• Sonuç bulunamadı

Gıda İşleme Sektörünün Türkiye Genelindeki Durumu

TEMEL SANAYİ SEKTÖRLERİ

4.1.4 Gıda İşleme Sektörünün Türkiye Genelindeki Durumu

Elverişli coğrafi koşulları ve iklimi ile Türkiye, gıda ve tarım alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumundadır. Özellikle 1980'lerin ilk yıllarında başlatılan yeniden yapılandırma çalışmaları, özelleştirme ve tarım sektöründeki ticari sınırlamaların azaltılması gibi bir dizi reformla birlikte bugün dünya ekonomisinin ayrılmaz bir parçası haline gelen iç piyasanın ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Türkiye'de giderek büyüyen gıda ve tarım sektörü, ülkedeki toplam gayrisafi katma değerin (GSKD) %9'unu oluştururken, ülkedeki toplam iş gücünün dörtte birine istihdam sağlamaktadır. Sektörü güçlü kılan özellikler arasında ülkenin genç nüfusuyla ilintili olan piyasa boyutu, dinamik özel sektör ekonomisi, güçlü turizm geliri ve elverişli iklim koşulları yer almaktadır. 76 milyonluk nüfusa sahip Türkiye’nin gelir seviyesi giderek artmakta; bu da Türkiye'yi bölgesindeki en büyük pazarlardan biri haline getirirken, genç neslin değişen tüketim alışkanlıkları da yurt içi tüketimi artırmaktadır (TYDTA, 2015).

Türkiye’deki gıda sektörü, büyük perakende satış yerlerince sunulan seçeneklerin çeşitliliği nedeniyle talepte giderek artış gösteren tüketiciler sayesinde son yıllarda istikrarlı bir büyüme kaydetmiştir. Harcanabilir net gelirin artması, tüketim eğilimlerinin değişmesi ve tam zamanlı işlerde çalışan kadın sayısındaki artış, hazır yemek ve dondurulmuş gıda gibi ambalajlı ve işlenmiş ürünlere olan ilginin artmasını sağlamıştır. Türkiye fındık, kuru kayısı, çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru incir üretiminde dünya lideridir. Türkiye, aynı zamanda süt ve süt ürünleri

171 üretiminde bölgenin en güçlü ülkesi konumundadır. Tüm bunlara ek olarak, Avrupa'daki toplam bitki türü sayısı 11.500 iken, Türkiye'nin toplam 11.000 bitki türüne ev sahipliği yaptığı tahmin edilmektedir. Türkiye, beslenme düzeninin önemli unsurlarından biri olan ekmek ile birlikte unlu mamuller alanında en büyük pazarlardan biri haline gelirken, süt, yoğurt, peynir, kefir ve ayran gibi yan sektör süt ürünleri, geleneksel Türk yemek kültürünün ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Geleneksel olarak Türk süt ürünleri pazarına hâkim olan ambalajsız ürünler, geniş çaplı bir büyümeyi engellemiş olsa da yatırımcılar için bir potansiyel ortaya çıkarmıştır. Bu potansiyel, bölgesel bir üs ve tedarik merkezi olarak Türkiye'nin dünyanın önde gelen oyuncuları nezdinde en iyi seçenekler arasında yer almasını sağlamaktadır. Türkiye, fındık, kuru kayısı, kuru üzüm ve kuru incir gibi pek çok tarım ürününün üretim ve ihracatında uluslararası alanda önemli bir hâkimiyete sahiptir. Ayrıca, Türkiye’nin gıda sanayisi komşu ülkelere kıyasla çok daha gelişmiş durumdadır. Bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (EMEA) bölgesindeki en büyük tarım ürünü ihracatçılarından biri olan Türkiye’nin bu alandaki dış ticaret dengesi de açık ara pozitiftir. Artan ihracatla birlikte, Türkiye tarım ve gıda endüstrisi 2014 yılında 5,6 milyar ABD doları ticaret fazlası vermiştir (TYDTA, 2015).

Türkiye’de çeşitli kayıt ve kaynaklara göre gıda alanında faaliyet gösteren işyeri sayısı farklılık göstermektedir. Ancak, gıda sanayi, tarıma dayalı bir sanayi dalı olarak Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Kalkınma Bakanlığı verilerine göre imalat sanayi içinde gıda sanayi, üretim değeri olarak %18- 20’lik paya sahiptir. Gıda sanayinde yerli sermaye ile faaliyette bulunan işletmeler kadar, yabancı sermaye ile birlikte ya da tamamı yabancı sermayeli işletmelere rastlamak mümkündür. Özellikle, ülke ekonomisindeki iyileşme ve güven ortamı, yabancı sermayeli gıda yatırımcılarının ülkemizde faaliyetlerini cazip kılmaktadır. Türkiye’de gıda sanayinde alt sektörler açısından sayısal dağılıma bakıldığında; sanayinin %65'ini un ve unlu mamuller, %11'ini süt ve süt mamulleri %12'sini meyve-sebze işleme, %3,5'ini bitkisel yağ ve margarin, %3'ünü şekerli mamuller, %1'ini et mamulleri ve %4,5'luk kısmını tasnif dışı gıdalar, alkolsüz içecekler, su ürünleri sanayinin oluşturduğu görülecektir. Un ve unlu mamuller, süt ve mamulleri, meyve-sebze işleme gibi alt sektörlerdeki oranların yüksek olması, halkın tüketim alışkanlıklarının yanı sıra gelişmiş teknoloji uygulamayan (değirmen, mandıra, zeytin salamura işleme vb.) işletmelerin sayısal fazlalığından da kaynaklanmaktadır (FKA, 2011).

172 Türkiye’de yiyecek ve içecek sektöründeki önemli alt pazarlar et ve et ürünleri, unlu mamuller, süt ürünleri, sebze ve meyveler, yağlar, şekerli ve çikolatalı mamuller, alkollü ve alkolsüz içecekler, hazır yemekler ve bebek mamalarından oluşmaktadır (Deloitte, 2010) Türk halkının yiyecek, içecek ve tütün için gerçekleştirdiği tüketim harcamalarının payı %26 düzeyinde seyretmekteyken 2009-2010 yılında %27- 27,5 seviyesine yükselmiştir. Bu seviye Avrupa standardı olan % 15 - 20 arasındaki orandan yüksek kalmaktadır. Yiyecek, içecek ve tütüne yapılan tahmini toplam tüketici harcamaları 2007 yılında yaklaşık 120 milyar ABD doları, 2008 yılında ise 130 milyar ABD doları seviyesindedir (Deloitte, 2010).

Serbest ve giderek daha liberal hâle gelen ticaret ve yatırım iklimi sayesinde, yeni işletmeler için pazara giriş engelleri oldukça düşük seviyededir. TOBB’un açıkladığı verilere göre yiyecek ve içecek endüstrisindeki faal şirket sayısı 2008 yılı sonu itibarıyla 2007 yılı rakamı olan 23.276’dan 22.092’ye düşmüştür. Türkiye’deki yiyecek ve içecek sektöründeki firmaların çoğunluğu genellikle özel girişim olan KOBİ’lerden oluşmaktadır. Kapasite kullanım oranı yiyecek ve içecek sektörü için %70 civarındadır. Türkiye halkının beslenme biçiminde unlu mamullerin yeri oldukça önemlidir. Bundan dolayı toplam gıda firmalarının çoğunluğu (%65) un ve unlu mamuller alt sektöründe bulunmaktadır (Deloitte, 2010).

Grafik 14: Alt Sektörlere Göre Şirketlerin Dağılımı (2009)

Kaynak: Deloitte, 2010.

173 Türkiye’deki geleneksel yemek alışkanlıkları toplumun büyük bölümünde fazla değişmeden varlığını korumaktadır. Bununla birlikte, Türkiye yiyecek sektörü, perakendeciler gıda üreticilerinden daha yüksek standartlar talep ettikçe ve yatırımlar sayesinde sektörde önemli iyileştirmeler gerçekleştikçe daha gelişmiş bir hâle gelmektedir. Organize perakendeciliğin yaygınlaşmasıyla ve net gelir seviyesinin yükselmesiyle birlikte, Türk tüketicilerinin tüketim tercihleri hazır yemekler ve dondurulmuş yiyecekler gibi paketlenmiş ve işlenmiş gıdalara kaymıştır. Buna ek olarak, tam zamanlı işlerde çalışan kadın sayısının artması, dondurulmuş ve hazır gıdaya olan talep artışını desteklemiştir. Avrupa’da kişi başına paketlenmiş gıda tüketimi en düşük ülkenin Türkiye olduğu düşünüldüğünde, söz konusu alt sektörlerde önemli bir potansiyel olduğu görülmektedir. Türkiye yemek alışkanlıklarında önemli bir payı olan unlu mamuller alanında dünyadaki en büyük pazarlardan birisidir. Yükselen gelir düzeyiyle birlikte, paketlenmiş ekmek tüketimi yükseliş göstermekte ve aynı zamanda çok tahıllı ve özel yapım gibi farklı çeşitlerdeki ekmeklere yönelik talep geleneksel unlu mamullere kıyasla kâr marjının daha yüksek olduğu bu alanda önemli fırsatlar sunmaktadır (Deloitte, 2010).