• Sonuç bulunamadı

Finansal Yönetimin Amacı ve Görevleri

BÖLÜM 3: DÜŞEN ENFLASYON ORTAMINDA İŞLETMELER

3.3. Düşük Enflasyon Ortamında İşletme Yönetimi

3.3.6. Düşük Enflasyon Koşullarında Finansal Yönetim

3.3.6.1. Finansal Yönetimin Amacı ve Görevleri

Firmanın Amacı

Finansman yönetimi 1950’li yıllardan bu yana oldukça önemli bir gelişme göstermiştir. Özellikle son yirmi yıl içinde finansal yönetim anlayışı büyük ölçüde değişmiştir. Daha önceleri yalnızca firmanın ihtiyaç duyduğu fonların temin edilmesi ve firmanın nakit varlıklarının yönetilmesi ile sınırlı kalan finans fonksiyonuna bugün yetki ve sorumlulukları önemli ölçüde genişlemiştir. Artık finansal yönetim yalnızca fonların temini ile değil bu fonların kullanılması değerlendirilmesi ve firma değerinin yükseltilmesini de dikkate almaktadır.

Firmanın temel amacı firmanın mevcut hissedarları açısından firma değerini maksimize etmektedir. Firma değeri işletmenin gelecekte elde edeceği gelirlere bağlıdır. Bir firmanın gelecekte elde edeceği nakit akışlarının bugünkü değeri bize bir firmanın değerini vermektedir. Gelecekte elde edilecek nakit akışlarının bugünkü değeri bir tür ıskonto oranı ile hesaplanmaktadır. Bu ıskonto oranı o firmanın sermaye maliyetine bağlı olmakta ve Pazar faiz oranı ile paralellik göstermektedir. Faiz oranlarının yüksek olduğu ekonomilerde de yüksek ıskonto oranları kullanılmaktadır. Iskonto oranı beklenen enflasyon oranı ile firmanın risk primi oranının üzerinde olmaktadır. Böylece yüksek risk ve yüksek enflasyon firma değeri üzerinde de olumsuz etki yaratmakta, firma değerini düşürmektedir. Bu durumda firma değerinin artabilmesi için firmaların nakit akışlarının bu olumsuzlukları ortadan kaldıracak kadar yüksek olması gerekmektedir.

Sonuç itibari ile yüksek enflasyon dönemlerinde firmalar enflasyonun ve firma risklerinin üzerinde nakit akışı sağlayamazlarsa değerleri düşecektir. Enflasyon

ortamlarında yüksek getirili yatırım projeleri sağlayamayan işletmelerin faaliyetlerini sürdürmeleri zorlaşmaktadır.

Düşük enflasyon koşullarında faizler düşük olacağından, firma değeri bu durumdan olumlu bir şekilde etkilenecektir. Düşen enflasyon firma gelirlerini daha istikrarlı bir hale sokarken, firmalarının da değerleri artmaktadır. Sürekli olarak düşük enflasyonun sağlanabilmesi halinde firmaların, dolayısıyla menkul kıymet borsalarının değerlerinin orta vadede yükselmesi söz konusu olabilecek ve sermaye piyasaları gerek yatırımcı ve gerekse şirketler açısından önemli bir seçenek haline gelecektir.

Finansal Yönetimin Görevleri

Finansal yönetim, işletme yönetiminin temel fonksiyonlarından biri olup varlıkların temin edilmesi, finansmanı ve yönetimi ile ilgilenir. Finansal Yönetimin üç temel görevi vardır:

1.Yatırım Kararı

2.Finanslama Kararı

3.Mevcut Aktiflerin Yönetimi Kararı

Görüleceği gibi, finansal yönetim işletmelerin bilançolarını ilgilendiren üç temel kararı vermektedir. Bu kararlardan birincisi işletmenin aktiflerinin arttırılması, diğer bir ifade ile yatırım kararı, ikincisi bu aktiflerin nasıl finanse edildiği yani finanslama kararı, üçüncüsü ise mevcut aktiflerin firma amacına uygun bir şekilde yönetilmesi kararıdır. Finansal yönetim bu kararları verirken iki temel değişkeni dikkate almalıdır. Bunlar:

• Risk

Getiri kısaca bir yatırımdan belirli bir dönem içinde yapılan yatırıma karşılık elde edilen geliri göstermektedir. İşletmeler yatırdıkları her bir lira karşılığında daha fazla gelir elde etmek isterler. Bir dönemlik getiri hesaplamaları yatırımcının bir dönem içinde servetini ne kadar arttırdığını bize vermektedir. Eğer getiri oranını r harfi ile gösterirsek;

r = (Dönem sonu serveti – Dönem başı serveti) / Dönem başı serveti

şeklinde hesaplanmaktadır. Bu formülü bir hisse senedi yatırımı için şu şekilde gösterebiliriz:

r = [ ( Pt - Pt-1) + D t ] / Pt - 1

Pt = Hisse senedinin dönem sonu fiyatı

Pt – 1= Hisse senedinin dönem başı fiyatı

Dt= Temettü ödemesi

Bir yatırımdan elde edilen getiri, belirli bir dönem içinde yatırım değerindeki değişim ile bu yatırımdan bu dönem içinde elde edilen faiz ya da temettü geliri toplamının ilk yatırım tutarına oranıdır. Getiri çoğunlukla başlangıçtaki menkul değerinin pazar fiyatının yüzde oranı olarak tanımlanmaktadır.

Örneğin 1000 YTL’ ye satın alınan bir hisse senedinden 150 YTL temettü geliri sağlanmış ve bu senet 1100 YTL’ ye satılmışsa bu menkul kıymetin getirisi;

Bu formülü gelecekle ilgili kararlarda kullanmamız mümkün değildir. Gelecekle ilgili kararlar beklentilerimizin gerçekleşme olasılıklarına bağlı olmakta, diğer bir ifade ile risk faktörü ortaya çıkmaktadır. Enflasyonist ortamlarda işletmelerin getirileri yıldan yıla büyük değişimler göstermektedir. Yüksek enflasyon, ekonomideki belirsizliği artırmakta ve işletmeler zaman zaman beklentilerinin çok altında getiri elde ederken, zaman zaman da beklentilerinin çok üzerinde getiri elde etmektedirler.

Bir olayın gerçekleşme şansı, bir olayın meydana gelme olasılığı olarak kabul edilmektedir. Olması mümkün olan bütün olaylar belirlenir ve onların her biri için bir olma olasılığı tahmin edilirse buna olasılık dağılımı denilmektedir. Olasılık dağılımını yatırım kararlarında da kullanabiliriz. Örneğin Delta AŞ hisse senedine ya da bir hazine bonosuna yatırım yapmak istiyorsunuz. Bu yatırımlardan sonraki bir yıl içinde ekonomideki değişimler ve sizin bu yatırımlardan elde edebileceğiniz getirilerin olma olasılıkları şu şekildedir;

Ekonomi Olma Olasılığı DeltaGetiri Hazine Getiri

Kötü 0,25 -0,20 0,15

Normal 0,50 0,20 0,15

İyi 0,25 0,50 0,15

Yukarıdaki tablodan anlaşılabileceği gibi Delta AŞ hisse senedine yapacağınız yatırımdan iyi bir getiri elde etmek mümkün olduğu gibi zarar etme olasılığınız vardır. Hazine tahviline yapılan yatırımın kazancı ise belirlidir. Buna göre hisse senedi riskli bir yatırım, hazine bonosu ise tamamen risksiz bir yatırımdır. İşletmelerin yatırım kararları büyük ölçüde sübjektif değerlendirmelerle verilmektedir.

Beklenen Getiri

Yatırım kararları geleceğe dönük verildiğinden yalnızca getiri yerine beklenen değerden veya getiriden bahsetmek gerekmektedir. Bir yatırımın beklenen getirisi muhtemel getirilerinin olasılık dağılımının beklenen değeridir. Diğer bir anlatımla çeşitli durumlardaki beklenen getirilerin ağırlıklı ortalamasıdır. Matematiksel olarak şu şekilde ifade edilmektedir:

r = Beklenen getiri

rj = Herbir durumun beklenen getirisi

pj = Olasılık

Bu formülden yararlanarak ABC şirketine yapılacak yatırımın beklenen getirisini hesaplayabiliriz:

Ekonomi Olasılık Getiri Beklenen Getiri Durgun 0,10 *-0,10= -0,01 Hafif Durgun 0,20 * 0,00= 0,00 Normal 0,40 * 0,10= 0,04 İyi 0,20 * 0,20= 0,04 Çok iyi 0,10 * 0,30= 0,03 F 0,10 Olacaktır. Standart Sapma

Bir yatırımın yalnız beklenen getirisini değil, aynı zamanda elde edilen getirilerin ortalamadan ne kadar farklı olduğuna bakmak gerekmektedir. Bir yatırımın riski onun beklenen getirisinden sapma olasılığı olarak tanımlanmakta ve standart sapma ile açıklanmaktadır.

Enflasyonist ortamlarda beklenen yüksek enflasyon nedeniyle yatırımcılar enflasyonun üzerinde bir getiri elde etmek isteyeceklerdir. Bu durum beklenen getirilerin yapay bir şekilde yüksek olmasına neden olacaktır. Gerçekte, enflasyonun üzerinde elde edilen getiri önemlidir. Ancak gelecek dönemlerde gerçekleşecek getirinin sağlıklı olarak tahmin edilmesinin zor olması nedeniyle, yatırımcılar kısa sürede yüksek getiri elde etmenin peşinde koşmakta ve ekonomide uzun vadeli yatırımlar azalmaktadır. Diğer taraftan yüksek enflasyon işletme getirilerinin aşırı derecede oynak olmasına yol açmaktadır. Aşırı oynaklığın ifadesi yüksek standart sapma, yani yüksek risk demektir.

Enflasyonist ortamlarda yüksek risk almak zorunda kalan işletme yönetimleri, yatırımlarını ya azaltmakta, ya da spekülatif kazançların peşinde koşmaktadırlar. Riskten kaçmak isteyen yöneticiler de risksiz hazine bonolarına yönelmek zorunda kalmışlardır. Bu bakış açısı geçtiğimiz 30 yıl boyunca toplumu olumsuz etkilemiş ekonomideki verimlilik giderek düşmüştür.

Düşük enflasyon, ekonomideki belirsizliği giderek ortadan kaldıracaktır. İşletmelerin beklenen getirileri daha az oynak olacaktır. Ancak buna karşılık, yüksek enflasyon nedeni ile yapay olarak yüksek gözüken getiriler azalacak ve beklenen getiri değeri gerçek getiri değerine yaklaşacaktır. Yıllarca yapay getirilerin ve spekülatif kazançların peşinde koşan işletme yönetimleri, düşük enflasyon koşullarında gelecekteki getirilerini daha iyi tahmin edeceklerinden daha uzun vadeli düşünmek durumunda kalacaklardır. Bu yaklaşım giderek işletmelerin daha etkin yatırımlara yönelmelerine neden olacaklardır. Düşük risk ve enflasyon kaçınılmaz olarak hazine bonolarının da faizlerine yansıyacak ve hazine bonosu yatırımları işletmeler için eskisi kadar cazip olmayacaktır.