• Sonuç bulunamadı

ALDOUS HUXLEY’DE ÜTOPYA

Belgede Ütopyalarda din-siyaset ilişkisi (sayfa 195-200)

2. GENEL OLARAK DİN SİYASET İLİŞKİSİ

2.1. ALDOUS HUXLEY’DE ÜTOPYA

Aldous Huxley’i ütopya yazmaya sevkeden sebepler nelerdir? Yaşadığı dönemin bu eserlerin yazılmasına etkisi nelerdir?

Aldous Huxley niçin Ütopya türü eserler yazmıştır? sorusuna cevabı “Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret” isimli eserinde toplumun geleceği için, kendisinin dile getirmiş olduğu kaygılarda bulabiliriz.

Huxley’in en büyük kaygılarından biri dünya genelinde hızla artmakta olan nüfus problemidir. O, hem “Cesur Yeni Dünya” hem de “Ada” isimli ütopyasında aşırı nüfus artışının tehlikesine dikkat çekmekte ve tasarladığı devletlerde nüfusu sabitleştirme gayreti içerisindedir. İnsan kitleleri olduğu sürece gelecek yüzyılların sanıldığının aksine Uzay çağı değil, Aşırı nüfus çağı olacağını düşünmektedir. Çünkü aşırı nüfus artışı toplumları ekonomik güvensizliğe ve toplumsal huzursuzluğa götürmektedir. Huzursuzluk ve güvensizlik de, merkezi yönetimlerin daha çok

607

denetimine ve güçlerini artırmalarına sebep olmaktadır. Hukuk düzeninin olmadığı bir toplumda ise artan güç muhtemelen Cesur Yeni Dünya adlı eserinde olduğu gibi diktatörce bir yönetim için kullanılacaktır. Sonuç olarak Huxley aşırı nüfus artışının etkisinden kaynaklanan bir korku içerisindedir.608 Huxley özellikle de doğu toplumlarının hızla artan nüfusudan kaygılıdır. Çünkü gıda yetersizliği nedeni ile bu ülkelerin Batı toplumları için tehlikeli olabileceği kaygısını taşımaktadır.

Huxley eserlerinde, bireye ve onun değer yargılarına önem vermiş ve insani değerlerin Batı düşünce sistemi içinde örselendiğini dile getirmiş olmasına karşın, doğu kültürü ve dini değerlerine karşı önyargılı bir tutum içerisinde olmuştur. O’nun Tunuslu Araplar hakkında aşağıda aktaracağımız düşünceleri bu düşüncemizi destekler konumdadır. “Hiç şüphesiz Arapların hurmaları toplayıp paket yaptıklarını görmek, insanın hayatının sonuna kadar bu meyveyi gördüğünde midesinin bulanmasına sebep olur. Bu şeytanları kendi mahalli yerlerinde görünce, insan; kendini ne kadar çok bir Avrupalı gibi hisseder. Şimdi ise geçmişte onlara olan üstünlüğümüzü sağlayan harp ve sulh tekniğini şevkle onlara öğretmekte olduğumuzu düşünelim. Bana öyle geliyor ki, elli yıl sonra Avrupa bu canavarlar tarafından silinecektir.”609

Huxley’in diğer bir kaygısı da aşırı nüfus artışı sonucu oluşan niteliksiz, elverişsiz, eğitimsiz, kalabalık, diktatörlerin eğilimlerine boyun eğecek, özgürlük kaygısı olmayan bireylerce yeryüzünün doldurulmuş olmasıdır. O, bu durumu “yirminci yüzyılın ikinci yarısında, ürememiz konusunda sistemli bir şey yapmıyoruz; ama rastgele ve düzensiz ürememizle de sadece gezegenimizin nüfusunu artırmıyoruz, aynı zamanda öyle görünüyor ki, daha çok sayıdaki insanın biyolojik olarak daha düşük kaliteli olmasını da kesinleştiriyoruz”610 sözleri ile kaygısını dile getirmiştir.

Ona göre aşırı nüfus artışı, toplumda katı bir yönetimin hâkim olmasını da beraberinde getirir. Aynı yüzyıl içinde milyonların Hitler, Mussolini vb. diktatörlerin

608

Daha geniş, değerlendirme için bkz. Huxley, Aldous, Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret, Çev. Savaş Kılıç, İstanbul, 2001, s.11-21; Ertuğrul, Gülden, a.g.e., s.48-49,58; Burns, Edward McNall, a.g.e., s.430.

609

Ertuğrul, Gülden, s.88-89.

610

peşinden gitmiş olmaları bu kaygının bir sonucudur. O’na göre artan insan nüfusu, anarşi ve totaliter denetim arası bir seçim yapmak zorunda kalacaktır. Bu durumun sebebini o, Batı toplumunun sosyal bir çöküntü içinde bulunmasında görmektedir. Bu duruma ilişkin kaygılarını da Erich Fromm’un “bugünkü Batı toplumumuz, maddi, entellektüel ve politik ilerlemesine rağmen, git gide zihin sağlığından uzaklaşıyor ve bireydeki iç güvenliği, mutluluğu, aklı ve sevme kapasitesini baltalamaya yöneliyor; bireyi, insanlık başarısızlığının bedelini, git gide artan zihinsel hastalıkla, iş ve sözde hazza yönelik delice bir bir dürtünün altına gizlenmiş umutsuzlukla ödeyen bir otomata çevirmeye yöneliyor”611 sözleri ile aktarmıştır. Teknolojik ve biyolojik gelişim sonucu büyük kitleler haline gelen toplumun, amaçsız bir yığın haline gelmesi onu kaygılandırmaktadır. Onun ütopyasını özgürlüğünü kaybetmiş bireylerin gündelik hayat mücadelelerinin, totaliter yönetimlerce nasıl kullanıldığının birer tahlili olarak görebiliriz.

Yukarıda saydığımız sebepler sonucu bireylerin manüple edilecek bir konumda olmaları ütopyanın yazılış amaçlarından bir tanesidir. Yığın halinde bulunan insanlar tek bir birey misali kontrol altında tutulabilmektedirler. Huxley bireylerin bu ruh halini alkol sarhoşluğuna benzetir. Sürü sarhoşu birey, sorumluluk, zekâ ve ahlaki değerlerden ziyade, hayvansı bir sersemlik içinde hareket etmektedir. Bu duruma yol açan etkenleri, modern çağla gelişen propaganda teknikleri, sanayi toplumunun bir gereksinimi olan bireyin var olanı tüketmesinde kullanabileceği modern satış yöntemleri, modern psikolojinin gelişmesi sonucu kitleleri daha hızlı kontrol altına almaya yarayan davranışçı ve psikanalist metodlarla bireylerin beyinlerinin yıkanır hale gelmesi ve kimyasal metodlarla bireylerin bilinçlerinin yok edilmesi olarak sayabiliriz.612

Bütün bu olgular sonucu yoğun halk kitlelerinin diktatörlerce kullanılarak amaçlı bir toplum haline getirilmeleri Huxley’in ütopyasını yazmadaki en büyük endişesi olmuştur. Çünkü amaçsız halk kitleleri diktatörlerin amaçları doğrultusunda eylem yapacak hale getirilirken, entelektüellerin bu gidişe dur deyici bir şey yapmamaları da ütopyayı yazmasında etkili olmuştur. Ütopya onun nazarında

611

Huxley, Aldous, a.g.e., s.33.

612

entelektüel bir kaygının, topluma olan sorumluluk bilincinin dışa yansıtılmasıdır. O, toplumda oluşan dramatik durumu “kitleler arasında içgüdü kutsaldır ve inanç içgüdüden gelir. Diktatörler bir halk, topluluk oluşturmak için içgüdüsel olarak saflarını sıkıştırırken, entelektüeller çiftlik bahçesindeki tavuklar gibi bir o yana bir bu yana koşuştururlar. Onlarla tarih yapılmaz. Onlar bir topluluğu oluşturan öğeler olarak kullanılmazlar. Entelektüeller kanıt isteyen ve mantıksal tutarsızlıklarla yanılgılar karşısında sarsılan insanlardır. Aşırı basitleştirmeyi aklın ilk günahı olarak görürler, propagandanın geçerli akçesi olan sloganlar, niteliksiz önermeler ve yüzeysel genellemelerle işleri olmaz”613 şeklinde diktatörlerin ve entellektüellerin olaylar karşısındaki tutumlarını betimlemiştir.

Yukarıda tahlilini sunduğumuz olgular neticesinde Huxley içinde bulunduğu sosyal durumu, diktatör yönetimleri, birey özgürlüğüne değer vermeyen katı yapıları eleştirmek amacı ile iki önemli ütopik eseri olan “Cesur Yeni Dünya” ve “Ada” isimli eserlerini yazmıştır. Ayrıca “Maymun ve Öz” İle “Antik Hay” isimli eserleri de bu eserleri destekler mahiyettedir. Cesur Yeni Dünya isimli eseri, I. Dünya savaşının getirdiği yıkımın bir sonucu olarak tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmakta olan devletlere, devlet adamlarına ve bireylerin karmaşık ruh haline karşı yazılmış bir eleştiri romanıdır.

Ütopya eserlerinden diğeri “Ada” isimli eseridir. Bu eser Pala isimli ütopik adanın, istenilmeyen bir uygarlık tarafından burada bulunan petrol ve yer altı kaynaklarının kullanımı için işgal edilmesini konu edinmiştir. Pala isimli ada ve insanları kendi içdünyaları ile barışık, teknolojiyi sınırlı oranda kullanan, mutlu ve özgür, Zen Budizm’in hayatlarına yön verdiği doğu kültürünün hâkim olduğu bir krallıktır. İstenilmeyen dünya ise aşırı bir şekilde tüketen, özgürlüğü yok eden, maddiyatçı Batı kültürüdür. Bir başka ifade ile Cesur Yeni Dünya, bilim ve tekniği kendi amaçlarına uydurmuş zorba bir yönetimin, yığınları köleleştirmek ve bütün bireysel ayrılıkları törpülemek için kullandığı yöntemler üzerinde kurulmuştur. Ada ise, bireylerin, istedikleri her şeyi gerçekleştirmelerine, güçlerini eyleme dökmelerine yardım etmeyi temel ilke olarak benimsemiş özgür bir toplumu göz önüne serer. Böyle bir toplumda, fizyoloji, ruhbilim, aile yaşayışı, toplumsal örgütlenme, cinsel

613

ilişkiler, sevgi, ölüm, Tanrı gibi konularda neler yapılması gerektiği insanlara anlatılır.614 Huxley’in ütopik dünyasında “Cesur Yeni Dünya” yüzyılımızın kötü olan dünyasını tasvir etmekte iken, “Ada” buna tepki olarak tekrar iyi ve mutlu olanın araştırılmasını konu edinir. Ancak mutlu ve iyi olan Pala toplumu kötü dünyaya karşıt olarak gelişir, fakat kötü olana karşı koyamayarak, kötülükle ve bireylerin ihanetiyle sona erer. Bir başka ifade ile Huxley’in düşünce dünyasında iki ütopyanın konumu Ada isimli eserinde betimlediği gongylus gongyloides (peygamberdevesi)615 isimli hayvanın durumu gibidir. Çiftleşirken dişisini yiyen o korkunç hayvan misalinde olduğu gibi “Cesur Yeni Dünya”nın hastalıklı ruh hali de “Ada” isimli iyi ve güzel olanın yaşandığı dünyayı yok etmiştir.

Ütopyaların tarihi süreç içinde geçirmiş olduğu evrim Huxley’in düşünce dünyasında ütopyaların rolünü daha anlaşılır kılmaktadır. O, ütopya eskir mi? sorusunu ya gerçeğe yaklaşır eskir; ya gerçek ondan iyice kopar o zaman eskir şeklinde cevaplamış olup kendi ütopyalarından “Cesur Yeni Dünya”nın başına önce birincisinin, sonra ikincisinin geldiğini616 dile getirmiştir.

Orwell ve Huxley’in korku ütopyaları için en ilginç değerlendirmeyi Amerikalı toplumbilimci Neil Postman (1931–2003) yapmıştır. O, bilim, teknoloji ve bürokrasinin baskıcı yönetimlere yol açacağı, bireyselliği yok edeceği, gayri insani bir düzen kuracağını düşünmektedir. Ancak baskıcı yönetimlerin Orwell’in öngördüğü biçimde zor kullanarak değil, Huxleyin öngürdüğü biçimde rızaya dayalı olarak kurulduğunu dile getirmektedir. Huxley’in dünyası hemen neredeyse ahlak dışı bir dünya olup, kitleleri halinden hoşnut tutmak için haz düşkünlüğü, haz peşinde koşmak sınırsızca serbest bırakılmış iken, Orwell’in Okyanusya’sında cinsel hazlara düşkünlük devlete karşı büyük bir suç idi. Bu bağlamda da Huxley’in aksine Orwell’in ütopik devletinde hazların yok edilmesi için mücadele edilmekte olduğunu söyleyebiliriz.617

614

Göktürk, Akşit, Ada, Edebiyatta Ada, s.193-194.

615

Kendini çiçeğe benzeten bir hayvan türüdür. Sinek ve pervaneler çiçek zannı ile özsuyunu içmek için ona konduklarında onları yer. Ayrıca dişi hayvan çiftleşme sonrası eşini de yemektedir.

616

Akatlı, Fusun, Ütopyanın Çevresinde, Ütopya, Ali Bülent Kutvan, a.g.e., s.28.

617

Belgede Ütopyalarda din-siyaset ilişkisi (sayfa 195-200)