• Sonuç bulunamadı

6. ALAN ARAŞTIRMAS

6.13. Suna Ezer

Suna Ezer, 1949 İskenderun doğumlu. Çocukluk evi olarak İskenderun’un en geniş ve büyük mahallerinden birinde olan anneannesinin evini hatırlıyor. Annesinin diğer kardeşine çok yakın hamile kalışı sebebiyle Suna hanım’ı anneannenin yanına veriyorlar ve bu evde iki buçuk-üç seneye yakın kaldığını anımsıyor.

Çocukluğunun geçtiği bu mahallede birbirine benzer evlerin olduğunu hatırlıyor.

“…Caddeden sokağa girişteki evler iki katlı, alt katların işlevleri farklıydı. Fiziksel olarak birbirine benzer evler vardı. Sokağın arka tarafındaki evler ise tek katlı ve bahçeli evlerdi…”

“ …İki katlı bir bina hatırlıyorum. Alt katında bir bakkal dükkânı ve tatlıcı var, Yaşadığımız ev ise ikinci katta bulunuyor. Karanlık bir merdivenden üst kata çıktığımızı hatırlıyorum. Bu merdivenin sağ tarafında odunluk var. Ve buradan ne zaman çıksam çok korkuyorum…”

Bu evi anneanne, dede ve iki teyzeyle beraber paylaşıyor. Karanlık merdivenden çıktıktan sonra evi çok aydınlık olarak hatırlıyor. Evin dört odası ve bir salonu

olduğunu, salonun ise girişin karşısında hol şeklinde olduğunu hatırlıyor. Evin malzemesinin tuğla olduğunu hatırlıyor. “…Dış kapıdan, merdivenlerden çıktıktan

sonra, girince hol, salon dediğimiz yer tam karşıda büyük ve uzun balkon var. Bu balkonun çok güzel bombeli ferforje demirleri olduğunu hatırlıyorum. Sağda banyo ve mutfağın olduğu küçük bir koridor var. İkinci sağda da benim ve teyzemin kaldığı büyük bir oda var…(Şekil 6.25) ”

Şekil 6.25: Suna Ezer çocukluk evi eskizi plan

Merdivenden çıkınca hemen solda misafir odası denilen büyük bir odayı hatırlıyor. Bu odanın 25 m2 gibi bir büyüklüğü olduğunu anımsıyor. İkinci solda ise iç içe geçmiş iki odayı hatırlıyor. Bunlardan biri anneannesinin, diğeri de dedesinin odası, bu yaşlanmış çift ayrı odaları tercih ediyorlar. Dedesinin çok balık tuttuğunu, o yüzden de sabah erken kalktığını hatırlıyor.

Koridorun sağında basamakla çıkılan banyoyu hatırlıyor. Banyonun içerisinde odun sobasının olduğunu hatırlıyor. Odunla ısıtılan su kazanını ve kurnayı hatırlıyor. Hatta buna İskenderun’da “cünun” denildiğini anlatıyor Banyoda turuncu ile kahverengi arası karoları hatırlıyor. “…Mutfakta çok güzel tuğla rengi parlak seramikler vardı.

Tezgâh mozaikti, yuvarlak bir ocak ve yarım daire bacayı hatırlıyorum. Mutfakta yiyeceklerin saklanması için tel dolap vardı…”

Mutfakta sadece yemek pişirilirdi. Hol-salon kısmında ise yemek yendiğini, holde masif ayaklı meşe masa olduğunu hatırlıyor. Akşamları da balkonda oturulduğunu anlatıyor.

Suna Hanım’ın evin en çok korktuğu yeri karanlık merdivenleri ve hemen girişte bulunan odunluğu. “…Merdiven altı odunluğundan başıma burada bir olay gelecek

diye çok korktuğumu hatırlıyorum…”

Evin giriş kapısının tamamen ahşaptan yapılmış, normal büyüklükte çift kanatlı bir kapı olduğunu hatırlıyor. Evin merdivenlerden sonra çıkılan giriş kapısını üst tarafı cam alt tarafı ahşap olarak hatırlıyor.

Evin pencereleri dar ve yüksek ve panjurlarının olduğunu hatırlıyor. Tavanda düz ahşap lambrilerin bulunduğunu anlatıyor.

Çocukluk evinin en çok arka tarafta dedenin odasından geçilerek ulaşılan kapalı balkonunu seviyor. Üstü açık, üç tarafı kapalı olan bu balkonda çok zaman geçirdiğini, yalnızca gökyüzünün göründüğü bu küçük alanda oynadıklarını hatırlıyor.

Bu ev Suna Hanım için çok aydınlık bir ev. Tek katlı bahçeli evlere arkadaşlarıyla oynamak için gittiğinde o evleri daha sıradan, karanlık ve az odalı bulduğunu anlatıyor. Anneannesinin arkadaşlarından birinin büyük bir evine misafirliğe gittiğini hatırlıyor. Bir tek o evin ona farklı geldiğini, kare planlı bir ev olduğunu, ortada bir salon ve dört odanın çevresinde olduğunu, arkada avlusu olan bu evi Suna hanıma farklı geldiği için anımsıyor.

Evin kiremit çatısını hatırlıyor. Çocukluk evi geniş bir caddeye bakıyor. Caddenin arka tarafında da dağ manzarası olduğunu hatırlıyor (Şekil 6.26).

Şekil 6.26: Suna Ezer çocukluk evi eskizi önden görünüm

Çok etkin komşuluk ilişkileri olduğunu anlatıyor. Genelde yakın komşular ailenin de yaşadığı hol-salon kısmında veya balkonda, resmi, haberli misafirlerin ise misafir odasında ağırlandığını anlatıyor. Suna Hanım’ın evin misafir odasına girmesi yasak. Odanın hep temiz ve misafire hazır bırakılması gerektiğini hatırlıyor.

Oturdukları evin sobalı olduğunu ve bu sobanın da sadece hol-salon kısmında kışın kurulduğunu, diğer odalarda ısınmak için bir şey bulunmadığını hatırlıyor.

Evin içerisinde özellikle merdivende ve kapı önlerinde kumaştan yapılma peçiç denilen oyunu oynadıklarını hatırlıyor.

Çocukluk evinde renk olarak duvarların açık yeşil yağlı boya olduğunu hatırlıyor. Yıllar sonra Suna Hanım, çocukluk evini dışarıdan görme fırsatı buluyor. Çok uzun yıllar aynı şekilde kaldığını, sonraları ise yıllara yenik düşerek yıkıldığını ve yerine çok katlı bir apartman yapıldığını anlatıyor. Bu çocukluk evinde ikibuçuk sene yaşadıktan sonra Suna Hanım tekrar ailesinin yanına geri dönüyor.

Suna Hanım şu an eşi ve oğluyla beraber Ataşehir’deki apartmanlarında yaşıyorlar. Ataşehir’i daha güvenli bir çevre olduğu için tercih ettiklerini söylüyor. Çocukluk evinden sonra birçok kentte yaşamış olan Suna Hanım, 1983 senesinde eşinin işi

sebebiyle İstanbul’a geldiklerini anlatıyor. Çocukluk evinden şimdiki yaşamlarına el işçiliği olan bir büfeyi ve masayı taşımış. Sehpa üzerinde duran abajur ise çocukluk evlerindeki tavandan asılan bir avizenin dönüştürülmüş bir modeli.

Suna Hanım için çocukluk evi mutlu oldukları yaşamın yansıması: “…Çocukluk

evimi şu an bir masal evi gibi hatırlıyorum. Bu evi pastadan yapılmış bir eve benzetiyordum…”