• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. UYARLAMA VE METİNLERARASILIK

2.2. Genette ve Metinlerarasılık

İnsan yaşamında olduğu gibi dünyada da gerçekleşen her olay, durum, olgu birbiriyle bağlantılı ve birbirini etkileyen bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yaşantımızda duyduğumuz mutluluk, üzüntü, başarı, hüzün gibi duygusal durumlar milyarlarca insanınkine benzemekte, yaşadığımız hisler bile sadece bize özgü olmamaktadır. Rus Biçimcisi Bakhtin’in “söyleşimcilik” kuramından yola çıkılarak Julia Kristeva tarafından geliştirilen metinlerarasılık kuramının ortaya konduğu fikir de hiç bir yapıtın ‘saf’, ‘biricik’

38

olmadığına ilişkindir. Kılınçarslan’a (2016: 48) göre her bir yapıt kendisinden önceki yapıtlardan ya da farklı alanlarda ortaya konulan yapıtlardan izler taşımaktadır.

Metinlerarasılık, uzak veya yakın geçmiş zamanda yazılmış bir metnin ya da birden fazla metnin yeni bir metne kaynaklık etmesi anlamına gelmektedir (Akarcan, 2018: 169). Her metnin sonsuz sayıda eşdeğer yorumunun olacağı düşünülen postyapısalcı anlayışı destekler nitelikte bir kavramdır (Rızvanoğlu, 2007: 8). Metinlerarasılık kuramı, üretilen her metnin başka metinlerden hareketle yaratıldığı düşüncesine dayanır. Alt metinleri oluşturan anlatıların oluşturduğu biçim ve anlam, yeni metnin üretilmesine kaynaklık eder. Buna göre anlam ve biçim her yeni metinde farklı bir düzlemde yinelenerek yazılır (Gariper, 2017: 132). Yeni metin, daha önce yaratılmış olanlardan aldığı parçaları yeni bir bağlam içerisinde birleştirerek bünyesine katar. Barthes’e göre (2009: 170);

“Metin, bitmiş, sona erdirilmiş bir ürün olarak değil de, oluşum halinde bulunan, başka metinlerle, başka kodlarla bağlantıda, böylelikle de topluma, tarihe, gerekirci yollarla değil de alıntılama (adını anma, belirtme, zikretme, aktarma) yollarıyla bağlanan bir üretim olarak gözlemlenir.”

Bakhtin yazınsal metinlerin içerisinde söylemsel çeşitlilik olduğunu, yapıtın başka yapıtlarla olduğu kadar tarihsel ve toplumsal olgularla da sürekli alışveriş içerisinde olduğu ilkesini savunmaktadır (Aktulum, 2000: 26). Ona göre bir metin başka metinlerle kurduğu etkileşim ile var olmaktadır (Bektaş, 2011: 6). Bakhtin’e göre (2004: 77) söyleşimcilik olgusu, “biçimsel olarak oluşmuş yanıtlar arasındaki ilişkileri aşar; neredeyse evrensel niteliktedir ve tüm insan söylemini, tüm ilişkileri ve insan yaşamının tüm görünümlerini, genel olarak, anlamı ve değeri olan her şeyi kapsar”. Metinlerarası bağlantılar içeren tarzlar ve stiller (örneğin, alıntılar, imalar, parodi, pastiş, barok, avant-garde ve akmeizm) ancak farklı dönemlere ait edebi eserlerin yeniden birleştirilmesi ve incelenmesiyle, kültürel mekânların, türlerin sosyokültürel, dilsel-ideolojik ve estetik bağlamları ile birlikte metnin konumuna yeni bir bakış açısı katabilir (Juvans, 2008: 2).

1960’lı yılların sonralarında Julia Kristeva, Saussurcü ve Bakhtinci dil teorilerini bir araya getirerek metinlerarası teorinin ilk eklemini üretmiştir (Allen, 2011: 3). Metinlerarasılıkla birlikte ürettiği öznelerarasılık, Kristeva tarafından isimlendirilen bir terimdir. Metinlerarasılık teorisi, bir metnin (daha dar anlamda anlaşılacak an için) yalıtılmış veya kendi kendisine yeten bir bütün olarak var olamayacağı ve bu nedenle

39

kapalı sistem olarak çalışmadığı noktasını vurgulamaktadır. Yazar bir metnin yaratıcısı olmadan önce bir metin okuyucusudur ve bu nedenle sanat eserini kaçınılmaz olarak her türlü referans, alıntı ve etkilerle incelemektedir (Wortan ve Still, 1991: 1). Onun için metinlerarasılık her gösterge dizgesinin, söylemin içsel bir niteliğidir. metinlerarasılık bir metnin önceki bir metni yinelemesi değil, sonsuz bir süreç, metinsel bir devinimdir (Rızvanoğlu, 2007: 6).

Metinlerarasılık; bir metinde başka metinler ya da farklı türden sanat yapıtlarıyla, edebi ve tarihsel kişiliklerle, toplumsal bellekte yer tutan olay, inanış, âdet ve basmakalıp sözlerle açık ya da kapalı biçimlerde kurulmuş olan alıntı, gönderme ve yeniden yazma ilişkileridir (Kul, 2007: 361). Bir metnin içinde başka bir metne referans yapılması ya da başka bir metinden bahsedilmesi şeklinde gerçekleştirilen ve böylelikle referanslar aracılığıyla metinlerarasında bir bağ yaratılarak metinlerarası ilişkiler kurulmaktadır. (Çopur, 2016: 5).

Riffaterre ise metinlerarası kavramını “bir metin parçasının okunmasıyla ilgili olarak bellekte olan, gönderimde bulunulan metinlerin tamamıdır” ifadesiyle tanımlar. Hatta bu bakımdan metinlerarasılık kavramı, yalnızca yazılı metinle ilgili bir durum değildir; Günay’a göre (akt. Gündoğdu, 2012: 1896). Edebiyat başka tür anlatım biçimlerinin (resim, müzik, heykel) yansıması da olabilmektedir.

Kuramla ilgili tartışmalar Gérard Genette’nin palimpsestes’iyle neredeyse son bulmaktadır (Aktulum, 2000: 81). Latince Palimpseste Yunanca kökenli bir kelime olup kelime anlamı; genellikle parşömen üzerine eskiden kalan kalıntılarla birlikte birkaç kez yazılmış yazılı bir belge olarak tanımlanmaktadır. Kusurlu bir şekilde silinen yazı, hala görünür durumdadır. Bu tür kalıntıları klasik antik eserlerin kurtarılmasında büyük bir kaynak teşkil etmektedir (Bornstein ve Williams, 1993: 1). Genette, Kristeva’nın çalışma alanını genişletmiş ve bir metnin diğer metinlerle arasındaki veya kendi metinsellikten farklı bir metin arasındaki ilişki olarak adlandırılan metinsel-aşkınlık ilişkilisini beş kategoriye ayırmıştır. Genette metni açık ya da kapalı olsun belirli bir metnin tüm yönlerini kapsayan diğer metinlerle ilişkilendiren bir metin olduğunu söylemektedir (Mirenayat ve Soofastaei, 2015: 553).

Rifat Genette’in, Palimpsestes (1982) adlı yapıtında metinlerarası dönüş(tür)üm ve öykülenme ilişkilerini sınıflandırırken, bir metnin daha önce gerçekleşmiş olan bir yapıta

40

dayanabileceğini ve buradan hareketle de tarihsel bir gelenek içinde yer alabileceğini belirtir ve bu açıklamaya karşılık olarak ötemetinsellik kavramını kullanır (akt. Gündoğdu, 2012: 1987). Aktulum (2018: 26) metinlerarası-aşkınlığı aileye benzetir: “bir alt-metinden bir ana-metin türer. Özgün yapıt (alt-metin) “ebeveyn” iken, kopya yapıt (ana-metin) bir “çocuktur”. Öyleyse, ikileşme terimi bir “kalıtsallık” düşüncesi barındırır. Çocuk (ana- metin), “ebeveyn”ine (alt-metne) benzer”. “Ötemetinsellik, bir metni başka metinlerle, bilinçli ya da bilinçsiz olarak ilişkiye sokan her şey; yani yazınsallığın en üst düzeyde yer alan evrensel özelliği olarak tanımlanmaktadır (Rifat, 2005a). Ötemetinsellik görünümlerinin bir öğesi olan metinlerarasılık, okuru ön plana çıkaran, onu aktif kılan ve anlam üretmeye zorlayan bir ilişkidir. Metinlerarası öğelerin sıklıkla kullanıldığı bir metinde, yazar öncel bir metinle bir ilişki kurmaktadır. Bu ilişki açık bir ilişki olduğundan, yani göstergeler ve onların göndergeleri birebir örtüştüğünde okuma süreci kesintiye uğramamaktadır. Ancak metinde kapalı ya da örtük kurulan ilişki, metinlerarası yöntemlerden biri aracılığıyla gerçekleşebilmektedir. Bu ilişki bir anlamda bilinçli olarak alımlayıcıya sezdilirmekte ve alımlayıcı, donanımı çerçevesinde anlam üretmeye zorlanmaktadır (Ekiz, 2007). Genette’e göre metinsel-aşkınlık (metin-ötesi) ilişkilerinin beş türü vardır. Mirenayat ve Soofastaei’nin (2015: 534-535) bu kavramları şöyle tanımlamaktadır:

1. Metinlerarasılık (intertextualité): Metinlerarasılık iki metin arasındaki ilişkidir. Bir metnin bir kısmı (1. Metin) diğer metne katılırsa (2. Metin) aralarındaki ilişki metinlerarasıdır. Genenttemetinlerarasılığı alıntı, intihal ve aldatmaca olarak tanımlar.

2. Ana-Metinsellik (hypertextualité): Bir B metni (ana metin) ile bir önceki metin A (alt metin) metnini birleştiren ilişkidir, yorum değildir. Bu nedenle ana-metinsellik bir metinle temeli olan, ancak dönüştürdüğü, değiştirdiği, ayrıntılandırdığı veya uzattığı (parodi, çeviri gibi) bir metin veya tür arasındaki ilişkiyi temsil eder.

3.Yan-Metinsellik (paratextualité): Metinlerarası yazının en önemli formları imalar, alegoriler ve mecazlardır. Daha açık bir şekilde aldatmacadır. Bu bir metinle başka bir metin arasındaki ilişkiyi zorunlu olarak döndürdüğü, anlamak için yüksek zekâya sahip olması gerektiği anlamına gelmektedir. Hem kitabın içinde (peritext), hem de onun dışında (epitext) bulunan kitap okuyucusunun arabulucusudur (başlıklar, altyazılar, takma adlar, önsözler, epigraflar, ara yüzler, notlar gibi).

41

4.Üst-Metinsellik (architextualité): Aşkın kategorilerinin en soyut ve üstü kapalı olanıdır. Her bir metni temsili olduğu çeşitli söylem türleriyle bağdaştıran ilişkinin ilişkisidir. Bir metinle türünün bir metni arasındaki ilişkiyi ele alır.

5.Yorumsal Üst-Metin (métatextualité): Bir metnin başka bir metin üzerinde açık veya örtük referanslarını belirtir. Genette’in deyimiyle verilen bir metni bir başkasıyla konuşmadan, adını anmadan bir araya getirir. Genette ima edilen referanslarla ifade edilmeyen, ancak ne ifade edildiğini anlayan bir referans bekler. Bir metnin başka bir metindeki açık veya örtük eleştirel yorumudur.

Metinlerarası ilişkiler kavramı Aktulum’a göre: “kabaca iki ya da daha çok metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olarak anlaşılmalıdır. Kavram genel anlamıyla bir ‘yeniden yazma’ (réécriture) işlemi olarak da algılanabilir” (Aktulum, 2000: 16). Ayşe ve Zeynel Kıran’a göre: “Metinlerarası ilişkiler kavramı, ‘bazı’ yazınsal metinlerin, tek başına ve bağımsız olmadığı düşüncesinden doğmuştur. Gerçekten de ‘bazı’ metinler, çağdaş ya da kendisinden önceki öteki metinlerle yakınlık, benzerlik ya da karşıtlık ilişkilerini devam ettirebilirler” şeklinde ifade edilir (akt. Bölükmeşe ve Çanakçı, 2019: 135).

Gérard Genette yazınbilimin konusunu, metnin kendi tekilliği olarak değil, başka metinlerle ilişkisi bağlamından üstmetinsellik (architextualité) olarak belirlemiştir. Genette’nin kendi tanımlaması şu şekildedir: “Üstmetinsellik ile her bir tekil metnin ortaya çıktığı söylem türleri, ifade tarzları, edebi türler gibi genel ya da aşkın bir tümsel bir kategorizasyonu kastediyorum” (Genette, 1997: 1). Bu bağlamda her metnin içinden türediği üst türün belirlenmesi (roman, şiir, deneme) bu sınıflandırmayı ortaya çıkartır. Genette daha sonra yazınbilimin konusunu “(…) bir metnin açık ya da kapalı olarak diğer metinlerin içine sokulduğu her türlü ilişki” (Genette, 1997: 1) türü olan metinselaşkınlık (transtextualité) olarak tanımlamıştır (akt. Bölükmeşe, Çanakçı, 2019: 135).

Daha önce bir yazar tarafından oluşturulmuş bir yapıtın başka bir yazar tarafından yapısal ya da yazınsal olarak değişimlere uğratılarak yeniden oluşturulması, bu metinlerarası türü oluşturur. Rabau, kavramın Genette’nin anametinselliğiyle eşdeğer görüldüğünü belirtmektedir: “Yenidenyazma’ kelimesi metinlerarası ilişkiler konusunda çalışan kuramcılar tarafından anametinselliğin eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Bu görüş yeniden yazma kavramını yeni metnin kendini oluşturan eski metne metinselaşkınlık

42

bir ilişkiyle bağlanması olarak tanımlanan Genette’nin anametinseliğiniyle eşdeğer hale getirmektedir. Piegay-Gros kavramı, yazarın kendi eserlerine yeniden yaklaşımı ve farklı eserlerin yeniden yazımları bağlamında ele alarak: “Bir yazarın kendi metinlerinden birini yeniden yazdığı ve bu versiyonda ad aktarımı yaptığı eylemdir. Ama yeniden yazım ayrıca, genel olarak anlaşılması güç olan, kendinden önce gelen herhangi bir metni ve açıkça ya da örtülü olarak öykünme, dönüşüm ya da göndermeyle yeniden oluşturulmuş bir metni ifade eder” (akt. Bölükmeşe ve Çanakcı:2019:136) şeklinde yorumlar. Samoyault, Barthes’ın tüm metinlerin kendinden önce gelen metinlerle bağlantılı olduğu görüşü bağlamında: “Yazmak öyleyse yeniden yazmaktır… Varolan temellere güvenmek ve devam eden bir yaratıma katkıda bulunmak” ifadeleriyle, edebiyatı yaratım sürecinin temelinde yeniden yazma olduğunu vurgulamaktadır (Bölükmeşe, Çanakçı, 2019: 136).