• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

Diyabetes Mellitus (DM) günümüzde önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır.

Yaşam tarzındaki hızlı değişim ile birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların tümünde özellikle Tip II Diyabet prevelansı hızla yükselmektedir.1

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün yayınladığı kronik hastalıklar raporunda; en fazla görülen kronik hastalıkların başında gelen diyabetin, önümüzdeki 20 yıl içinde dünyada hızlı bir şekilde artış göstereceği belirtilmektedir.2 2009 sonu itibarı ile tüm dünyadaki DM’li birey sayısı 285 milyon iken bu sayının 2030 yılında 438 milyona ulaşması beklenmektedir Bunun başlıca nedenleri ise nüfus artışı, yaşlanma ve kentleşmenin getirdiği yaşam tarzı değişimi sonucu obezite ve fiziksel inaktivitenin artmasıdır.3

Türkiye genelinde 15 ilde 540 merkezde yapılan Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Çalışması-II (TURDEP) sonuçlarına göre Türk erişkin toplumunda diyabet sıklığının

%13.7’ye ulaştığı belirlenmiştir. Yine aynı çalışmada 40-44 yaş grubundan itibaren nüfusun en az %10’unun diyabetli olduğu bildirilmiştir. Bölgesel diyabet prevalansı Kuzey Anadolu’da %14.5 ile en az iken, Doğu Anadolu’da %18.2 ile en fazladır.4

DM, yaşam süresini beş ile on yıl arasında kısaltmaktadır.5 Yapılan bir çalışma;

DM’nin yalnızca sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile %44-58 oranında risk azalması sağlanarak önlenebileceğini veya en kötümser tahminle geciktirilebileceğini göstermiştir.6

Diyabetes mellitus kronik bir hastalık olup hayat boyu tedavi gerektirir. Bu hastalarda metabolizmanın farklı boyutlarda etkilenmesi sonucu nefropati, nöropati, retinopati, serebrovasküler hastalıklar, iskemik kalp hastalıkları ve periferik arter hastalığı gibi komplikasyonlar oluşmaktadır.7 Komplikasyon gelişiminin önlenmesi ve yaşam kalitesinin bozulmaması için, tanı konulduğu andan itibaren DM’li bireylerin

2 yeni bir yaşam biçimi oluşturmaları beklenir. Bu nedenle bireylerin yaşam biçimi ve alışkanlıklarında değişiklik gerektiren DM gibi hastalıklarda kişilerin sağlığını ve hastalığın ciddiyetini nasıl algıladığının değerlendirilmesi önemlidir.8

Hastalık durumu, biyopsikososyal bir varlık olarak tanımladığımız insan için çok boyutlu bir olgu, bir yaşam, kimlik ve var oluş krizidir. Kişinin dengesini, uyumunu bozar, bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan bireysel zorlanmalara neden olur.9 Birçok kişi yaşamında bir hastalık geçirmesine karşın, hastalık deneyimi her kişide farklı yaşanır.

Hastalar kişisel deneyimleri, bilgileri, değerleri, inançları ve gereksinmeleri ışığında hastalıklarını açıklamaya çalışırlar. Hastalık algısı, hastalık durumunun bilişsel görünümüdür. Kişiler dış dünyadaki olayları açıklamak ve öngörmek için bilişsel modeller oluştururlar. Hastalar da, geçici veya uzun süreli hastalığın belirtileri ile ilgili olarak benzer modelleri geliştirirler.10 Her hastanın hastalığının belirtileri, süresi ve sonuçları ile ilgili kendi düşünceleri olan bu bilişsel modeller, tedavinin ve durumun kontrolü ile ilgili inançları da içermektedir.11

Hastanın birey olarak hastalığına ilişkin yorumu, algısı ve değerlendirmeleri, ortaya koyduğu duygusal ve davranışsal tepkileri onun baş etme biçimini ve yaşam kalitesini belirleyici bir unsurlardır.12 Hastalık algısının baş etme, tıbbi tedavi kullanımı ve tedavi etkilerini değerlendirme ile ilişkili olduğu bildirilmektedir.13 DM’li hastalarda ise hastalık algısının yaşam kalitesinin ruhsal boyutuyla ilişkili olduğu belirtilmektedir.14 Yapılan bir çalışma DM hastalarının ruhsal bozukluk sıklıklarının genel toplumdan daha yüksek olduğunu ve hastalık algısı ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin depresyon ve anksiyete ile ilişkili olduğunu göstermiştir.15 Yapılan çalışmalara göre hastaların sağlık durumlarını etkiyebilmek veya kontrol edebilmekle ilgili öngörüleri,16 durumun akut veya kronik olması ile ilgili algıları17 ve özgül durumları ile ilgili umutları18 farklılıklar gösterir.

3 DM, sağlıktan sapma durumudur ve yeni durumu yönetmek için bireyin uyum gücü yetersiz kalabilmektedir. Ayrıca diğer kronik fiziksel hastalıklar gibi hastanın tüm yaşamını etkileyen, sosyal ya da psikolojik uyum sorunlarına yol açabilen bir hastalıktır.19 Hastalarda duygusal tepkiler ve uyum güçlükleri en sık karşılaşılan sorunlardır. DM, fiziksel bir hastalık olmanın yanında, psikiyatrik ve psikososyal boyutları da olan bir durumdur ve DM’li birey fiziksel, duygusal, sosyal ve cinsellikle ilgili bir dizi sorun ve çatışmayla karşı karşıyadır.19

Hastalık belirtilerinin, komplikasyonlarının ve uygulanan tedavilerin yarattığı doğal sıkıntı dışında, geleceğe yönelik endişe, yeterliliğini kaybedeceği ve başkalarına bağımlı hale gelebileceği korkuları, beden görünümünün bozulacağına dair endişeler hastanın fiziksel, bilişsel ve duygusal işlevlerini ve sosyal yaşamını etkiler.DM’li bir hasta için kronik bir hastalığa sahip olduğunu ve yaşam biçimini değiştirmesi gerektiğini kabullenmek çoğu zaman zordur.20 Kan şekeri ve düzensizlikleri doğrudan beyni ve ruhsal işlevleri etkilemektedir. Tıbbi tedaviye rağmen kan şekeri düzenlenemeyen olgularda stres ve kaygı önemli bir etkendir. Böyle durumlarda ilaç dozu değiştirilmeden önce, psikolojik ve psikososyal değerlendirme yapılmalıdır. Bu durum hastalığa psikososyal uyumu, hastalık ve tedavi ile ilgili faktörlerin tümü etkilemektedir. Benzer şekilde hastalığa psikososyal uyum da, hastalığın seyrini olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir.20 Yapılan çalışmalar, Tip II DM’de21,22 psikososyal uyum bozukluğu oranlarının yüksek olduğunu göstermektedir. Farklı çalışma sonuçlarına göre23,24 hastalık ve tedavi ile ilgili bilgi eksikliği, depresyon, anksiyete gibi psikolojik etkenler, aile ve arkadaşların etkisi, uzun süreli maddi kayıplar, hastalık ve tedavisi üzerindeki kontrol algısı ve hastalığı değerlendirme biçiminin kötü uyum nedenlerinin başında geldiği bildirilmektedir.

4 DM kontrolünde temel amaç, hastalığın acil ve uzun süreli komplikasyonlarından kaçınmak ve iyi bir hayat sürdürebilmektir.25 Bu amacın gerçekleştirilmesinde, diyabetin psikiyatrik yönlerinin ve hastalığı algılama düzeyinin başlangıçtan itibaren değerlendirilmesi, tedavi sürecinde pek çok sorunun daha kolay aşılmasını sağlayacaktır.

Bu çalışma, Tip II DM’li bireylerin hastalığı algılama durumlarını, psikososyal uyumlarını ve etkileyen faktörleri tespit etmek ve hastalığı algılama ile psikososyal uyumlarının glisemik kontrole etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

5