• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM III. YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ

3.3. Yeni İletişim Teknolojileri ve Gözetim

3.3.3. Gözetimin İki Yönü; Gözetim ve Güven

Gözetimi, tek yanlı iyi ya da kötü olarak değerlendirmek mümkün değildir; kişisel bilgilerin saklanması, işlenmesi, veri tabanlarının kullanılması açılarından bakıldığında, ikilemlerle karşılaşılmaktadır (Lyon, 2004, aktaran, Güven, 2007: 151). Bilgi-güç ilişkisi göz önüne alındığında, kişiler teknolojik gelişmelerin daima ‘daha iyiyi’ sağlamak için olduğuna inanmaktadırlar; bu durum gözetim kültürünün anlamını genişletmektedir. Bu bağlamda, örneğin uyuşturucu kontrolleri, parmak izi ya da avuç içi gibi güvenlik amaçlı uygulamalar, güvenlik amaçlı olarak yerleştirilen gözetleme kameraları benzeri zorlayıcı sebeplerin varlığından söz edilebilir (Staples, 1997, aktaran Güven, 2007: 151). Gözetlemenin her zaman iki yüzü olması, bu tür zorlayıcı sebeplerin de kaynağıdır. Bu ikilikten dolayıdır ki, gözetim araçları hız, güvenlik, korunma vb. yoğun ihtiyaçların karşılanmasının bedeli olarak görülmektedir. Gözetime direniş eksikliğinin nedenleri de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu nedenler bir anlamda gözetime karşı çıkamamanın özrüdür. Lyon’nun belirttiği gibi; bu teknolojilerin getirdiği yenilik ve olanakların, modern toplumlar için yaşam kalitesine olumlu katkılar olarak görülmesi, direniş eksikliğinde önemli etkendir (aktaran Güven, 2007: 151).

110

Takip etme, sınıflandırma, kontrol etme ve sistemli izleme gibi kavramlar, gözetleme içerisinde değerlendirilmektedir. Bauman ve Lyon’a göre günümüzdeki gözetim, ‘akışkan gözetim’dir; bu tanımlama gözetimi bütünsel biçimde değil, yönelim olarak ele almaktadır. Gözetim, akışkan eğilimlerle hayal edilemeyecek boyutlara, örneğin, güvenlik taleplerinden şirketlerin pazarlamalarına kadar her yere yayılmaktadır (Bauman ve Lyon, 2013: 13).

Gelişen teknoloji sayesinde dijital hale gelen verilerin gizli kalabilmesi neredeyse olanaksızken, dijital verilerin sanal ortama girişini sağlayanların ya da buna izin verenlerin kimlikleri ise gizli tutulabilmektedir; dolayısıyla da verileri ifşa etmek çok daha kolaylaşmaktadır. Buna verilebilecek en iyi örneklerden biri; kaynaklarını açıklamadan başta hükümetler olmak üzere birçok organizasyonun gizli belgelerini yayınlayan, İsveç merkezli bir uluslararası örgütlenme olan Wikileaks ve internet sitesinin sızdırdığı; hatta açıktan yayınladığı belgelerdir. Wikileaks, 2010’dan başlayarak, başta ABD Dişişleri, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA, Suudî Arabistan Dişişleri, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkenin hükümet ve devlet kurumları, devlet adamları ya da uluslararası bazda yetkililer olmak üzere pek çok kurum ve kişiye ait çok sayıda belgeyi, e-posta yazışmalarını yayınlamıştır. Wikileaks arşivinde 21 ülkeye ait kayıtlar, gözetim teknolojileri üretip satan farklı ülkelerden şirketler ve çeşitli casus dosyaları bulunmaktadır (Çakır, 2015: 272). 2016 ABD seçimlerinde Hillary Clinton’un kampanya maillerinin yayınlaması ve yine aynı yıl Amerikan Haber Alma Teşkilatı CIA’in İngiliz MI5 ile birlikte yaptığı çalışmalarla akıllı telefon, bilgisayar ve mikrofonlu televizyonların şifrelerini kırarak kullanıcıları dinlediğini ortaya koyan siber casusluk faaliyetlerine ait bilgilerin sızdırması ise, en uç örneklerdir. Bu konu basında ‘Yeni Big Brother, Akıllı Televizyonlar’ başlığı ile haberleştirilmiştir.13

Gözetim sorunlarına çok çarpıcı bir örnek de Snowden olayıdır. Snowden, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’da çalıştığı yıllar boyunca kopyaladığı binlerce bilgi ve veriyi basına sızdırmış, çok sayıda ülkenin yanı sıra kişilerin de uzun yıllarca gözetlendiğinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu skandal, uluslararası boyutta

13

https://www.ntv.com.tr/dunya/cia-belgelerini-wikileakse-kim-sizdirdi,qIHkg7uuSU69Xp1W4EHHVw Erişim Tarihi: 9 Mayıs 2018

111

sıkıntılar yaratmıştır (Çakır, 2015: 277). Burada ilginç olan noktalardan biri, ABD istihbaratının Snowden’ın ifşaatları nedeniyle yasal olmayan izleme yöntemlerinin ortaya çıkmasından değil, bu yöntemlerin öğrenilmesiyle hedeflerindeki kişilerin davranışlarını değiştirmesinden dolayı rahatsız olmasıdır (Yılmaz, 2017: 5)

Ayrıca günümüzde bilgi, bugüne kadar hiç olmadığı biçimde güç haline gelmiştir. Bilgi gücüne dolayısıyla, ulusal, yerel ya da küresel elektronik veri ağlarına sahip olma konusunda, giderek alevlenen bir yarış sürmektedir. Bu durumun atom bombası tehditlerini bile gölgede bıraktığı ileri sürülebilir. Wikileaks benzeri örnekler, böyle bir savaş için bir tür alıştırma gibidir. (Gücüyener, 2011: 64). Görünen o ki, yakın gelecekte arkamızda dijital bir iz bırakmadan çalışmak, seyahat etmek, haberleşmek mümkün olamayacaktır (Yılmaz, 2017: 5). Bu tür örnekler, gözetimin kesinlikle tek yönlü olmadığını da ortaya koymaktadır (Gücüyener, 2011: 74).

Teknik olarak tarafsız olan gözetim teknolojileri, zararlı ya da yararlı olarak tanımlanamaz; ancak uygulama açısından bakıldığında, tarafsız örneklerle pek ender karşılaşılır (Petersen, 2001, aktaran Çakır, 2015: 253). Dijital gözetimin amacı, önlemi alınabilecek tüm potansiyel olayları önceden öngörebilmektir. Dijitalleşen jeo-politik düzende yeni savaş alanı siber dünyadır ki, bu da savaşın artık her yerde olduğu anlamına gelmektedir (Diken, 2017: 69).

İnternetle birlikte dizinler, dedektif yazılımlar ve web kameraları gibi araçlar, kişilere kendi ‘özel dedektif’ olma şansı vermektedir. İnternet teknolojisi, bu alanda sürekli yeni uygulamalar üretmektedir. Dizin taramaları ile geçmiş yıllara doğru gidilerek adres ve telefon numaraları, aile bireyleri ve akrabalar, aynı adreslerdeki kişiler, ölmüş kişi aramaları ya da davalar, soruşturmalar, iflaslar, vergi kayıtları, taşınır kıymetlerin yaklaşık değerleri vb. birçok veriye ulaşılabilmektedir. Ayrıca, özel dedektiflerden beklenen hizmetler için de artık sadece internet yeteceğinden, kişi kendi özel dedektifi olabilecektir (Bennett, 2001, aktaran Güven, 2007: 110).

Küreselleşmenin getirdiği yeni toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlardan dolayı, gözetimi iletişim teknolojileri ve ağırlıklı olarak da internet odaklı değerlendirmek

112

gerekmektedir (Çakır, 2015: 245). İletişim teknolojilerinin gözetimde yarattığı farkların en önemlisi, özellikle diğer teknolojilerle de birleştiğinde, bir anlamda ‘güvende olma’ aracı haline dönüşmesidir. Bu teknolojiyi güvende olma / güvenlik amacıyla kullanan gözetimciler, ister hükümet görevlileri, ister kurum yöneticileri olsun, isterse evde/okulda/sokakta çocuğunu korumak isteyen anne-babalar olsun, bu araçları çok önemli ve yaşamsal bir amaç için kullandıkları düşüncesindedirler. Güvenliğin adeta bir sendrom haline gelmesi ile gözetim toplumuna dönüşme süreçleri birbirine paralel olarak gelişmektedir. (Çakır, 2015: 244). Hiç kuşkusuz ki özgürlük güvenlik olmadan tehlikelere açıktır, ancak özgürlük olmadan güvenlik de baskı rejimine işarettir (Yılmaz, 2017: 5). Çağımızın internet odaklı toplumu tek başına demokrasinin, bireyselliğin ve özgürlüğün daha çok olduğu bir toplum olmadığı gibi, gizliliğin tümüyle yok olduğu bir toplum da değildir. Yakın gelecekte, özgürlük ve gözetim arasındaki çelişki konusunda, bu iki kavramın karşılıklı olarak birbirlerini besleyeceği tartışmalarla yeni sentezler oluşturulacağını düşünmek yanlış olmayacaktır (Bozkurt, 2000).

Laughey’in de dikkat çektiği gibi; kitle iletişim araçları, denetim ve gözetim toplumuna dönüşmenin zeminini hazırlamaktadır. Bilgileri söylem gücüyle sınıflandıran medya, diğer kurumlar gibi söylem, haber ve bilgiyi dağıtır. Laughey’e göre ‘‘güvenlik ile otoriterizm arasındaki sınır çok inceleşir’’ (aktaran Çakır, 2015: 244) Julian Assange’a göre ise, dünya koşar adım ulus ötesi bir distopyaya doğru ilerlemektedir. Özgürlük aracı sandığımız internet, bugüne kadar görülen en tehlikeli totaliterlik aracına dönüşmüş, uygarlığımızı tehdit eder hale gelmiştir (Assange, 2013: 80).

Gözetim teknolojileri çok farklı amaçlarla kullanılabiliyor olsa da; açık, kapalı, kurumsal ya da kurumsal olmayan, hangi tür olursa olsun; bütün gözetim operasyonlarının asıl amacı enformasyonu artırmaktır (Çakır, 2015: 255). Bireyler hakkında bugüne kadar görülmemiş sayı ve türde özel veriye hızlı ve kolay biçimde ulaşılabilmekte, bu veriler gözetim amacıyla biriktirilebilmekte, gün geçtikçe daha da az yer tutar hale gelen mikroçiplerde depolanabilmektedir. Cep telefonu, banka, mağaza ya da kredi kartı, hatta araç kullanmak, sosyal ağlarda dolaşmak, sosyal medya kullanıcısı olmak, okul, işyeri vb. bir kurumsal yapıda bulunmak, gözetlenmek için yeterlidir. Bu konuların ya da aktivitelerin her biri izlenmekte, kaydedilmekte; bu da ‘gözetim toplumu’ olmamıza neden olmaktadır (Çakır, 2015: 260).

113

Gözetim toplumu kavramı kullanılarak, günümüz dünyasındaki bütün yaşam tarzlarının gözetim içinde olduğu belirtilmiş olmaktadır. Buradaki asıl tehlike, ‘gözetim toplumu’ gibi kavramların kabul görüp yerleşmesi yoluyla, aslında anormal olması gereken bir durumun, sanki normalmiş gibi sunuluyor olmasıdır. Bu tip akademik ifadelerin insanları potansiyel olarak yanıltması çok mümkündür, oysa asıl gerçeklik çok daha ayrıntılı ve değişkendir; genellikle de fazlasıyla üstü kapalıdır (Lyon, 2013: 45).

Geleneksel yöntemler ile kıyaslandığında yeni gözetim biçimlerinde görsel, işitsel, yazılı ve sayısal verileri birleştirmek de, bu verileri düzenlemek, saklamak, düzeltmek, çözümlemek, göndermek, almak da çok kolaydır. (Marx, 2002, aktaran Güven, 2007: 82) Veriler gerçek zamanlıdır, ama sadece o anın verileri değil, geçmiş ve gelecek hakkındakiler de toplanabilir. Yeni teknolojilerin kullanılması sayesinde gözetim, daha kapsamlı ve yaygın, aynı zamanda da çok yönlü bir hal almıştır. Bu çok yönlülük sayesinde, gelecekle ilgili öngörüler ve olasılıkları konusunda gözetim yapanlar, kişilerin kendileri hakkında bildiklerinden daha fazla bilgiye sahip olmaktadırlar. Foucault, suçun çoğalmasıyla korkunun da artacağını ve polis devleti sistemine ihtiyaç duyulacağını, dolayısıyla da iktidarların korkuyu pazarlayacaklarını ileri sürmektedir (Tosun, 2015, aktaran Güder, 2016: 74). Yaratılmak istenen korku ya da sindirmeye hizmet eden örneklerin en sık rastlananları, ‟Size daha iyi hizmet verebilmek için konuşmalarımız kayıt altına alınmaktadır’’ anonsları ya da ‟Mağazamızda kamera sistemi bulunmaktadır’’ uyarıları ve benzerleridir (Güder, 2016: 74).

Ayrıca yeni gözetim daha müdahalecidir. Gary Marx’a göre (aktaran Güven, 2007: 82), geleneksel gözetim yöntemleri yeni yöntemlerin kullanılmasıyla ortadan kalkmamış, tam aksine çeşitlenmiştir. Çünkü ona göre mikrobiyoloji, yapay zekâ, elektronik, iletişim, coğrafi bilgiler vb. sistemlerdeki ve mikroçip teknolojisindeki gelişmeler, günümüzün yeni gözetimini tam olarak tanımlamak için yeterli değildir. Günümüzün sosyal yaşamında değerler arasında geçişler olmakta, dolayısıyla net ayrım yapabilmek zorlaşmaktadır. Marx, internetin etkisiyle gözetimin doğasının nitelik itibariyle değiştirdiğini, genişleyip derinleştiğini ve gündelik hale geldiğini savunmaktadır (aktaran Güven, 2007: 98).

114

Günümüz dünyasında gözetim, kimlik kontrolleri, parmak izleri, göz taramaları, veri tabanları, gözetleme kameraları, internet izleme programları, cep telefonu dinlemeleri vb. yöntemlerle, insanların günlük yaşamlarının elektronik izlerini kontrol etmeye olanak sağlamaktadır. Ayrıca biyometrik sistemler de gözetim aracı olarak kullanılmaktadır. Biyometrik sistemler, kullanıcıların fiziksel, psikolojik ve davranışsal özelliklerini tanıyarak kimliklerini saptamak üzere geliştirilmiştir; bilgisayar kontrollü ve otomatik sistemlerdir.14 Bu sistemlerin tercih nedeni kart, şifre, pin kodu vb. kullanılan diğer tanıma yöntemlerine oranla daha kesin ve güvenilir oluşudur. Bu sistemler kanalıyla, toplanan kişisel kayıtlar kodlanarak depolanmakta ve istenildiğinde bu kayıtlar ile kişisel bilgiler karşılaştırılabilmektedir. Biyometrik sistemler, yüz özellikleri ve parmak izi / avuç içi incelemeleri, ses / konuşma analizleri, göz içi tabakalarının tanımlanması gibi teknolojilerden oluşmaktadır (Dolgun, 2005, aktaran Güven 2007: 99).