• Sonuç bulunamadı

MİLLÎ KİMLİĞİN İNŞASI YOLUNDA BİR KÜLTÜR İHTİLÂLİ: GENÇ KALEMLER VE YENİ LİSAN

2.2. Genç Kalemler’in Kuruluşu ve Yayın Hayatı

1910 yılında İttihad ve Terakki’nin ileri gelen üyelerinden Doktor Nâzım’ın yeğenleri olan Hüsnü ve Hâmid adında iki genç tarafından Manastır’da çıkarılmaya başlanan, ilk sayfalarını Ali Canip’in hazırladığı Hüsün ve Şiir adlı mecmuanın adı, Selânik’e taşındıktan kısa süre sonra404 Genç Kalemler olarak değiştirilmiştir. Hüsün ve Şiir’in yayın ilkeleri hemen hemen aynıyla yeni Genç Kalemler’de sürdürülmüştür.

Mecmuaların adı değişse de, yazı kadrosu hemen hemen aynı kalmıştır. Üstelik Hüsün ve Şiir’de yazı yayınlayanların arasında Ömer Seyfettin de vardır.

İlk sayılarda Servet-i Fünûn estetiğinin tesiri şiir ve yazılarda bariz şekilde kendini hissettirmekle beraber, Ali Canip’in “Edebiyât-ı Müstakbelemiz” adlı yazısı yeni bir edebî arayışın varlığına dair işaretler taşır. Genç Kalemler’in üçüncü sayısında yer alan “Âtî-i Edebîmiz” adlı yazısında ise gençlerin “edebiyyât-ı milliye” istediklerinden bahsederek arzu ettikleri edebî dönüşünüm yönelimini belirler.405 Dördüncü sayıda Kâzım Nâmi’nin yazdığı “Türkçe mi Osmanlıca mı?” adlı yazı, mevcut yazı dilinin çarpıklıklarına dikkati çekerek, dilde sadeleşmenin zaruretinden ve eğitime sağlayacağı katkıdan bahseder. Genç Kalemler, böylelikle dil ve edebiyatta gerçekleştirmek istedikleri ihtilalin yönünü ve amacını okuyucu kitlesine sezdirir. Bu yazılar bir tür hazırlık aşaması olarak

404 Arai, mecmuanın Manastır’da çıkarılmaya başladığını söyler. Arai, age, s. 49. Ancak Ali Canip, mecmuanın Selânik’te çıkarıldığını yazmıştır. Yöntem, 1947, s. 9. Bununla beraber mecmuanın ilk üç sayısı Manastır’da, son beş sayısı ise Selânik’te yayınlanmıştır. Manastır döneminde mesul müdür İsmail Hakkı iken, Selânik dönemindeki mesul müdür ve imtiyaz sahibi İttihad ve Terakki Merkez-i Umumî Kâtiplerinden Nesimi Sârım’dır. Hakkı Tarık Us Koleksiyonu, HTU no. 0946, URL:

http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/list1.html#g Erişim: 21.09.2018.

405 Genç Kalemler, Tıpkıbasım, hzl: İsmail Parlatır-Nurullah Çetin, TDK, Ankara, 2014, s. 27. Bu dipnottan itibaren bu eser sadece “Genç Kalemler” olarak anılacak ve sayfa numaraları verilecektir.

129

değerlendirilebilir, zira mecmuada yayınlanan yazıların bir kısmı terkipli, Arapça Farsça kelimelerle bezeli, şiirler ise Servet-i Fünûn estetiğinin acemi taklitleri gibidir. Bir tek Ali Canip’in makalelerinde yeni bir dil arayışı, şiirlerindeyse dilin sadeleştirilmesine dönük bir gayret sezilmektedir.406

İlk sayılarda edebiyata dair bazı meselelere temas ederler, özellikle dil ve üsluba dönük makaleler kaleme alırlar. Gerçekleştirme arzusunda oldukları edebî değişime daha öncekilerin gayrımillî ve kozmopolit eğilimlerinin eleştirilerek itibarsızlaştırılması ile başlarlar.

Ali Canip’in Ömer Seyfettin’den “edebiyatta ve lisanda bir ihtilal vücuda getirme”

teklifini içeren meşhur mektubu alması, akabinde Ziya Gökalp ile tanışması, Ziya Gökalp’e Ömer Seyfettin ile bu konudaki tasavvurlarından bahsetmesi ve Ziya Gökalp’in destek vermeyi taahhüt ederek mecmuanın sürekliliği için maddi kaynak temin etmesiyle Genç Kalemler’in istikameti kesinleşir.

Genç Kalemler’in basit bir edebiyat mecmuası olarak kalmayarak, belli amaçlara matuf bir yönelim doğrultusunda şekillenmesinde Ömer Seyfettin’in çok büyük etkisi vardır. Dilde değişim yapma fikrinin ana kaynağı odur ve arkadaşlarının yenilik arayışına cevap verecek bir teklifte bulunmuştur. Ali Canip’e yazdığı mektupta:

“Cevabınızı almadan işte ben size yazıyorum. Size bir teklifim var.

Kanaatlerinize pek yakın olduğu için hemen kabul edeceksiniz sanıyorum. Bakınız ne! Biraz izah edeyim: Edebiyattan nefret ettiğimi ve bu nefretimin iğrenç, tiksindirici bir nefret olduğunu yazmıştım. Bu nefretim edebiyata olmaktan ziyade lisanadır. Bizim lisanımız – her zaman düşündüğümüz gibi – berbad, perişan, fenne,

406 “Benim Aşkım”, “Bugün-Son Ümidim”, “Beni Terket!” gibi şiirlerinde terkipsiz bir şiir dili kurma gayretindedir. Genç Kalemler, s. 42, 53, 61.

130

mantıka muhalif bir lisandır. Garp edebiyatını biraz tanıyan, mümkün değil bu nefretten kurtulamaz.

Bu lisanı zaman ve vakıfane bir sa’y tasfiye eder. Ben işte edebiyattan vazgeçtikten sonra tetebbu edeceğim. ‘...’ ve ‘...’ gibi, nura, hakikate muhtaç Türkleri Asya’nın karanlıklarına götürmeye çalışmayacağım. Sa’yimin esasını teşkil edecek noktalar pek basit: Arapça, Farsça terkiplerin hiç lüzumu yoktur. Bunlar ancak süs içindir. Kimin gösterecek, teşhir edecek fikri yoksa onları çok kullanır.

Eğer terkipler terk olunursa tasfiyede büyük bir adım atılmış olmaz mı?

Bunu yalnızca başaramam. Geliniz Canip Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilâl vücuda getirelim. Ah büyük fikir, sây, sebat ister. ”407

diye yazıyor, gerçekleştirme arzusunda olduğu dil değişiminin çerçevesini kısaca belirtiyordu. Kendilerinden daha öncekilerin düştüğü katı tasfiyecilik ve Türk lehçelerinden kelime aşırma gibi uygulama hatalarına karşı çıkıyor ve Türkçeye dâhil edilmiş terkiplerin atılmasına dair bir tasarı geliştiriyordu. Bu bağlamda Ömer Seyfettin, nasıl çözüleceği o güne kadar birçok aydının kafasını meşgul eden dil sorununa basit, uygulanması kolay bir reçete öneriyordu.

Genç Kalemler hareketinin üzerinde en fazla durulan hususlardan biri de İttihad ve Terakki Cemiyeti’yle yakın ilişkiler içinde görünmesiydi. Mecmuanın neredeyse bütün üyeleri İttihad ve Terakki mensubuydu: sorumlu yazı işleri müdürü Nesimi Sârım İttihad ve Terakki Katib-i Umumîsiydi, Ziya Gökalp İttihad ve Terakki tarafından delege sıfatıyla 1909’da Selânik’e gönderilmiş ve merkez yönetimine dâhil edilmişti. Mecmuanın eski şeklini hazırlayan gençler İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerinden Doktor Nâzım’ın yeğenleriydi ve Ziya Gökalp mecmuanın sürekliliği için gereken parayı İttihat ve

407 Yöntem, 1947, s. 11.

131

Terakki’den temin edebilmişti. Bu veriler ışığında Genç Kalemler’in, İttihat ve Terakki’nin bir projesi olduğundan bahsedilmesine rağmen408, onlar serbest bir girişim olarak hareket ettikleri iddiasına sahiplerdir. Ali Canip, mali yardımı bilhassa mecmuanın fikir hürriyeti açısından, Doktor Nâzım’ın ve Merkez-i Umumî azalarının mecmuanın içeriğine asla karışmaması ve talimat vermemesi koşuluyla kabul etmiştir.409 Ayrıca mecmuanın yayın hayatı boyunca hiçbir müdahaleye uğramadığını beyan etmiştir.410 Ancak öte yandan mecmuanın yazar kadrosu, sık sık İttihat ve Terakki’ye yakın isimlerle, hatta teşkilatın hizmet binalarında toplantılar düzenlemişlerdi.411

Mecmuanın neden Manastır veya İstanbul değil de Selânik’te yayınlanmaya başladığı konusu sosyal ve siyasî açıdan incelemeye değerdir. Öncelikle Selânik, payitahttan uzak olmasından ötürü, görece daha özgür bir yayın ortamına sahipti ve yüksek kültür muhitinden ötürü fikirlerin yayılması hususunda elverişliydi. Aynı zamanda Selânik, Balkanlardaki milliyetçilik hareketlerinin merkezi sayılabilirdi. Gerek esnaf teşkilatları, gerek azınlıkların kurduğu ticaret loncaları, gerekse azınlıkların kendi dinî cemaatlerine kadar ayrılmış olan çok sayıda mektepleri, milletleşme konusunda tetikleyici konumdaydı.

Öyle ki bir çocuğun hangi mektebe gittiğinden ailesinin etnik kökeni tahmin edilebilirdi.412 Selânik, İttihat ve Terakki’nin başlattığı ihtilal hareketinin merkezi konumundaydı ve cemiyetin genel merkezi, işgal edilene dek Selânik’teydi.413 Birbirinden bağımsız hareket ediyor gibi görünen subay çeteleri, esasen Selânik’te ve Makedonya’da bulunan mason localarında örgütlenmiş olan İttihat ve Terakki mensuplarından oluşuyorlardı ve II.

408 Alangu, 2010, s. 144-145.

409 Yöntem, 1947, s. 12.

410 Ali Canip (Yöntem), “Ömer Seyfettin İçin”, Hayat, C. V, S. 119, Ankara, 7 Mart 1929.

411 Alangu, 2010, s. 150.

412 İlhan Tekeli-Selim İlkin, “İttihad ve Terakki Hareketinin Oluşumunda Selânik’in Toplumsal Yapısının Belirleyiciliği”, Cumhuriyetin Harcı 1-Köktenci Modernitenin Doğuşu, İstanbul Bilgi Ünv. Yay., 2007, s.

30. 413 Tekeli, İlkin, age, s. 62.

132

Abdülhamid’i devirerek meşrutiyeti yeniden ilan etmeyi amaçlıyorlardı. İttihat ve Terakki hareketinin artık yeraltından çıkarak tüm konsolosluklara gönderdiği, ihtilalin amacını açıklayan mektubun altındaki imza İttihat ve Terakki Selânik Komitesi imzasını taşımaktaydı.414 Selânik, II. Abdülhamid muhalifi olan mülki erkânın bulunduğu ve birçok subayın teşkilatla tanıştığı şehirdi. Başka bir cihetten Selânik, Genç Kalemler hareketinin mensuplarının tanımladığı şekliyle köksüzlük, kozmopolitizm, milliyetsizlik gibi kavramların canlı örneklerinin sıkça görüldüğü bir şehirdi. Genç Kalemler, dil ve edebiyatta köklü değişimler gerçekleştirmenin yanı sıra, bu akımların etkisi altında kalan gençlere seslenen bir mecmua olma gayretindeydi.

Genç Kalemler, ikinci cildin ilk sayısında, baştan sonra Ömer Seyfettin tarafından yazılmış olan “Yeni Lisan” yazısıyla gerçek hüviyetine kavuşur. Yayınlandığı dönemde oldukça ses getiren bu yazı, mecmuanın ana hedeflerinin hepsine vurgu yapan bir bildirge niteliği taşır ve Genç Kalemler’in, Yeni Lisan ekseninde bir millî ve edebî harekete dönüşmesinin yolunu açar.

İlk sayı için grubun oldukça yoğun şekilde hazırlandığı hemen göze çarpmaktadır.

“Yeni Lisan” makalesinin ardından Ali Canip’in “Yeni Lisanla” ibaresini düştüğü “Sanat ve Edebiyat” adlı makalesi, “Bugün” ve “Dün” ibareleri konularak Yeni Lisana örnek teşkil eden bir şiirin karşısına Servet-i Fünûn’a ait bir şiir yerleştirilerek ikisinin mukayese edilmesi, Ömer Seyfettin’in ses getiren hikâyesi “Bahar ve Kelebekler”in başına yine “Yeni Lisanla” ibaresi konulması ile yayınlanan diğer şiir ve hikâyelerin başına aynı ibarenin getirilmesi dikkate değer bir hazırlık aşamasından sonra tebliğe geçildiğinin göstergesidir.

414 Tekeli, İlkin, 2007, s. 57.

133

Topluluğun faaliyetlerine dair Ali Canip, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, M. Nermi, Kâzım Nâmi ile hemen her gün toplandıklarını ve çalışmalarını programlaştırdıklarını söyler.415

Tahir Alangu, Genç Kalemler’in mensuplarından olan Mustafa Nermi Bey’den topluluğun faaliyetlerine, İttihat ve Terakki bağlantısına dair şunları aktarmaktadır:

“Genç Kalemler çevresinde toplanan gençler, aralarında iş bölümü yaptılar.

Türk dili araştırmaları, dili sadeleştirmek için alınacak tedbirler, aruz ile hece vezninin başlıca farkları gibi ilk hamlede öne sürecekleri ve uygulamasına geçecekleri konular üzerinde hazırlıklar yaptılar. Vezinleri araştırmak Ömer Seyfettin ile Ali Canip’e verilmişti. Ömer Seyfettin harıl harıl mâniler, halk türkülerini inceliyor, parmak ölçüsünün çeşitlerini, kullanış şekillerini araştırıyordu. Ayrıca genel dil bilgisine değinen bazı kitaplar da getirtmiştir. O sıralarda Antoine Albalat adlı bir Fransız yazarın üslup üzerine olan eseri de elinden düşmeyen kitaplar arasındadır. O günlerde Fransız gerçekçilerini, Gustave Flaubert, Emile Zola, hepsinden çok Guy de Maupassant’ı severek okumaktaydı.

Bütün bu ayrıntılara bakılınca, “Yeni Lisan” hareketinin, Merkez-i Umumî’deki seminer mahiyetindeki toplantılar, “İttihat ve Terakki Mektebi”nde gece dersleri ve konferanslar, gençler arasında yapılan bir iş bölümü ile araştırılmış, iyice örgütlenmiş bir konu olduğunu göstermektedir. Bir sürü kitap karıştırılmış, malzeme hazırlanmış, bilinçli bir yoldan gidilerek kampanya açılmıştı. Hatta Enver Paşa’nın başkanlığında toplantılar dahi yapılmıştır.”416

Genç Kalemler, kültür ihtilali gerçekleştirme amacıyla yola çıkmış bir mecmuaydı.

Kendilerine millî bir rota belirlemişlerdi. İlkeleri “dilde ve edebiyatta millî benliğe dönüş”

415 Yöntem, 1947, s. 15.

416 Alangu, 2010, s. 150.

134

idi.417 Ancak söylemlerinin bütünü, halka dönük ve halkça benimsenmesi istenen millî dil, kültür ve edebiyata yönelikti. Evvela kültürel kimliği inşa etmeye çalışıyorlar, gündelik politikalardan, olaylardan ve tehlikeli durumlardan uzak durmaya çalışıyorlardı.

Türkçülüğün kültür boyutundaki ilk faaliyet alanı olarak, milliyetçiliğin en başat özelliği olan dili, dolayısıyla da edebiyatı seçmişler, millî bir dil ve edebiyatın yayılması için herkesçe kabul edilebilecek hususlar üzerinde yoğunlaşmışlardı. Bu sebepten halkın diline ve edebiyatına odaklanmışlar, halka dönük şekilde ürün vermeyen seçkinci anlayışa yönelik tavır takınmışlardı. Irk ve etnisite temelli milliyetçiliğe uzak durarak, o dönemde Türkçe konuşabilen herkesi Türk olarak tanımlayan ve yüzü halka dönük kültür temelli Türkçülük düşüncesini öne çıkarmışlardı.418

Genç Kalemler’in epik çağrışımları, toplumsal kodları, kültürü ve diliyle Türk tarihini önemseyen yaklaşım biçimine sahip oldukları yadsınamaz. Muhakkak bütün Türk coğrafyasını ve tarihini önemsiyorlardı. Ancak amaçlarını gerçekleştirme yolunda hedef küçülterek, ilgilerini, hedef kitlelerinin bulunduğu Osmanlı coğrafyasında topluyor, eskiyi ise somutlaştırıp sadece artık yeni millî bakış karşısında yıkılması gereken dil, edebiyat ve dünya görüşü olarak tanımlamayı tercih ediyorlardı. Bu yolda kuramlarla, zihin alıştırmalarıyla, sadece sözlü olarak yıpratma yoluna değil, eskinin yerine baştanbaşa sanatsal duyarlılıkla inşa edilmiş bir yeni koyma yoluna giderek, yüzlerini ise halka çevirerek başarıyı hedeflemişlerdi. Genç Kalemler, yıkıcı yaratıcılığı salt bir dil ve edebiyat hareketi olarak değil, yeni Türkiye’ye topyekün bir uyanışın enerjisini vermeyi amaçlayan geniş yelpazeli bir hamle olarak tasarlanmıştı.419 Polat’ın deyimiyle Genç Kalemler, yeni

417 İsmail Parlatır, “Genç Kalemler hareketi içinde Ömer Seyfettin”, Doğumunun 100. Yılında Ömer Seyfettin, TTK Yay., 1992, s. 87

418 Cevat Özyurt, “İkinci Meşrutiyet Dönemi Kültürel Türkçülük ve Genç Kalemler”, 100. Yılında Yeni Lisan Hareketi ve Millî Edebiyat Çalıştayı Bildirileri, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., İstanbul, 2014, s. 240.

419 Hakan Sazyek, “Türk Edebiyatının İlk Avangart Hareketi: “Yeni Lisan””, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 24, 2012, s. 123.

135

bir kimlik inşası yolunda, Türk insanını yenileştirme ve modernleştirme projesi olarak ortaya çıkmıştı.420

“Yeni Lisan” makalesinin yayınlanmasından itibaren, Genç Kalemler mecmuasının bir buçuk yıllık yayın hayatı boyunca bu bildirge doğrultusunda hareket ettiğini görmek mümkündür. Önce dilde sadeleşmenin örneklerini teşkil eden edebî ürünleri yayınlamışlar, bunu yaparken yeni sayıların başında Yeni Lisan’ın ne olduğuna dair ayrıntılı açıklamalar içeren makaleler kaleme almışlar, Yeni Lisan’ın benimsenmesini ve yayılmasını teşvik etmişlerdir. Bir yandan tasfiye edilecek türdeki Arapça, Farsça kelimelerin niteliklerini açıklamış, diğer yandan Yeni Lisan’a dair soruşturmalar yaparak, matbuat âleminin dikkatini Yeni Lisan’a çekmeye çalışmışlardı. Genç Kalemler’in, Yeni Lisan’ı kendilerine ait bir teşebbüs olarak göstermemek ve genel olarak bütün edip ve yazarlara mâl etmek adına giriştikleri iki büyük teşebbüsten bahsedilebilir. Bunlardan ilki, mecmuadan ayrı olarak bastırılan ve ayrım yapılmaksızın dönemin tüm edip ve yazarlarına gönderilen,

“Yeni Lisan ve Bir İstimzaç” adlı 36 sayfalık broşürdür.421 Bu broşürde Yeni Lisan’a dair genel bilgiler verildikten sonra, daha önceki sadeleşme çalışmalarının dili tasfiyeciliğe sürüklediği, bilhassa Türk Derneği’nin faaliyetlerine atıfla, onların tasfiyeciliğe evrildiği ve Orta Asya’dan kelime devşirilmesinin, her ne kadar o kelimeler Türkçe kökenli dahi olsa, dilin bütünlüğüne ve doğallığına zarar vereceği, zaten Yeni Lisan’ın dildeki yapaylığa ve anlaşılmazlığa karşı gelişmiş bir hareket olduğu vurgulanıyor, kendilerinden önce dili sadeleştirerek yazmaya gayret edenlerin dağınık ve sistemsiz hareket ettiği, dilde sadeleşme fikrine sahip olan yazarlarınsa, gerek cesaret edemeyerek gerekse dışlanma endişesiyle fikirlerini uygulama imkânı bulamadıkları belirtiliyordu. Dilde eşitlik kurma, her ne kadar

420 Nâzım Hikmet Polat, “Yeni Lisan-Yeni İnsan”, 100. Yılında Yeni Lisan Hareketi ve Millî Edebiyat Çalıştayı Bildirileri, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 2014, s. 245-255.

421 Broşürün tam metni için bkz. Polat, age, s. 264. Ayrıca bkz. Hakan Sazyek, “Yeni Lisan Hareketinin

“Meşhur” Anketi ve Onun “Meçhul” Kitapçığı Üzerine”, Turkish Studies, Vol. 8/13, Sonbahar, 2013, s. 365-383.

136

Osmanlı aydınları arasında uyanmaya başlamış bir fikir olsa dahi bunun ne doğrultuda uygulanacağına dair bir kavram kargaşası yaşandığını, özellikle encümen ve dernekler aracılığıyla yürütülen faaliyetlerin de edipleri maksattan uzaklaştırdığı düşüncesine odaklanıyordu. Âlimler ile âvâmın dil algısındaki uçurumun gittikçe açıldığını, dilin estetik kaygılarla yozlaştırılması ile anlaşılmayan bir dilin halkın beğenisine edebî açıdan nasıl hitap edebileceğini sorguluyor, yazı dilinin halkın telaffuzuna yaklaştırılarak, millî yazarların elinde bu dilin de kendi estetik niteliğini kazanabileceği vurgulanıyordu.422 Genel itibariyle, metnin sonuna eklenen sorulara verilmesi mümkün olan bütün cevaplar broşürde Genç Kalemler’in yazarlarınca verilmişti. Amaçlanan ise Yeni Lisan konusunda Genç Kalemler’in haklılığının teslim edilmesi ve Yeni Lisan’ın yazarlarca benimsenerek yaygınlaştırılması, bu bağlamda makul ölçülerdeki önerilerin de eklenmesiyle Yeni Lisan’ın herkes tarafından koşulsuz kabul edilmesiydi. Bu sebepten hazırlanan ankette Yeni Lisan’ın ilkeleri ve iddiaları soruşturuluyor, Osmanlı Türkçesinin çarpık yönlerine dair kilit sorular soruluyor, sadeleşme hareketinin makul gerekçelerinin haklı olup olmadığı öğrenilmek isteniyordu. Esasen anket, Yeni Lisan’ın üzerinde yazar kesiminin dikkatini toplamayı hedeflemekteydi.

Diğer bir teşebbüs ise “Yeni Muhitü’l-Ma’ârif Encümeni”ne hitaben yazılan “Yeni Lisan” yazısıdır.423 Bu yazıda öncelikle Yeni Lisan’ın ilkeleri sıralanıyor, bu ilkelerin haklılığı, bilimselliği, doğallığı ve yerindeliği, dilde birliğin demokratik bir devletin vazgeçilmez ilkelerinden olduğu belirtiliyor, Muhitü’l-Ma’ârif Encümeni tarafından Yeni Lisan’ın kabul edilmesi, bir bakıma devletin eğitim politikasına dâhil edilmesi teklif ediliyor, bu yolda Genç Kalemler’in yazarlarının her türlü desteği gösterecekleri ve emeklerini esirgemeyecekleri vurgulanıyordu.

422 Yöntem, 1947, s. 17-20.

423 Ziya Gökalp, “Yeni Lisan”, Genç Kalemler, C.II, No. 7, s. 209.

137

Genç Kalemler’in bu adımlarında ve yayın hayatı boyunca üzerinde durduğu meselelerin hepsinin gençlerin düşünce ve talepleri olduğu vurgusu dikkati çekmektedir.

Genç Kalemler, ismiyle müsemma olarak öncelikle gençlerin çıkarttığı bir mecmua idi, Yeni Lisan, gençlerin taleplerinden oluşuyordu, Genç Kalemler’in yazarları yine gençlere hitap ediyor ve onları etki altında tutmak istiyordu. Dil ve edebiyat polemiklerinin başına

“Gençlik Kavgası” başlığını koyuyor, eskiyi ve geçmişin tüm anlayışlarını reddediyorlardı.

Genç Kalemler’i önemli kılan bir diğer nokta ise Ali Canip’in kaleme aldığı millî edebiyat yazılarıdır. Ali Canip, millî edebiyatın kıstaslarını Yeni Lisan ekseninde belirlemiş424, millî edebiyatın kültür sahasında yeniliğin ta kendisi olduğunu örneklerle açıklamaya çalışmıştır.425

Genç Kalemler, dilin ve edebiyatın siyasî yönünü ihmal etmemişlerdir. Dilin sadeleşmesini başlı başına millî mesele olarak algılamışlardır. Ziya Gökalp’in yazdığı şu satırlar bu açıdan önemlidir:

“Kapitülâsyonlar milletin siyasî istiklâli için bir nakîsa olduğu gibi lisanın

“sarfı” muhtariyeti için de bir lekedir.”426

Genç Kalemler, millî tavra sahip olan bir topluluk olmakla birlikte, millet tanımını daima Osmanlılık üzerinden yapmışlar, Türklüğü ve Türkçülüğü Osmanlılığın ortak kültürü şeklinde değerlendirerek, millî edebiyat yerine “kavmî edebiyat” kavramını kullanmaya çalışmışlardır. Kavramı kendileri getirmelerine rağmen, uygulamasında başarılı olamamışlardır. Ali Canip ve Ziya Gökalp kavmî edebiyat terimini kullanırken, Ömer Seyfettin millî edebiyat terimini kullanmayı tercih etmiştir. Kavmî edebiyat kavramını gündeme getirme ve içini doldurma çabasının özünde onların Türk kimliği üzerinden kurtarmak istedikleri Osmanlılık vardı ve bütün etnik topluluklar uluslaşma faaliyetine

424 Ali Canip’in millî edebiyat için getirdiği ölçütler için bkz. GİRİŞ I.II.

425 Ali Canip, “Millî Edebiyat Meselesi”, Genç Kalemler, C. II, No. 6, s. 193.

426 Ali Canip-Ziya Gökalp, “Yeni Lisan”, Genç Kalemler, C.II, No.2, s. 107.

138

girişmişken, Osmanlılığa karşı isyan etmiş unsurlarla aynı düzlemde değerlendirilmek istemiyorlardı:

“Bizce millet siyasî bir nüfuza, yani bir “devlet kuvveti”ne malik bir cemaattir. Binaenaleyh “Osmanlılık” mutlaka bir millettir. Fakat Türk, Rum, Kürt, Arnavut, Bulgar, Ermeni unsurları gibi Osmanlı milletinin içtimaî bünyesine dâhil olunan heyetler birer millet değil, bir “kavim”den ibarettir. Osmanlı siyaseti bir millî siyasettir; kavmiyyet esasına müstenit bir siyaset takibi bir cürm, bir cinayettir.

Lisan ve edebiyata gelince bunlar ancak “kavmî” olabilirler. Osmanlı lisanı “Türk lisanı”dır. Osmanlı edebiyatı “Türk edebiyatı”dır. Fakat Osmanlı milleti “Türk milleti” değildir. Osmanlı milleti Türk milleti de dâhil olduğu hâlde birçok kavimleri müştemildir. Bir Türk siyasî hayat itibariyle Osmanlıdır. (…) Edebiyat beynelmilel olmadığı gibi millî de olamaz, edebiyat ancak kavmî olabilir. ”427 Genç Kalemler’in siyasî hareket olmaya dönük en büyük adımları ise “Yeni Hayat Kitapları” unvanlarıyla çıkarttıkları kitapçıklardır. Bunlardan ilki “Millî Jimnastik” adlı kitapçıktır. Bu kitapçıkta Türk çocuklarının sağlıklı olabilmesi ve millî şuurla hareket

Lisan ve edebiyata gelince bunlar ancak “kavmî” olabilirler. Osmanlı lisanı “Türk lisanı”dır. Osmanlı edebiyatı “Türk edebiyatı”dır. Fakat Osmanlı milleti “Türk milleti” değildir. Osmanlı milleti Türk milleti de dâhil olduğu hâlde birçok kavimleri müştemildir. Bir Türk siyasî hayat itibariyle Osmanlıdır. (…) Edebiyat beynelmilel olmadığı gibi millî de olamaz, edebiyat ancak kavmî olabilir. ”427 Genç Kalemler’in siyasî hareket olmaya dönük en büyük adımları ise “Yeni Hayat Kitapları” unvanlarıyla çıkarttıkları kitapçıklardır. Bunlardan ilki “Millî Jimnastik” adlı kitapçıktır. Bu kitapçıkta Türk çocuklarının sağlıklı olabilmesi ve millî şuurla hareket