenme sanatıyla birlikte oya sözcüğü, toplum tarafından farklı güzelliklere yakıştırılarak anlam kazanmıştır. Güzel ve zarif genç kızlar için; Oya gibi kız, ya da uyumlu şeyler içinse oya gibi dizilmişler ifadesi kullanılmaktadır (Özbağı, 1997: 120).

Göze hoş gelen şeylere, halk arasında güzel denmiştir ki göz ile güzel arasında ki bu ilgi felsefi kavram olarak güzelin tanımlarından biri olarak karşımıza çıkar (Üçer.1991:62). Türk kadının bakımını ve güzelliğini ihmal etmediğini bağında bahçesinde çalışırken bile kendi doğal güzelliğinin yanına, ruhunun incelikleriyle hazırladığı rengârenk oyalı yazmaları ve tülbentleriyle güzelliğine güzellik kattığını biliyoruz.

Çeşitli kaynaklarda oya farklı şekillerde tanımlanmaktadır.

Özbel; Oyayı süslemek ve süslenmek ihtiyacıyla yapılan ve tekniği örgü olan bir sanat (Özbel,1945: 4)olarak tanımlamıştır.

Erbek; ise oyayı, kadın çamaşır, esvaplarının ve sair bazı şeylerin (boy yemenilerinin, çevrelerin) kenarlarına yapılan veya yapılmışı hazır alınarak dikilen ipek veya iplikte örgü, oymalı süs (Erbek,1984: 135)olarak tanımlamıştır.

Bir başka kaynak da, Türk El Sanatları; Oya süslemek ve süslenmek amacıyla ve taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak kullanılan, iğne, mekik, firkete gibi aletlerle yapılan bir Türk el sanatıdır (Türk El Sanatları,1993: 143) diye tanımlamıştır.

Önder; tarafından oya, ipek, ibrişim renkli iplikten tığ, mekik iğne ve firkete ile işlenen ince örgü (Önder,1995:154)olarak tanımlamıştır.

Koçu’da; oyayı, renkli bir ibrişimden iğne ile çiçek veya yaprak şekillerinde örülen işlemenin adı; esvap ve baş yemenisi kenarlarına süs olarak dikilen harç (Koçu,1996: 183) olarak tanımlamaktadır.

Barışta; oyayı, ipek, pamuklu veya sentetik ipliklerle ve iğne tığ, mekik, firkete gibi, çeşitli araçlarla yapılan el sanatı olarak tanımlar. Oyaları da kullanılan araca göre,

iğne oyası, mekik oyası, tığ oyası, firkete oyası, malzemeye göre de, iplik oyası, boncuk oyası, pul oyası, kordon oyası, koza oyası (Barışta,1994: 307) olarak sınıflandırmıştır.

Onuk; çiçekle örgü sanatının birleşmesinden doğmuş, süslemek ve süslenmek amacıyla yapılan ve ayrıca taşıdıkları mesajlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılan ve tekniği örgü olan bir dantel türünü (Onuk,2005: 4) oya olarak tanımlamıştır.

Oyacılık ince ya da kalın bükümlü çeşitli cinste ipliklerin; tığ, iğne, mekik, firkete, şiş gibi basit araçlarla ve el yardımı ile sırayla birbiri üzerine ilmiklenerek tutturulmasıyla meydana gelen örgülerdir. Bu örgüler yapılış teknikleri bakımından; düğümlü, düğümsüz; kafesli, kafessiz veya benzetme yoluyla pirinç örgüsü badem örgüsü gibi adlar alırlar (Öğüt,1973 :55).

Türk kadının ve erkeğinin giyiminde özel bir yeri olan oyalar, baş süslemelerinde, iç ve dış giyimlerimizde, kullandığımız eşyalarımızda, dekoratif süslemelerde, çoğunlukla başörtülerinde kullanılmaktadır (Taşer, 1981: 46).

5.2. Oyanın Sınıflandırılması

Oyaların yapılışında kullanılan araç ve gereçlere bağlı olarak, yapılan teknikler, oya çeşitlerinin tanıtımında ve sınıflandırılmasında etkili olmuşlardır.

Đşlendikleri araçlara göre, iğne oyası, tığ oyası, mekik oyası veya firkete oyası adları verilen ve işlevlerine göre adları da değişebilen oyalar, araçları da, gereçleri de her zaman her yerde kolaylıkla sağlanabilen ve uygulanabilen tekniği örgüye dayalı bir el sanatıdır (Özbel,1979: 22).

Oyalar, ya iğneyle yapılan kare, üçgen, oval biçimli düğümlerin üst üste dizilmesiyle ya temelde zincirden gelişen ilmeklerin, bir kurgu içinde gelişmesiyle ya da önceden hazırlanan kordonların birbirine tutturularak biçimlendirilmesiyle oluşmaktadır. Kullanıldıkları araca göre isimlendirilen oyalar, kullanılan gerece bağlı olarak koza oyası, boncuk oyası, kumaş oyası, iplik oyası gibi isimlerle adlandırılmışlardır (Barışta, 2005: 233) (Şekil:14).

Şekil 14. Oyalar

Oyalar değişik kaynaklarda farklı şekillerde sınıflandırılmışlardır.

Özbel’e göre; oyalar, işlendikleri aletlere ve kullanılan malzemelerine göre, ayrıca işleme tekniklerine göre dokuz grupta toplanırlar (1945).

1-Đğne Oyaları; ana malzemesi çoğunlukla ipek olan ve küçük iğnelerle düğümler atılarak yapılırlar. Bu düğümlerle oluşturulan gözler üçgen ve kare düğümlerdir(Şekil:15).

2-Tığ Oyaları; ipek, pamuk ve sentetik iplikler ve çeşitli kalınlıklarda tığlarla zincirlenerek, birbirine eklenerek yapılan oyalardır(Şekil:16).

Şekil 15. Đğne Oyası Şekil 16. Tığ Oyası

3-Mekik oyaları; belli uzunluktaki bir ipliğe işlenmek istenen motifin şekli verilerek, mekikteki iplikler halkalanarak yapılan ilmeklerle örülür(Şekil:17).

4-Firkete Oyaları; bir firketenin iki yanına iplikler geçirilerek tığ ile ilmeklerin birbirine örülmesiyle meydana gelir(Şekil:18).

Şekil 17. Mekik Oyası Şekil 18. Firkete Oyası

5-Koza Oyaları; oya motifleri şekillerine göre kozalarla yapılarak, iğne ve tığ ile örülmüş kısımlara eklenir. Đşçiliği iğne oyaları kadar zor ve zaman alıcıdır(Şekil:19).

Şekil 19. Koza Oyası Şekil 20. Boncuk Oyası

6-Yün oyaları; yün ve pamuk ipliği kullanılarak iğne veya tığ ile örülürler. Yünlerden yapılmış motifler, iğne veya tığ ile işlenmiş kısma dikilerek meydana gelir.

7-Mum Oyaları; yün ve koza oyalarına benzeyen mum oyalarının motifleri renkli mumlarla yapılmıştır.

8-Boncuk Oyaları; ipek, pamuk, sentetik iplikler, iğne, tığ kullanılarak yapılan oyaların uçlarına boncuklar geçirilmek suretiyle meydana gelmektedir(Şekil:20).

9-Dokuma oyaları; bir nevi ince şerit şeklindedir. Atkı ve çözgüsü olduğu için bu ismi taşımaktadır. Diğer oyaların biçiminden ayı bir şekildedir, isminden başka oya ile alakası yoktur (Özbel, 1945: 6).

Erbek; ise oyaları üç şekilde sınıflandırmıştır (1984); l-Oyaların yapımında kullanılan araç ve gerece göre;

a) Đğne oyası

b) Çengelli iğne oyası c) Firkete oyası d) Mekik oyası e) Tığ oyası f) Tezgah oyası

g) Şiş ile yapılan oyalar

2- Oya yapımında kullanılan malzemeye göre;

a) Đplik (Muhtelif iplikler) h) Plastik halka

b) Boncuk i) Mum

c) Sünger j) Kalaylı kağıt

d) Koza k) Tel kırma oyalar

e) Kumaş l) Doğal çiçekler

f) Balık pulu m) Püskül bağlanarak yapılan oyalar.

g)Metal Pul

3- Kullanım yerine göre oyalar;

a) Mendil oyası ı) Oda takımları

b) Tülbent oyası j) Taç oyaları

c) Yazma oyası k) Zülüf baskısı ve gerdanlık olarak

d) Başlık oyası kullanılan oyalar

e) Yatak takımı oyası l) Mevlit takımları

f) Elbise ve entari oyaları m)Yağlık, uçkur, peşkir oyaları g) Hotoz oyaları

h) Kese oyaları (Erbek,1984: 137).

Erbek; erkek oyalarını (1984);

1- Başlık oyaları; özellikle efe giyiminde başa bağlanan oyalı poşu.

2- Mendil oyaları; erkekler için yapılmış mendillerde oya ile süslenmiştir. Bunların, enfiye, kitap, burun, ter, yas, damat, efe mendilleri gibi çeşitleri vardır.

3- Çember oyaları; boyuna hafif bir düğümle ter için bağlanırdı. Bazen de çaprazlama katlanıp üçgen şeklinde, orta uzun kenarı enseye ve iki ucu da göğse gelmek üzere boyuna atılır.

4- Gömlek oyaları; Anadolu’da genellikle bürümcükten yapılan “yakası açılmadık göynek” adı ile anılan damat iç gömleklerinin yaka ve kolları için yapılan oyalar.

5- Kese oyaları; erkeklerin kullandığı birçok kese iğne oyası veya boncuk oyası tekniği ile yapılmış, ya da tütün gibi dökülebilir malzemeyi taşımak için kullanılan keseler kumaştan yapılarak bunların çevreleri, üstü, ağzını büzmeye yarayan bağcıkların uçları oyalarla bezenmiştir.

6- Entari oyaları; Anadolu’da erkeklerin giydikleri entarilerde oyalarla süslenirdi. Dar-üs sade ağası, kızlar ağaları üzeri işlemeli, sırma çiçekli ve oyalı entari giyerlerdi.

Ayrıca erkek oyalarını;

1- Erkek ismi taşıyan oyalar Ecevit’in Burnu, Zeki Müren’in Kirpiği..). 2- Erkek bedeni ile ilgili oya isimleri (civan kaşı, çapkın bıyığı,..).

3- Meslekleri ve erkeklerin sosyal durumunu dile getiren oyalar (berber oyası, doktor gözlüğü, efe oyası, sefil asker..).

4- Kadın erkek ilişkilerine dayanan oyalar (biber oya, çimen oya, dört oda bir salon, kaymak tabağı.) (Erbek,1984: 143) diye sınıflandırmıştır. Öğüt; ise oyaları başlıca kompozisyon özelliklerine göre sınıflandırmıştır;

1- Ulamalar; birli adı verilen zincir üzerine, geometrik motiflerin aralarında boşluk bırakmadan birbirine bitişik bir sıra izleyerek meydana getirilir. Motifler daima bu zincir üzerine yapılmaktadır. Düz motifler olması nedeniyle, iç giyime ait bürümcük ve benzer çamaşırlara dikilmektedir. Yazmalara pek az uygulanmaktadır.

2- Yemeni oyaları; birli (zürefa) adı verilen ince bir şerit örgüsünün üzerine araları boş bırakılarak çeşitli şekillerde kökler yapılır. Bu köklerin üzerine dal adı (ana motif) verilen motifler örülür. Ana motifler düz, verev, simetrik, asimetrik ve dağınık olabilmektedir.

3- Taç oyaları; bir başın çevresine yetecek uzunlukta, bir dal şeklindedir. Büyük bir tele bağlanmış çiçek ve yapraklar ile meydana gelmiştir. Tellerin üzeri renkli ipliklerle sarılır. Tabiattaki bahar dallarını temsil eder. Genç kızların düğünlerde başlarını süsler.

4- Dal oyaları; göğüslere başlara takılmakla beraber, resim ve yazı levhalarını çerçevelemekte de kullanılmaktadır.

5- Saksı oyaları; taç ve dal oyalarından daha fazla bir işçiliği gerektirirler. Saksısı hariç iskeleti tellerle yapılır. Ayrıca örülmüş çiçekler bu iskelete ustalıkla eklenir. Birleştirilen dallar yine renkli ipliklerle sarılır (Öğüt,1973: 57) (Şekil:21).

Şekil. 21. Saksı Oyası

Üç boyutlu hacimli ve doğadakinden ayrılmayacak kadar ustaca işlenmiş, hatta sanatçının doğaya üstünlüğünü vurgulayacak nitelikteki oyaları (Özbel,1979: 26)Taşer (1981) tanzimlerine göre sınıflandırmıştır.

1- Hotoz oyası; at kılı üstüne hep iğne oyasıyla hazırlanır. Pek çoğu iki taraflıdır.

Đpekler parlak renkli, motifler iridir, gösterişlidir. Đpek veya kreplerle hazırlanan hotozların üstüne dolanır.

2- Gelin tacı; iğne oyasıyla yapılır. Çiçek teli üzerine dal olarak tanzim edilir. Çiçekler, yapraklar irili ufaklı olabilir. Taç görünümünde hazırlanır.

3- Hafız tacı; iğne oyası ile yapılır. Çiçek teli üstüne dal olarak tanzim edilir.

Đrili ufaklı, çeşit çeşit çiçekler bir arada kullanılır. Genç kız, çocuk kadın, kim olursa olsun, Kuran-ı Kerimi öğrenip ilk hatmini yaparken, başörtüsünün üstüne dolanır.

4- Efe oyası; içi dolu büyük efe çemberleri üstüne hazırlanır. Hep iğne oyasıdır. Nadiren tığ oyası olur. Sembolik çiçek ve yapraklar, uzun saplarla sarkar, bol ve gösterişlidir.

5- Dal oyalar; isminden de anlaşıldığı gibi çiçek teli üstüne dal gibi tanzim edilir. Oyanın bütün teknikleri kullanılabilir. Duvar süsü olarak hem yalnız, hem de bir pano olarak, yazılı levha, ayna üstü, duvara asılan keseler üstüne, ziynet kutusu, dikiş kutusu kapakların, albüm kapağına konur., saç için, yaka için tanzim olur.

6- Saksı gülü; çok emek ve maharet isteyen bir oya grubudur. Konu alınan çiçek aynen uygulandığı gibi stilize edilerek de yapılır. En makbulü iğne oyasından olanıdır. Bir saksıya bir vazoya tanzim edilir. Tek bir cins çiçekten yapıldığı kadar birkaç çeşit çiçek bir araya gelebilir (Taşer,1981: 48).

5. 3. Oyanın Tarihsel Gelişimi

Tarih boyunca çeşitli milletlerin ve insan topluluklarının dinleri, medeni durumları, örf ve adetleri değişik olduğundan, giyim kuşam şekilleri de farklılık göstermiştir. Kıyafetlerde dini inanışların iklim şartlarının, medeniyetlerin, mesleklerin, karakterlerin, hatta ekonomik şartların ve diğer sosyal faktörlerin büyük etkisi olmuştur.

Đnsanların doğasında var olan süslenme de giyimin yanında hayatın vazgeçilmez bir unsuru olmuştur (Güler ve Özdemir, 2006: 175).

Kadının her yerde, her zaman güzel görünmek için en iyi şekilde giyindiği ve süslendiği, bunun iklim şartlarına bağlı olmakla birlikte, önce yüz güzelliği, saç biçimi ve başa takılan başlıklarla da süslenmeye başından başladığı bir gerçektir ki; “Sabahtan kalkınca önce baş, sonra aş, sonra iş” atasözümüzde bunu ne kadar iyi belirtmektedir (Üçer,l99l:63). Đnsanın kendini başkalarına beğendirme tutkusu da süslenme ihtiyacını doğurmuştur. Süsleme ve süslenme ihtiyacını karşılayan oyanın beğenme ve beğenilme güdüsüyle geliştiğini söylemek yanlış olmaz, kaldı ki oyayı yapan da kullanan da çoğunlukla kadındır (Kahveci,1998: 100).

Oyayı dile getirirken kendisine benzettiğimiz dantel Avrupa’da 16.yüzyılda ortaya çıkmıştır.1594 yılında dantel olarak Fransız Akademi sözlüğüne geçmiş ve öteki diller içinde kabul edilmiştir. 1905 den Menfiz kazılarında bulunmuş örneklerden de dantelin Đ.Ö.2000 yıllarının öncesine ait oldukları tespit edilmiştir. (Öğüt,1973: 55).

Eski Türkçede iğne ile elbise, mendil ve başörtüsünü süsleyen anlamında kullanılan bediz, bezek, anlamlarında kullanılan oya bir süsleme bezemesi anlamında kullanılmıştır. Eski Türklerde kadınların süslenip bezenmeleri için bezendi, kozandı kelimeleri kullanılmıştır (Ögel,1991: 342).

Oya sözcüğünün başka dillerde karşılığının bulunmaması, bu yüzden de Anadolu’ya ve Anadolu kadınına ait bir sanat olduğu belirtilirken, bu sanatın Türk kültür tarihi içinde yer aldığı, bu konuda yapılmış araştırmalar ve ciddi çalışmalarla da ortaya konmuştur (Sürür, 1983: 11).

Ögel; bu gün kullanılan oya sözcüğü, oymak fiilinden türemiş olabilir, Mısırdaki Memlük Türkleri “oyu”, Orta Avrupa’daki Kuman Türkleri “oyovlamak”,

Orta Asya’daki Kırgız Türkleri ise “oyum” şeklinde kullanmaktadır. Oya sözü eski tarihlerden bugüne kadar araştırıldığında çok çeşitli örnekleri bulunabilir. Eski Türklerde “kıdhılamak” dedikleri, mendil veya başörtüsünün etrafını kıyılamak da başka bir oya işleme biçimi olabilir (Ögel,1991: 343).

Anadolu’nun ipek yolu üzerinde olması ve ipek üretimi yapılması, iğne oyasının ortaya çıkıp gelişmesinde en büyük etken olmuştur (Türk Oyaları, 2001: 8). Uzak Doğuda başlayan ipekçilik zamanla batıya yansımıştır. Đpek böceği tohumu batıya 522 yılında kaçırılmıştır, kozacılığın gelişmesi ise daha uzun zaman almıştır. Đpekçilik Anadolu’dan Avrupa’ya geçmiş, ipekle birlikte iğne ile yapılan örgülerinde 12. yy.dan itibaren Anadolu’dan Yunanistan’a oradan da Đtalya yolu ile Avrupa’ya geçtiği (Erbek,1984: 136) kaynaklarda belirtilmektedir.

Genel olarak oya denildiğinde ilk akla gelen iğne oyalarının, yapılışı ve gelişimiyle ilgili şartlar incelendiğinde, ipek böcekçiliğinin yapıldığı bölgelerde gelişme göstermiş ve en güzel örneklerini vermiştir.

Đngiliz gezgini Fynes Moryson XVI. Yüzyılda Türk Kadınlarının giyimlerinden bahsederken, saçlarını ipek iğne oyaları ile süslediğini söylemektedir. Osmanlı Saray kadınlarının resmedildiği bazı tablolarda, kadınların baş ve elbiselerini süsleyen iğne oyaları açıkça görülmektedir (Önge, 1996: 15).

Levni’nin minyatürlerinde, Enderun’lu Fazıl’ın Zenanname’sinde ve Fenercioğlu albümünde çemberlerin, hotoz ve fes oyalarının, dal oyalarının örnekleri görülür. Oyalar aileler arasında nesilden nesile geçerek, koleksiyonlarda veya müzelerde saklanmakta, korunmaktadır (Barışta,1994: 307).

XVII. yüzyıl Ehri Hiref defterlerinde çevresi metal bükümlü ipliklerle süslenmiş bazı örtülerden söz edilmesine rağmen, Türk dantel ve oyalarına ulaşabilmiş en eski örnekler ancak XVIII. Yüzyıldan kalmadır. Bu dönemden önceki tarihler için sadece eldeki çeşitli yazılı kaynaklardan ve yer yer minyatürlerden bilgi edinilmektedir. Sultan III. Ahmed döneminde

Đstanbul’a elçi olarak atanan kocasıyla birlikte Türkiye’ye gelen (1716) Đngiliz Kadın Yazar

Lady Montagu (1689- 1762) dolaştığı kentlerde incelediği mimarlık eserlerini, dönemin Osmanlı Toplumunun gelenek ve göreneklerini, özelliklede kadınların yaşamını anlattığı mektuplarında, Türk bezeme sanatlarına da sık sık değinmiştir. Lady Montagu mektuplarında kışlık odaların sırma oyalı kadifelerle döşendiğini ve Osmanlı Kadınlarının kıvırcık siyah saçlarını her zaman çiçekten yapılmış çelenklerle süslediklerini anlatmaktadır. Bu oyalı başörtülerden çok etkilenmiş olduğu anlaşılan yazar, Osmanlı ince örgülerinin bütün dünyada tanınmasında büyük ölçüde etkili olmuştur (Barışta,1994: 306).

Müzelerdeki etnografik eserler arasında en erken tarihli olanı, Kahire Đslam Eseleri Müzesin’de sergilenen XVIII yy. kalma bir seccadenin kenar süsüdür. Bu zengin işlemeli lacivert seccade kordon tutturma tekniğiyle yapılmış ve çeşitli motifler oluşturacak biçimde, düzenlenmiş oyalı bir bordür çepeçevre kuşatmıştır. Bu örnek dışında da tığ işi dantele benzeyen oyalara rastlanmıştır. XVIII yy. sonlarına tarihlenen bir grup mahramanın çevresinde dantel ile oya bir arada kullanılmıştır, köşelere tığ oyası motifler yerleştirilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen bazı tığ işi mühür keselerindeki kordonların uçları yine oyalarla son bulmaktadır.

Zengin bir Repertuvarı olan XIX. yy. oyalarının birçok örneği bu gün yurt içi ve yurt dışındaki müzelerde sergilenmektedir. Özellikle Konya Đslam - Türk Eserleri Müzesindeki yaka,

Benzer Belgeler