• Sonuç bulunamadı

Ahlak ve Hukuk Kuralları

2. GENEL OLARAK DİN SİYASET İLİŞKİSİ

2.1. DİN NEDİR?

2.1.3. Ahlak ve Hukuk Kuralları

Türkçe’de kullandığımız ahlak kelimesi, huy, seciye, haslet anlamlarını taşıyan Arapça “hulk” kökünden gelmektedir. Arapça “h-l-k” fiilinden türetilmiş olup “tabiat, huy, karakter, din” gibi manalara gelmektedir.93 Arapça’da aynı kavram “e-d-b” fiilinden türetilen edeb kavramı ile de ifade edilmektedir. Edep ise insanları övülene çağırmak, onları çirkin olan şeylerden menetmek anlamındadır. Ayrıca kibarlık, zerafet ve güzellik anlamlarında da kullanılmaktadır.94

Batı dillerinde ise Latince “moralis” kökünden gelip, “adet, karakter, hal ve hareket tarzı” anlamlarına gelir.95 Eski Yunanca’da ise “ethos” sözcüğünden gelen etik kavramı ile ifade edilir. Etik, ahlak, moral ya da edeb kavramları ahlak felsefesi olarak ifade ettiğimiz sistemin adı olarak da kullanılmaktadır.

Doğuda ve batıda “ahlak nedir?” sorusu sorulmuş olup, birçok filozof bu konuda fikir yürütmüş ve tanımlamalar yapmaktan kaçınmamışlardır. Bu tanımlamalardan bazıları şöyledir: Bir bireyin, bir halkın, bir toplumsal sınıfın, bir çağın bilinçli yaşamına egemen olan inançlar ve tasarımlar toplululuğuna ahlak, bunların toplumsal bir olgu halinde yaşanmasına ahlaklılık denir.96 Ahlak, iyi ve kötü hakkında bir bilim ya da belirli bir grup (dinsel topluluk, halk vb) veya her insan için geçerli genel eylem kurallarının toplamıdır.97 Gazali ahlakla ilgili olarak; “Ahlak, insan nefsinde yerleşen öyle bir hey’et (meleke) dir ki, fiiller, hiçbir zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan, bu meleke sayesinde kolaylıkla ve rahatlıkla ortaya çıkar”98 şeklinde bir tanımlamada bulunmaktadır. Netice olarak ahlak bireyleri iyiye, güzele, doğruya ileten insana yaşamının amacı olan mutluluğu kazandıran fiil ve davranışlar bütünüdür.

93

İbn Manzur, a.g.e., c.IV, s.192-197.

94

İbn Manzur, a.g.e., c.I, s.93.

95

Gadsby, Adam, Dictionary of Contemporary English, “ethic”; Borchert, Donald M., a.g.e., c.III, s.379,380.

96

Delius, Harald, Etik, Günümüz Felsefe Disiplinleri, (Ed. Doğan Özlem), İstanbul, 2001, s.333.

97

Heinemann, Fritz, Etik, Günümüz Felsefe Disiplinleri, a.g.e., s.366.

98

Gazzali, Ebu Hamid, İhya u Ulumi’d_Din, c.III, Beyrut, ts, s.49; Çağrıcı, Mustafa, Anahatlarıyla İslam Ahlakı, İstanbul, 1991, s.16.

Ahlak kavramı her çağ ve toplumda karşılaştığımız evrensel bir kavramdır. Dolayısıyla toplumlar veya bireyler için ahlaklı olmak veya ahlak dışı davranmaktan söz edebiliriz. Bu bakımdan tarihi süreçte ahlaklı olmanın temelleri de ortaya konulmuştur. Toplumda yaşayan her bireyin kendisine, ailesine, topluma ve devlete karşı bir takım ahlaki vazifeleri vardır. Bu sebeble düşünce tarihinde bireyin hak ve sorumluluklarının belirlendiği birçok ahlak kuramı ortaya konulmuştur.99 Bu ahlak kuramları dini olabildiği gibi din dışı da olabilmektedir. Din dışı ahlak kuramlarının belli başlıları ise şunlardır.

1-Ferdiyetçi ahlaklar (mutluluk ahlakı, vazife ahlakı, varoluşçuluk ahlakı, ahlaksızlık ahlakı)

2-Sosyolojik ahlak 3-Psikolojik ahlak

4-Biyolojik ahlak olarak ortaya konulmuştur.100 Bu ahlak sistemleri ahlakı bütüncül olarak ele almayıp, ahlakın amacı, kaynağı, dayandığı yapı vb. konularda farklılaşmıştır.

Dini kaynaklı ahlaklar ise, kaynağını dinden alan vahye tabi olan, peygamberlerin uygulamalarında kendini yansıtan, Tanrı ve öldükten sonra yaşam inancı ile bağ kuran, hayır ve şer (iyi-kötü) kavramları ile sıkı bir ilişkiyi ifade eder.101 Hz Aişe’nin Peygamberimiz hakkında soru soran sahabiye “O’nun ahlakı Kur’an ahlakı idi. Kur’an-ı Kerim’in razı olduğuna razı olur, kızdığına da kızardı”102 sözü de ahlakın dindeki önemini yansıtmaktadır. İslam dini bütün insan davranışlarında ahlaki güzelliklerin yer edinmesini temel olarak benimsemiştir. İslam dini hayatı kuşatan bütün yönleri ile bir ahlak dinidir. Kur’an-ı Kerim’de sık sık ifade

99

Daha geniş bir değerlendirme ve tarihçe için bkz. Akarsu, Bedia, Mutluluk Ahlakı, İstanbul, 1994; Arat, Necla, Etik ve Estetik Değerler, İstanbul, 1996.

100

Daha detaylı bilgi için bkz. Erdem, Hüsameddin, Bazı Felsefe Meseleleri, Konya, 1999, s.206–222; Kılıç, Recep, Ahlakın Dini Temeli, Ankara, 1992, s.17-72; Küçük, Hasan, İslam ve Batı Felsefe’lerinde Sistemetik Proplemler, İstanbul, 1974, s.471-496.

101

Detaylı biligi için bkz. Küçük, Hasan, a.g.e., s. 497-544; Kılıç, Recep, a.g.e., s.85-125.

102

edilen iyiliği emir ve kötülükten nehy103 eden ayetler de özellikle ahlakın gerekliliğini vurgulayan ayetlerdir.

Dini ahlaklar din dışı ahlaklara göre daha şumullu ve kapsayıcıdır. Dini ahlaklardan en kapsayıcı olanı ise İslam ahlakıdır. İslam dini insana verdiği sorumluluğu Tanrı’dan tabiattaki varlıklara kadar indirgeyerek insanın sorumluluk alanını genişletmiştir. Neticede dini ahlaklar, özellikle de İslam ahlakı kişinin Tanrı’sına, kendisine, ailesine, devletine, yaşadığı tabiata karşı sorumluluklar yükler.

Ahlak bir toplumun olgun ve mükemmel olması için temel olgulardan birisidir. Ancak toplum farklı bireylerden oluşmuştur. Bu nedenle her bireyden aynı ahlaki olgunluğu beklemek olanaksızdır. Hatta ahlak bir yana ahlaksızlık ve kötülükler söz konusudur. Bu noktada ise, hukuk kuralları ve onun gerektirdiği cezalar devreye girecektir. Suçlar ve suçlara karşı tahsis edilen cezaları ise hukuk sistemi olarak nitelendirebiliriz.

Hukuk ve ahlak kuralları birbirini tamamlayıcı olmakla beraber aynı değildirler. Her ikisi de sosyal hayata yön verirler ve kaynağını din ve ayinlerden alırlar. Ancak hukuk kuralları detaylı bir şekilde belirlenmiş, belirli organlar (yasama, yürütme, yargı) tarafından uygulamaya geçirilen bir yapıya sahip iken, ahlak kuralları daha az detaysız, toplumun sosyal vicdanına hitap eden ve kurumlardan bağımsız ancak toplum için etik talepte bulunan bir yapıya sahiptir.104 Hukuk, kişilerin birbirleriyle veya devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünü, bununla ilgili bilim veya sahip olunan hakları ifade etmek için kulanılmaktadır.105 Sosyal ve siyasal bir gereklilik olarak hukuk ve hukuk kurallarına ihtiyaç duyulmuştur. İslam dininde hukuk ilminin metodolojisinin oluşumu içinde bu ilim “fıkıh ilmi” ile ifade edilmiştir. Bu kavram İmam-ı Şafii’ye nisbet edilen “fıkıh, dinin ameli hükümlerini muayyen delil ve kaynaklarından çıkararak elde edilen bilgidir”106 ifadesiyle tanımlanmıştır. Fıkıh, hayatın bütün sahasını kapsayan

103

Al-i İmran, 3/104, Tevbe, 9/71,112, Hud,11/116.

104

Jorgensen, Stig, Hukuk ve Toplum, Çev. Ülker Yükselbaba, Nazime Beysan, İstanbul, 2001, s.32- 33.

105

Jorgensen, Stig, a.g.e., s.16.

106

mevzulara ait hükümlerin toplamıdır.107 Bu bağlamda fıkıh terimi içinde, dinin ibadetleri de bu kavram içerisinde değerlendirilmiş ve fıkıh kavramı içine şunlar dâhil edilmiştir.

a- Dinin ritüelleri olan ibadetler

b- Muamelat olarak ifade edilen hak ve borç ilişkileri

c- Cinayat veya ukubat olarak sunulan ceza hukuku fıkıh kavramı içinde tanımlanmıştır. Yani ilmihal bilgisi, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu ilimlerle ilgili kurumların tümü hakkında bu kavram kullanılmıştır.108

Batılı kaynaklar da hukuk ve hukuk felsefesinin içeriği olarak aşağıda belirttiğimiz konuları hukuk içinde mütala etmişlerdir. Bunlar,

a-Demokrasi, devlet ya da şahıs gibi kimi kavramların ve hukukun özünü araştıran hukuksal bir ontoloji;

b-Bu özlerin bilinebilmesini sağlayacak olasılıkların incelenmesi olarak düşünülen hukuksal bir epistemoloji;

c- Hukukun amaçlarını belirlemeyi hedefleyen hukuksal bir erekbilim;

d- Hukuksal akıl yürütmeleri tahlil etmeye çalışan hukuksal bir mantık109 olarak hukuk ve onun içeriğini ortaya koymuştur. Genel anlamda hem doğu hem de batı toplumlarında insan ve onun davranışları hukukun konusu yapıldığı için konularının aynı olduğunu söyleyebiliriz. Dinlerde var olan ahlak ve hukuk kuralları birbirini tamamlayan vazgeçilmez iki öğedir. İkisi, toplumu yapılandırmada zorunlu olarak birbirlerini tamamlarlar. Ahlakın işlemediği bazı durumlarda kontrolü sağlamak için devreye hukuk girer. Ancak hukuk ve ahlak ilişkisi aralarında bir bağıntı içerse bile bu mutlak zorunlu bir ilişki olmayacaktır. Hukuk ahlaka referansla tanımlanamayacaktır. Hukukun kaynağı ahlak olabildiği gibi siyasal otorite de olabilecektir. Çünkü liberal devletlerin olduğu kadar Nazi devletinin de kuralları hukuk olarak adlandırılabilecektir.110 Hukuk

107

Hamidullah, Muhammed, İslamın Hukuk İlmine Katkıları, Çev. Vecdi Akyüz, İstanbul, 2005, s.38.

108

Geniş bilgi için bkz. Karaman, Hayreddin, İslam Hukuku, İstanbul, 2004, s.42-43.

109

Troper, Michel, Hukuk Felsefesi, Çev. Işık Ergüden, Ankara, 2011, s.15.

110

kuralları hangi sistemde olursa olsun devleti ve toplumu bir düzende tutmak amacı tesis edilmiştir.

Sonuçta olumlu veya olumsuz birçok din tanımının yapılabilmesi mümkün olup, bakış açısına göre yapılan din tanımı değişebilmektedir. Ancak bir dinde yukarıda da ifade ettiğimiz üzere inançla ilgili hususların, ibadetle ilgili hususların, ahlakla ilgili hususların bulunması gerekir. Bu bağlamda din, ferdi ve ictimai yanı bulunan, fikir ve tatbikat açısından sistemleşmiş olan, inananlara bir yaşam tarzı sunan ve onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan kurumdur. Din, bir değer koyma, değer biçme ve yaşam tarzıdır. Din bir takım şeyleri duyma, onlara inanma ve onlara göre birtakım iradi faaliyetlerde bulunma meselesidir.111

Din ve dinin temel kavramlarına kısa bir bakıştan sonra siyaset, siyaset felsefesi, ikisi arasındaki fark, siyaset felsefesinin temel problemleri (devlet, siyasi yetke-otorite, toplum sözleşmesi, adalet, eşitlik, özgürlük, insan hakları, demokrasi), din siyaset ilişkisinin görünümü, siyaset teorisi olan ütopyanın siyaset içindeki konumu problemlerine değinmek yararlı olacaktır.