• Sonuç bulunamadı

Gemideki Taşınan Malların Zarar Görmesi Durumu

B. Sorumluluk Açısından Gemi Kira Sözleşmelerinin Görünümü

2. Gemideki Taşınan Malların Zarar Görmesi Durumu

Gemi kira sözleşmesinde menfaat olarak belirlenen taşıma işlemi ile kiracı kira bedeli ödemekle yükümlüyken, kiraya veren ise kiracı tarafından belirlenen mal ve eşyanın zarar görmeden belirlenen yere ulaştırılmasından sorumludur. Bu kapsamda mal ve eşyanın gemi ile başka bir yere naklini isteyen taraf “taşıtan” sıfatını kazanırken söz konusu mal ve eşyayı sözleşmede belirlenen yere ulaştırmayı taahhüd eden taraf ise “taşıyan” sıfatını kazanır. Yüklenen eşyaların zarar görmesi durumunda sorumluluğun kime yükleneceği konusu hem şer’i hükümlere paralel olarak fetvalarla hem de mahkeme kayıtlarıyla açıklanmaya çalışılmıştır.

Ulaştırma amaçlı gemi kira sözleşmelerinde eşyaların güvenle taşınması için gerekli olan temel sorumluluk taşıyana yüklenmiştir. Bu kapsamda taşıyanın gemiyi sefere hazır durumda bulundurması gereklidir. Bundan, geminin teknik kontrollerinin yapılması ve yük taşımaya engel bir durumun mevcut olmaması anlaşılabilir.

Sözleşmede menfaati tamamen veya kısmen engelleyen şey ayıp sayılır ve taşıtana bu ayıba dayanarak fesih hakkı verir523. Eğer taşıtan bu hakkı kullanmaktan kaçınırsa ücreti ödemekten kaçınamaz, ancak kiracının razı olmamasına rağmen sefere çıkılması durumunda ve eşyaların zarar görmesi halinde taşıtanın uğradığı zararın karşılanacağına ilişkin fetva şöyledir524:

“Zeyd şu kadar metâın Amr’ın sefinesine ücret ile götürmek için tahmil edip ba'dehu bir mahalle varıp yanaşdıkda ol sefinenin mevâzını köhnelenmiş olup su neşfetmekle kalafata525 muhtaç olmakla Zeyd Amr’a “Sefineni tamir ve kalafât eyle yahud metâı götürme, ver” demişken Amr dinlemeyip İstanbul’a gelirken deryadan su neşfedip Zeyd’in metâı çürüyüp telef olsa Zeyd metâı Amr’a tazmine kâdir olur mu?

523 Çolak, s. 370.

524 Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi, s. 487.

525 Kalafat, geminin tahtalarının aralarının macun benzeri bir madde ile doldurularak üzerinin ziftlenmesi işlemi olup, geminin su sızdırmasını önlemek amacıyla yapılan bir tür izolasyon işlemidir.

el-Cevâb: Olur.”

Güvenli bir taşıma sağlanmasında diğer önemli unsur ise yüklenen mal ve eşyaların gemi içerisinde doğru konumlandırılmış olmasıdır. Buna göre gemi içerisindeki yük ambarlarının kullanılması gerekirken güverteye ya da gemide eşya taşımaya uyumlu olmayan bölgelere yükleme yapılması ve eşyanın zarar görmesi halinde zararın tazmin edileceğine hükmolunmuştur. Buna ilişkin fetva hükmüne göre526:

“Zeyd Amr-i reisi şu kadar eşyasını sefinesinin ambarına vaz’ edip bir iskeleye götürmek için şu kadar akçeye istîcâr ettikden sonra Amr eşya-i mezbûreyi sefinenin üzerine vaz’ edip ol makule sefinenin üzerine vaz’ olunmak ma'rûf değilken eşya-i mezbûre Amrîn vech-i muharrer üzere taksirinden nâşi deryaya düşüp helak olsa Zeyd eşya-i mezbûreyi Amr’a tazmine kadir olur mu?

el-Cevâb: Olur.”

Yine sözleşmede kararlaştırılan yerden başka bir yere eşyaların yüklenmesi veya yükletenin haberi olmaksızın eşyanın yüklendiği yerin değiştirilmesi ve bu bölgede yüklü mal ve eşyanın zarar görmesi halinde yine taşıyanın sorumluluğuna gidileceği fetva hükmü ile sabitlenmiştir. Buna göre527:

“Zeyd Amr-i reisi şu kadar metâını sefinesinin baş altına vaz’ edip bir iskeleye götürmek için şu kadar akçeye isticâr ettikten sonra Amr ol metâı sefinesinin baş altına vaz’ etmeyip sintineye528 kârib mahalle vaz’ edip ol makule meta’ sintineye kârib mahalle vaz’ olunmak ma‘ruf değil iken Amr’ın vech-i muharrer üzere taksirinden nâşi sintineden su neşfetmekle ol meta‘ çürüyüp telef olsa Zeyd metâını tazmine kâdir olur mu?

el-Cevâb: Olur”

Şer’i hükümlere göre taşıyanın zararı tazminle yükümlü olması için; taşınan eşyanın yanında olması, malın telef olmasına kendisinin sebep olması ve yük sahibi ile birlikte bulunmaması gerekir529. Buna ilişkin bir fetva hükmünde durum şöyle ifade edilmiştir530:

“Zeyd şu kadar eşyasını ücret ile bir iskeleye götürmesi için Amr-ı reise verip Amr dahi sefineye vaz’ edip Zeyd bile gitmeyip Amr götürürken ol iskeleye varmadan bir mahalle yanaşdıkta min gayr-ı zaruret ol eşyayı sefineden çıkarıp Zeyd’in izninsiz

526 Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi, s. 487.

527 Neticetü’l-fetâvâ, s. 353.

528 Gemi makine ve kazanlarının bulunduğu kısmın zeminin altındaki genellikle ambar güvertesinin altında kalan ve gemi içinden sızan sularla makine ve kazan dairelerinden akan yağ yakıtların toplandığı en alt kısım, Denizcilik Terimleri Sözlüğü, (Erişim) http://www.terimleri.com/denizcilik/Sintine.html, 25 Ağustos 2019.

529 İbn Abidin, XIV. Cilt, s. 211; Bilmen, VI. Cilt, s. 236.

530 Neticetü’l-fetâvâ, s. 353.

emini olmayan Bekir’e ida’ ve teslim ettikten sonra ba‘de’l-müfârakat eşya-ı merkûme Bekir’in yedinde serika olunup zayi olsa Amr’a damân lazım olur mu?

el- Cevâb: Olur.”

Fetvada, eşyanın başka bir yere naklini gerçekleştirmek üzere geminin kaptanına teslim edildiği fakat kaptan tarafından taşıtanın talimatına uyulmaması sebebiyle eşyanın zayi olduğu durumlarda, taşıyanın bu zararı ödemesi gerektiği belirtilmiştir.

Taşıtanın gemide mal ve eşyaların yanında bulunmamasından zilyetliğin tamamen taşıyana devredildiği anlaşılmaktadır.

Bab Mahkemesi kayıtlarında Petro Reis’in sözleşme talimatlarına uymaması neticesinde taşıdığı ürünlerin zayi olmasına sebep olduğundan, zararın taşıtanlara tazminine ilişkin mahkeme tarafından hüküm verilmiştir. Bu kayıtlardan birisi İbrahim Bey’in İskenderiye İskelesi’nden İstanbul’a götürülmek üzere Petro Reis’in gemisine yüklediği mallara ilişkindir. Petro Reis’e teslim edilen otuz altı vakıyye şeker, dört buçuk vakıyye nebât şekeri, on bin vakıyye hınna, otuz altı vakıyye hurma ve üç zenbil içinde olan kırk iki keyl pirincin karşılığı olan otuz kıt‘a esedî kuruşun Petro Reis tarafından tazmin edildiği sicile kaydedilmiştir531. Aynı mahkeme defterindeki bir sonraki kayıtta Petro Reis’in gemisinde aynı sebepten zayi olan Kapıcıbaşı Mustafa Ağa’nın mallarının tazmin edildiğine yönelik beyanın sicile geçirildiği görülmektedir532. Buna göre İskenderiye İskelesi’nden Petro Reis’in gemisine yüklenen ve Kapıcıbaşı Mustafa Ağa’ya ait olan iki yüz on altı vakıyye keten, iki yüz on altı vakıyye kahve, yüz kırk beş vakıyye şeridi ve dört şedde hasır, Petro Reis’in

531 “İbrahim Bey b. Kadri’nin, bundan akdem mahrûse-i Mısr-ı Kahire’de iskelelerinden İskenderiye iskelesinden İstanbul’a götürmek için merkūm Petro Reis’e teslîm edip merkūm Petro Reis dahi kabz ve tesellüm ve ba‘de ahzi’l-me’ûne sefînesine tahmîl ettikden sonra İstanbul’a götürmeyip dârü’l-harbe götürüp fuzûlen istihlâk eylediği otuz altı vakıyye şeker ve her kutu içinde yüz ellişer dirhemden yirmi kutu içinde olan dört buçuk vakıyye nebât şekeri ve on bin vakıyye hınnâ ve otuz altı vakıyye hurma ve üç zenbil içinde olan kırk iki keyl pirincimin emsâli olan otuz altı vakıyye şeker ve dört buçuk vakıyye nebât şekeri ve on sekiz vakıyye hınnâ ve otuz altı vakıyye hurma ve kırk iki keyl pirinci ve altı şedde hasırın kıymeti olan otuz kıt‘a esedî guruşu vekîl-i merkūm Batista yedinden tamâmen ahz u kabz eyledim dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb ketb olundu.”, 22 Şaban 1077/17Şubat 1667, İstanbul Kadı Sicilleri: Bab Mahkemesi 3 Numaralı Sicil, XVII. Cilt, s. 511.

532 “Kapıcıbaşı Mustafa Ağa’nın bundan akdem mahrûse-i Mısr-ı Kahire iskelelerinden İskenderiye iskelesinde İstanbul’a götürmek için müvekkil-i mûmâ-ileyh zırhçı Mustafa Ağa’nın mezbûr Petro Reis’e teslîm edip merkūm Petro Reis dahi kabz ve tesellüm ve ba‘de ahzi’l-me’ûne sefînesine tahmîl ettikden sonra İstanbul’a götürmeyip dârü’l-harbe götürüp fuzûlen istihlâk eylediği iki ferde içinde olan iki çuval içinde olan iki yüz on altı vakıyye keten ve bir sandık içinde olan beynimizde ma‘lûm yüz kırk beş vakıyye şeridin emsâli iki yüz on altı vakıyye kahve ve iki yüz altı vakıyye keten ve yüz kırk beş

vakıyye şeridi ve dört şedde hasırın kıymet-i şer‘iyyesi olan yüz kıt‘a guruşu vekîl-i merkūm Batista yedinden tamâmen alıp kabz eyledim dedikde gıbbe’t-tasdîki’ş-şer‘î mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.”, 20 Şaban 1077/15 Şubat 1667, İstanbul Kadı Sicilleri: Bab Mahkemesi 3 Numaralı Sicil, XVII. Cilt, s. 512.

dar’ul-harbe götürmesi sebebiyle zayi olmuş ve bu taşınan ürünlerin kıymeti olan yüz kıt’a kuruşun Kapıcıbaşı Mustafa Ağa’ya ödendiği sicile kaydedilmiştir. Petro Reis, İskenderiye’den gemisine yüklediği Yako’ya ait bir top kumaşı da aynı sebepten zayi etmesine karşılık kumaşın bedeli olan seksen esedî guruşluk bir başka tazmin bedelini de Yako’ya ödemiştir533.

Bab Mahkemesi 3 numaralı sicilinde yer alan bu üç kayıtta, zayi olan mal ve eşyaların kaptan tarafından tazminine yönelik fetva hükmünün uygulaması görülmektedir. Bununla birlikte bu üç sıralı kayıtta birden fazla kişinin aynı iskeleden Petro Reis’in gemisine yükleme yaptığı ve farklı nitelikte ve ağırlıkta ürünlerin yer aldığı görülmektedir. Buna göre de Petro Reis’in gemisini ıskarça olarak tamamıyla değil, navlun usulüne göre farklı nitelikte ve ağırlıktaki eşyalar için birden fazla kişiye kiraladığı anlaşılmaktadır.

İslam hukukundaki esaslara paralel olarak taşıyanın kast ve ihmali olmaksızın taşınan mal ve eşyanın telef olması durumunda ortaya çıkan zararın taşıyana yüklenemeyeceğine ilişkin fetva şu şekildedir534:

“Zeyd, Amr-i reisi bir tulum balını sefinesiyle başka diyara götürmesi için (gemisini) isticar et(se); Amr da götürürken seyir esnasında tulum kendiliğinden parçalanıp bal zayi olsa Amr’ın bunu tazmini lazım olur mu?

el-Cevâb: Olmaz”

Bu kapsamda kast ve ihmalin olmadığı duruma örnek olarak fırtına gibi doğa olayları gösterilebilir. Fırtınaya yakalanma durumunda sorumluluğun belirlenmesinde taşıyanın kusur ve ihmali önem taşımaktadır. Fetva hükümleri incelendiğinde taşıyanın tedbir alma imkanı varken bunu yapmaması ve yüklü malların telefine sebep olması kusur ve ihmal olarak değerlendirilmiş; zararı tazmin etmekle yükümlü

kılınmıştır. Söz konusu yüklü şey kurtarılabilir durumda ise bu halde taşıyanın mal ve eşya üzerindeki sorumluluğunun devam edeceği konusundaki fetva şöyledir535:

“Zeyd şu kadar eşyasını ahar diyara ücret ile götürmek için-Amr reise verip Amr dahi sefinesiyle götürürken rüzgar olup sefine eşya ile battıkdan sonra ehl-i örf taifesinden Bekir ol eşyayı deryada ihrâc edip tegallüben kendi alıkosa Amr ol eşyayı Bekir’den alıp ol diyara götürmeğe kâdir olur mu?

el-Cevâb: Olur.”

533 22 Şaban 1077/17Şubat 1667, İstanbul Kadı Sicilleri: Bab Mahkemesi 3 Numaralı Sicil, XVII.

Cilt, s. 513.

534 Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi, s. 489.

535 Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi, s. 372.

Bu iki fetva hükmüne göre; yüklenen mal ve eşya kusur ve ihmal olmaksızın bir zarara uğramışsa ve kurtarılamayacak durumda ise taşıyan bu telef olan malların tazmini ile yükümlü değildir. Bununla birlikte eğer eşyanın kurtarılması mümkünse ve denizden çıkarılmışsa, taşıyanın o mal ve eşya üzerindeki sorumluluğu devam eder ve kararlaştırılan yere ulaştırılmasından sorumludur.

Hava koşullarının deniz taşımacılığında her daim bir risk oluşturduğu hesaba katılırsa, bir kaptanın fırtına konusunda tedbir alabilecek durumdayken sefere devam etmesi hali kusur ve ihmal olarak değerlendirilmiştir. Taşıyanın ortaya çıkan zarardan sorumlu tutulduğu konusundaki fetva hükmü şöyledir536:

“Zeyd şu kadar keyl buğdayını Tekfurdağı’ndan Amr’ın sefinesine ücret ile İstanbul’a götürmek için yükledip ba‘dehu yelken edip giderken rüzgar müşted olup ziyade fırtına olup Erikli Limanı beraberine geldikde limana girmekde sühûlet olmakla Zeyd Amr’a “Gitme limana gir rüzgar bir mikdar sakin oldukdan sonra gidelim”

demişken Amr dinlemeyip gittikde firtınadan sefine karaya düşüp buğday telef olsa Amr’a damân lazım olur mu?

el-Cevâb: Olur.”

Her ne kadar şer’i hükümlerde taşıyanın sorumluluğuna gidilebilmesi için, yüklenen mal ve eşyanın telef olmasına bizzat sebep olması ve taşıtanın yükler ile birlikte gemide bulunmaması esası aranmış olsa da bu fetva hükmü uygulamada bu ikinci esasa uyulmadığını akla getirebilir. Burada dikkat edilmesi gereken unsur, taşıyanın doğrudan kusur ve ihmaline göre değerlendirme yapıldığıdır. Bu nedenle diğer şartların varlığı aranmamıştır. Dolayısıyla kusur ve ihmalin söz konusu olmadığı durumlarda, diğer şartların aranmadığı ve şer’i hükümlere uyulmadığı sonucu çıkarılmamalıdır. Bu hüküm sorumluluk kuralları belirlenirken öncelikli esasın kusur ve ihmal olduğunun bir göstergesi sayılabilir.

Bozulma riski olan malların taşınmasında da taşıyanın sorumluluğunun kısıtlandığı ise aşağıdaki mahkeme kaydında yer alan sözleşme örneğinden anlaşılmaktadır.

90 numaralı Galata Kadı Sicili’nde kayıtlı davada Şaban Hoca, her bin limonun navlunu yüz on beş akçe olmak üzere yüz on altı bin limonu İstanbul’a getirmesi için toplamda on üç bin üç yüz kırk akçe navlunla Agusti Reis’in sefinesine yüklemiştir.

Navlundan hesap edilen üzerine bin dokuz doksan iki akçesi Agusti Reis’e

536 Şeyhülislam Yenişehirli Abdullah Efendi, s. 487.

verilecektir. Agusti reisin gemisine yüklenen yüz on altı bin limonunun İstanbul’a gelirken bir kısmı denizdeki iklimden dolayı bozulup denize dökülmüş ve İstanbul’a dönüldüğünde gemicinin kendisine sadece yirmi bin limon teslim ettiğini beyan etmiştir. Şaban Hoca’nın teslim aldığı limonun yirmi binden fazla olduğunu beyan eden vekilden kanıt istenmiş, (bunun üzerine) Şaban Hoca kurtarılan limonun yirmi binden fazla olmadığına yemin verdikten sonra alınan ücretin menfaate karşılık olduğu ve çürüyüp bozularak denize atılan limona karşılık navlun gerekmediğine mahkemece hükmolunmuştur537.

Bu kararda yolda bozulan limonlar için tazmin gerekmeyeceği ve bozulan limonlar için navlun bedeli ödenmeyeceği de mahkeme tarafından hüküm altına alınmıştır. Söz konusu olayda limonların bozulmasında gemicinin kusuru bulunmamıştır ve iklim koşulları sebebiyle limonların bozulduğu beyan edilmiştir. Bu kapsamda bozulan ürünler denize bırakılmıştır.

Taşınan mal ve eşyaların nemden etkilenmesi konusu da fetvalarda ele alınan konulardandır538.

“Adam, bir miktar buğdayını başka bir yere taşımak için gemi kiraladıktan sonra gemici yüklediği buğdayla seyir ederken meydana gelen bir arıza sebebiyle uzun

537 “Mahmiye-i Galata’da bi’l-fi‘l voyvoda ve beytülmâl emîni olan umdetü’l-a‘yân Siyavuş Ağa b.

Abdülmennân tarafından husûs-ı câi’z-zikre vekîl-i müsecceli olan Osman Ağa b. ( ) mahfil-i kazâda tüccâr tâifesinden işbu râfi‘ü’l-kitâb Şaban Hoca b. Murad mahzarında üzerine bi’l-vekâle da‘vâ ve takrîr-i kelâm edip bundan akdem mezbûr Şaban Hoca cezîre-i İstanköy iskelesinde her bin limonun navlu yüz on beş akçeye olmak üzre yüz on altı bin limonu İstanbul’a getirmek için cem‘an on üç bin üç yüz kırk akçe navul ile cezîre-i merkūme sükkânından olan Agusti Reis’in sefînesine vaz‘ ve tahmîl edip navlundan ale’l-hesâb bin dokuz yüz doksan iki akçesin bi’d-defe‘ât reis-i mezbûr Agusti’ye def‘

edip bâkī on bir bin üç yüz kırk sekiz akçesini kable’l-istifsâr reis-i merkūm hâlik olup zâhirde vâris-i ma‘rûfu olmamağla muhallefâtı beytülmâle âid olmağın hâlâ navul-ı merkūmdan bâkī on bir bin üç yüz kırk sekiz akçeyi mezbûrdan taleb ederim suâl olunup alıverilmesi murâdımdır dedikde gıbbe’s-suâl merkūm Şaban Hoca cevâbında fi’l-vâki‘ cezîre-i merkūme iskelesinde İstanbul’a getirip bana teslîm etmek üzre her bin limonun navlu yüz on beş akçeden yüz on altı bin aded limonumu reis-i merkūmun sefînesine vaz‘ edip İstanbul’a gelir iken zikr olunan limonun bir mikdârı deryâ havasıyla çürüyüp fâsid olup deryâya ilkā olunmağıyla İstanbul’a geldiğimizde hâlik-i mezbûrun gemicileri bana sahîhan ancak yirmi bin limon teslîm edip yirmi bin limonun vech-i muharrer üzre olan iki bin üç yüz akçe navlundan dahi hâlik-i merkūme hayâtda iken teslîm eylediğim bin dokuz yüz doksan iki akçeden mâ‘adâ navl-ı mezbûrdan zimmetimde ancak üç yüz sekiz akçe kalmışdır deyicek İstanbul iskelesinde sahîhan halâs olup merkūm Şaban Hoca’nın kabz eylediği limon yirmi binden ziyâde olduğunu mübeyyine vekîl-i mezbûrdan beyyine taleb olundukda ityân-ı beyyineden izhâr-ı acz ile istihlâf etmeğin halâs olan limon yirmi binden ziyâde olmadığına merkūm Şaban Hoca’ya yemîn teklîf olundukda ol dahi hasbe’l-mes’ûl yemîn billâhi’l-aliyyi’l-azîm eyledikden sonra ücret-i menfa‘at mukābelesinde olup çürüyüp fâsid olmağla deryâya ilkā olunan limondan navul lâzım gelmemekle navl-ı merkūmdan bâkī üç yüz sekiz akçeyi vekîl-i mezbûr kabz eyledikden sonra ziyâde talebinden men‘ birle mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb olundu.”, 5 Ramazan 1073/13 Nisan 1663, İstanbul Kadı Sicilleri: Galata Mahkemesi 90 Numaralı Sicil, XL. Cilt, s. 113.

538 Şeyhülislam Ali Efendi, II. Cilt, s. 240.

müddet denizde kalsa ve bu arada rutubet alan buğday çürüyüp zayi olsa, gemici zararı ödemek zorunda mıdır?

el-Cevâb: Değildir.”

Söz konusu fetva hükmünde meydana gelen teknik arızanın kapsamına ilişkin ayrıntılı hüküm bulunmasa da sorumluluk açısından teknik arızanın ortaya çıkmasına sebep olan unsur önem taşımaktadır. Buna göre eğer gemi seyir halindeyken geminin delinip su alması ve bu sebeple yüklenmiş mal ve eşyaların telef olması durumunda tayfanın ve gemi sahibinin taksirinin bulunup bulunmadığına bakılır539. Eğer gemide oluşan delik bir yapım hatasından kaynaklanmaktaysa gemi sahibi zararı tazmin eder.

Çünkü gemi sahibinin gemiyi sefere hazır tutma yükümlülüğü vardır. Gemi sahibinin ya da tayfanın dikkat ve özensizliği sebebiyle ortaya çıkan zarar da kusur sebebiyle yine gemi sahibi tarafından tazmin edilecektir540.

Taşıyanın yolculuk süresini keyfi sebeplerle uzatması gibi kusurlu davranışı neticesinde zarar gören mallar için tazmin şartında taşıtanın yükle birlikte olmaması aranır541. Bundan hareketle mal sahibi yüklerin başındaysa ve kusur ve ihmale göz yummuşsa taşıyanın tazmin yükümlülüğü ortadan kalkacaktır.

Sonuç olarak sözleşmeden kaynaklanan sorumluluk esaslarında basit gemi kirası ve ulaştırma amaçlı gemi kirası için farklı hükümler öngörülmüştür. Basit gemi kirasında gemi doğrudan kiracıya teslim edildiğinden, kusuruyla geminin zarar görmesine sebep olduğu her durumda zararı tazminle yükümlü olacaktır.

Ulaştırma amaçlı gemi kira sözleşmelerinde sorumluluğun yükleneceği taşıyan açısından da bir ayrıma gidilmesi gerekmiştir. Eğer kaptan aynı zamanda gemi sahibi

Ulaştırma amaçlı gemi kira sözleşmelerinde sorumluluğun yükleneceği taşıyan açısından da bir ayrıma gidilmesi gerekmiştir. Eğer kaptan aynı zamanda gemi sahibi