• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. GÖZETİM ÇALIŞMALARINA KAVRAMSAL BAKIŞ

2.2. Tarihsel Süreç İçerisinde Gözetim Kavramı ve Uygulamaları

2.2.3. Post-endüstriyel Toplumlar ve Gözetim

1960’lı yıllarla beraber ileri düzeyde endüstrileşen toplumun yani ‘endüstri toplumu’nun karakteristik özelliklerinin değişimlere uğradığı fark edilmiştir (Bozkurt, 2015: 15). Bu değişimler doğrultusunda düşünürler, yeni gelişmekte olan toplum için, pek çok isim kullanmışlardır. Her ne kadar bu farklı adlandırmalar aynı kavramı (aynı toplum yapısını) ifade etse de, detaylardan kaynaklı farklılıklar bulunmaktadır. Çünkü aslında yeni

49

toplum yapısı için ortaya atılan “modernlik sonrası çağ”, “bilgi toplumu”, “post-endüstriyel toplum”, “enformasyon toplumu”, “network toplumu” ve 2000’lerden sonra dönemi tanımlamak için ortaya atılan “sanal toplum”, “yeni ekonomi” gibi kavramlar, endüstri toplumu kavramının artık dönemi açıklamaya yetmemesinden kaynaklanmaktadır (Bozkurt, 2015: 15).

Bazı araştırmacılar, dönemin farklı bir adlandırmaya gereksinim duymadığını düşünmektedirler; çünkü bu araştırmacılar yeni toplum yapısının aslında ‘yeni bir toplum’ olmadığını, endüstri toplumunun gelişen özellikleri doğrultusunda ortaya çıkan bir toplum olduğunu düşünmektedirler. Ancak 1960’larla 2000’ler toplumunu ya da 2000’lerle günümüz toplumunu aynı kefeye koymak pek mümkün görünmemektedir. Küçük farklar nedeniyle aynı yapı ifade edildiği için, bu araştırmada enformasyon toplumu, post endüstriyel toplum gibi kavramlar tek bir toplum yapısını ifade edecektir: ‘modernite sonrası toplum’.

Toplumlarda bazı karakteristiklerin ortaya çıkmasıyla beraber ‘post-endüstriyel toplum’ kavramı daha belirgin hale gelmiştir. Bu özelliklerin ilki üretimden çok hizmete yönelimin artmasıdır. Endüstri sonrası toplumlarda eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi alanlar önem kazanmış; buna ek olarak enformasyon toplumunun oluşumuna olanak veren ve süreci hızlandıran bilgisayar teknolojileri önemli hale gelmiştir. Bu süreç göstermektedir ki, her ne kadar üretimden hizmete bir geçiş de söz konusu olsa, toplumsal dinamiklerin değişimi asıl enformasyon teknolojilerinin gelişimiyle ivme kazanmıştır. Bu dönemde yaşanan değişimlerden bir diğeri ise sınıflardır (Bell, 1989 aktaran Bozkurt, 2015). Bu dönemde yeni sınıflar yükselmeye başlamış, beyaz yakalıların sayısı artmış, bunun yanında bilim insanları, teknisyenler, mühendisler gibi teknik personel sınıfında da artış yaşanmıştır.

Post modern topluma geçişle birlikte bilgi toplumunun önkoşulu teknolojinin gelişimi, bürokrasi ve modernite olarak ortaya çıkmaktadır (Çelik, 2015: 67). D. Bell’e göre post endüstriyel toplum bilgi etrafında örgütlenmektedir (Bell, 1989 aktaran Bozkurt, 2015). Bilgi, günümüz enformasyon toplumlarında artık stratejik bir güçtür ve ona sahip olan gücü elinde bulundurmaktadır. Kısaca özetlenecek olursa, post endüstriyel toplum dönemiyle beraber bilgi merkezî bir öneme sahip olmuştur. Güç sahipleri güçlerini devamlı

50

kılmak ve daha fazla güç elde etmek için bilgi/veri toplamaya başlamışlardır. Özellikle internet ve enformasyon teknolojileri alanında gelişmelerin hızlanması, bu dönemde gözetimin de bilgiye dayalı hale gelmesine neden olmuştur.

Enformasyon teknolojileri post endüstriyel toplumun doğuşu ve devamlılığı açısından büyük öneme sahiptir. Öncelikle bu teknolojiler yeni iş imkânları oluşturmuş ve sektörel bazda değişmeler meydana getirmiştir. İş imkânı yaratmış olmasına rağmen bu teknolojiler özellikle de bilgi teknolojileri pek çok alanda da insanların yerini almıştır. Tüm bunlarla beraber bu teknolojiler, bilgiyi/veriyi “eğlenceli hale getirerek” toplamayı sağlamış ve toplumlar üzerinde bir tür zihin kontrolüne olanak vermiştir. Özellikle internetin akıl almaz bir hızla gösterdiği gelişim, bilginin serbest dolaşıma girmesini ve her yere ulaşmasını sağlamış, dünyada herkes birbirine ve her bilgiye ulaşmaya başlamıştır.

Enformasyon teknolojilerinin bu denli gelişmesiyle birlikte, aralarında Habermas’ın da bulunduğu birçok ünlü düşünür, bilginin artık sadece belirli bir grubun tekelinde ve himayesinde bulunmadığını ve dolaşıma girerek kitlelere yayıldığını belirtmektedir (Bozkurt, 2015: 21). Tüm bu gelişmeler her ne kadar internetin ve diğer enformasyon teknolojilerinin özgürlüğü arttıran ve bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran icatlar olduğunu gösterse de, bu teknolojilerin güç sahipleri tarafından kullanılmasıyla veya bireylerin bilinçsizce kullanmalarıyla ortaya çıkan problemler faydalarını geçebilmektedir. Örneğin, internet ve enformasyon teknolojileri, bilginin serbest dolaşımını sağlamakta ve kolayca yayılabilmektedir; ancak yayılan her bilgiyi kontrol etmek mümkün olmadığından bu teknolojiler çok büyük bir enformasyon kirliliğine sebep olabilmektedir.

Post endüstriyel toplumlarda internet ve iletişim teknolojilerinde yaşanan köklü değişimler, gözetim uygulamalarının da gelişiminde de büyük rol oynamıştır9. Özellikle

günümüz toplumu düşünüldüğünde bu teknolojiler hayatlarımıza iyice nüfuz etmiş ve “vazgeçilmezlerimiz” olmaya başlamıştır. İletişim teknolojileri üzerinden gerçekleştirilen gözetim uygulamaları ile de, denetimin eski toplum yapılarındaki gibi işkence ile zorla yapılması durumu son bulmuş, bizzat gözetlenenin katılımıyla gözetim uygulanmaya başlamıştır. Günümüzde artık herkes veri/bilgi oluşturmakta ve bunları serbest dolaşıma sokmaktadır. 1950’li yıllardan günümüze kadar olan süreçte devletler yurttaşların kişisel

9

51

bilgilerini elektronik ortamlara taşımışlardır (Çelik, 2015: 68). Özellikle akıllı telefonlar, mobil uygulamalar, sağlık ve eğitim gibi sektörlerdeki elektronik yapılanmalar, mobil bankacılık uygulamaları gibi birçok uygulamayla beraber bireylerin tüm verileri, kim tarafından denetlendiği belirsiz olmakla beraber, elektronik ortamlarda tutulmaya ve bir elektronik veri arşivi oluşturulmaya başlanmıştır. Tüm bu veriler üzerinden, günümüz toplumlarında bireyler tanımlanmakta ve kategorileştirilmektedir (Lyon, 2013). Biyometrik verilerden, mobil oyunlara, alışveriş sitelerinden, banka kartlarına, sokaktaki MOBESE kameralarından kullanılan akılı telefonlara kadar bireylerin her hareketi gözlenmekte; aktardığı veriler doğrultusunda dijital bir “profil” oluşturulmaktadır.

Gözetim uygulamalarına sınırsız olanak sağlayan enformasyon teknolojileri, post- modernliğin de etkisiyle bireyler ve toplumlar üzerinde yeni riskler yaratmaktadır (Demirbilek, 2015:160). Bu riskler de risk toplumunun oluşmasına olanak sağlamaktadır. Risk toplumu;

“Risk topumu, endüstri toplumunun günümüze kadar izlediği yolda yaratılan tehditlerin ağır bastığı bir modernlik evresine işaret etmektedir. Bu kavram, modern toplumun yenilenme dinamiğinin yaratmış olduğu toplumsal, ekolojik ve bireysel risklerin giderek endüstri toplunun güvenlik ve denetim kurumlarının etkisi altından çıktığını belirtmektedir Bir diğer anlatımla modern toplum, risk toplumu haline dönüşmektedir ve artan şekilde risklerin tartışılması, önlenmesi ve yönetilmesi ile ilgilidir.” ( Beck, 1999 Aktaran Demirbilek, 2015: 161).

Enformasyon teknolojilerinin risk toplumu yaratabilme üzerindeki etkisi özetlenecek olursa; günümüz toplumlarında bilginin bu denli yayılabilmesinin, küreselleşebilmesinin en önemli nedenlerinden biri internet ve diğer enformasyon teknolojilerdir. Ancak bu teknolojiler aynı zamanda birçok yanlış bilgiye, var olan bilgilerin çalınmasına, etik dışı davranışlarda bulunma gibi pek çok olumsuzluğa da olanak sağlamaktadır. Buna ek olarak günümüzde her ne kadar bu teknolojiler çok kullanılsa da hukuki zemin tam olarak oturtulamamıştır (Demirbilek, 2015: 173-174). Bu noktada da görülmektedir ki bu teknolojiler ve onların kullanım alanları insan onurunu, özel yaşamın gizliliği hakkını, bireysel özerklik gibi temel değerleri, temel hak ve özgürlükleri tehlikeye atmaktadır (Çelik, 2015: 68).

52

Sonuç olarak, post endüstriyel dönemle birlikte “verilerin kaydedilmesi, saklanması, belli bir işlemden geçirilerek yeni bilgiler üretilmesi, üretilen bilgilerin saklanması ve aktarılması gibi işlemlerin etkin bir biçimde yapılmasını mümkün kılan teknoloji olarak tanımlanan bilgi teknolojilerinde’’ (Demirbilek, 2015: 172) pek çok gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerle birlikte günümüz toplumlarında ne denetim artık zorla yapılmakta ne de gözetim Bentham’ın hapishane modelindeki gibi yapılara gerek duymaktadır. Verilerin elektronik ortamlara aktarılabilmesi, ayıklanabilmesi, kategorileştirilebilmesi, gözetim uygulamalarına bambaşka bir boyut katmıştır. Tüm bunlara ek olarak bu gözetim uygulamaları, iktidar/güç sahipleri tarafından uygulamaya konuyor olsa da, artık bu konudaki baskıcı tutum yok gibidir; çünkü gözetime hizmet eden teknolojiler kişilere eğlence araçları gibi sunulmakta, bireyler kendi hür kararlarıyla veri oluşturmaktadırlar. Ancak bu verilerin kim tarafından, hangi amaçla toplandığı, kullanılıp kullanılmadığı, saklanıp saklanmadığı veya kullanılıyorsa hangi amaçla kullanıldığı bilinmemektedir.

Özetlemek gerekirse, gözetim tarihsel süreç içinde farklı evrelerle gelişmiştir. Bu evreler ‘pastoral nitelikli gözetim’, ‘teknik gözetim ’ve ‘enformatik gözetim’ olmak üzere üç temel başlık altında toplanabilmektedir (Dolgun, 2015: 40). Gözetim tarihsel açıdan bakıldığında belki de insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır. İnsanların merak etme duygusu aslında varoluşundan itibaren onu ‘gözetlemeye’ eğilimli hale getirmiştir. Bunun yanında insanın küçük yaşlardan itibaren öğrenme yeteneğini de ‘rol model alarak’ bir başka deyişle ’bakarak’ geliştirmesi aslında gözetimi insan doğasında olağan kılmıştır. Modern toplum öncesi var olan ‘pastoral nitelikli gözetim’ evresinde Dolgun (2015: 40)’a göre ‘din ve ya hükümdar gibi yönetim erklerine biat eden insanların denetimi söz konusudur’. Gözetimin toplumsal anlamda gelişmesinin temelleri ise yönetim kavramı ile gelişmiştir. Dolgun (2015: 21)’a göre, toplumların gelişmesiyle, kişiler, gruplar ve toplumlar arasında normlar şekillenmeye başlayınca, kurallara uyulmasını ve denetimi sağlayabilmek açısından gözetim bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Yazının ortaya çıkmasıyla beraber kayıt altına alma ile denetim ve gözetimin temelleri atılmıştır. Eski çağlarda gerek yöneticiler, gerekse dönemin dini inancı, şiddet ve baskı, bir denetim ve gözetim aracı olarak kullanılmıştır. Zamanla gerek teknolojinin gelişmesi gerek denetimin nasıl sağlanabileceği hakkında bilgilerin artmasıyla, gözetim daha sistematik bir biçimde yapılmaya başlanmıştır. Günümüz toplumuna yaklaştıkça enformasyon teknolojilerinin

53

gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla, gözetim derinlemesine ve ‘fark ettirmeden’ her alanın denetlenmesiyle gerçekleştirilmeye başlamıştır. Dolayısıyla, ister ilkel ister son teknolojilerle olsun gözetim, tüm toplumlarda bir biçimiyle kullanılmıştır. Bu kullanım daima grup veya kurumların amacına hizmet etmiştir (Dolgun, 2015: 37).

Gözetim kavramının tarihsel sürecine baktığımızda denetlemek isteyen bir güçlü taraftan ve kendine karşı oluşabilecek tehditleri kestirebilmek için gözetleyen bir taraftan bahsetmek mümkündür (Gücüyener, 2011: 6). Zamanla, denetleme ve tehditleri anlamak için ihtiyaç duyulan gözetim olgusu, toplumlarda öylesine kullanılmaya, gelişmeye ve içselleştirilmeye başlamıştır ki, ‘gözetim toplumu’ kavramından bahsetmek olanaklı hale gelmiştir. Gözetimin hep var olması, gözetim tekniklerinin geliştirilebilmesi için bu denli çaba sarf edilmesi, kuşkusuz ki onun güç sahipleriyle bir ilişkisi olduğunun kanıtıdır. Öyle ki, özellikle modern toplumda güç sahipleri, özellikle de güvenlik gerekçesini göstererek toplumun gündelik hayatından, iş yaşamına, sağlık verilerinden, özel ilgi alanlarına, hatta mahrem alanlarına dair her şeyi denetlemek için gözetime başvurmaktadır. Hatta gelişen teknolojiyle bu gözetim kültürüne bireylerin hizmet etmesi sağlanmaktadır.