Merkez bankalarının finansal istikrarın sağlanmasında görev
mevduatın para arzının önemli bir kısmını teşkil etmeye başlaması ile daha da büyük önem kazanmıştır. Nitekim yirminci yüzyılın başlarında para arzı büyük ölçüde risk içermeyen merkez bankası parası ile riskli ticarî bankaların parasından oluşmakta idi (Schioppa, 2002, s.3).
Diğer taraftan, merkez bankasının para basması, özel bankaların ise para çarpanı mekanizması ile para yaratabilmesi merkez bankalarının finansal istikrar konusuna müdâhil olması ile sonuçlanmıştır (Schioppa, 2002, s.4). Merkez bankaları zamanla banka dışı kuruluşlara hizmet vermeyi
bırakarak sadece bankaların bankası olmuş ve bu nedenle muhatap oldukları
bankaların sağlamlığını değerlendirme ihtiyacı duymuştur. Ayrıca, para arzının içinde ticarî bankalarca yaratılan kaydî paranın giderek daha fazla yer alması neticesinde ülkenin para biriminin değeri yine ticarî bankaların kredibiliteleri ile ilişkili hale gelmiştir. Bu çerçevede, merkez bankasının bankaların düzenli olarak faaliyette bulunması ve sistemin istikrarlı olması hususları ile ilgilenmesi, kendisinden beklenen, paranın işlevlerini yerine getirebilmesini sağlama görevinden ileri gelmektedir. Bu görev, merkez bankasının “nihaî kredi mercii” olarak likidite sıkışıklığı olan bankalara likidite sağlamasını da kapsamakta ve böylece bankacılık krizlerinin sıklığı ve etkileri azalmaktadır (Schioppa, 2002, s.6).
Diğer taraftan, merkez bankaları ödeme sistemlerinin ortasında yer alarak finansal sistemde paranın bir ödeme şekli olarak kabul edilmesini sağlamaktadır. Ödeme sistemleri bankaların birbirlerine bağlı olmasını sağlayarak paranın sağlıklı bir şekilde dolaşımına hizmet eder. Ancak, riskin yayılmasını da hızlandırabilir. İkinci olarak, bankalar likiditenin finansal sektöre ve tüm ekonomiye aktarılmasında rol oynar ve bu görevi yaparken tamamen merkez bankası kaynaklarına dayanırlar. Ayrıca, para birimine ve merkez bankalarına güven, para biriminin geçerli olduğu tüm alanları etkiler ve finansal sistemin herhangi bir bölümünde bir sorun oluştuğunda likidite ihtiyacının merkez bankaları tarafından karşılanması beklenir. Bu nedenle bankacılık sistemi teorik olarak tek bir para biriminin ve tek bir merkez bankasının var olduğu bir sistem olup, merkez bankası denetleme görevi
olsun veya olmasın ödeme sisteminin faaliyetlerini düzgün bir şekilde yapabilmesi konusunda görevlidir.
Bankalar, temel olarak kısa vadeli yükümlülükleri karşılığında uzun vadeli kredi kullandırmakta ve her zaman olağanüstü mevduat çekilişi riskine maruz kalmaktadır. Ancak finansal istikrar için önemli olan sadece bir bankaya oluşacak talep olmayıp, bir bankada başlayan olumsuzluğun diğer bankalara da yayılması durumudur. Sadece bir bankanın sistemden çıkması bankacılık siteminin sağlığı için olumlu dâhi olabilir. Bir sektöre giriş ve çıkışların olması, o sektörde yer alan oyuncuların ve ürünlerin kalitesinde iyileşme sağlayabilir. Ancak bir bankada başlayan bir paniğin sektördeki diğer finansal kuruluşlara da sirayet ettiği durumlarda merkez bankalarının finansal istikrarı gözetiyor olmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü bankacılık sisteminde bir mevduat sigortası mekanizması mevcut olsa da tüm bankalara hücum olması durumunda mevduat sigorta sistemi içinde toplanan primler, bu talebi karşılamaya yetmeyecek ve sistem krizle karşı karşıya gelebilecektir. Diğer taraftan günümüzde bankaların yükümlülükleri sadece mudîlere karşı değildir. Bankaların mudîler yanı sıra mevduat sigorta sistemine dâhil olmayan diğer yurt içi ve yurt dışı kredi kuruluşlarına da yükümlülükleri olmaktadır. Böyle bir durumda hem mudîler arasında hem de bankanın alacaklıları arasında oluşacak panik havasını engellemek ve sistemi istikrarlı hale getirmek için “nihaî kredi mercii olan” merkez bankalarına ihtiyaç duyulacaktır.
Merkez bankalarının finansal sistemdeki diğer bir işlevi ise, sistemde oluşacak bir sorunu, kuruluşların tek tek elde edemediği bilgileri elinde bulundurması sayesinde çözebilecek bir statüde olmasıdır. Özellikle
günümüzde (i) şokların kendisinin veya aktarım mekanizmasının
karmaşıklığı, (ii) yurt içi ve yurt dışı piyasaların birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olması nedenleriyle kuruluşların kendilerinin, ulusal ve uluslararası piyasalardaki gelişmelerin, dolayısıyla sistemin bütününün sağlamlığının
analizi önem kazanmıştır. Söz konusu analizi yapmaya yeterli kuruluşlar arasında merkez bankaları ön sırada sayılmaktadır4.
Sonuç olarak, bankacılık doğası gereği istikrarsız olduğundan bankalar, ödeme sistemleri ve bankalararası piyasalar yoluyla bulaşma riskine maruzdur. Merkez bankalarının bu sistemdeki rolü, bankaların finansal durumlarını ve kredibilitelerini izleyerek güvenli para alışverişini ve finansal sistemin işlevlerini düzgün bir şekilde yerine getirmesini sağlamaktır. Son olarak, merkez bankalarının finansal sistem istikrarını sağlama görevi, bankacılık sisteminin düzenleyici ve denetleyici otoritesi olup olmadığı hususundan bağımsızdır (Schioppa, 2002).
TABLO 1.1. FİYAT İSTİKRARI İLE FİNANSAL İSTİKRARIN KARŞILAŞTIRILMASI Fiyat İstikrarı Finansal İstikrar
Genel Tanım Açık ve net Çeşitli tanımlar mevcut
Operasyonel Tanım Açık (değişken ve hedef)
Özellikle enflasyon
hedeflemesi uygulamasında
Belirlenmemiştir
Merkez Bankasının Rolünün Yasal Altyapısı
Kanunla belirlenmiş Kanunun yorumlanmasına
dayalı Merkez Bankasının
Sorumluluğu
Tam sorumluluk Kısmi/ paylaşılmış sorumluluk
Müdahale Düzenli, Sık aralıklarla Zaman zaman
Teorik Araştırmalar Gelişmiş düzeyde Gelişmekte
Kaynak: Čihák, 2007 ve 2010.
Finansal istikrarın sağlanmasına ilişkin olarak merkez bankasının sorumluluğu tam ve bağımsız bir sorumluluk olmayıp diğer kamu otoriteleri ile eşgüdüm ve paylaşımı gerektirmektedir (Tablo 1.1). Finansal sistemin yapısı, finansal kuruluşlar ile düzenleyici ve denetleyici otoriteler ikinci bölümde ele alınacaktır.