• Sonuç bulunamadı

Haçlı Seferleri İkinci Dünya Savaşı Arası Dönem

2.3. AVRUPA VE ORTADOĞU İLİŞKİLERİNİN TARİHSEL

2.3.1. Haçlı Seferleri İkinci Dünya Savaşı Arası Dönem

yan bir tarihsel süreci birlikte idame ettirmiş olduklarını söylemek mümkündür. Bu iki komşu coğrafya üzerindeki siyasal, ekonomik ve de sosyal değişikliklerin geçmişte olduğu gibi bugün de önemli belir- leyici rolleri bulunmaktadır. Doğu Avrupa’da Rönesans ve devamında Aydınlanma hareketine önemli katkılarda bulunmuşken, daha sonra Batının lehine bozulan ekonomik ve askeri güç dengesi Doğuyu öteki- leştirme bağlamında, önce bir kimlik daha sonra da araştırma ve kont- rol sujesi haline getirmiştir. Bu bağlamda, bu bölüm kısaca Avrupa ve Ortadoğu arasındaki tarihsel gelişime yukarıda işaret edilen perspektif içinde bakmayı hedeflemektedir.

11. Yüzyılın sonlarında Papa, yüzyıllardır Araplar’ın elinde bulu- nan Kudüs’ün Hristiyanlar’ın kontrolüne geçmesini sağlamak amacıy- la askeri akınlar düzenlenmesi için Avrupalı Katolik Hristiyanlar’a çağrıda bulunmuştur. Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından “Kutsal Topraklar” olarak nitelendirilen Kudüs ve Filistin üzerindeki egemen- lik mücadelesi 1094 ve 1270 yılları arasında gerçekleşmiştir. Toplam sekiz seferden oluşan bu savaşlar “Doğu” ve “Batı” arasındaki etkile- şim sürecini başlatmıştır. Asıl amaç dinsel olsa da Haçlı Seferleri’nin arkasında ekonomik ve siyasi çıkarlar da bulunmaktadır. Söz konusu dönemde Avrupa’da yaşanan yoksulluk ve bunun karşısında ortaya çıkan Doğunun zenginliklerinden yararlanma fikri birçok Hristiyan’ın bölgeye yönelmesinde etkili olmuştur. Siyasi neden olarak ise aynı yıllarda bölgede hakim güç konumunda bulunan Büyük Selçuklu Dev-

leti’nin özellikle Bizans ve Avrupa’yı tehdit eder bir güce kavuşması gösterilebilir.96 İşte bu temel nedenlerle başlayan Haçlı akınları yakla- şık iki yüzyıl boyunca bölgede ‘Batı’ ve ‘Doğu’nun etkileşimini de beraberinde getirmiştir.

2.3.1.1. Doğu’nun Batı Medeniyetine Katkıları

Yapılan seferler sonrasında bölgenin ele geçirilememesi Avru- pa’da Papa’ya olan güveni olumsuz yönde etkilemiştir. Papaların halk üzerindeki etkisi azalmıştır. Diğer taraftan bu akınlar Türklerin Avru- pa’ya ilerlemelerini yavaşlatmıştır. En önemli sonuçlardan biri de Av- rupa’da aristokrasinin zayıflamasıdır. Aristokratlar arasında Haçlılara katılmanın bir gelenek haline gelmesiyle Kutsal Savaş ve uzun yolcu- luklar aristokraside nüfus artışını yavaşlatmış, karışıklıkların ve ikti- sadi güçlüklerin ortaya çıkmasını engellemiştir. Bu da halk arasında sınıf farklarının ortadan kalkmasında etkili olmuştur.97

Ayrıca bu askeri girişimler Batı’nın maddi bakımdan zenginleşme- sini ve deniz ticaretinin gelişmesini desteklemiştir. Gün geçtikçe sayı- ları artan hacı kafilelerini taşıyan armatörler sermayelerini ticarete ya- tırmışlar ve dönüş yolunda gemilerine Doğu’nun baharat ve lüks eşya- larını yükleyip Avrupa’da yüksek fiyatlara satmışlardır. Papa tarafın- dan yasaklanmasına rağmen Müslümanlara köle ve kaçak silah da sa- tılmıştır. Deniz ticareti İtalya gibi kıyı kentlerinde değerli maden biri- kiminin artmasına neden olmuş ve Akdeniz’deki Hristiyan ülkelerinin düşük tarım üretiminin dezavantaj olmasını engelleyici bir rol oyna- mıştır.98 Bunların yanında Avrupa Haçlı Seferleri sonucunda birçok teknik yenilik ile tanışmıştır. Kâğıt, pusula, top barutu bunlar arasında en önemlileridir. Son olarak Hristiyan Avrupa’nın kültür varlığını zenginleştiren gelişmeler de olmuştur. Bu sayede Batılı aydınlar Arap ve Yunan bilim ve felsefesinin, edebiyat ve sanatının farklı yorumla- rıyla tanışmışlardır. Bütün bunlar Avrupa’nın manevi yenileşmesine canlılık kazandırmıştır.99

96 Mike Paine, Crusades, Harpenden GBR: Pocket Essentials, 2001, s.12,

http://site.ebrary.com/lib /deulibrary/Doc?id=10005847&ppg=12 (15.08.2009)

97 Server Tanilli, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası Cilt: 2 Orta Çağ ve Feodal Dünya,

Adam Yayınları, İstanbul, 1998 , s.261

98 Tanilli, a.g.e. , s.261 99 Tanilli, a.g.e. , s.262

Avrupalı güçler, XV. ve XVI. yüzyıllarda gerçekleştirdikleri coğ- rafya keşiflerinin ardından Uzakdoğu’da ticaret ve misyonerlikte atı- lımlara başladılar. Denizci güçleri sayesinde hem fetih ve hem de Hristiyanlaştırma çabalarına giriştiler. Portekiz, Hollanda, Fransa ve Britanya arasındaki sömürgecilik rekabeti çok şiddetli oldu. XVII. yüzyıldan itibaren Avrupa ülkeleri Hindistan’a sıklıkla seferler düzen- lediler. Saldırıların amacı kendi imtiyazlı şirketlerini kurmaktı. Yarışı kazanan büyük deniz gücüne sahip Britanya oldu.100 XIX. yüzyılda İngiltere çok büyük bir sömürge imparatorluğu haline gelmişti. Hin- distan onun vazgeçemeyeceği en önemli sömürgesiydi. Hindistan’a gi- den yolların Osmanlı İmparatorluğu’ndan geçmesi İngiltere için Os- manlı İmparatorluğu’nu çok önemli kılıyordu.

Öte yandan, özellikle ikinci milenyumun ortalarından itibaren Do- ğuda ortaya çıkan siyasal oluşumların Avrupa tarihine damgasını vur- duğu söylenebilir. Özellikle, Doğu Roma İmparatorluğu’nu sona erdi- ren ve Avrupa kıtasının önemli bir bölümünü hakimiyeti altına alan Osmanlı İmparatorluğu’nu bu noktada zikretmek gerekmektedir. Bu devlet aynı zamanda Batının askeri ve ekonomik anlamda gelişmesi- nin bir sonucu olarak başlayan kolonizasyon sürecinde de önemli bir aktör olarak sivrilmektedir. Ortadoğu’nun başlangıçta ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu ve de daha sonra da sahip olduğu zengin yeraltı zenginlikleri, bu coğrafya ile Avrupa arasındaki ilişkileri Os- manlı-Batı perspektifinden günümüzdeki daha karmaşık ve çatışmacı modern Avrupa-Ortadoğu ilişkilerine taşımıştır.101

2.3.1.2. Doğu Üzerinde Batı Hâkimiyeti

Üç kıtaya hâkim olan Osmanlı zamanla güç kaybetmeye başladı. İmparatorluğun güç kaybetmeye başlaması, sömürgeci devletlerin de gözünden kaçmadı. Dünyanın en önemli jeopolitik noktası üzerinde kurulmuş olan Osmanlı zaten sömürgeci devletlerin her zaman iştahını kabartmıştı. Avrupalı devletlerin birçoğu İmparatorluğun çöküşünden faydalanmaya çalıştı. Ekonomik imtiyazlar, askerî yardımlar ve azın-

100 Kocaoğlu, Uluslararası İlişkiler…, s.136–137

101 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa

lık konuları derken Osmanlının iç işlerine kadar girdiler. Ancak Bri- tanya, Osmanlının yıkılmasını hiçbir zaman istemedi. Çünkü onun yı- kılması değil, ipleri kendinde bir kukla devlet olarak varlığını sürdür- mesi daha çok işine gelmekteydi.102

1871’de Almanya’nın birliğini tamamlamasından sonra II. Wil- hem’le başlayan dünyaya yayılma politikası ve Avrupalı büyük güçler arasında kurulan ittifaklar, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ortadoğu üze- rindeki çıkar çatışmaları, 1914 yazındaki Saraybosna suikastının da bahane oluşturmasıyla I. Dünya Savaşı’nı (1914–1918) ortaya çıkar- dı.103

I. Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu İttifak grubu kaybetti. Bu grup içinde bulunan devletler sıkıntılı günler yaşa- maya başlarken, İtilaf grubunun başını çeken Britanya ve Fransa emelle- rine ulaşmışlardı. Savaş öncesinde ve sırasında birçok entrikalar hazır- layan Britanya, Ortadoğu bölgesinde yaşayan Arapları, Osmanlı’ya kar- şı sürekli kullandı. Araplar, savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu yeni- lirse İngilizlerin vaat ettiği bağımsızlıklarını kazanacaklarını sanıyorlar- dı. Oysa Britanya bölgede özellikle Arap milliyetçiliğini istismar ederek Osmanlı’yı parçalayıp müttefikleri ile paylaşıyordu. Ancak, Osmanlı’ya karşı kullandığı Arap milliyetçiliği uzun dönemde kendi emperyalizm ve sömürgeciliğine bir tehdit oluşturmaya başladı ve Britanya’yı Orta- doğu’dan uzaklaştıran da kendi kışkırttığı milliyetçilik oldu.104 I. Dünya Savaşı’ndan sonra mandater devletler olarak Arap Ortadoğu’sunu pay- laşan Britanya ile Fransa, iki savaş arasında paylaştıkları Arap ülkele- rinde oluşturdukları yapıyla Araplar arasındaki ayrılıkları pekiştirdiler. Dar bölgeci zihniyetleri beslediler.105 Filistin’e Yahudi göçünü teşvik ederek Siyonizm düşüncesine can verdiler. Gelecekte Ortadoğu’da yeni dengeler oluşturacak İsrail Devleti’nin kurulmasına gerekçe teşkil ede- cek Yahudi nüfusun bölgeye yerleşimini sağladılar.

102 Meltem Ayber Haytoğlu, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Projedeki

Rolü, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yük- sek Lisans Tezi, Hatay, 2007, s.65

103 Kocaoğlu,Uluslararası İlişkiler…, s.137-138 104 Kocaoğlu,Uluslararası İlişkiler…, s.139 105 Ersin, Ortadoğu Savaşlarının…, s.66

Osmanlı İmparatorluğu’nu sona erdiren I. Dünya Savaşı sonrasın- da Ortadoğu’da yeni bir siyasal düzenin temelleri atılmıştır. Bölgeyle ilgili tüm düzenlemeler savaş içinde yapılmış olan gizli paylaşım ant- laşmalarına uyumlu emparyalist nitelikler taşır.106 Yapılan yeni düzen- lemeler Araplar’ın ileride bağımsızlıklarını kazanmalarında önemli bir rol oynamıştır. Bununla birlikte, bölgeye yönelik olarak Avrupalı bü- yük devletlerin emperyalist amaçlarına uygun olarak tasarladıkları po- litik düzen etkin ve şiddetli muhalefeti ve ileride Batılı devletlerin yüzleşmek zorunda kalacakları milliyetçi güçleri harekete geçirmede etkili olmuştur.107 Avrupalı güçler doğrudan yönetim gibi basit bir po- litikayla bölgede etkili olamayacaklarını anlamışlar ve amaçlarına manda sistemi yerine kendi hedefleri doğrultusunda oluşturdukları Arap hükümetleri aracılığı ile ulaşmak istemişlerdir. Böylece Arap devletlerine bir ölçüde bağımsızlık tanımışlardır. Buna karşılık kendi- lerinin ayrıcalıklı konumlarını ve milli topraklarda silah bulundurma hakkını güvenceye alacak antlaşmalar yapmışlardır. Fakat bütün bun- lar Arapların hayal kırıklığı yaşamalarını engellememiştir. Çünkü ku- rulan Arap hükümetlerinin aktif siyasi nitelikleri yoktur.108 Öte yan- dan, bölgede bir Yahudi devletinin kurulmasını sağlayacak Balfour Deklarasyonu bölgedeki en önemli rahatsızlığın başlangıç noktasını teşkil etmektedir. Aslında hedefin Filistin halklarının hepsinin medeni ve dini haklarını koruyacak, siyasal, yönetimsel ve ekonomik koşulları gerçekleştirmek olduğu ilan edilmiştir. Fakat eğitilmemiş ve sermaye- den yoksun durumda bulunan Arap üreticisi, eğitilmiş ve sermayesi ile gelen Yahudi ile rekabet edecek durumda olmadığından Araplar ve Yahudiler arasındaki geçimsizliklere ve çatışmalar başlamıştır.109

2.3.2. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dönem Ortadoğu-Avrupa