• Sonuç bulunamadı

6. ALAN ARAŞTIRMAS

6.2. Nihat Gökyiğit

Nihat Gökyiğit, Artvin’de doğuyor ve 15 yaşına kadar da burada yaşıyor. Çocukluğunun geçtiği çevreyi Karadeniz’e 85 km sahilden içeride, Batum’un sayfiye yeri olarak nitelendiriyor. Batum’u botanik bahçeleriyle, eğitimiyle, insanlarıyla Karadeniz’in en meşhur yeri olarak tanımlıyor. Artvin-Batum arası ulaşım Çoruh nehrinden sağlanıyor. Nihat Bey’in en çok hatıralarında kalan Batum’un meyva ve sebze üretim yeri olduğu. Yaşadığı bu yerde Ermeniler’le beraber yaşıyorlar. Dört adet kilise var. Evlerin hepsi bahçeli ve çocukların kelebek kovaladığı günleri anımsıyor. Çocukluk döneminde en çok aklında kalan bu eve 2-3 yaşlarında taşınıyor.

Nihat bey evi şu şekilde tanımlıyor: “…Evimiz eğimli arazide konumlanmıştı. Önden

baktığınızda 3 kat gözüküyordu. Bir de çatı arası vardı. Tavanda üzümler asılır, yerde sepetler içerisinde meyveler bulunurdu. Hatta yazın bu tavan arasında ipek böcekçiliği de yapılırdı. Evin en alt katında ambarı vardı. Özel bir ağaçla kaplanmış olan ambarın içi yazın oldukça serin tutulurdu. Bu ambara fare ve böceklerin girişini de engellemek için ahşaptan yapılmış oyuntular vardı. Evin dışında yalak gibi bir düzen vardı, hatta bu yalağın eteği de vardı. Bayanlar bu yalağa sıralı oturup ceviz kırarlar, hatta gün sonunda kırdıkları ceviz üzerinden para kazanırlardı…Eve hem üst kottan hem de alt kottan giriş yapılabiliyor. Evin zemin katında büyükçe bir salon var. Bu salon etrafında odalar var. Odalardan biri de mutfak olarak kullanılıyor. Üst katta ise yatak odaları var…

Nihat bey’in, dört kardeşi var (Şekil 6.3). En küçük kardeşiyle arasında onüç yaş fark var. Evdeki odasını diğer üç kardeşiyle beraber paylaşıyor fakat bu evde kaldıklarında kardeşi henüz bebek. Nihat Bey salon tabiri için “Zal” kelimesini kullanıyor. Üst katta yatak odalarının bulunduğu katta sofa diye tanımlanabilecek bütün odaların baktığı bir mekân var. 1925’ten daha önce yapılmış Ermenilerden kalma olan bu evde anne ve babasının yatak odasındaki giysi dolabından hariç dar bir dolabın varlığını hatırlıyor. Bu dolap aslında yıkanma dolabı, tek kişinin girebileceği büyüklükte olduğunu ve çabucak yıkanmayı sağlayacak bir düzenin olduğunu anımsıyor. Evdeki diğer önemli detay ise üst kattaki diğer üç yatak odasının birleştiği yerde çapı bir metreden fazla olan bir kolon var (Şekil 6.4)”.

Şekil 6.3: Nihat Gökyiğit ve kardeşleri

Odalarda ısınma olarak soba yok, fakat Nihat bey’in “peçko” olarak tabir ettiği bu tür ısıtma sistemini hatırlıyor. Bu kolona zal tarafından odun atılıyor ve bu kolon her 3 odanın kesişim yerinde olduğu için diğer odaları besliyor (Şekil 6.5).

Şekil 6.5: Nihat Gökyiğit çocukluk evi “peçko”

Mutfakta ise buna benzer “peç” adı verilen bir ısıtma sistemi var. Büyükçe bir soba ve fırın yan yana duruyor, sobanın yanında sürekli suyu ısıtan depo görevi üstlenen bir bölümü var. Bulaşık yıkarken bu sudan faydalanılıyor.

Evin diğer bir özelliği de yağmur sularının en alt ahır bölümünde depoda toplandığı, Artvin’in suyu bol, fakat çamaşır yıkarken bu depodaki suyun kullanıldığını anımsıyor.

Çocukluğunda en çok hatırladığı oyunlar arasında fasulye sırığından atçılık oynadıkları geliyor. Oyuncağın olmadığı bir dönemde kendi kendilerine yarattıkları oyunlarla evin içinde değil de daha çok dışında arkadaşlarıyla ve kardeşleriyle oyun oynadığını hatırlıyor.

Ev, Artvin’in heybetli dağ manzarasına bakıyor. “…Artvin zaten 600 m irtifada,

şehir de 450 m’den 900 m’ye kadar uzanıyor. Sanırım bizim evde oldukça tepedeydi…”

Nihat Bey’e evin her türlü kullanımı açık fakat pastalar ve baklavaların olduğu dolabın açılmaması gerekiyor. Ambar katında bulunan fırın ve civarı ise yine yasaklanan yerler arasında. Annesinin 15 günde bir büyük tekneler içerisinde mutfakta yoğurarak yaptığı bozulmayan ekmeği hatırlıyor.

Evin tüm detaylarını ahşap olarak hatırlıyor. Hatta zal kısmının tavanında ince bir ahşap işlemenin olduğunu anımsıyor (Şekil 6.6).

Şekil 6.6: Nihat Gökyiğit çocukluk evi tavanlar

Nihat Bey bu çocukluk evinden İstanbul’a okumak için geliyor. Babası dönemin iyi ve başarılı esnaflarından, dedesi de İstanbul’da oturuyor. Babası onu Hopa’dan vapura bindiriyor. Uzun vapur yolculuğu sonucunda İstanbul’a Robert Kolej’e yazılmak üzere geliyor.

Nihat Bey seneler sonrasında bu evi gidip görme imkânına sahip oluyor. Evi daha önceden babası bir başkasına satmış. Evi satın alan adam ise, ambara bölmeler yaparak buralara talebeler yerleştirmiş, üst katları da iki ayrı daire olarak düzenleyerek kullanmış. Nihat Bey en büyük arzusunun evi satın alıp eski haline getirebilmek olduğunu söylüyor.

Nihat Bey şimdi iki katlı bir villada yaşıyor. Eşi vefat etmiş, kızları evli ve bu evde onunla kalan sadece bir yardımcısı var. 1996’dan beri Tefken Villalarında oturuyorlar. Eşiyle uzun bir süre Nişantaşı semtinde yaşadıktan sonra bahçeli ev özlemi onları Ulus’ta şu an Nihat Bey’in yaşadığı eve yönlendiriyor. Nihat Bey eşiyle bu evde çok renkli hatıralarını anımsıyor fakat eşinin vefat etmeden önceki son yıllarda nefes verme güçlüğü sıkıntısı hatta evdeki bu bahçenin de eşi için ona yetersiz gelmesi onu Tema Vakfı olarak da İstanbul’a botanik bahçe kazandırmaya yöneltiyor.

Ev, eşiyle paylaştığı anlılarıyla dolu, ev onun için huzur dolu bir yer fakat eşini kaybettikten sonra eve olan bağımlılığı biraz daha azalıyor. “…Eve gelince aklıma

gelen istediğim her şeyle uğraşabilme özgürlüğümün olması bu beni rahatlatıyor ve mutlu ediyor…”

Şekil 6.8: Nihat Gökyiğit çocukluk evi arka cephe

Şekil 6.10: Nihat Gökyiğit çocukluk evi üst kata çıkış merdivenleri