• Sonuç bulunamadı

2.2.3. Hava Olaylarının ve Depremlerin Yorumlanması

2.2.3.1. Gök Gürlemesi

Gök gürlemesi ile alakalı kehanetler Enuma Anu Enlil Serisi’nin 42-46. tabletlerinde bir araya getirilmiştir405. Bu kehanetlerde öncelikle gök gürlemesinin hangi aylarda gerçekleştiğine dikkat edilmiştir. Devamında da gök gürlemesinin sesi dönem insanının gerek fiziksel gerekse inanç dünyalarının parçası olan sesler ile benzerlik kurularak yorumlanmıştır. Bazı kehanetlerde ise gök gürlemesinin tekrar sayısına ve günün hangi anında gerçekleştiğine de bakılmıştır.

Gök gürlemesinin aylara göre yorumlandığı kehanetler İqqur Īpuš Serisi’nin genel yapısına benzer bir şekilde “Eğer Adad … ayda gürlerse” kalıbı içerisinde yorumlanmıştır. Kehanetlerin bir bölümünde de pus, yağmur, gökkuşağı ve şimşek çakması gibi diğer hava olayları dâhil edilmiştir406. Bu yorumların bazıları astrolojik raporlarda da yer almıştır: “Eğer Adad ābu’da (temmuz/ağustos)407 gürlerse ve hava bulutlu, yağmur yağıyor, şimşek çakıyorsa kaynaktaki su azalacak. Eğer Adad dumūzu/du’ūzu’da (haziran/temmuz) gürlerse topraktan toplanan ürün iyi olacak408.”

Gök gürlemesinin sesi ise genellikle Mezopotamya coğrafyasında yaşayan hayvanların sesleri ile ilişkilendirilmiştir. Gök gürlemesi kimi zaman aslan, kurt, sansar gibi yabani hayvanların seslerine benzetilmiş ve bu benzerliğin kötü durumların işareti olduğu birçok kehanette belirtilmiştir. Bunlardan bazılarının tercümeleri şöyledir: “Eğer Adad bir aslan (kükremesi) gibi gürülderse kral kaçacak. Eğer Adad bir sansar gibi gürülderse kralı oğlu öldürecek. Eğer Adad bir kurt (uluması) gibi gürülderse kralın oğlu öldürülecek.” Öte yandan kimi zamanda at, koyun, boğa, eşek, köpek gibi evcil hayvanların sesiyle de Tanrı Adad’ın sesi özdeşleştirilmiştir. Ancak bu benzeşimleri olumlu veya olumsuz olarak sınıflandırmak mümkün değildir. Nitekim at sesi ile kurulan benzeşim olumlu kabul edilirken koyun sesine olumsuz bir anlam verilmiştir: “Eğer Adad at (kişnemesi) gibi gürlerse ülke gelişecek. Eğer Adad koyun (melemesi)

404 M. Baigent, age., 2009, s. 90-91.; H. Hunger, D. Pingree, age., 1999, s. 18.; E. Gehlken, age., 2012, s.

4, 6.

405 E. Gehlken, age., 2012, s. 4-6. 406 U. S. Koch, age., 2015, s. 173-174. 407 H. H. Duymuş Florioti, agm., 2012, s. 366. 408 H. Hunger, age., 1992, s. 4, 88.

gibi gürlerse Nisaba yavruları yok edecek.” Gök gürlemesi bazen de fare, yılan ve akrep gibi hayvanların sesine benzetilmiştir. Fakat yılan ve akrep ile ilgili olan kısımlar eksiktir. Fare ile ilgili olan kehanetin tercümesi ise şöyledir: “Eğer Adad fare/sıçan gibi gürlerse bir isyan kralı tutsak edecek”. Ayrıca gök gürlemesi ile mitolojik hayvanların ya da ifritlerin olduğu kabul edilen sesler arasında da bağ kurulmuştur: “Eğer Adad bir alû ifriti gibi gürlerse dünyanın kralının ülkesi fethedilecektir.”

Devam eden kehanetlerde de gök gürlemesinin tekrar sayıları yorumlanmıştır. Bu kehanetlerde tanrının gürlemesi ve bağırması olmak üzere iki farklı sesleniş biçiminden bahsedilmiştir. Kehanetlerde gök gürlemesinin sesinin 1 ila 10 defa duyulması hâlinde “Adad’ın gürlediği”, 6-19 defa duyulması hâlinde “Adad’ın bağırdığı” belirtilmiştir. Bununla birlikte hangi ifadenin kullanılmış olduğu (gürleme/bağırma) ya da bu seslenişlerin tekrar sayısının azlığı veya çokluğu kehanetin olumlu veya olumsuz anlam taşımasına etki etmemiştir: “Eğer Adad iki defa gürlerse şehirdeki ticaret zayıflayacak. Eğer Adad dört defa gürlerse Adad ülkeye bolluk getirecek. “Eğer Adad 15 defa bağırırsa ülkedeki hasat üç yıl süresince iyileşecek. Eğer Adad 11 defa bağırırsa sığırlar arasında bir salgın olacak409.”

Bir grup kehanette ise gök gürlemesinin sesinin gün doğumunda, öğle vakti, öğleden sonra ya da gece duyulması yorumlanmıştır. Tablette bu kehanetlerin yer aldığı kısımlarda kırıklar olması sebebiyle söz konusu işaretlerin anlamlarını bilmek mümkün değildir. Yine de kâhinler tarafından hazırlanan raporlarda güneşli bir günde veya bulutlu bir günde duyulan gök gürlemesi arasındaki farka vurgu yapılmıştır. İssar-šumu- ereš’in raporunda bu işaretlerin anlamları şöyle açıklanmıştır: “Eğer Adad bulutsuz bir günde bağırırsa karanlık olacak ve ülkede kıtlık yaşanacak”. Ancak başka bir raporda eylül/ekim aylarında bulutlu bir günde gök gürlemesinin yanında aynı anda gerçekleşen birkaç işaretin de etkisiyle tanrıların iyi niyetini insanlara bahşedeceği geçmektedir. Raporun ilgili kısmının tercümesi şöyledir:” “Eğer Adad tašritu’da (eylül/ekim) bağırırsa (ve) hava bulutlu, yağmur yağıyor, gökkuşağı uzanıyor, şimşek çakıyorsa ülkeye tanrılar merhamet edecek 410.

409 E. Gehlken, age., 2012, s. 16-21. 410 H. Hunger, age., 1992, s. 18.

2.2.3.2. Şimşek

Enuma Anu Enlil Serisi’nin 47. tabletinde şimşek, gökkuşağı ve depremlerle ilgili kehanetler bir araya getirilmiştir. Yalnızca bir kısmı korunmuş olan bu tablette ilk olarak şimşeğin görüldüğü yön yorumlanmıştır ve bu işaretlerin hava durumuyla alakalı öngörüler sunduğu ifade edilmiştir: “Eğer şimşek güneyde çakarsa sel olacak. Eğer şimşek kuzeyde olursa yağmur yağacak. Eğer şimşek doğuda çakarsa hava kapalı olacak. Eğer şimşek batıda çakarsa rüzgâr esecek.”

Ayrıca geceleyin çakan şimşeğin yönünün de bazı memleketler hakkında bilgiler verdiği düşünülmüştür. Buna göre şimşeğin geceleyin kuzeyde görülmesi Guti memleketinde, doğuda görülmesi Elam memleketinde, batıda görülmesi de Amurru memleketinde yaşanacak bir felaketin işareti olmuştur. Aynı sonuç cümlelerine sahip olan bu kehanetlerden birinin tercümesi şöyledir: “Eğer doğuda geceleyin şimşek çakarsa Adad Elam’ı harap edecek411.”

Astrolojik raporlarda ise şimşeğin hangi ayda görüldüğü ve diğer hava olayları da değerlendirilmiştir. Bu hususta Kâhin Balasî tarafından kaleme alınmış olan bir raporda “Eğer şimşek ābu’da (temmuz/ağustos) bulutsuz bir günde çakarsa Adad harap edecek.” ifadeleri yer almıştır. Raporun sonunda ise bunun kavurucu sıcakların yani kuraklığın işareti olduğu da not edilmiştir412.

2.2.3.3. Gökkuşağı

Enuma Anu Enlil Serisi’nin 47. tabletinin gökkuşağı kehanetlerinin geçtiği bölümlerde yer yer kırıklar bulunmaktadır. Tabletin okunan kısımlarından ise kehanetlerde yer-yön ilişkisine, gökkuşağının rengine ve görüldüğü zamana dikkat edildiği anlaşılmaktadır413. Buna göre gökkuşağının kemerinin ufuktan güneşe doğru

uzanması saygın bir kişinin öleceği anlamına gelirken kemerin doğudan batıya doğru uzanması Elam ve Amurru memleketlerinde o ay içerisinde yaşanacak şiddet olaylarının habercisi olmuştur414. Bir başka kehanette ise gökkuşağının kemerinin bir şehrin üzerinde uzanması yorumlanmıştır. Ancak bu kehanetin sonuç cümlesi eksiktir. Fakat

411 E. Gehlken, age., 2012, s. 128-130. 412 H. Hunger, age., 1992, s. 48. 413 E. Gehlken, age., 2012, s. 139-147. 414 E. Gehlken, age., 2012, s. 147.

Uruk şehrinde görev yapan Kâhin Ahheša raporunda bu işaretin şehrin, kralın ve de soyluların güvende olduğuna delalet ettiğini belirtmiştir415.

Enuma Anu Enlil Serisi’ndeki gökkuşağının renginin yorumlandığı kehanetlerden okunabilenlerin bazılarının tercümeleri ise şöyledir: Eğer bir (gözlemci) gökkuşağının (renklerine) bakarsa ve onlar (daha) çok kahverengi renkte görünüyorsa tanrılar ülkeye merhamet edecek. Eğer bir (gözlemci) gök kuşağının (renklerine) bakarsa ve onlar (daha) çok yeşil renkte görünüyorsa Nergal ülkedeki zenginliği bitirip yok edecek, tanrılar ülkeden ayrılacak.” Ayrıca 45. tablette gök gürlemesiyle birlikte ortaya çıkan beyaz renkli bir gökkuşağı Enuma Anu Enlil Serisi’nde şöyle yorumlanmıştır: “Eğer Adad gürler ve beyaz bir gökkuşağı görülürse ülkede sıkıntı baş gösterecek. Gökkuşağının öğle vakti ortaya çıkmasından bahseden bir kehanette ise bu durumun insanların kafasını karıştıracak bir işaret olduğu ifade edilmiştir416.

2.2.3.4. Deprem417

Eski Mezopotamya’da depremlerin insanların tanrılara olan görevlerini yerine getirmemelerinden dolayı tanrıların onlara olan kızgınlıklarının neticesinde tezahür ettiğine inanılmıştır418. Bu sebeple depremler kralların danışmanları konumundaki kâhinler tarafından düzenli olarak takip edilmiştir. Nitekim Kâhin Balasi tarafından bir depremin ardından krala gönderilen mektupta açık bir şekilde depremlerin Tanrı Ea/Enki tarafından gerçekleştirildiği ve dikkat edilmesi gereken kötü bir kehanet işareti olduğu ifade edilmiştir419. Ayrıca başka kâhinlerin de saraya gönderdiği raporlarda bu doğa olayı çoğu zaman düşman saldırısı, akabinde alınan bir mağlubiyet ve nihayetinde işgal sebebiyle ülkenin terk edilmesi gibi olumsuzlukların habercisi olarak tanımlanmıştır420. Tüm bunlarla birlikte depremlerin en çok kralların üzerinde olumsuz

415 H. Hunger, age., 1992, s. 255.

416 E. Gehlken, age., 2012, s. 143-146, 47.

417 Her ne kadar deprem gökyüzüyle ilişkili olmayan yeryüzü ile ilgili bir olay olsa da Eski

Mezopotamyalılar tarafından deprem doğrudan kralı ilgilendiren kötü durumların işaretleri olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle deprem hakkındaki yorumlar Enuma Anu Enlil Serisi içerisinde yer almıştır. Bkz. Simo Parpola, “Mesopotamian Astrology and Astronomy as Domains of the Mesoptamian Wisdom”, Die Rolle der Astronomie in den Kulturen Mesopotamiens (23-27 September 1991), Graz 1993b, s. 53-54.

418 Karen Rhea Nemet-Nejat, Daily Life in Ancient Mesopotamia, Massachusetts 2002, s. 178.; R.

Campbell Thompson, “New Record of an Assyrian Earthquake”, Iraq, Vol. 4, No. 2 1937, s. 187.

419 S. Parpola, age., 1993a, s. 41.; Manuel Berberian, Earthquakes and Coseismic Surface Faulting on the

Iranian Plateau. A Historical, Social and Physical Approach, Series: Developments in Earth Surface Processes Vol. 17, 2014, s. 33.

etkisi olduğuna inanılmıştır. Bu nedenle kâhinler mektuplarında421 depremlerin ardından onların üzerlerindeki kötülüklerden arınabilmeleri için namburbi ritüelini uygulamalarını tavsiye etmişlerdir422.

Depremler ile ilgili en eski kehanet derlemeleri ise Orta Babil (Kassitler) Dönemi’ne ait Nuzi metinleridir. 43 kehanetin bir araya getirilmesiyle oluşan bu metinde dönemin takviminin ilk ayından başlanarak yıl boyunca gerçekleşen depremler yorumlanmıştır. Ayrıca depremlerin gün içerisindeki gerçekleşme zamanına ve sıklığına da dikkat edilmiştir.

Bu kehanetler aynı zamanda Enuma Anu Enlil Serisi’nde ve diğer metinlerde geçen kehanetlerin de öncüsü konumundadır423. Nitekim Enuma Anu Enlil Serisi’nin 47. tabletindeki kehanetler ve onları kılavuz alarak yorum yapan kâhinlerin raporlarına bakıldığında Nuzi metnindekiyle aynı kalıpların ve yakın ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Zira hem bu kehanet derlemelerinde hem de Kâhin Aplaya’nın raporunda, nisannu (mart/nisan) ayında gerçekleşen depremler “ülkede krala karşı bir isyan başlayacağının” işareti olarak tanımlanmıştır. Aplaya raporun devamında ise depremin gece gerçekleşmesini “ülke için endişe verici…” bir durum olarak değerlendirmiştir. Aynı öngörü diğer iki metinde de benzer şekillerde farklı kehanetlerde ifade edilmiştir424. Söz konusu benzerlikler depremlerin gerçekleşme sıklığının yorumlandığı kehanetlerde de görülmektedir. Zira Nuzi metninde geçen “Eğer yer gün boyunca sallanırsa ülke harap olacak” ifadeleri neredeyse aynı şekilde Enuma Anu Enlil Serisi’ne de geçmiştir425.

Öte yandan kâhinler saraya gönderdikleri mektuplarda depremlerin “krala bir uyarı niteliği taşıdığı” vurgusunu sıklıkla yapmışlardır. Nitekim İssar Šumu Ereš, Balasi, Adad Šumu Uṣur gibi kâhinlerin mektuplarında bu felaketin kralın üzerindeki bir uğursuzluktan kaynaklandığı ve ortaya çıkacak kötülükleri engellemek için bir arındırma (namburbi) ritüelinin yapılması gerektiğinden bahsedilmiştir426. Adı geçen kâhinlerden İssar Šumu Ereš’e ait olan mektubun ilgili kısımları ise şöyledir:

421 S. Parpola, age., 1993a, s. 11, 40, 41, 163, 164.

422 H. H. Duymuş Florioti, agm., 2013, s. 31.; S. Parpola, agm., 1993b, s. 53.

423 E. Gehlken, age., 2012, s. 3.; Ernest R. Lacheman, “An Omen Text From Nuzi”, Revue d'Assyriologie

et d'archéologie Orientale, Vol. 34, No. 1, 1937, s. 4-8.

424 H. Hunger, age., 1992, s. 207; E. R. Lacheman, agm., 1937, s. 4,7.; E. Gehlken, age., 2012, s. 150,

156.

425 E. R. Lacheman, agm., 1937, s. 7.; E. Gehlken, age., 2012, s. 156.

“[Efendim] krala: Ben hizmetçiniz İssar Šumu Ereš: [Efendim] krala iyi sağlık (dilerim), Marduk ve Nabu efendim kralı [korusun.] [Efendim] kral bana; “Kötülüğe karşı hangi koruyucu ritüel var?” yazmış, Depreme karşı koruyucu bir ritüel var ve bu (ritüelin) yapılması gerekmektedir427...”

2.2.3.5. Yağmur

Yağmur ile alakalı kehanetler Enuma Anu Enlil Serisi’nin 48. tabletinde yer almıştır428. Kısmen korunmuş olan tablette ilk olarak yağmurun yağışı aylara göre yorumlanmıştır. Ne yazık ki bu kehanetlerin bazılarının sonuç cümleleri eksiktir. Okunabilen kısımlarda ise nisannu (mart/nisan) ayında yağmur yağmasının insanlar için bolluk-bereket getireceği ifade edilmiştir. Bir diğer kehanette de yağmurun ābu (temmuz/ağustos) ayında yağmasının olumsuz bir işaret olduğundan bahsedilmiştir: Eğer ābu’da (yağmur yağarsa) insanlar mahvolacak”. Yağmurun tašritu (eylül/ekim) ayında yağmasının ise hastaları, soyluları, düşmanları ve büyükbaş hayvanları kötü etkileyeceği belirtilmiştir. Simānu (mayıs/haziran) ayında yağmur yağması da kralın öleceği anlamına gelmiştir. Tebētu (aralık/ocak) ve šabātu (ocak/şubat) ayı hakkındaki yorumlar ise şöyledir: “Eğer ṭebētu (yağmur yağarsa), insanlar için bolluk fakat işlerde bir azalma (olacak). Eğer šabatu’da (yağmur yağarsa), insanlar için bolluk, [işlerde] bir azalma /artış (olacak)429.”

Ayrıca yağışın ayın kaçıncı gününde gerçekleştiği de önem taşımıştır. Buna göre yağışın ayın üçüncü, dördüncü ve beşinci günlerinde olması düşman ordusunun dağılacağı anlamını taşırken yedinci gününde ve 11. ila 14. günlerinden birinde olması ise ürünlerin artacağına ve ticaretin gelişeceğine işaret etmiştir. Buna karşılık yağmurun sekizinci, dokuzuncu ve 10. günlerde yağması şiddetli bir kıtlık yaşanacağının habercisi olmuştur430. Kâhin İssar-šumu-ereš’in raporunda ise yağmurun havanın açık olduğu günde aniden başlamasının yaşanılan kıtlığın son bulmasını sağlayacağı ifade edilmiştir: “Eğer yağmur bulutsuz bir günde yağarsa ülkede kıtlık azalacak431.”

Enuma Anu Enlil Serisi’nde yağmur suyunun sıcaklığı ve görünüşü de yorumlanmıştır. Bu kehanetlerde yağmur suyunun soğuk olmasının hastalıklara sebep

427 S. Parpola, age., 1993a, s. 11. 428 U. S. Koch, age., 2015, s. 174. 429 E. Gehlken, age., 2012, s. 168-176. 430 E. Gehlken, age., 2012, s. 181-184. 431 H. Hunger, age., 1992, s. 18.

olacağı, siyahımsı olmasının da hasadı olumsuz etkileyeceği belirtilmiştir. Yağmur suyunun kabarcıklar yapması daha fazla yağmurun yağacağına, çamurlu veya kahverengimsi olması da bolluk ve berekete işaret etmiştir. Yağmurun sürekli yağması ise tanrıların bir cezası olarak kabul edilmiştir. Metinde bu durum şöyle ifade edilmektedir: “Eğer yağmur ardı arkası kesilmeden yağarsa Adad felakete sebep olacak432.

2.2.3.6. Sis

Enuma Anu Enlil Serisi’nin 48. tabletinde yorumlanan bir diğer hava olayı ise sistir. Tabletin bu kısmında yer yer kırıklar bulunduğu için kehanetlerin bir bölümü anlaşılmaz hâldedir. Okunabilen kısımlardan ise sisin yoğunluğunun, görüldüğü yerin ve zamanın yorumlandığı anlaşılmaktadır. Ancak kehanetlerin birçoğunun sonuç cümleleri eksik olduğu için bu işaretlerin tamamının nasıl yorumlandığını bilmek mümkün değildir.

Metnin en iyi korunmuş kısmında ise sisin ortaya çıktığı zamanlar yorumlanmıştır. Bu kehanetlere göre sisin yılın ilk ayında çökmesi nüfus artışına, ikinci ayda çökmesi düşmanların saldırıya geçeceğine, üçüncü ayda çökmesi tanrıların ülkeyi terk edeceğine, dördüncü ayda çökmesi bir tutulma olacağına, beşinci ayda çökmesi ülkenin cezalandırılacağına, altıncı ayda çökmesi de tanrıların geri döneceğine işaret etmiştir. Kalan altı ayla ilgili yorumlar ise şöyledir: “Eğer sis tašritu’da (eylül/ekim) çökerse Enlil insanların taleplerini işitecek. Eğer sis araḫsamnu’da (ekim/kasım)433

çökerse insanların zürriyeti azalacak. Eğer sis kislīmu’da (kasım/aralık) çökerse soğuk olacak (demektir.) Eğer sis ṭebētu’da (aralık/ocak) çökerse bir tutulma (olacak ve) tüm ülkeyi etkileyecek. Eğer sis šabātu’da (ocak/şubat) çökerse bir tutulma (olacak ve) Kassit Kralını etkileyecek. Eğer sis addaru’da (şubat/mart) çökerse ülke yıkılacak434.”

Astrolojik raporlardaki kehanetlerde ise šabātu ayında sis çökmesinin hasadın bol, ülkedeki ticaretin istikrarlı olacağına işaret ettiğine değinilmiştir. Ayrıca sisin etkisini ay boyunca devam ettirmesi de hanedanın hükmettiği alanların genişleyeceği

432 E. Gehlken, age., 2012, s. 185-186. 433 H. H. Duymuş Florioti, agm., 2012, s. 369. 434 E. Gehlken, age., 2012, s. 172-173, 186-190.

şeklinde yorumlanmıştır. Sisin ardından rüzgârın esmesi ise tanrıların iyi niyeti olarak görülmüştür435.

2.2.3.7. Rüzgâr

Enuma Anu Enlil Serisi’nin 49. tableti rüzgârla alakalı kehanetlere ayrılmıştır. Sayıca az olan bu kehanetlerin önemli bir kısmı da eksiktir. Bununla birlikte söz konusu kehanetlerde rüzgârın hangi yönden estiğine ve kuvvetine bakılarak yorum yapılmıştır436. Bu durumu raporlar da desteklemektedir. Nitekim İssar-šumu-ereš, raporunda bir fırtınanın batıdan gelmesinin Elam’ın düşüşüne işaret ettiğini belirtmiş, Balasî ise güneyden esen bir fırtınanın Batı memleketinin (Amurru) düşüşünün işareti olduğunu ifade etmiştir437.

435 H. Hunger, age., 1992, s. 186, 45. 436 U. S. Koch, age., 2015, s. 174. 437 H. Hunger, age., 1992, s. 18, 48.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ESKİ MEZOPOTAMYA’DA GÜNDELİK HAYATA DAİR KEHANETLER 3.1. YERYÜZÜNDEKİ İŞARETLERİN YORUMLANMASI

Sayısız uyaranla kuşatılmış bir dünya içerisinde yaşayan insanoğlunun en temel eğilimlerinden biri yaşadığı çevreye uyum sağlayıp eylemde bulunabilmek için bulunduğu yer ya da etrafında olup bitenleri anlamak ve yorumlamak olmuştur. Çünkü insanlar dünyaya geldikleri hâlleriyle doğaya karşı bütünüyle savunmasız, çaresiz ve yalnızdırlar438. Doğal olarak tarihin erken dönemlerinde yeryüzü insanlar için yaşamın devam ettiği mekân olmanın yanında korkuyla karışık saygı duyulan ve kutsallık atfedilen bir anlama da sahip olmuştur439. Bu sebeple insanların yaşam alanları etrafında gerçekleşen daha önce tecrübe edilmemiş olaylar, hayvanların çeşitli hareketleri ya da bitkilerin bilinmeyen özellikleri insanlar için hem bir gizem hem de bir tehlike içermiştir. Ayrıca bunlardan birinin insanların karşılaştıkları olumsuzluklar esnasında tamamen rastlantısal olarak gerçekleşmesi iki durum arasında bir bağ kurulmasına temel oluştururken artık o hayvanın, bitkinin ya da olayın bir kehanet işareti anlamı taşımasını da mümkün kılmıştır. O hâlde kendiliğinden ortaya çıkan bu durumların tarih öncesi dönemlerden itibaren insanların belleğinde yer etmiş olduğu söylenebilir440.

Üstelik söz konusu durumların gözlemlenmesi özel bir teknik gerektirmediğinden yapılan çıkarımların halk kültürünün bir parçası olması ve nesiller boyunca aktarımı oldukça kolay olmuştur. Buna bağlı olarak da bilginin iç organ falı ya da göksel kehanetler gibi uzmanlık isteyen bir disiplin hâline gelmesi daha uzun sürmüştür. Hakikaten Mezopotamya toplumlarının yakın çevrelerinde olup biten olayların taşıdıkları anlamlar hakkındaki yorumlarını içeren kayıtlar Eski Babil Dönemi’nde ortaya çıkmasına rağmen MÖ 2. binyılın ortalarından itibaren bu tür kehanetleri içeren belgeler neredeyse yok denecek kadar azalmıştır. Ancak Yeni Asur kralları tarafından yürütülen eski eserlerin bir araya getirilmesini amaçlayan çalışmalar neticesinde MÖ 7. yüzyılın ortalarında birçoğu Asur’dan olmak üzere Ninive, Sippar gibi şehirlerden ve Mezopotamya’nın kırsal bölgelerinden toplanan insanların

438 İbrahim Gürses, “Yükleme Teorisi ve Din İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Uludağ Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 2, Bursa 2008, s. 360, 365.; N. Özerkmen, agm., 2002, s. 170.

439 Mustafa İlboğa, Hasan Hüseyin Aygül, “Birlikte Yaşama Kültürü Bağlamında İnsan-Doğa

Diyalektiği”, Akademik Bakış Dergisi, S. 52, 2015, s. 66.

yaşadıkları ortama dair yorumları içeren yaklaşık 10.000 kehanet Asurbanipal Kütüphanesi’nde bir araya getirilmiştir. En kısası 20 bazıları iki 200 satırı aşan 120’den fazla tablete nakşedilen bu kehanetler ismini ilk satırında geçen “šumma alu ina mele šakin” yani “eğer bir şehir bir tepenin üzerine kurulursa” ifadesinden alan Šumma Alu Serisi’ni ortaya çıkarmıştır. Mezopotamya kehanet literatürünün en geniş derlemelerinden olan Šumma Alu Serisi’ne ait tabletlerin bir kısmı maalesef tamamen yok olmuştur. Kimi tabletlerin de sadece çeşitli bölümleri günümüze ulaşabilmiştir. Kısacası kehanetlerin sadece yarıya yakını korunabilmiştir. Ancak Šumma Alu Serisi bu hâliyle dahi Mezopotamya kehanet geleneğini günümüze aktaran muazzam büyüklükte bir eserdir441.

Serinin hacmiyle eş değer biçimde konuları da bir hayli geniş tutulmuştur. Kehanetlerde insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden, doğa olaylarından, arazi ve bahçelerden, nehirlerden, ev ya da şehir hayatında rastlanabilecek günlük hayatla ilgili hemen her türlü durumdan bahsedilmiştir442. Bu sebeple modern araştırmacılar Šumma Alu Serisi’ni Eski Mezopotamya’daki günlük hayatın içinde geçtiği fiziksel çevrenin ve insanların karşılaştıkları olayların tanıtıldığı kapsamlı bir ansiklopediye benzetmişlerdir443.

Bu noktada Šumma Alu Serisi’ni oluşturan tabletlerin kâtipler tarafından bazı kehanet serilerinde olduğu gibi konularına göre alt bölümlere ayrılarak derlenmediğini belirtmek gerekmektedir. Fakat tabletlerin içeriklerine bakıldığında kehanetlerdeki temel konuların fiziksel çevre, hayvanlar ve insanlar olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu konuların belirli bir işleyiş içerisinde ele alındıkları da fark edilmektedir. Nitekim 1-52. tabletler arasında insanların yakın çevresine yönelik gözlemlere yer verilmiştir. Bu bölümde şehir, ev ve karasal hayvanlar ele alınmıştır. 53-79. tabletler arasında da daha geniş bir fiziksel çerçevede araziler, bahçeler, nehirler, suda yaşayan hayvanlar ile kuşlar yorumlanmıştır. Devam eden tabletlerin çoğunluğunda ise insanlara dair gözlemlerden bahsedilmiştir444.

Ancak serinin son bölümündeki tabletlerin büyük bir çoğunluğu eksiktir. Günümüze ulaşan kehanetler ise çalışmanın başka bir bölümünde ele alınmıştır. Çünkü

441 U. S. Koch, age., 2015, s. 234, 237-240.; S. M. Maul, agm., 2007, s. 366.; S. M. Freedman, age., 1998,

s. 2.

442 P. Bordreuil, et al., age., 2012, s. 372.; S. M. Maul, agm., 2007, s. 366. 443 S. M. Freedman, age., 1998, s. 2.

diğer serilerde kehanetler belirli bir konu esas alınarak bir araya getirilirken Šumma Alu