• Sonuç bulunamadı

Finansal Gelişme ve Ekonomik Büyüme Đlişkisi: Üretim Fonksiyonu

4. BÖLÜM: FĐNANSAL LĐBERALĐZASYON VE FĐNANSAL GELĐŞME ÜZERĐNE

4.2. FĐNANSAL GELĐŞME ÜZERĐNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

4.2.2. Finansal Gelişme ve Ekonomik Büyüme Đlişkisi: Üretim Fonksiyonu

Finansal gelişme ve ekonomik büyüme ilişkisi sadece iki değişkenin kullanıldığı modellerle değil, çok değişkenli modellerle de incelenmiştir. Bu tür çalışmalarda daha çok finansal gelişmenin ekonomik büyümeye katkısının olup olmadığı üretim fonksiyonu çerçevesinde ele alınmakta ve gelir bağımlı değişken olurken, sermaye birikimi, istihdam edilen işgücü ve beşeri sermaye ile finansal gelişme göstergeleri bağımsız değişkenler olarak kullanılmaktadır.

Darrat (1999), Türkiye dahil üç Orta Doğu ülkesi (Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) için 1964-1993 dönemi verileri kullanarak finansal gelişmenin ekonomik büyüme üzerine etkisinin olup olmadığını Johansen eşbütünleşme yöntemi ve Granger nedensellik analizi ile incelemiştir. Ekonomik büyüme oranının bağımlı değişken olduğu modelde enflasyon oranı kontrol değişken olarak seçilmiştir. Finansal gelişme göstergesi olarak da dolaşımdaki paranın dar anlamdaki para stoğuna (M1) oranı ve M2/GSYĐH (Türkiye için GSMH) değişkenleri kullanılmıştır. Ampirik sonuçlara göre, Türkiye’de finansal gelişmenin ekonomik büyümeye katkısı pozitiftir.

Kar (2000), büyüme literatüründeki gelişmeye paralel olarak finansal gelişmenin ekonomik büyümeye katkısını içsel büyüme modelleri çerçevesinde ele almıştır. Bu çerçevede 1963-1995 dönemi için, sermaye birikimi (I/Y), beşeri sermaye göstergesi (bütçe içerisinde eğitime ayrılan pay) ve istihdam edilen işgücü gibi geleneksel değişkenlerin yanı sıra, geliştirdiği finansal gelişme göstergelerini de açıklayıcı değişken olarak kullanarak gerçekleştirdiği çalışmasında, beşeri sermaye birikimine ek olarak finansal sektördeki gelişmelerin, içsel büyüme teorileri bağlamında artan getiriye kaynaklık ettiğini göstermiştir.

Günçavdı ve Küçükçifçi (2005), 1973-1996 dönemi için gerçekleştirdiği analizde, finansal sektörün üretimindeki değişmelerin, makroekonomik kaynaklarını incelemekte ve finansal çıktıların kaynağındaki değişim ile makroekonomik politikaları ilişkilendirmektedirler. Finansal reformların etkisi konusunda temel beklentiler ekonomide finansal kaynakların varlığının artmasıdır. Leontief’in girdi çıktı modellerine dayalı bir metodolojinin kullanıldığı çalışmada Türk ekonomisinin üretim sektörü özellikle reform sonrası dönemde artan bir hızla bankacılık ve sigortacılık sektörleri tarafından sağlanan finansal hizmetlerin kullanımından bağımsız hale geldiği bulgulanmıştır.

Ardıç ve Damar (2006), 1996-2001 dönemi için Türkiye’de 81 ilin il bazında verilerini kullanarak finansal derinleşmenin ekonomik büyüme üzerindeki etkisini panel veri analizi yardımıyla test etmiştir. Bağımlı değişken olarak reel kişi başına GSYĐH büyüme oranını, bağımsız değişkenler olarak da, reel GSYĐH büyüme oranının gecikmesi, nüfus artış hızı, eğitim (öğretmen öğrenci oranı), sağlık (her yüz bin kişiye düşen hastane yatak sayısı) ve dışa açıklık (ithalat ve ihracat toplamının GSYĐH’ye oranı) değişkenlerini il bazında kullanmıştır. Bu geleneksel açıklayıcı değişkenlere ek olarak, toplam banka mevduatlarının GSYĐH’ye oranı, kredilerin GSYĐH’ye oranı, ticari bankaların varlıklarının ticari banka ve merkez bankası varlıklarına oranını kullanmışlardır. Yazarlar çalışmalarının sonunda finansal derinleşme ile ekonomik büyüme arasında güçlü bir negatif ilişki test etmişlerdir. Araştırmadaki bu sonucu incelenen dönemle ilişkilendirildiğinde yeterince düzenlemenin ve etkin bir denetimin olmadığı döneme rastlaması ve Türk Bankacılık sektörünün temel fonksiyonun hazineyi fonlamaya odaklaştığı döneme rast geldiğinden bu sonuçları sürpriz olarak yorumlamamaktadırlar.

Ege vd. (2008), 1987:1- 2007:1 dönemine ilişkin üç aylık verilerle Türkiye için finansal gelişme ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Sınır Testi yaklaşımıyla incelemişlerdir. Bağımlı değişken olarak reel GSYĐH’nin kullanıldığı modelde bağımsız değişkenler olarak geleneksel değişkenlerden brüt sabit sermaye birikiminin GSYĐH’ye oranı ve reel mevduat faiz oranları alınmıştır. Finansal gelişmeye ilişkin altı alternatif gösterge kullanılmıştır: M2/GSYĐH, bankacılık mevduat yükümlülükleri/ GSYĐH, yurt içi krediler/GSYĐH, özel sektöre verilen krediler/GSYĐH, özel sektöre verilen kredilerin yurt içi kredi hacmindeki payı ve bankacılık sistemi alacaklarının GSYĐH’ye oranı. Ampirik sonuçlara göre değişkenler arasında uzun dönemli ilişkili olduğu bir finansal

gösterge hariç diğer finansal gelişme göstergelerin ekononmik büyüme üzerinde kısa ve uzun dönemde anlamlı ve negatif bir ilişkiye sahip olduğu görülmüş. Bir gösterge hariç finansal gelişmeden ekonomik büyümeye doğru bir nedensellik tespit edilememiş ve son olarak ekonomik büyümeden finansal gelişmeye doğru tek yönlü (uni) bir ilişki tespit edilmiştir.

Altıntaş ve Ayrıçay (2009), finansal gelişme ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, 1987-2007 dönemi için üç aylık verileriyle ve ARDL yöntemini kullanrak analiz etmişlerdir. Yazarlar kurdukları modelde, ekonomik büyüme göstergesi olarak rell GSMH değişkenini kullanırken, finansal gelişme göstergesi olarakta M2/Y değişkenini kullanmışlardır. Modele kontrol değişkeni olarak da, dış açıklık oranı (X+M/Y) ve reel faz oranı değişkenlerinden yararlanmışlardır. Amprik sonuçlar, kullanılan değişkenlerin ekonomik büyümeyi pozitif etkilediği yönünde bulunmuş, ancak dışa açıklık oranı istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur. Yazarlar bulgularını, Türkiye Ekonomisi göstergelerinin McKinnon ve Shaw hipotezini desteklediği şeklinde yorumlsmışlsrdır.

4.2.3. Finansal Gelişme ve Ekonomik Büyüme Đlişkisi: Sermaye Piyasalarının Rolü

Finansal gelişme ve ekonomik büyüme ilişkisi, sermaye piyasası göstergelerinin de kullanıldığı çalışmalarda ampirik olarak incelenmiştir. Sermaye piyasalarının ekonomik büyümeye olan katkılarının incelendiği ve oldukça kısa bir zaman serisi kullanılarak yaptıkları çalışmada, Esen ve Seyrek (1998), menkul kıymetler piyasası ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişkinin varlığını göstermişler ve yapılan ekonometrik çalışmaların çok kısa bir dönemi kapsadığından dolayı da bunun dikkatli bir şekilde yorumlanmasını önermişlerdir.

Gökdeniz vd. (2003), 1989-2002 dönemi üç aylık verilerini kullanarak, GSYĐH, M2, hisse senedi piyasasının toplam değeri, özel bankaların varlık artışları, enflasyon oranı ve tahvil değerleri değişkenleri aracılığıyla finansal piyasaların ekonomik büyüme üzerine etkisini en küçük kareler yöntemiyle incelemişlerdir. Yazarların elde ettiği ampirik bulgular, hisse senedi piyasasının, özel tahvillerin ve toplam ticari banka varlıkları oranındaki bir artışın büyümeyi desteklemediğini buna karşılık para arzının büyümeyi açıkladığını göstermektedir. Enflasyonun da büyümeyi olumsuz etkilediğini ortaya koymuşlardır.

Karagöz ve Armutlu (2007), 1988-2006 dönemini kapsayan üçer aylık veriler ve GSYĐH ve ĐMKB-100 değişkenlerini kullanarak, hisse senedi piyasasının gelişimi ve

ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Granger nedenselliği yöntemiyle araştırmışlardır. Buna göre, ekonomik büyümenin hisse senedi piyasasının gelişmesine neden olduğu, buna karşılık hisse senedi piyasasının gelişiminin ekonomik büyümeye neden olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.

Demir vd. (2007), Ocak 1995- Aralık 2005 dönemi aylık verileriyle bankacılık sisteminin gelişimi, hisse senedi piyasasının gelişimi ve ekonomik performans arasındaki ilişkinin varlığını, Johansen eşbütünleşme testi ve Granger nedensellik testi aracılığıyla test etmişlerdir. Bağımlı değişken olarak reel GSYĐH değişkeni kullanılmışken, bağımsız değişkenler olarak da, hisse senedi piyasalarının gelişmişlik düzeyi göstergesi olarak borsaya kote ettirilmiş hisse senedi değerlerinin milli gelire oranı olan piyasa kapitalizasyonu değişkeni (TPK), endüstriyel sektörün hisse senedi piyasası göstergesi olarak da borsaya kayıtlı endüstriyel firmaların hisse senetleri değerinin gelire oranı olarak alınan endüstriyel piyasa kapitalizasyonu değişkeni (SMK) kullanılmıştır. Bankacılık sistemi gelişmişlik göstergesi olarak, özel sektöre verilen ticari banka kredilerinin gelire oranı değişkeni (TBK) ve endüstriye verilen ticari banka kredilerinin gelire oranı değişkeni (EBK) kullanılmıştır. Johansen eşbütünleşme testi sonuçlarına göre, uzun dönemde ekonomik faaliyetlerin özel sektöre verilen banka kredileri ve piyasa kapitalizasyonundan etkilendiği ortaya çıkmaktadır. Đki farklı modelle ortaya konulmaya çalışılan ECM testi sonuçlarına göre ise: Birinci modelde, reel GSYĐH, TBK ve TPK’dan etkilenmektedir. Başka bir ifadeyle, TBK ve TPK reel GSYĐH’nin Granger nedenidir. Đkinci modelde ise, kullanılan değişkenlar arasındaki nedensellik açık değildir. EBK ve SMK istatistiksel olarak GSYĐH’nın açıklanmasında yetersiz kalmaktadır. Diğer taraftan, EBK ve SMK’daki değişmelerin açıklanmasında özellikle GSYĐH etkili olmaktadır.

Doğan (2008), bankacılık ve hisse senedi piyasası gelişmesi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, 1999:1- 2006:12 dönemini içeren aylık verileri kullanarak ve Johansen eşbütünleşme ve Granger nedensellik testleriyle analiz etmiştir. Çalışmanın bağımlı değişkenini reel GSYĐH oluştururken, bağımsız değişkenler olarak ise, bankacılık sisteminin gelişme göstergesi olarak alınan, özel sektöre yönelik ticari banka kredisinin reel GSYĐH içindeki payı (TBK) ve hisse senedi piyasasının gelişim göstergesi olarak da, hisse senedi piyasa değerinin GSYĐH içindeki payı olarak, toplam hisse senedi piyasa kapitalizasyonu değeri (TKAP), kullanılmıştır. Uygulama

sonucunda elde edilen bulgular, ağırlıklı olarak ekonomik büyümeden finansala gelişmeye doğru işleyen tek yönlü bir nedenselliği göstermektedir.

Yücel (2009), sermaye piyasasının gelişimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi 1997:1- 2007:8 aylık verilerini kullanarak, temel bileşenler analizi yardımıyla, sermaye piyasası kalkınma düzeyinin dört farklı yönünü temsil edebilecek gölge değişkenler (analiz dönemi için piyasa değeri verilerine ulaşılamadığı için ĐMKB tüm endeks verileri piyasa değeri değişkeni yerine gölge değişken olarak kullanılmıştır) oluşturarak VAR temelli Johansen eşbütünleşme testiyle analiz etmiştir. Hisse senedi yatırımlarının ĐMKB tüm endeksine bölünmesiyle elde edilen uluslararası entegrasyon gölge değişkeni, ĐMKB işlem hacminin nominal GSYĐH içerisindeki payını gösteren Likidite 1 gölge değişkeni, ĐMKB işlem hacminin ĐMKB tüm endeksine bölünmesiyle elde edilen Likidite 2 gölge değişkeni ve ĐMKB tüm endeksinin GSYĐH’ye bölünmesiyle elde edilen piyasa değeri gölge değişkenleridir. Ampirik bulgular, sermaye piyasası gelişiminin uzun dönem ekonomik büyüme üzerine pozitif etkisi olduğunu göstermektedir.

Finansal liberalizasyonun etkileri ve diğer makroekonomik değişkenlerle ilişkisinin bir çok ampirik çalışmanın konusunu oluşturduğu anlaşılmaktadır. Çalışmaların özellikle finansal liberalizasyonun tasarruflar, yatırımlar ve ekonomik büyüme üzerine etkileri alanlarında yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca içsel büyüme teorisi çerçevesinde, finansal gelişme ile ekonomik büyüme ilişkisinin incelenmesi de çalışmalara konu edilmektedir.

Bu bölümde asıl vurgulanmak istenilen şey, Türkiye için finansal liberalizasyon ile finansal gelişme ilişkisinin daha önce hiçbir çalışmanın konusunu oluşturmadığını göstermektir. Dolayısıyla finansal liberalizasyonun gerçekten finansal gelişmeye katkı yapıp yapmadığının incelenmesi bu alandaki boşluğu doldurmaya çalışacaktır. Ayrıca finansal gelişme üzerinde etkili olan diğer faktörlerin belirlenmesi de bu tez çerçevesinde ilk defa incelenecektir. Sonraki bölümde, bu amaç doğrultusunda finansal liberalizasyon ve finansal gelişme ilişkisinin teorik çerçevesi sunularak, finansal gelişmenin belirleyicilerinin neler olabileceği tartışılacaktır. Daha sonra bu altyapı çerçevesinde Türkiye Ekonomisi için ekonometrik analiz yapılacaktır.

5. BÖLÜM: FĐNANSAL LĐBERALĐZASYON VE FĐNANSAL