• Sonuç bulunamadı

Gereksiz Kelime Kullanımı

Belgede Harîrî’nin Lahn anlayışı (sayfa 154-159)

5. YAŞADIĞI DÖNEMDE KÜLTÜREL DURUM

2.6. DURREʼYE YAPILAN ELEŞTİRİLER

3.2.1. Gereksiz Kelime Kullanımı

Gereksiz kelimeler, cümlenin diğer öğelerinden anlaşılan bir anlam ifade eden ve cümleye katkı sağlamayan kelimelerdir. Gereksiz kelime kullanımı, sözün ifade gücünü zayıflattığı gibi okuyucunun yazara olan güvenini de kırar. Harîrî, gereksiz kelime kullanımına örnek olarak şu cümleleri göstermiştir:

ن َلَف عمتْجا :َنوُلوُقَ يَو ،ِهيِف نومهويف ،ن َلَف َعَم عمتْجا ةَظْفَل نَِلأ ن َلَُفَو ن َلَف عمتْجا :لاَقُ ي نَأ باَوَّصلاَو مصتْخا لثم لعتفا هوُجُو نم عْوَّ نلا اَذَهَو ،لعتفا نزو ىلع يِضَتْقَ ي مصاخت لثم لعاَفت نزو ىلع اضْيَأ َناَك اَمَو ،لتتقاو َلا واَوْلاِب رخلآا ِهْيَلَع فطْعي نَأ مزل نيلعافلا دحأ ىَلِإ ُهْنِم لْعِفْلا دنْسأ ىَتَمَف ،دِحاَو نم رثكَأ نم لْعِفْلا عوُقُو .ريغ

Harîrî burada (ن َلَف َعَم ن َلَف عمتْجا) ifadesini ele almış ve cümlede geçen ( َعَم) kelimesinin ifade ettiği birliktelik anlamının işteşlik ifade eden (عمتْجا) fiilinden anlaşıldığını, ( َعَم) kelimesinin cümleye herhangi bir katkı sağlamadığından ( ن َلَف عمتْجا

ن َلَف َعَم) şeklindeki kullanımın hatalı olduğunu iddia etmiştir. Doğru kullanım olarak da (ن َلَفو ن َلَف عمتْجا) şeklini önermiştir. İddiasını ispatlamak için farklı örnekler veren Harîrî, fiillerin kalıpları hakkında da bilgiler vermiştir. (عم) kelimesinin farklı kullanım biçimlerini de ele alan Harîrî, atıf harfi olan (و) ile birliktelik anlamı ifade eden (عم) arasındaki farka da değinmiştir.551

el-Cevherî, Harîrîʼnin iddiasının aksine söz konusu kullanımı sahîh kabul etmiş ve (عمتْجا) fiilini ( َعَم) ile kullanmıştır.552 İbn Berrî, İbn Manzûr, İbnuʼl-Hanbelî ve el-Hafâcî, işteşlik bildiren kalıpların (ةبشخلاو ءاملا ىوتْسِا) ʻsu, çubuk ile denkleştiʼ örneğinde olduğu gibi ( َعَم) anlamı ifade eden (و) ile yaygın şekilde kullanıldığı gibi

551 Harîrî, Durre, s.150-152. 552

141

( َعَم) ile de kullanılmasının sahîh olduğunu belirtmiş ve Harîrîʼnin yaklaşımını eleştirmişlerdir.553

Hadis ve fıkıh âlimleri de Harîrîʼnin bu yaklaşımını benimsememişlerdir. en-Nevevî (ö. 676/1277) eserlerinde (اَهعَم عمَتْجي مل) ifadesini açıklarken, ( ن َلَف عمتْجا لاَقُ ي اَمَّنِإَو ن َلَف َعَم ن َلَف عمتْجا لاَقُ ي َلاَو َلاَق صاوغلا ةرد يِف يريرحلا ُهركنأ اَّمِماَذَه

هَعَم عمتْجا يَأ اَذَك ىلع هعماَج يِرَهْوَجْلا َلاَق دقَو ن َلَُفَو) ʻBu kullanım, Harîrîʼnin Durreʼde uygun olmadığını belirttiği bir kullanımdır. Hâlbuki el-Cevherî, (هَعَم عمتْجا يَأ) ifadesini kullanmıştırʼ kaydını düşerek (ن َلَف َعَم ن َلَف عمتْجا) şeklindeki kullanımı sahîh kabul etmiş görünmektedir.554

İmîl Bedîʻ, hadislerden ve Sîbeveyhi gibi dilcilerden nakilde bulunarak bu kullanımın sahîh ve yaygın olduğunu iddia etmiştir.555

Arapçada fiil kalıplarının her birisinin yaygın olarak kullanıldığı anlamlar vardır. Meselâ ( َع َل َا ْ ف) ve (لَّعف) kalıpları, yaygın olarak geçişsiz fiilleri geçişli yapmakta kullanılır.556

Ancak bir kalıbın herhangi bir anlamda yaygın olarak kullanılması, başka anlamlarda kullanılamayacağını göstermez. Ayrıca Arap dilinde gereksiz gibi görünen bazı kullanımlar pekiştirme amacı taşıyabilmektedir. Bu yüzden herhangi bir kelimeyi gereksiz olarak nitelemeden önce bu gerçekleri göz önünde bulundurmak gerekir. (عمتْجا) kelimesinden sonra kullanılan ( َعَم) kelimesinin de pekiştirme amacı ile kullanılmış olma ihtimali bulunmaktadır.

:مهلْوَ ق ىلع ةسياقم امهينثا امهتيقل :َنوُلوُقَ يَو لتخيو ،نيمهو ةسياقملاو م َلََكْلا يِف نومهويف ،ْمهتَث َلََث مهتيقل نِإَف ،ريِمَّضلا رسفت نَأ ريغ نم امهتيقل :ِنْيَ نْ ث ِلاا يِف لوقَت بَرَعْلا نَأ َكِلَذَو ،ِنْيَم َلََكْلا نيَب قرفْلا مِهْيَلَع ربخت نَأ تَداَرَأ .اَمهدحَو امهتيقل :تَلاَق ءاقللاب امهدارفأ نَع ،كِلَذ هبشأ اَمَو مهتسمخ مهتيأرو ْمهتَث َلََث مهتيقل :عيِمَجْلا يِف لوقتَو َلاَو ،هتدع فلَتْخت َلا ىنثملاو ،ىنثم ريمض امهتيقل :كلْوَ ق يِف ريِمَّضلا نَأ ِنْيَعِضْوَمْلا نيَب قرفْلاَو .ريِمَّضلا رسفتف

553 İbn Berrî, el-Havâşî ‘alâ Durreti’l-gavvâs, s.746; İbn Manzûr, Tehzîbuʼl-havâs, s.147; İbnuʼl-

Hanbelî, Bahruʼl-ʻavvâm, 189-190; el-Hafâcî, Şerhu Durre, s.152.

554

Ebû Zekeriyyâ Muhyiddîn en-Nevevî, el-Minhâc şerhu Sahîhi Muslim, Dâru ihyâiʼt-turâsiʼl- ʻArabî, Beyrut 1972, c.2, s.29; A.mlf., el-Mecmûʻ Şerhuʼl-Muhezzeb, Dâruʼl-fikr, c.4, s.234,284; A.mlf., Tehzîbuʼl-esmâi veʼl-lugât, Dâruʼl-kutubiʼl-ʻilmiyye, Beyrut ts., c.3, s.55.

555 İmîl Bedîʻ, Yaʻkûb, Muʻcemuʼl-hatai veʼs-savâb, s.96-97. 556

142 َّضلاَو ،ُهنيبُي ريِسْفَ ت نَع ىنغتساف ،هتَقيِقَح سِبَتْلَ ت ْلا روُصْحَم ريغ مَهْ بُم عمجْلاَو عمج ريمض مهتيقل :كلْوَ ق يِف ريِم ةدع ةَث َلََّثلا ىلع هلاَمِتْشلا .

Harîrîʼnin gereksiz kelime kullanımı bağlamında ele aldığı kullanımlardan biri de (امهينثا امهتيقل) ifadesidir. Harîrî, cümlede geçen (امه) zamirinin tesniye olduğundan (امهينثا) ifadesinin gereksiz olduğunu dile getirmiştir. Lahn olarak nitelediği bu kullanıma benzerlik arz eden ( ْمهتَث َلََث مهتيقل) ifadesinde ise ( ُه ْم) zamirinin çoğul olmakla birlikte belirsiz bir sayı bildirdiğinden ( ْمه َتَ ث َلََث) kelimesinin belirsizliği gidererek cümleye katkı sağladığını, dolayısıyla (امهينثا امهتيقل) ifadesinin buna kıyas edilemeyeceğini belirtmiştir. İddiasının aksine bir kullanım olarak gösterilebilecek

﴿ ِنْيَ تَنْ ثا اَتَ ناَك نِإَف

ayetinde557 geçen ( ِنْيَ تَنْ ثا) ifadesinin vârislerin öz veya üvey kardeş olmalarına bakılmaksızın iki kişi olmalarının, mirastan pay sahibi olduklarını belirtmek için kullanıldığını ve cümleye bir katkı sunduğundan iddiasını çürütecek bir delil olarak görülemeyeceğini ifade etmiştir.558

İbn Berrî, İbn Zafer ve el-Hafâcî, konu hakkında sadece ayetin yorumu ile ilgili olarak İbn ʻAbbâsʼtan yapılan nakilleri tahlil etmekle yetinmiş, Harîrîʼnin tespiti hakkında herhangi bir yorum yapmamışlardır.559

Bu da hatanın tespiti konusunda Harîrî ile aynı kanaati taşıdıklarına dair bir kanıt olarak görülebilir.

ِهيِف نومهويف نيَب ةَظْفَل ريركتب ،ورْمَع نيَبَو ديز نيَب لاَملا :َنوُلوُقَ يَو . اَمَك ورْمَعَو ديز نيَب :لاَقُ ي نَأ باَوَّصلاَو َأ ىنثم ىلع َّلاِإ لخدت َلََف ،كاَرِتْش ِلاا يِضَتْقَ ت نيَب ةَظْفَل نَأ ِهيِف ةَّلعْلاَو }مدَو ثرف نيَب نم{ :ُهَناَحْبُس َلاَق ،عوُمْجَم و َلاَعَ ت هلْوَ ق امَأَف ،ةوخلاا نيَب راَّدلاَو اَمهنيَب لاَملا :كِلْوَقَك ،ِنْيَ ئْيَش نَع ى دَؤُ ت كِلَذ ةَظْفَل نِإَف }كِلَذ نيَب نيبذبذم{ :ى انم بونتو ةَدرْفُم تَناَك نِإَو ،نيتظفل ب . 557 Nisâ, 4/176. 558 Harîrî, Durre, s.152-154. 559

143

Harîrîʼnin gereksiz kelime kullanımına dair ele aldığı bir diğer örnek de ( لاَملا

ورْمَع َنْيَ بَو ديز نيَب) ʻMal Zeydʼin arasında ve Amrʼın arasındadırʼ cümlesidir. Bu cümlede ikinci defa zikredilen (نيَب) kelimesinin ihtiyaç olmadığı halde tekrarlanarak lahn yapıldığını belirten Harîrî, doğru kullanımı (ورْمَعَو ديز نيَب لاملا) şeklinde tespit etmiştir. İddiasını temellendirmek için de ﴾مدَو ثرف نيَب نم﴿ ayetindeki560 kullanımı delil olarak göstermiştir.561

Kullanıcıların bu hataya düşmesini, (نيَب) kelimesinin zamirlerle tekrar edilme zorunluluğunun sarîh isimlere uygulanmasına bağlayan Harîrî, bu örnekte lahnın muhtemel nedenini izah ederek farklı bir yaklaşım sergilemiştir.562

İbnuʼl-Hanbelî, Arapçadaki olumsuzluk edatı olan (لا)ʼnın tekrarını örnek göstererek buradaki tekrarın geçerli olduğundan yana tercihte bulunmuştur.563

İbn Berrî, Harîrîʼnin bu kullanımı lahn saymasını eleştirmiş ve (نيَب) kelimesinin Araplarda yaygın bir şekilde pekiştirme amacıyla tekrarlandığını dile getirmiştir.564

Ebû İshâk eş-Şâtibî, İbn Mâlikʼin Elfiyye adlı eserine yazdığı el-Mekâsiduʼş-şâfiye adlı eserinde (نيَب) kelimesinin tekrarının lahn olduğunu belirtmiştir.565

Bu örneklerden yola çıkarak Harîrîʼnin gereksiz kelime kullanımına şiddetle karşı çıktığı, ayetlerdeki kullanımlara muhalif ifadeleri lahn saydığı ve Arap dilindeki pekiştirme amaçlı yapılan tekrar gerçeğini, ayetlerdeki kullanıma indirgediği görülmektedir. Hâlbuki Arap dilinde pekiştirme amaçlı tekrarlar yaygındır. Bu tür örnekleri Kurʼânʼda da görmek mümkündür. Mesela; ىَسوُم اَنْدَعاَوَو﴿

﴾ ًةَلْ يَل َنيِعَبْرَأ ِهِّبَر ُتاَقيِم َّمَتَ ف ٍرْشَعِب اَهاَنْمَمْتَأَو ًةَلْ يَل َنيِثَلََث ʻMûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on 560 Nahl, 16/66. 561 Harîrî, Durre, s.204-206. 562 Harîrî, Durre, s.206. 563 İbnuʼl-Hanbelî, Bahruʼl-ʻavvâm, s.197-198. 564

en-Nehhâs, Meʻâniʼl-Kurʼân, Muhammed ʻAlî es-Sâbûnî (Thk.), Câmiʻatu Ummiʼl-kurâ, Mekke 1985, c.1, s.65; İbn Berrî, el-Havâşî ‘alâ Durreti’l-gavvâs, s.762; el-Hafâcî de aynı nedenlerle Harîrîʼyi eleştirmiştir. el-Hafâcî, Şerhu Durre, s.261.

565 Ebû İshâk eş-Şâtibî, el-Mekâsiduʼş-şâfiye fî şerhiʼl-Hulâsatiʼl-kâfiye, Maʻheduʼl-ʻulûmiʼl-

144

gece daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı.ʼ566 ayetindeki ﴾ ًةَلْ يَل َنيِعَبْرَأ ِهِّبَر ُتاَقيِم َّمَتَ ف﴿ ifadesi, sürenin kırk güne tamamlandığını ifade etmektedir. Hâlbuki bir önceki ifadelerden sürenin kırk gün olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. Ancak ayetin devamında önceki ifadelerden anlaşılan anlam, tekrar edilerek pekiştirilmiştir.567

Aynı şekilde ﴾ ُةَئِّيَّسلا َلاَو ُةَنَسَحْلا يِوَتْس َت َلاَو﴿ ʻİyilik ve kötülük eşit değildir.ʼ ayetinde568 atıf harfi bulunmasına rağmen olumsuzluk edatı olan ( َلا) tekrar edilmiştir. Dolayısıyla bir önceki ifadelerden anlaşılmış olması, bir kullanımın lahn olarak nitelenmesinde yeterli bir gerekçe değildir. Fakat Harîrîʼnin ele aldığı ( نيَبَو ديز نيَب لاَملا

ورْمَع) örneğindeki tekrar, olumsuzluk edatı olan ( َلا)ʼnın tekrarı ile eşdeğer görülemez. Zira (ورْمَع نيَبَو ديز نيَب لاَملا) cümlesindeki tekrar, pekiştirme amacına yorumlansa dahi pekiştirmenin üslup ve amacına sahip görülmemektedir.

Olumsuzluk edatlarının tekrarının anlama etkisini ele alan el-Ezherî, konuyu örnek üzerinden şu şekilde ifade etmiştir: (ورْمَعَو ديز كَءاَج اَم) cümlesinin ifade ettiği anlam, Zeyd ve ‘Amrʼın birlikte gelmediğidir. Dolayısıyla sadece birisinin gelmiş olma ihtimali bulunmaktadır. Bu ihtimal ortadan kaldırılmak istendiğinde ( ديزك َءاَج اَم

ورْمَع َلاَو) denilerek olumsuzluk pekiştirilir ve hiç birisinin gelmediği belirtilmiş olur. Bu durumun ﴾ ُةَئِّيَّسلا َلاَو ُةَنَسَحْلا يِوَتْسَت َلاَو﴿ ayeti için de geçerli olduğunu belirtmiş ve (ورْمَع نيَبَو ديز نيَب لاَملا) cümlesinde farklı anlaşılma ihtimali olmadığından pekiştirmeyi gerektirecek bir durumun da bulunmadığını ifade etmiştir.569

566

Aʻrâf, 7/142.

567 Ahmed b. Yûsuf es-Semîn el-Halebî, ed-Durruʼl-masûn fî ‘ulûmi’l-kitâbi’l-meknûn, Ahmed

Muhammed el-Harrât (Thk.), Dâruʼl-kalem, Dımaşk 2011, c.5, s.448.

568 Fussilet, 41/34. 569

145

Belgede Harîrî’nin Lahn anlayışı (sayfa 154-159)