5.5. fMRG verileri 49
5.5.2. Grup oyunu verileri 51
Deneyin ikinci kısmı olan grup içinde oynanan IGT esnasında kontrol grubunun sol insular korteks (BA 13), sol temporopolar alan/ superior temporal girus (BA 38), sağ dorsolateral prefrontal korteks, medial prefrontal korteks, frontal göz alanları ve pars orbitalis/orta, medial ve inferior frontal giruslar (sırasıyla); (BA 9, 32; 8 ve 47; sırasıyla), sol medial frontal girus (BA 32), sol ve sağ anterior singulat korteks /singulat girus (BA 24) alanlarında obezite grubuna göre daha fazla aktivasyon saptanmıştır. (Tablo 17)
Tablo 17: Grup içinde IGT-‐ Kontrol grubunda obezite grubuna göre istatistiksel olarak daha fazla aktivasyon görülen beyin bölgeleri
LOKASYON Koordinatlar Küme Karşılaştırma
x y z Büyüklüğü t p
Sağ Orta Frontal Girus, BA 9 33 29 29 251 4.38 <0.001*
Sağ Singulat Girus, BA 24 21 -‐1 32 20 4.17 <0.001*
Sağ Medial Frontal Girus, BA 32 15 11 47 9 4.00 <0.001*
Sağ İnferior Frontal Girus, BA 47 30 20 -‐13 5 3.95 <0.001*
Sağ Medial Frontal Girus, BA 8 9 44 35 5 3.64 <0.001*
Sol İnsula, BA 13 -‐39 17 14 57 4.51 <0.001*
Sol Superior Temporal Girus, BA 38 -‐39 11 -‐28 36 4.39 <0.001*
Sol Medial Frontal Girus, BA 32 -‐18 14 44 33 4.33 <0.001*
Sol Superior Temporal Girus, BA 38 -‐48 5 -‐10 5 3.99 <0.001*
Sol Singulat Girus, BA 24 -‐15 -‐10 41 14 3.32 <0.001*
*BA: Brodmann Alanı
Bireysel ve grup içinde oynanan IGT performanslarında obezite grubunda kontrol grubuna göre daha fazla aktivasyon gösteren bölgelerde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark saptanmamıştır. O nedenle bulgularda yer verilmemiştir.
Hem obezite grubunun hem de kontrol grubunun kendi aralarında, bireysel ile grup içinde oynanan IGT performansları arasında aktivasyon değişikliği açısından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark saptanmamıştır; o nedenle bulgularda yer verilmemiştir.
! ! !"#$%&'(#)$ *+$,-$ ! !"#$+&./01"0! !1&2(#).$$3"0./4'$ *+$56!
!
!
!"#$%&'(")*#$+"#$$ ,-$./$!
! !"#$%&"'()#$*+&,-$ ./$01$21$341$56$ $ ! ! !"#$%&'()"*$+,&-.$ /0$123245267$Şekil 8: Grup içi IGT’de kontrol grubunda daha fazla aktivasyon gösteren Sol ACC ve Sol İnsula
Şekil 9: Grup içi IGT’de kontrol grubunda daha fazla aktivasyon gösteren Sol Temporal Pol
Şekil 10: Grup içi IGT’de kontrol grubunda daha fazla aktivasyon gösteren Sağ Frontal Girus
6. TARTIŞMA
6.1. Sosyodemografik özellikler
Örneklem grubumuz 22 obez ve 22 normal kilolu katılımcıyı içermektedir. Katılımcılarımızın yaş, cinsiyet, eğitim; sigara-‐ alkol-‐ madde kullanımı açılarından gruplar arası farklılık görülmemesi ve psikiyatrik bozukluk tanılarınn dışlanması; yeme davranışları, duygu düzenleme stratejileri ve karar verme becerilerine ait verilerde bu değişkenlerin etkilerinin kontrol edilmiş olmasını sağlamıştır. Katılımcılarının çoğunun en az lise düzeyinde eğitim almış olması ve çoğunun ya çalışmakta ya da okumakta olması kognitif işlevlerinin “yeterli” ölçüde ön gördürmekte; ne var ki geçerli ve güvenilir nörokognitif testler ile katılımcıların taranmamış olması “kognisyonlarında sorun olmadığı” şeklinde genel bir yargıya varmamıza engel olmaktadır. Katılımcıların yaşamlarını tehdit edecek düzeyde ya da kontrol altında olmayan metabolik bir durumlarının olmaması; gece yeme sendromu, tıkınırasına yeme bozukluğu ve yeme bozukluğu-‐bta açısından gruplar arası farklılıkların bulunmaması da yine verilerimizin olası değişkenlerini kontrol edebilmemizi sağlamıştır. Emosyonel yemenin gruplar arası farklılığına “6.2. Psikometrik Bulgular” bölümünde detaylı değinilecektir.
6.2. Psikometrik bulgular
Katılımcılar yeme davranışları açısından değerlendirildiğinde; DEBQ toplam puanı ile “duygusal yeme” puanı obezite grubunda normal kilolu gruba göre daha yüksek çıkmış ve tüm örneklemin BKİ’sinin DEBQ toplam puanıyla pozitif korelasyon göstermiştir. Bulgularımızın literatürle uyumlu bulunduğunu söyleyebiliriz.
Olumsuz emosyonel deneyimler ile ve yeme tutumları sıklıkla birçok farklı kilo grubuna ait bireylerle araştırılan bir konu olmuştur. Geliebter ve Aversa, normal klolu düşük kilolu, ve obez bireylerle yaptıkları çalışmalarında olumsuz emosyonel durumlar deneyimleyen obez bireylerin normal kilolu ya da düşük kilolu bireylerden daha fazla yediklerini bildirmişlerdir (Geliebter ve Aversa 2003). Torres ve Nowson ise yayımladıkları gözden geçirme çalışmalarında hem kronik yaşam stresi bildiren obez kişilerin; hem de deney anında akut strese maruz bırakılan obez kişilerin gıda alımlarında normal kilolu kişilere göre artış gösterdiğini belirten çalışmaların sonuçlarına değinmişlerdir (Torres ve Nowson, 2007).
Konttinen ve ark. 5024 katılımcıyı dahil ettikleri araştırmalarında obez kişilerin kısıtlayıcı, kontrolsüz ve duygusal yeme skorlarını normal kilolu popülasyona göre daha fazla olduğunu ve BKİ’nin duygusal ve kontrolsüz yeme ile pozitif korelasyon gösterdiğini bildirmişlerdir. Araştırıcılar ayrıca hiç diyet yapmamış obez kişilerin kısıtlayıcı yeme skorlarının şuan diyet yapan ve geçmişte diyet yapmış obez kişilerin puanlarından daha yüksek olduğunu; kısıtlayıcılık skorlarının duygusal yeme ve BKİ ile negatif korelasyon gösterdiğini saptamışlardır (Konttinen et al. 2009). Bu veri, Tablo 9’da da sunulduğu üzere obezite grubunda kısıtlayıcı yeme puanlarının duygusal yeme puanlarıyla gösterdiği negatif ilişkiyi desteklemektedir. Kısıtlayıcı yeme davranşının patolojik yeme ve kilo alımına yol açtığına; obez kişilerin kilo kontrolü sağlayabilmek adına sürekli kısıtlama yapmalarının olumsuz emosyonlara yol açabileceği bilinmektedir (Sevinçer ve Konuk 2013), (Polivy ve Herman 1985), (Canetti et al. 2002), (Apfeldorfer et al. 2001).
Çalışmamızda obezite grubunda patolojik yeme davranışlarına ait skorlar çok duygu düzenleme becerilerine ait skorlarla anlamlı düzeyde korelasyon göstermemiştir.
Patolojik yeme davranışlarının duygu düzenleme becerileri ile yakından ilişkili olduğu bilinmektedir (Baldofski et al. 2016), (Bijttebier et al.2009) . Normal kilo gruplarıyla yapılan bir çalışmada her 3 açıdan da patolojik yeme davranışı gösteren kişilerin toplam DERS skorları arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (Stapleton ve Whitehead 2014). Evers ve ark. duygularını bastırma mekanizmasına başvuran kişilerin, duygusal anlarda daha fazla yemek yediğini; duygu ifadelerini yeniden değerlendirmek (reappraisal) yerine bastırmayı tercih eden kişilerin yüksek kalorili yiyecekleri daha fazla tükettiğini belirtmişlerdir (Evers et al. 2010). Crockett ve ark. “can sıkıntısına eğilimli olma”nın (boredom proneness) duygusal yemeyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Crockett et al. 2015). Tıkınırca Yeme Bozukluğu olan obezlerle yapılan başka bir çalışmada ise DERS altölçeklerine ayrıntılı yer verilmiş ve yeme patolojisi ve/ veya emosyonel yeme davranışı bulunan obez kişilerde “kabul, amaç, strateji ve netlik” skorlarıyla ilişki bildirmişlerdir (Gianini et al. 2013). Bulgularımız literatüre uyum göstermemiştir.
Örneklem grubumuzda BKİ ile psikopatolojik bulguların ilişkisinin değerlendirildiği SCL-‐90 ölçeğinin toplam skoru ile somatizasyon ve öfke-‐ düşmanlık altölçek puanları arasında korelasyon saptanmış olup obezite grubu ile normal kilo grubu arasında anlamlı farklılık gösterilememiştir. Obezite grubunda DEBQ toplam skoru ve duygusal yeme skorlarıyla SCL-‐
90 altölçekleri arasındaki ilişki anlamlılık düzeyine ulaşamamıştır. Literatürde bulgularımızı kısmen destekleyen çalışma sonuçları bulunmaktadır.
Obez bireylerde başta depresyon olmak üzere birçok psikiyatrik komorbidite belirgin oranda görülmektedir. (Sevinçer ve Konuk 2013), (Yücel et al. 2013). Ricca ve arkadaşları obezitede en sık görülen ruhsal bozuklukları distimi, yaygın anksiyete bozukluğu, major depresyon olarak sıralamışlardır (Ricca et al. 2009). Villarejo ve ark, SCL-‐90 ile yaptıkları çalışmalarında obez kişilerin somatizasyon, obsesif-‐ kompulsif, kişiler arası, depresif, öfke-‐ düşmanlı, paranoid düşünce ve psikotizm ile toplam skorlarında yükseklik bildirmişlerdir (Villarejo et al. 2014). Kişilik özelliklerine göre obez kişileri değerlendiren bir çalışmada ise Elfhag ve Morey, duygusal yemenin nörotisizm, dürtüsellik, depresyon ile; dışsal yemenin ise dürtüsellik ve düşük öz-‐disiplinle ilişkili olduğunu bildirmişlerdir (Elfhag ve Morey 2008).
6.3. IGT performansı
Bireysel seçimlerin yapıldığı birinci kısımda yani orjinal IGT performansında hem kontrol grubunun hem de obezite grubunun net skorlarının eksi değerlerde kalmış olması; kilo gruplarına bakmaksızın katılımcıların dezavantajlı seçimleri daha fazla miktarda yaptıklarına işaret etmektedir. IGT’nin karar verme süreçlerini değerlendiren bir test olduğu bilgisine dayanarak katılımcıların kendileri için “kötü” kararlar verme eğiminde oldukları söylenebilir. Bu sonuç örneklem grubumuzun karar verme stratejilerini yeterince kullanamadıkları olarak yorumlansa da 22+22= 44 katılımcıdan elde edilen sonuçlar genel bir yorum yapmak için azdır.
Obezite grubunun orjinal IGT performansının kontrol grubundan –her ne kadar sayısal
açıdan daha negatif saptanmış olsa da-‐ istatistiksel açıdan anlamlı fark göstermeyişi
literatürdeki diğer araştırma sonuçlarıyla çelişmektedir. Obez olan ve olmayan kişilerin IGT ile karşılaştırıldıkları tüm çalışmalarda obez bireylerin normal kilolu bireylere göre daha kötü performans sergiledikleri; BKİ’nin IGT net skoru ile negatif korelasyon gösterdiği bildirilmiştir (Davis et al. 2004), (Pignatti et al. 2006), (Brogan et al. 2010), (Brogan et al. 2011), (Danner et al. 2012), (Davis et al. 2010). Sözü edilen araştırmalar klinik ortamında ve bilgisayar karşısında yapılmış iken bizim çalışmamızda IGT’nin MRG çekimi esnasında yapılmasının yaratmış olabileceği farklı fiziksel ya da emosyonel değişkenlerin etkisi akla gelmektedir.
IGT’nin ikinci kısımına ait net skorlarda ya yine eksi değerler devam etmekte olup katılımcıların dezavantajlı karar vermeye devam ettiklerini göstermektedir. Verilerin her iki grup arasında anlamlı farklılık göstermiyor oluşu hem obez hem de normal kilolu kişilerin grup içinde gösterdikleri karar verme performansının birbirlerine benzer geliştiğini göstermektedir.
IGT’nin ilk kısmı ve ikinci kısmında alınan net skorların her örneklem grubu için ayrı ayrı karşılaştırmasında p değerlerinin yüksek saptanmış olması her iki grubun da oyunlar arasında net skorlarında anlamlı düzeyde gelişme göstermediklerine işaret etmektedir. Grup içi IGT performansının daha iyi düzeye çıkmaması literatürde sosyal uyma davranışının incelendiği araştırma sonuçlarıyla çelişmektedir. Önceki çalışmalar kişilerin, başka kişilerin tercihlerine göre kendi tercihlerinde benzer yönde değişiklik yaptıklarını işaret etmektedir (Robinson et al. 2014), (Berger ve Rand 2008), (Nook ve Zaki 2015).
Bilgimiz dahilinde IGT’nin grup içinde oynandığı bir desenle yapılmış çalışma bulunmadığından geliştirdiğimiz IGT versiyonuna ait verilerimiz literatür ile karşılaştırılamamıştır.