• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. GÖZETİM ÇALIŞMALARINA KAVRAMSAL BAKIŞ

2.4. Gözetimin Yaygınlaşması ve İçselleştirilmesi

Günümüz toplumunda yeni iletişim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması ile birlikte gözetim kültürü desteklenmektedir. Kullanıcılar yani denetlenenler farkında olsun ya da olmasın, yeni medya ortamlarında paylaşılan veriler, kayıt altına alınmakta, depolanmakta ve kategorileştirmeye tabi tutulmaktadır. Özellikle sosyal medya platformları bu verileri güç sahipleriyle paylaşmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak Assange (2013)’a göre teknolojiyi kullanan insanlar, bu teknolojini yüzeysel bir boyutuyla muhatap olmakta, bu nedenle arka planda güç sahiplerine nasıl veri sağladıklarını bilmemektedirler. Bilseler bile bu verilerin ne şekilde kullanılacağını bilemedikleri için umursamamaktadırlar. Bu da yeni iletişim teknolojilerinin olumsuz tarafının görülmesine engel olmakta, kolayca kabul edilmesine sebep olmaktadır.

Günümüzde yeni iletişim teknolojilerinin çok hızlı yenilenmesi ve çeşitliliğinin artması, bu teknolojiler hakkında derinlemesine bilgi sahibi olamamasına ve bu teknolojilerden yararlanmanın bir tüketim kültürü haline gelmesine sebep olmaktadır. Bu durumda da yeni enformasyon teknolojileri hızla içselleştirilip ‘normal’ olarak görülmektedir. Hatta öyle ki kullanıcılar sosyal paylaşım ağlarında kendileriyle ilgili fotoğraf, bilgi veya yer bildirimi yapmadıkları zaman kendilerini eksik hissetmekte, en mahremlerini bile paylaşma ihtiyacı duymaktadırlar. Sosyal paylaşım ağlarını

67

kullanmayanlar ‘garip’, ‘asosyal’, yeni iletişim teknolojilerini kullanmayanlar ‘çağın gerisinde kalmış’ olarak nitelendirilmektedir.

Gözetim ve denetimin normalleşmesi ve içselleştirilmesi, iktidar ve birey arasında kurulan ilişkinin sorgulanmasını gerektirmektedir. Çünkü sürekli bireyler hakkında veri toplanması ve bu verilerin kaydedilmesi, büyük bir veri havuzunun oluşması artık, ‘ görmenin’ ne kadar önemli bir konuma ulaştığının göstergesidir. Yeni iletişim teknolojileri sayesinde bireyler çevrelerinde olan her şeyin farkında olabilmekte, onları görebilmektedir. Ancak bu durum bireyin fiziksel takibe gerek kalmaksızın, bu teknolojiler sayesinde sürekli denetlendiği ve gözetlendiği gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenledir ki gözetim her geçen gün önemini arttırarak varlığını sürdürmektedir.

İktidarlar, söz konusu gözetim pratiklerini uygularken de panoptikon modelinden esinlenmektedir. Bauman’ a göre özellikle modern toplumla beraber panoptikon stratejilerine daha fazla başvurulmaya başlanmıştır (Bauman ve Lyon, 2013). Bu da modern dönemi modernite öncesi dönemden şu şekilde ayrılmasına sebep olmaktadır: Modernite öncesi iktidarlar gücünü yaptıklarının seyredilmesiyle gösterir; modernite ile birlikte ise gözetleyebildiği her şeyi gözetleyip denetim altına girmesini sağlayarak. Bu noktada Foucoult ve Bauman gibi düşünürlerin belirttiği gibi günümüz toplumlarında iktidarın gözü her yerdedir. Bu durumu daha anlaşılır kılmak için değinilmesi gereken konulardan biri denetimdir. Gerek Deleuze’un ‘denetim toplumu’ gerek Foucoult’nun ‘disiplin ve güvenlik toplumu’ modelleri, konuya açıklık getirilmesine yardımcı olacaktır. Otoritenin temellerini beden üzerinden sağlayan disiplin toplumu daha çok modernlik öncesi dönem için uygun olabilir. Ancak güvenlik toplumu gücünü ‘insanların yaşamları’ üzerinden sağlanmaktadır (Çelik, 2014: 187). Deleuze’un temelleri attığı fikirden yola çıkılacak olursa denetim toplumunda öne çıkan önemli bir nokta güvenliktir (Hardt ve diğerleri, 2005). Güvenliğin sağlanmasına olanak veren denetim ise yukarıda bahsedilen iktidarın gözünün ‘her yerdeliğindendir’ (Bauman, 2011 aktaran Çelik, 2015: 187). Böylelikle iktidar kendini fark ettirmeden her yerde olabilir. Ancak, iktidarın gözü her şeyi görebilse de kendisi görünür değildir.

David Lyon’a göre 21. yüzyılda güvenlik birçok ülke içinde ve arasında önemlilik arz etmektedir. Gözetim araçları ve buna bağlı olarak yeni enformasyon teknolojileri

68

güvenliği sağlamada birincil araçlar olarak görülmektedir (Bauman ve Lyon, 2013: 115). Gözetimin yaygınlaşması ve içselleştirilmesini kolaylaştıran bu araçlar olsa da, özellikle internet ve sosyal paylaşım ağları içselleştirmenin hızını arttırmaktadır. Orwell’ın büyük biraderi ve Bentham’ın panoptikonu artık sanal bir hale bürünmüştür. Günümüzdeki iletişim ağları sadece iktidar sahiplerinin, devletlerin, kamu kuruluşlarının değil doğrudan bireylerin bile gözetim yapmasına olanak sağlamaktadır. Bu doğrultuda rahatlıkla sinoptikondan omniptikona geçişten söz edilebilir (Çelik, 2014: 189). Yani artık çoğunluk çoğunluğu izlemektedir. Bu duruma en net örnek, sosyal paylaşım ağlarıdır. Bu platformlar, insanların birbirlerini gözetlemelerine olanak vermekle kalmayıp, bu durumu neredeyse bir amaç haline getirmişlerdir. Bireyler bu teknolojilerin yaygınlaşmasıyla beraber gözetlemekten ve gözetlenmekten haz duyar hale gelmişlerdir. Bu durumu ‘The Survelliance Camera Man’ ile örneklendirmek mümkündür. Bu sosyal deney niteliğindeki videoda sanatçı motosikletine binmek üzere olan bir adamın görüntülerini kaydederken (izni olmadan), adam sanatçıya dönerek daha önce kimsenin onunla böyle ilgilenmediğini belirtir. “Bu cevap aslında muhatap alınmaktan duyulan zevkin, izlenen olmaya tahammül etmeyi sağladığını gösterir” (Kutluer, 2016: 52).

Bireyler için günümüzde gözetlenmek kaygı verici değildir; onlar için asıl kaygı verici olan “görünmez” olmaktır. Yeni iletişim teknolojileriyle beraber kişiler bulundukları mekândan, orada ne yiyip içtiklerine, mekâna kaç kilometre hızla gittiklerinden, kaç saat oturduklarına kadar her türlü bilgiyi hiçbir iktidar zorlaması olmaksızın paylaşmaktadırlar. Özel hayatların sosyal paylaşım ortamlarında, açıkça ve hiç çekinmeksizin başkalarına açıldığı, bunun her durumda ve her zaman gerçekleştirildiği bir dönem yaşanmaktadır (Yurdigül ve Elitaş, 2017: 134). Bu durum iktidarın güç kullanmasına gerek kalmadan herkesin “her şeyi” ifşa etmeye başladığını göstermektedir. Bir anlamda ‘teşhircilik’ olarak nitelenebilecek bu durum, toplumun iktidara teslimiyetini göstermektedir. Bu teslimiyet sadece kişilerin kendi ifşalarında kalmayıp, iktidarın dayattığı gözetimlerde de ortaya çıkmaktadır. İnsanlar normal şartlarda görüntülenmeyi kabul etmeyecekleri durumları, eğer iktidar gözetliyorsa kabul eder duruma gelmişlerdir. Çünkü “iktidarın gözetleme yoluyla yurttaş güvenliğini sağladığına ikna olmuş, bu durumu kanıksamışlardır” (Kutluer, 2016: 52).

69

Her ne kadar daha sonraki bölümlerde detaylı işlenecek olsa da, özellikle sosyal paylaşım ağlarının kullanımının etkilerine bakmak, gözetimin içselleştirilmesini anlamak için oldukça yardımcı olacaktır. Facebook, Instagram, Twitter gibi paylaşım ağları günümüzde insanların vazgeçilmezi haline gelmiştir. Öyle ki bu mecralar teşhire, röntgenciliğe sebep olsa bile, insanlar mahremlerini ifşa etmekten vazgeçmeyecek kadar durumun farkında değildir. Kısacası bu içselleştirme zamanla farkındalığın da ortadan kalkmasına sebep olmaktadır (Çelik, 2014: 189).

Sonuç olarak, gözetim uygulamalarının ve bu uygulamaların araçlarının artması ile birlikte gözetim olgusu da insanlar tarafından özümsenmeye başlamıştır. Gözetime olanak veren, enformasyon teknolojilerinin gündelik hayatın neredeyse odağına yerleşmesi, sadece iktidar gözetimine karşı değil, bireyler arasındaki gözetleme faaliyetlerine de meşruiyet kazandırmıştır. Enformasyon teknolojilerinde yaşanan büyük gelişmelerle enformasyon toplumundan gözetim toplumuna geçildiği söylenebilir (Çelik, 2014: 70). Gözetim toplumu perspektifinden bakıldığında bu geçiş şunu ifade etmektedir: Enformasyon teknolojilerinin ulaşabildiği (sızdığı) her alan gözetim için hazır haldedir. Gözetimin ulaştığı bu noktada ise bireyler gözetimi kanıksamış olmaktan dolayı rahatsız olmamakta, hatta tam tersi gözetlenmemekten “göz önünde olmamaktan” rahatsız olmaktadırlar (Binark ve diğerleri, 2016). Günümüz gözetim toplumunda tüm bireyler hakkında bilgiler toplanmakta ve bu bilgiler devletler tarafından küresel enformasyon merkezlerinde depolanmaktadır (Çelik, 2015: 70). Gelişen dünyada bu durum, devletler tekelinde kalmayıp gerek kurumlar gerek bireyler tarafından da kullanılmaktadır. Her ne kadar insanlar mahremiyetlerini ihlal eden birçok duruma teoride karşı çıkıyor gibi gözükse de pratikte bu gözetim uygulamalarının önüne geçmek için harekette bulunamamakta, hatta tersine farkındalıklarını kaybetmektedirler. Kişisel bilgilerinin hemen her alanda depolandığını ve bu bilgilerin dolaşım halinde olduklarını bilseler de ‘gözetim ağının’ içine hapsolmaya devam etmektedirler. Bu da gözetim uygulamalarının ve buna bağlı olarak gözetim araçlarının önüne geçilemeyecek şekilde gelişmesine ve yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bu noktada da bireyler bu teknolojileri içselleştirmektedir.

İçselleştirme konusunda önemli noktalardan bir tanesi de bu araçların topluma hep olumlu, hayatı kolaylaştıran özellikleriyle tanıtılmasıdır. Bu algı yönetimi sayesinde,

70

bireyler azımsanamayacak sayıdaki olumsuz özellikleri görememekte ve kendilerini gözetime teslim etmektedir. Olumlu sayılan özelliklerin en başında bireylerin güvenlik ihtiyacı gelmektedir. İngiltere, Almanya, ABD gibi gözetim toplumları, gözetim uygulamaları için güvenlik problemini ortaya atan ülkelerdendir (Çelik, 2015: 72-73). Örneğin ABD, 11 Eylül saldırısıyla beraber ülkenin güvenlik ihtiyacının altını çizerek gözetimi meşru ve gerekli göstermeye başlamıştır (Lyon, 2013: 43). Türkiye’de de aynı sebeplerden ötürü gözetim uygulamaları normalleştirilmeye başlamıştır. İnsanlar yalnız başına sokakta yürürken hırsızlık, gasp vb. ihtimallere karşı ya da bir kazaya tanıklık etmesi için kendilerinden çok kameralara güvenmektedir.

71