• Sonuç bulunamadı

2. Bölüm, Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi ve İlgili Araştırmalar

2.1 Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi

2.1.4 İman ve Allah’a İman Kavramı

2.1.4.1 Gelişim Dönemlerine Göre Allah İnancı Algısı

İnsanın tercih problemi; insan birden fazla yaratıcıyla karşı karşıya bulunduğunda hangisini tercih edeceği noktasında sıkıntıya düşecektir. Bu sıkıntının oluşmaması için Allah tarafından ayetlerle birliği noktası insana ispatlanmıştır (Düzgün, 2013; 91-99).

İnsan Allah’a olan inancını somut şekilde ispat edemez, fakat iman eder. Allah’ın varlığından, gerçekliğinden ve doğruluğuna dair zihninde şüphe barındırmaz. İmanın tabiatında aklı ve duyuları aşan, fakat benliği harekete geçiren bir taraf vardır. Allah’ın varlığının ve gerçekliğinin ispat edilememesi bireyin imanının kuvvetini azaltmaz. Tersine, güçlü bir güven duygusu ile aklının ve duygularının ötesinde dünyayı aşan Zat’a razı olarak, O’nu açık ve kesin bir şekilde kabul eder. Her durumda inanan kişi Allah hakkındaki düşüncelerini, kendini tatmin edecek şekilde ispat ettiği kanaatine sahip olabilir (Hökelekli, 2011: 156).

2.1.4.1 Gelişim Dönemlerine Göre Allah İnancı Algısı

Selçuk (2003) gelişimi, öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucunda bireyde meydana gelen düzenli ve sürekli değişiklikler olarak açıklamıştır (Selçuk, 2003: 13-14).

Dini gelişim safhalarının bilinmesi, din eğitiminin teori ve pratiğinde yol gösterici olması ve özellikle din eğitimi uygulamalarının gelişimsel bir zemine oturmasıyla daha sağlıklı bir işleyişe kavuşmasını sağlaması bakımından önemlidir. Yaşlara göre Tanrı kavramının nasıl algılandığını bilen bir din eğitimcisi, okul öncesi ya da ilkokul dönemi için vermesi gereken eğitimi gelişim dönemlerine göre düzenleyebilecektir. Çünkü eğitim bireylerin yaşlarına uygun ve anlayabilecekleri şekilde planlandığında verim alınacaktır. Bu bağlamda dini gelişimin, insanın diğer gelişim alanlarına bağlı olarak nasıl bir değişim veya dönüşüm geçirdiği, genel psikolojik veya manevi gelişim olgusuyla nasıl bir ilişki kurduğu, temel gelişimsel düzeylerde nasıl bir şekil aldığı ve ne tür belirtilerle ortaya çıktığı, bu belirtilerin din eğitiminde ne tür imkân ve sınırlıklar ortaya koyduğu önem kazanmaktadır (Atik, 2015:739).

Dindarlık bireylerin gelişim safhalarına göre değişiklik gösteren dinamik bir yapıdır. Dindarlığın önemli unsuru ise Allah’a imandır. Köse ve Ayten (2012) dindarlığı “bebeklik (0-3 yaş) , ilk çocukluk (3-6 yaş), ikinci çocukluk (6-12 yaş),

22

ergenlik (13-20 yaş), ilk yetişkinlik (21-35 yaş), orta yetişkinlik (36-60 yaş), yaşlılık (61 yaş ve üzeri)” olarak yedi dönemde ele almışlardır (Köse ve Ayten, 2015: 116-121). Bu konuyla ilgili araştırmamızla ilgili olduğunu düşündüğümüz ilk üç dönemi (bebeklik (0-3 yaş), ilk çocukluk (3-6 yaş), ikinci çocukluk (6-12 yaş)) inceleyeceğiz.

Bebeklik dönemi (0-3 yaş). Bu yaş aralığında bebeklerde bilinçli bir dini tutum ve davranış gözlenmez. Fakat bu durum dönemin önemsiz olduğu anlamına gelmemelidir. Bebeklik dönemi dini yaşantının temellerinin atıldığı süreç olduğu için önemlidir. Erik Erikson (1984) ve Lee Kirkpatrick (2005) gibi psikologlarında değindiği üzere bebeklik dönemi, hem bireyin ilerde Allah ile olan ilişkisini hem de dini yaşantısını şekillendirmesi bakımından önemlidir. Çocuk bu dönemde ilerde yaşantısının her anını etkileyecek olan güven duygusunu kazanır. Kendisini yaratan varlığa olan inanç da bu güven duygusu ile ilişkilidir. Bebekler anneyle ya da kendisinin bakımından sorumlu olan kişilerle olan ilişkilerinden hareketle, gelecekte Allah ile olan ilişkilerine dair fikirler edinirler (Köse ve Ayten, 2015: 116-117).

İslâm düşüncesinde Allah’ın insanlara daima çok yakın ve şefkatli olduğuna inanılır. İslâm tasavvufunda Sevgi ve Nur-Rahmet Allah’ın en önemli iki ismini oluşturur. Sevgi ve Rahmet kavramları İslâm’ın derunî öğretisinin en belirgin ayırıcı özellikleridir. Kuran’da Allah’a atfedilen el-Hubb (sevgi) kavramı insanla Allah arasındaki ilişkiyi belirleyen temel kavramdır. Müslümanların kutsal kitabı Allah’ı el-Vedûd, en çok seven olarak tanımlar. Diğer önemli isimler olan er- Rahman ve er-Rahim isimleri çoğu zaman Allah’a bağlanma yaklaşımının annelik özelliklerine vurgu yapar (Hayta, 2006: 29). Tüm bu bilgiler ışığında bebeklik döneminde kurulan güven duygusunun bireyin yaratıcıyla ilişkisi arasında oluşan bağda etkili olduğu söylenilebilir.

İlk Çocukluk Dönemi (3-6 yaş). Bu dönemde, çocuğun sürekli etkileşim halinde bulunduğu anne babası ve yakın çevresi dini gelişimi ve eğitimi üzerinde etkili olan ilk faktörlerdir. Çocuk bu kişilerle iletişimi sonucunda görsel, sözel ve davranışa ilişkin zihinsel, duygusal ve manevi olarak bilgiler ve deneyimler elde eder. Bu bilgiler ve deneyimler çocuğun dini gelişimine olumlu ya da olumsuz şekilde etki eder. Buradan ilk çocukluk döneminin çocuğun dini gelişiminde önemli bir dönem olduğu ve bütün hayatını etkileyebilecek bir potansiyele sahip

23

olduğu anlaşılmaktadır. Korkuya dayalı çocuk eğitiminin, manevi tahribatı en çok bu dönemde ortaya çıkmaktadır. Çocuğun sadece korkarak olumlu bir inanç yapısı oluşturması beklenemez. Bu nedenle, bu dönemdeki din eğitiminin, çocuğun manevi hayatını zenginleştirecek, sevgi içerikli olumlu tabloları bünyesinde barındırması, çocuğu koruyan manevi bir atmosfer oluşumuna katkı sağlayacaktır (Bilici, 2014: 1) .

Ayten ve Köse (2015)’e göre bu dönemde meydana gelen dini gelişimin özellikleri şunlardır:

 “Dil yeteneğinin gelişmesiyle çevrelerinden ve ailelerinden duydukları dini terimleri kelime dağarcıklarına eklerler.

 Allah, peygamber, cennet, dua gibi dinlerine özgü temel kavramları öğrenirler.

 Kavramları gerçek anlamlarıyla kavrayamasalar da ezberleyip tekrar edebilirler.

 5-6 yaşlarında öğrendiklerini uygularlar.

 Kendilerine öğretilenlerine itiraz etmezler ve içtenlikle inanırlar.

 “Filozofik dönem” olarak adlandırılan bu dönem çocukların dini anlamda da çokça soru sordukları ve cevap aradıkları bir dönemdir.

 Büyüklerinin yaptıklarını taklit ederler.

 Çocukların soyut düşünme becerileri gelişmediği için Allah’ı insan biçimci (Antropomorfist) olarak somut düşünürler. Allah’ı insana benzeterek anlamaya çalışırlar” (Köse ve Ayten, 2015: 117; Çağlayan,2013: 63-72). İkinci Çocukluk (6-12 yaş).Bu dönemin başlarında çocuklarda Allah’ı somut olarak düşünerek insana veya herhangi bir varlığa benzeterek o şekilde tasavvur etme anlayışı devam etmektedir. Fakat bu durum dönem içinde değişecektir. Çünkü çocuklar, bu yaşlardan itibaren zihinlerinde tasavvur ettikleri Allah’ı zamanla insanlardan ayırt etmeye başlayacaklardır. Müslüman çocukları 9yaşlarına geldiklerinde Allah’ın mevcudiyeti konusunda daha sağlıklı ve aslına uygun bir fikir ve inanç sahibi olabilmektedirler. (Öcal, 2004: 67-74).

Bu döneme özgü dini gelişim safhaları şunlardır:

 “Üç dört yaşlarından itibaren öğrendikleri dini ilkeleri uygulamaya devam ederler ve süreklilik kazandırırlar.

24

 Bu dönemin sonlarına kadar taklit etme devam etmektedir. Ailenin dini yaşantısı çocuğunda dini algısını etkileyecektir.

 Bu dönemde çocuk kendine özgü bir ahlak yargısı geliştirmez. Ailenin ve çevrenin yönlendirmesine açıktır.

 Bu dönemin sonlarına doğru insan biçimci Allah düşüncesi, yerini sıfatlarıyla anlaşılan soyut bir varlık olarak Allah düşüncesine bırakır” (Köse ve Ayten, 2015: 119).

Nitekim Öcal (2004) 4-10 yaş aralığı çocuklarla yaptığı çalışma ile okul öncesi ve ilköğretim çağı çocuklarının Allah tasavvurlarının, yaşlarına, cinsiyetlerine ve yetiştikleri sosyo-kültürel ortam ve dinî çevre şartlarına göre değişiklik gösterdiğini ve şekillendiğini tespit etmiştir. Bu dönem çocuklarının Allah’ı; besleyen, büyüten ve özlemini duyduğu isteklerini yerine getiren, dileklerini kabul eden, zorluklardan ve tehlikelerden kurtaran güvenilir bir sığınak ve dayanak olarak kabul ettiklerini de belirterek, dua edilip, namaz kılınıp, oruç tutulduğu takdirde, isteklerinin daha çok yerine getirileceğine inandıklarını vurgulamıştır (Öcal, 2004: 79).

Din eğitiminde çocuğun gelişimini destekleyici şekilde yapılması en önemli husustur. Çünkü çocuk, Allah’ı; önce süper bir insan gibi, daha sonra sevimli bir hayalet gibi, daha sonra da görülemeyen yüce bir varlık olarak algılar. Çocuğun zihnindeki Allah tasavvurunu yaş etkeni göz ardı edilerek yetişkinler ile aynı hale getirme çabası yanlış bir tutumdur. Yine onu köreltmek ve çocuğun düşünmesini engellemekte bir o kadar yanlıştır. Onun için, çocuklara soyut kavramları anlayacakları yaşa gelinceye kadar, din ile ilgili inançlar, duygu boyutları ile sunulmalıdır. Diğer duygu ve düşüncelerin eğitiminde olduğu gibi, dini duygu ve düşüncelerin eğitiminde de çocukları yetiştirenlerin yaklaşım ve tutumları oldukça önemlidir. Bu noktada diyebiliriz ki yetişkinler, her konuda çocuklara sevgi ve hoşgörüyle yaklaşmalı, iyi model olmalı ve yaşayışlarıyla çocuklara örnek teşkil etmelidirler. Öncelikle çocukların duygularına hitap edilerek din öğretimi vermeli ve sevgi esas alınmalıdır. Çocukları baskı altına almak için, Allah'tan korkutma yönteminin kullanılması, sağlıklı bireye ve sağlıklı topluma giden yolun önünü kapatmaktadır. Bu yöntemin, dini ve ahlakı gelişime engel olacağı da unutulmamalıdır (Şimşek, 2004: 220).