• Sonuç bulunamadı

Yaratıcılık, bilimsel buluşların ve ekonomik yeniliklerin kaynağı olan, yeni, yararlı, farklı fikir ve düşüncelerdir. Yaratıcılık bu tanımda olduğu gibi düşüncenin bir niteliği olarak tanımlandığı gibi aynı zamanda yeniliğin oluşmasını sağlayan bir süreç ve bu sürecin sonunda oluşan ürünün niteliği olarak da tanımlanmaktadır. Bu anlamda yaratıcılık bir yapıtın veya ürünün ortaya konmasıdır (Adıgüzel, 2012: 9).

Öğretide bazı yazarlar, yaratıcılık ile yenilik arasında bir ayrım yapılması gerektiğini ifade etmektedirler. Buna göre, yaratıcılık, yeni düşünce ve fikirler üretmek; yenilik ise ortaya çıkan bu düşünce ve fikirlerin yeni bir ürün, hizmet veya imalat yöntemine dönüştürülmesidir. Hatta Lawrance B. Mohr açıkça, yaratıcılığın “yeni bir

şey ortaya koyma veya meydana getirme”; yeniliğin ise, “meydana getirilen bu yeni şeyi uygulama alanına koyma” olduğunu ifade etmiştir (Şimşek ve Çelik, 2010: 155- 156).

Bu başlık altında belirtmeliyiz ki, yaratıcılık ile yenilik farklı kavramlardır. Yaratıcılık fikir üretmeye ilişkindir. Başka bir deyişle, mevcut fikirlerden yola çıkarak yeni fikirlerin üretilmesidir. Yenilik ise üretilen bu fikirden yararlanmadır. Bu farklılık, örgütsel yaşamda önemli görevler üstlenir. Zira yeni fikirler üretme yeteneği ile bu fikirleri ticarete konu etmek için gerekli yetenekler birbirinden farklıdır. Eğer bir örgüt, kendi üyelerinin fikirlerinden tam olarak istifade etmek istiyorsa, örgüt içinde yaratıcı ve yenilikçi üyelere yer açmalıdır (Şimşek ve Çelik, 2010: 156).

Yeniliğin önemi son dönemlerde yapılan yenilikle ilgili konu çalimalarıyla iyice arttığı görülmektedir. Günümüzde devamlı artış gösteren rekabetle mücadale edilebilmesi için işletme ve ülkeler yeniliğe önem verilmesi hususunda yönlendirilmelider. Genellikle son zamanlarda yapılan yenilik kavramı ya tam tanımlanamıyor ya da yenilik kavramı eksik anlatılıyor. Örnek verecek olursak, iş dünasındaki ekonomistlerin geneli bir icadın bulunmasinıilk ekonomik alanda uygulaması olarak tanımlamışlardır (Tekin vd, 2003: 139).

İç kontrol odağına sahip kişiler ise daha idealist daha fazla başarılı olmak için uğraşan kişilerdir. Bu kişilerde girişimci özellikleri ortaya çıkmaktadır. Girişimci davranışı ile içsel kontrol odağı arasında doğru yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Zira içsel odaklı bireyler daha girişimci ve yenilikçidir. Yeniliğe liderlik ederek, daha fazla risk alırlar. İçsel kontrol odağı ile öğrenme arasında da ilişki vardır (Özgenel, 2009: 43). Girişimci kendini içsel olarak sürekli kontrol altında tutmak isteyebilir. İstek ve hedeflerine ulaşabilmek için sabırla beklemek ve uygun zaman oluştuğunda uygulamaya geçmek. Girişimcinin başarıda içsel kontrol ün büyük önemi vardır. Bir insan ancak kişisel bütünlüğü kadar kendisidir. Kendisi olmayan insanın etkileme gücü de yoktur (Cüceloğlu, 2002:125).

2.8.2. Sosyal ve Kültürel Faktörler

Girişimcileri tarif etmek ve girişimci kişileri diğer girişimcilerden fark etmek için demografik ve bireylik hususlarından faydalanılmıştır. Örneğin girişimcilerin demografiklerine bakıldığında; bir ailenin ilk çocuk olanların, erkeklerin, küçük bir

işletmede çalışmış olan veya kendine bir iş kurmuş olanların ve aileleri girişimci olan kişilerin girişimci olma olasılıkları diğerlerine göre şanslarının çok fazla olduğu görülmektedir. Bu verilere sahip bir kişinin girişimci olacağı yada olmayacagını anlamak mümkün değildir. Bu farklılık bireyin kişisel hususları için de geçerlidir. Bunun yanında araştırmacılar girişimcilerin kişişel farklılıklarını meydana çıkarma çalışmaları devam etmektedir (Coulter,2003:18-19)

2.8.3. Ekonomik-Finansal Faktörler

Sermaye sıkıntısının önemli bir sorun olduğu ülkelerde devletin, sermayenin temini yönünde olumlu adımlar atması, girişimciliğin oluşmasının ve gelişmesinin temel koşullarından biridir. Zira sermaye, iş kurma teşebbüsüne yaklaşım biçimini ve çalışma sürecinin niteliğini etkileyen önemli bir faktördür. Bu nedenle, girişimci aktivitelerin başlatılmasında ve başarıya ulaşmasında, çalışma sürecinde işin daha da büyütülmesinde ve risk alınarak yeni alanlara açılım sağlanmasında da girişimciliğin maddi temelini oluşturan sermaye, teşvik edici niteliktedir. Özellikle, sermayenin yetersiz olmasının ya da hiç olmamasının iş kurmayı veya mevcut işi büyütmeyi, daha teşebbüs aşamasında boğduğu düşünüldüğünde, sermayenin girişimcilik açısından nedenli işlevsel olduğu açığa çıkmaktadır. Ancak, ülkemizde girişimciliğe yeterli finansal desteğin verilebildiği söylenemez. Bir araştırmaya göre, sanayici ve işadamlarının tamamına yakın bir bölümünün, Türkiye’de girişimcinin yeterince teşvik edilmediği konusunda görüş birliği içinde olduğu görülmüştür(TÜGİAD,1993:36).

Bir başka araştırmaya göre ise, girişimcilerin %90’ı devletin Türkiye’de girişimciliğin kurulması ve yaşatılmasında yeterli maddi destek sağlayamadığı inancındadır(TÜSİAD,1987:38). Girişimciliğe verilen desteğin bazı ülkeler arasındaki oransal durumu karşılaştırıldığındada, Türkiye’nin oldukça gerilerde yer aldığı açığa çıkmaktadır. Devlet tarafından özel firmalara yapılan yardımların GSYİH içindeki oranına bakıldığında ABD’nin Türkiye’den 2,1 kat, Almanya’nın 7,2 kat, GüneyKore’nin 9,5 kat daha fazla devlet teşviki verdiği görülmektedir(TÜSİAD,2002:87).

2.8.4. Hukuksal Faktörler

Sosyo-politik yapı bağlamında yönetsel karar ve uygulamalarda girişimciliğin oluşumunu etkileyen dışsal faktörler kapsamındadır. Girişimciliğin güçlü bir hukuksal ve finansal alt yapıya kavuşması ve kurumsallaşması açısından yönetsel karar ve

uygulamalar belirleyici niteliktedir. Hukuksal sistemin güçlü ve etkin olması, adli mekanizmanın hızlı ve doğru işlemesi, iş anlaşmazlıklarının kısa sürede adil çözüme kavuşturularak iş ilişkilerinin sağlıklı yürümesini, böylece girişimci etkinliklerin sağlam ve güven veren bir hukuksal zemin üzerinde işlemesini mümkün kılar. Yapılan bir araştırmaya göre, etkin adalet mekanizmasının ve devlet yönetiminin genel olarak ülkelerin ekonomik büyümesini olumlu etkilediği ortaya çıkmıştır(Karakayalı ve Yanıkkaya, 2002:339).

2.8.5. Eğitim Faktörü

“Girişimcilik doğuştan mıdır, yoksa sonradan mı oluşur?” tartışmaları sonucunda insanın doğuştan girişimci olarak doğmadığı; var olan potansiyelin, sosyolojik, psikolojik, kültürel, politik ve mali çevre faktörleri ile bireylere kazandırıldığı yönünde bir kanıya ulaşılmıştır. Girişimci, en iyiye ulaşmak amacıyla, ekonomik şartları değerlendiren; belirsizlikler karşısında en uygun hareket tarzını benimseyen; imalat sürecini yöneten ve yönlendiren; yeni yöntemler ve süreçler konusunda yeni gelişmelere açık; yeni pazarlar oluşturabilen bireylerdir. Sonuç olarak belirtmeliyiz ki, bir ülkenin gelişip kalkınması konusunda değişime uyum sağlayabilen girişimcilerin varlığı şarttır. Dolayısıyla, ülkelerin günümüzde gençlerini girişimciliğe yöneltmek hususunda çaba göstermesi gerekir. Girişimcilik eğitimle birlikte kendini geliştirmesi ile kazandırılabilir. Kariyer için iyi bir eğitim ve girişimcilikle birlikte kişilerin kenredilirini geliştirelek kendi işlerini kurup kendi fikirlerini ve becerisini sağlayıp onu cesaretlendirmesidir (Börü 2006: 15).

2.8.6. Siyasal Faktörler

Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle beraber rekabet kavramı dahada öne çıkmaktadır. 21. Yüzyılın ekonomik, siyasi ve askeri dinamiklerine bakıldığında rekabetin yeni paradigmasının inovasyona dayalı olduğu görülmektedir. Bu durum inovasyonların ortaya konulmasında büyük etkisi olan girişimciliğinde önemini arttırmaktadır (Esen ve Çetin,2012:80).

Sektörel bazda bakıldığında girişimcilik ile ilgili kavramların hem parti hemde hükümet programlarında tüm sektörlere hitap edecek şekilde kullanıldığı görülmektedir. İnovasyon ile ilgili kavramların ise tüm sektörleri içermesine karşın katkı değeri yüksek jenerik teknolojiler olarak nitelendirilen biyoteknoloji, nanoteknoloji, mekatronik, yazılım ve genetik gibi alanlar için daha fazla kullanıldığı, bu alanlara vurgu yapıldığı

görülmektedir. Böylesine önemli olan girişimcilik ve inovasyon konularının siyasi parti ve hükümetler tarafından daha fazla ele alınmaları kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle siyasi partiler ve hükümetler girişimcilik ve inovasyon ile ilgili daha fazla politika üretmeleri gerekmektedir. Üretilecek olan politikalar bilimsel verilerden yararlanılarak üretilmesi politikaların gerçekçiliği ve sonuç odaklı olmaları konusunda daha yararlı olacaktır (Esen ve Çetin,2012:81).

İŞLETME KURMA AMACI ÜZERİNE DENEYSEL BİR ARAŞTIRMA 3.1. Araştırmanın Amacı, Teorik Modeli ve Hipotezler

Bu çalışmanın amacı, “işletme kurma amacı olan adayların bu amaçları üzerinde girişimcilik özelliklerinin etkisi var mıdır?” temel sorusuna cevap aranmaktadır. Araştırma modelinin belirlenebilmesi ve araştırmanın temel sorusuna cevap vermeye hizmet eden ilgili örneklem üzerinde çalışma yaparak araştırma evreninde bir yargıya varabilmek için önce yazın taraması gerçekleştirilmiştir. Girişimcilerin sahip olduğu kişilik özellikleri ve ilk işletmelerini kurma amaçlarını incelemek ve bunlar arasındaki ilişkiler belirlenmeye çalışılmaktadır. Girişimcilerin bazı demografik, sosyal ve kişilik özellikleri üzerindeki etkilerini araştırmak da bu çalışmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır.