• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: İSLAM TARİHİNE AİT BÖLÜMÜN TAHLİL ve DEĞERLENDİRMESİ

2.4. AVRUPA İSLAM KÜLTÜRÜYLE KARŞILAŞIYOR

2.4.2. Görsel Malzemeler

(Q1) Müslüman doktorlar “Arap doktorlar” başlığıyla verilmiş ve bu başlığın yanında Müslüman doktorların Norman Kralı Sicilyalı Wilhelm’i tedavi edişleri resim olarak

çizilmiştir. Norman Kralı Sicilyalı Wilhelm’in ölüm döşeğindeki hali 1196 yılında çizilmiştir. Resim beş bölümden oluşmaktadır. Resmin sol tarafında bir doktorun idrara baktığı çizilmiş. Resmin orta kısmında bir astrologun Horoskopa baktığı çizilmiş. Resmin sağ tarafında ise Kralın cenaze töreni çizilmiştir (Resim için bk. Ek: II).

Değerlendirme

Müslüman Arapların bilim, teknik ve kültür alanlarındaki gelişmeleri resmedilmiştir. Avrupalıların bu gelişmelerden nasıl istifade ettikleri resim diliyle anlatılarak, onların üzerinde meydana getirdiği tesirlere yer verilmektedir.

(Q2) Granada’da (Gırnata) Elhamra’daki Aslan Mahkemesi (Resim için bk. Ek: II).

İslam mimarisinin İspanya’daki en önemli yapıtlarından biri olan Elhamra anlatılmaktadır.

1250-1492 yılları arasında Müslümanların başkenti ve son Müslüman İmparatorunun oturduğu yerin bugünkü görünümü olduğu belirtilmektedir. Elhamra’nın hala en güzel yapıt olma özelliğine sahip olduğu, zengin işlemeli binaları ve odalarıyla tanındığı ifade edilmektedir. İslam’da Allah’ı, Muhammed’i resmetmenin yasak olduğuna vurgu yapılarak, Müslüman sanatçıların resim ve çizim maharetlerini süs eşyalarının yapımında büyük bir başarıyla ortaya koydukları ifade edilmektedir. Bu süsleme sanatında Arap yazısının da kullanıldığı belirtilmektedir.

Değerlendirme

Granada’da Elhamra’daki Aslan mahkemesi ifadesi İslam tarihi kaynaklarında Aslanlar Avlusu olarak geçmektedir. Aslanlar Avlusu Elhamra’nın iki önemli biriminden birisi olup V. Muhammed (1354-1359,1362-1391) tarafından inşa ettirilmiştir (Özdemir, “Elhamra”, DİA, 1995, XI, 29-31). Başlıktaki ifadeler İslam tarihi kaynaklarında verilen bilgilere uymaktadır.

1250-1492 yılları arasında Müslümanların başkenti ve son Müslüman İmparatorunun oturduğu yerin bugünkü görünümü olduğu ifadeleri başlangıç tarihi hariç İslam tarihi kaynaklarında verilen bilgilere uymaktadır. İslam tarihi kaynaklarında Elhamra’nın

tarihinin IX. Yüzyıla uzandığı belirtilmektedir (Özdemir, “Elhamra”, DİA, 1995, XI, 29-31).

Elhamra’nın hala en güzel yapıt olma özelliğine sahip olduğu, zengin işlemeli binaları ve odalarıyla tanındığı ifadelerine İslam tarihi kaynaklarında da yer verilmektedir. Kale olarak yapılan Elhamra (IX. yüzyıl) yapıldığından beri aynı ismi taşımaktadır. Ancak değişik tarihlerde tamirler ve genişletmeler yapılmıştır. Binaların duvar ve kemerlerine işlemeler yaptırılmış ve yaptıran emirlerin isimleri yazdırılmıştır. 1870 yılından itibaren Elhamra devlet tarafından korunmak üzere hukuki statüye kavuşturulmuş olup, arada kesintiler olsa da dünyanın sayılı eserlerinden biri olarak bugün devlet tarafından korunmaya devam etmektedir (Özdemir, “Elhamra”, DİA, 1995, XI, 29-31).

İslam’da Allah’ı, Muhammed’i resmetmenin yasak olduğuna vurgu yapılarak, Müslüman sanatçıların resim ve çizim maharetlerini süs eşyalarının yapımında büyük bir başarıyla ortaya koydukları ve bu süsleme sanatında Arap yazısının da kullanıldığı ifadeleri İslam tarihi kaynaklarında verilen bilgilerle uyum sağlamaktadır (Özdemir, “Elhamra”, DİA, 1995, XI, 29-31; Tâlib YAZICI, “Arap” DİA, 1991, III: 314).

Sonuç olarak IX. yüz yıldan XV. yüz yılın sonuna kadar Müslümanlar İspanya’da birçok sanat ve mimari eser yapmışlardır. Bunların en önemlilerinden birisi Elhamra’dır. IX. Yüz yılda inşa edilen kale yüz yıllar içerisinde genişletme ve tamir etme faaliyetlerine uğramıştır. Elhamra En güzel el sanatları süslemeleriyle bugünde ihtişamını korumaya devam etmektedir (Özdemir, “Elhamra”, DİA, 1995, XI, 29-31).

(Q3) İspanya’daki Hıristiyanlar Arasındaki Arap Kültürü.

IX. yüzyılda Cordoba’da bir Hıristiyan’ın söyledikleri anlatılmaktadır.

Hıristiyan kişi birçok din kardeşinin Arap şiirleri ve masalları okuduğunu bildirmektedir. Tanrı bilimcilerinin ve filozoflarının Arap yazıtlarını çalıştıklarını söylemektedir. Bunu onları alt etmek için değil, Arapçada kendilerini nasıl daha doğru ve daha ustalıkla ifade edebileceklerini öğrenmek için yaptıklarını ifade etmektedir. Bugün kutsal kitap hakkındaki Latince yorumları ruhani olan kişi dışında hangi Hıristiyan okuyor? diye bir soru sormaktadır. Tüm genç Hıristiyanların, gereken

yeteneğe sahip olmalarına rağmen, sadece Arap dilini ve edebiyatını bildiklerini söylemektedir. Arap kitaplarını okuduklarını ve hevesle çalıştıklarını, kütüphanelerine birçok Arap kitaplarını koyduklarını ve bu edebiyat dikkate değer dediklerini ifade etmektedir. Buna karşılık olarak Hıristiyan kitaplarından bahsedilse, bu kitapların okunmaya değer olmadığını iddia edeceklerini dile getirmektedir. Hıristiyanların dillerini bile unuttuklarını söylemektedir. Binlercesi arasından bir tanesinin doğru düzgün Latince mektup yazamadığından bahsetmektedir” (Sauer, Geschichte und Geschehen, 2009,70).

Değerlendirme

IX. yüzyıl Müslümanların İspanya’da devletlerini kurdukları ve yerli halka kendilerini kabul ettirdikleri döneme rastlamaktadır. Bu yazıda İspanya ve Sicilya’da Hıristiyanların egemen İslam kültürü etkisinde kalmasından şikâyet edilerek, Hıristiyanlara kendi değerlerine sahip çıkmaları gerektiği hatırlatılıyor.

İspanya’nın Müslümanlar tarafından fethedilmesinin ardından doğudan gelen göçler ve yerli kadınlarla yapılan evlilikler Arapça konuşanların sayısını hızla artırmıştır. Resmi dilin Arapça olması ve okullarda Arapça eğitim yapılması sebebiyle Arapça tüm Müslümanların, hatta gayri Müslimlerin ortak dili haline gelmiştir. Arapçanın hızlı bir

şekilde öğrenilmesi gayri Müslimlerin ana dili olan Latinceyi ikinci plana itmiştir. Bu sebeple Hıristiyan gençlerin anadilleri olan Latince ile mektup yazamayacak kadar anadillerinden uzaklaştıklarından, ilmi ve edebi eserleri okuyup anlayacak kadar Arapçayı öğrendiklerinden yakınılmaktadır. Parçada verilen bilgilerin İslam tarihi kaynaklarında geçen bilgilerle örtüştüğü görülmektedir (Özdemir, “Endülüs”, DİA, 1995, XI, 219-220).

Sonuç olarak İspanya’daki Hıristiyanların Müslümanların değerlerine, kültürlerine, bilimlerine ve bilge şahsiyetlerine kendi arzularıyla meyletmelerinden açıkça şikâyet edilmekte ve Hıristiyan gençliğin kendi eser ve miraslarına sahip çıkma çağrısı yapılıyor.

-1377’de bir Müslüman’ın anlattıkları aktarılmaktadır.

Yenilen bir kişi her zaman yenenin görünüşü, giyinişi, diğer yaşam formları ve alışkanlıklarını taklit edeceğini belirtmektedir. Şu yüzdendir ki, yenilen kişi yeneni mükemmel kabul edeceğini ifade etmektedir. Yenilenin o kişiyi ya ondan korktuğu için mükemmel görmektedir, ya da yanlış bir şekilde düşmanın zaferinin güçlü İmparator tarafından değil de, o kişinin mükemmel yaşayış tarzı ve alışkanlıklarından olduğunu sanar demektedir. Bu yüzden yenilen kişinin ihtiyaçlarında, giyim stilinde, binek hayvanlarında ve yaşam tarzında yeneni taklit ettiğini ifade etmektedir. Bunun o kadar ileri gittiğini, komşu grup tarafından hükmedilen bir topluluğun savaşta yenilmemelerine rağmen, büyük bir bölümünde özenmelerin ve taklitlerin görüldüğünü anlatmaktadır. Bunun, günümüzde (1377) Endülüs’te (Endülüs, İspanya’nın Arapça ismi) söz konusu olduğunu belirtmektedir. Orada Müslümanların Hıristiyan halkın kıyafetlerini, dış görünüşlerini, birçok alışkanlıklarını ve yaşayış şekillerini benimsediklerini, hatta evlerinin duvarlarını resimlerle süslediklerini anlatmaktadır. Zeki ve dikkatli bir izleyicinin daha da güçlenen Hıristiyan hâkimiyetinin işaretlerini görebileceğine işaret etmektedir (Sauer, Geschichte Und Geschehen, 2009: 70).

Değerlendirme

Burada bir Müslüman’ın ağzından aktarılan yazıda yukarıdaki parçanın tersine Avrupalıların hâkimiyeti ele geçirmeleriyle birlikte Müslümanların onları taklide başladıklarının altı çizilmektedir.

Yenilen bir kişi her zaman yenenin görünüşü, giyinişi, diğer yaşam formları ve alışkanlıklarını taklit edeceği, yenilen kişi yeneni mükemmel kabul edeceği, yenilenin o kişiyi ya ondan korktuğu için mükemmel görmektedir, ya da yanlış bir şekilde düşmanın zaferinin güçlü İmparator tarafından değil de, o kişinin mükemmel yaşayış tarzı ve alışkanlıklarından olduğunu sanar ifadeleri Müslüman tanığın şahsi görüşlerini ve izlenimlerini yansıtmaktadır. Ancak XII. ve özellikle XIII. yüzyıllarda Endülüs’ün büyük bölümünün Hıristiyanların eline geçmesiyle bu topraklardaki Müslümanlardan bir kısmı Hıristiyanların idaresi altına girmişlerdir (Özdemir, “İspanya”, DİA, 2001, XXIII, 170-171). Müslümanlar için bu hayat tarzı korkudan ya da istemeden böyle bir taklit veya özentiye de sebep olmuş olabilir.

Yenilen kişinin ihtiyaçlarında, giyim stilinde, binek hayvanlarında ve yaşam tarzında yeneni taklit ettiği, bunun o kadar ileri gittiğini, komşu grup tarafından hükmedilen bir topluluğun savaşta yenilmemelerine rağmen, büyük bir bölümünde özenmelerin ve taklitlerin görüldüğü ifadeleri Müslüman tanığın şahsi izlenimleridir. Fakat burada sosyal dengeleri ve ihtiyaçları da göz ardı etmemek gerekir. Çünkü böyle durumlarda evliliklerin ve ihtiyaçların da tetikleyici oldukları görülmektedir (Özdemir, “Endülüs”,

DİA, 1995, XI, 216-219).

Bu iki parçayla birlikte yenilenlerin galip gelenleri taklit ettikleri veya edeceklerine çift yönlü bir bakış yapılmaktadır.

Bunun, günümüzde (1377) Endülüs’te (Endülüs, İspanya’nın Arapça ismi) söz konusu olduğu, Müslümanların Hıristiyan halkın kıyafetlerini, dış görünüşlerini, birçok alışkanlıklarını ve yaşayış şekillerini benimsediklerini, hatta evlerinin duvarlarını resimlerle süsledikleri ifadeleri İslam tarihi kaynaklarında verilen bilgilerle kısmen uygun düşmektedir. Müslümanların İspanya’yı fethedip, idareyi ele almalarıyla birlikte;

İspanya’da ve dolayısıyla Avrupa’da İslam sanatının, kültürünün, tarımının ve edebiyatının etkili olduğu İslam tarihi kaynaklarında belirtilmektedir (Özdemir, “Endülüs”, DİA, 1995, XI, 219-224). Müslümanların yönetimde iç çekişmeler dolayısıyla zayıflamaları, haçlı bloğunun güçlenmesine ve haçlıların idareyi ele geçirmelerine sebep olmuştur (Özdemir, “Endülüs”, DİA, 1995, XI, 214-216). Halkların güç ve idareden etkilendiğini varsayarak, bu dönemde azda olsa Müslümanların Hıristiyan halktan etkilendiğinin doğru olabileceğini söyleyebiliriz.

Zeki ve dikkatli bir izleyicinin daha da güçlenen Hıristiyan hâkimiyetinin işaretlerini görebileceği ifadesi İslam kaynaklarına göre doğrudur. Endülüs Emevî Devletinin yıkılması (1031) Müslümanların parçalanmasına ve iç çekişmelerin artması haçlıların işine yaramıştır. Haçlılar toprak ve nüfuz kazanmışlardır (Özdemir, “Endülüs”, DİA, 1995, XI, 214-216). Bu da Hıristiyan hâkimiyetinin arttığını göstermektedir.

2.4.4. Değerlendirme Soruları

S 1- İspanya ve Sicilya’nın İslam bilim ve sanatlarında Avrupa için bir vitrin olmasını ve karşılaşma devletleri olmasını açıkla (VT,Q2,Q3).

Bu sorunun “Avrupa için vitrin (VT)”, “Granada’da Alhamra’daki Aslan Mahkemesi (Q2)”, “İspanya’daki Hıristiyanlar Arasında Arap Kültürü (Q3)” konularından cevaplandırılması istenmektedir.

S 2- Q 3 ve Q 4 siyasetin kültür üzerine etkisi hakkında ne diyor? 9. yüzyıl ve 1377 kültürü arasındaki değişikliğin nasıl meydana geldiğini açıkla (VT).

Bu sorunun birinci bölümü “İspanya’daki Hıristiyanlar Arasında Arap Kültürü (Q3)“, “İspanya’daki Müslümanlar arasındaki Hıristiyan kültürü (Q4)“ konularından

cevaplanması istenmektedir. Sorunun ikinci bölümü ise “Avrupa için vitrin (VT)“ konusundan cevaplanması istenmektedir.

Sorular öğrencilerin konuları daha iyi kavramalarına yardımcı olacak özelliklerde hazırlanmışlar. Öğrencilere bilgi, beceri, etkileşim ve kavrama gücü verecek niteliktedirler.

2.5. HAÇLI SEFERLERİ–BÜYÜK BİR BAŞARISIZLIĞIN SİYASİ