• Sonuç bulunamadı

GEORGE ORWELL’DA ÜTOPYA

Belgede Ütopyalarda din-siyaset ilişkisi (sayfa 176-179)

2. GENEL OLARAK DİN SİYASET İLİŞKİSİ

1.1. GEORGE ORWELL’DA ÜTOPYA

Acaba Orwell’ niçin ütopya türü eserler vermiştir? Bu sorunun cevabını içinde yaşadığı toplum ve sosyal düzende bulabiliriz. Orwell’in ütopyası yaşadığı çağın yergisini bütün olumsuzlukları ile yansıtmaktadır. Orwell, eserlerinde İngiliz Emperyalizminden, Stalin’in Sovyet Rusya’sına kadar katı yönetim ve diktatörlükleri, sömürü düzenini, batının acımasız yıkıcılığını ve soğuk yüzünü betimlemek istemiştir.555

Orwell, okul yıllarının ardından İngiliz sömürgesi olan Birmanya’ya giderek orada Hindistan İmparatorluk Polisinde, polis müfettiş yardımcılığı yapmıştır. Ancak bulunduğu dönemde İngiliz emperyalizminin o kültürü acımasızca yok ettiğini görmüştür. Bu duruma bir eleştiri olarak “Burma Günleri” isimli eserini yazmıştır. Bu eser İngiliz imparatorluğunun acı bir eleştirisidir. O, “bizim bu ülkede

553

Jameson, Fredric, a.g.e., 279.

554

Doğan, Sedat, a.g.m., s.77.

555

Kumar, Krishan, a.g.e., 454-467; Williams, Raymond, Orwell, Çev. Nejat Bayramoğlu, İstanbul, 1985, s.16-28.

bulunmamızın hırsızlık yapmaktan başka bir amacının olmadığını nasıl anlayabilirsiniz? sorusunu çok basit diyerek şu şekilde cevaplamıştır. Memurlar Burmalıları ezerken işadamları da onların ceplerine dalıyorlar…İngiliz İmparatorluğu’nun amacı ticaret tekellerini İngilizlere ya da daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerine vermektir.”556 sözüyle niçin orada bulunduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Orwell’in konuşmanın devamında yerli halkın yasa, düzen ve teknolojiyi bizlere getirdiniz savına karşılık verdiği cevap ise İngiliz Emperyalizminin yıkımının açık bir ifadesi olmuştur. “Aslına bakarsan işimizi bitirdiğimizde Burma’nın bütün ulusal kültürünü yerle bir etmiş olacağız. Ama kimseyi uygarlaştırdığımız yok, yalnızca kendi pisliğimizi başkalarına sıvıyoruz….”557şeklindedir. Metnin devamında ise teknoloji ve ilerlemenin yıkıcı etkisi gözler önüne serilir ve bir gün tabiatın bu yıkımdan öcünü alacağı vurgulanır. Bir başka eserinde İngiliz siyasal yaşamını “İngiltere’de hiçbir hayvan özgür değildir. Hayatımız sefillikten, kölelikten, başka nedir ki! İşte, tüm çıplaklığıyla gerçek budur”558 sözüyle İngiltere eleştirisini hayvanlar üzerinden sürdürmüştür.

Orwell’in emperyalizme karşı olan tutumu, zamanla onu anarşizme götürmüş ve kendini sosyalist sayar olmuştur. Bu dönemde yazdığı ilk kitabı olan “Wigan Rıhtımına Giden Yol” (1937) da, İngiltere’nin kuzeyindeki yoksul madencilere ilişkin gözlemlerini anlatmış, ancak o günlerin sosyalist hareketlerine eleştiri yöneltmekten de geri kalmamıştır. Bu dönemde İspanyada bulunan yazar cumhuriyetçi milislere katılmıştır. İspanya iç savaşında, Stalinci olmayan Sol’un Sovyetler birliği yanlısı yoldaşlarca ihanete uğraması onu, Sovyetler Birliğinde varolan sosyalizm anlayışından da soğutmuştur.559

Orwell yazdığı “Hayvan Çiftliği” adlı eserinde (1940) katı dikta yönetimlerine acımasız bir eleştiri getirmiştir. Aslında her ideolojinin bir yıkıma neden olabileceğini, bu çelişkili dünya içinde insanın çaresizliğini ve tercihsizliğini vurgulamıştır. O, Batı’da varolan siyasal sistemleri sınırsız bir şekilde eleştirmiştir. Bazı yorumcular “Hayvan Çiftliği”nin yönetimini ele geçiren domuzlarla işbirliği

556

Orwell, George, Burma Günleri, Çev. Deniz Canefe, İstanbul, 2007, s.48.

557

Orwell, George, a.g.e., s.50.

558

Orwell, George, Hayvan Çiftliği, Çev. Celal Üster, İstanbul, 2007, s.22.

559

Orwell, George, a.g.e., Önsöz, s.10,11, Burns, Edward McNall, Çağdaş Siyasal Düşünceler 1850- 1950, Ankara, 1984, Çev. A. Şenel, s.431; Williams, Raymond, a.g.e., s.20-23.

yapan iki insandan “Foxwood Çiftliği”nin sahibi Bay Pilkinngton’ın kapitalist İngiltereyi, “Pinchfield Çiftliği”nin sahibi Frederich’in Nazi Almanya’sını temsil ettiğini söylemişlerdir.560 Orwell Batı medeniyetinde varolan bu seçeneksiz durumu “Tanrı bilir. Bildiğimiz tek şey neyi istemediğimiz. İşte çağımızda bizim yanlışımız bu. Hepimiz kararsısız, hepimiz Buridan’ın eşeği561 gibi ikisinden hangisini seçeceğimizi bilmiyoruz. O eşekten tek farkımız, iki yerine üç seçeneğimizin bulunması, hepsi de bizi kusturuyor, sosyalizm bunlardan yalnızca birisi… Diğer ikisi de sanıyorum intihar ve Katolik kilisesi 562 ifadesiyle batı medeniyetinin bunalımda ve seçeneksiz olduğunu dile getirmektedir.

Hayvan Çiftliği adlı eserinden sonra Orwell, bir korku ütopyası olan “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” (1945) isimli eserini yayınlamıştır. Orwell bu eserinde devletin otoritesinin tam ve yetkin olduğu, dünyanın birbiriyle her an savaş halinde olan üç totaliter devlet tarafından yönetildiği, bireyin özgürlüğünün yok sayıldığı muhalefetsiz bir toplum ve devlet yapısına karşı eleştirilerini edebi bir şekilde dile getirmiştir. O bu kitabını yeni kitabım roman biçimindeki bir ütopya şeklinde tanımlamıştır.563 O, bir başka yerde bu eser hakkındaki düşüncesini şu şekilde dile getirmektedir.

“Anlattığım türde bir toplumun mutlaka gerçekleşeceğini sanmıyorum, ama benzer bir toplumun gelebileceğine inanıyorum”564

Orwell’in içinde yaşadığı çağ ve umutsuzluğu tahlil ettiği eserleri siyasal bir eleştiridir. O, bireyin çaresizliğini vurgulamaktan kaçınmamıştır. Onun eselerini ve çaresizliğini en iyi anlatacak olan şeyleri ise yine kendi sözleriyle O, bize vermektedir. Aşağıda aktaracağımız sözlerde bireyin çaresizliği, devletlerin ikiyüzlülüğü, degerlerin değersizleşerek kaybolduğu, ideolojilerin menfaatleri uğruna kişiliksizleştiği açık bir şekilde vurgulanmıştır.

560

Orwell, George, a.g.e., Önsöz, s.12.

561

Buridan Jean (1300–1358) Ortaçağ’da yaşamış Aristotelesçi filozoftur. Özgür istenç kuramı birey iyi veya kötü olduğu konusunda şüpheli iki seçenekten birini seçme işini ertelemekte özgürdür. Bu kuramı ifade için Buridan eşeği kuramı tabiri kullanılır. Bu kuramı anlatmak için aynı çekicilikte iki saman balyasının tam ortasında duran bir eşeğin birini seçmede kararsız kalarak açlıktan öldüğü hikâyesine göndermede bulunmuştur.

562

Orwell, George, Aspıdıstra, s.103.

563

Williams, Raymond, a.g.e., s.91.

564

“Kimsenin özgür olmadığı, kimsenin güvende olmadığı, dürüst olmanın ve hayatta kalmanın neredeyse imkânsız olduğu bir dünyada yaşıyoruz”565

“Karşıtların sürekli değişip birbiri yerine geçtiği, pasifistlerin kendilerini Hitler’e tapınırken bulduğu, sosyalistlerin milliyetçi olduğu, vatanseverlerin vatan haini olduğu, Budistler’in Japon ordusunun başarısı için dua ettiği, Ruslar bir saldırı sahneye koyduklarında hisse senedi piyasasının alt üst olduğu bir dünyada yaşıyoruz”566

Belgede Ütopyalarda din-siyaset ilişkisi (sayfa 176-179)