• Sonuç bulunamadı

Rajan ve Zingales (1998) tarafından yapılan “Finansal Bağımlılık Ve Büyüme” adlı çalışma, finansal kalkınma firmaların dış finansman maliyetini azaltır gerekçesi üzerinden finansal kalkınmanın ekonomik kalkınmayı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığını incelemektedir. Çalışmada özel olarak dış finansmana nispeten daha fazla ihtiyaç duyan endüstiyel sektörlerin daha gelişmiş finansal piyasalara sahip ülkelerde orantısız olarak daha hızlı gelişip gelişmediği araştırılmış ve bu durumun

1980’lerden sonra ülkelerin geniş bir örneklemi üzerinde geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır(R. G. Rajan ve Zingales, 1998, s. 559,586).

Rajan ve Zingales (2003) tarafından yapılan “Kapitalizmi Kapitalistlerden

Kurtarmak” adlı çalışma, serbest piyasa sisteminin organize üretim ve dağıtım için

insanoğlunun bulduğu en etkin yol olduğunu, bunun yanında sağlıklı ve rekabetçi finansal piyasaların fırsat dağıtımında ve fakirliğin azaltılmasında olağanüstü etkin bir araç olduğu vurgulamaktadır. Çalışma ile yeni fikirlerin finansmanındaki rolü nedeniyle finansal piyasalarla eski fikirlerin ve kurumların devamlı zorlandığı, yeni ve daha iyileri ile yer değiştirdiği “yaratıcı yıkım” sürecinin canlı tuttulduğu tespit edilmiştir(R. R. Rajan ve Zingales, 2003, ss. 1–28).

Burgess ve Pande (2004) tarafından yapılan “Kırsal Bankalar Yoksulluğu

Azaltabilir mi? Hint Sosyal Bankacılık Deneyiminden Kanıtlar” adlı çalışmada,

Hindistan’da ülke ölçeğinde eyaletler arasında banka şubesi bulunma durumunu arttıran ve eşitleyen banka şubesi lisanslama kanununun başlaması ve yürürlükten kaldırılması durumu ve ayrıca kırsal banka şubesi açılmasının yoksulluk üzerine nasıl bir etkide bulunduğu araştırılmıştır. 1977-1990 yılları arasında bankalara başka banka şubesinin bulunduğu bir bölgeye bir şube açabilme lisansı alabilmek için devletin kırsal ve yoksul bölge olarak belirlediği ve banka şubesi bulunmayan yerleşimlere 4 adet banka şubesi açma zorunluluğu getirilmiştir. Çalışma sonucunda bu politikadan kaynaklanan ve eyaletin başlangıç finansal kalkınması ile kırsal şube genişletme arasındaki ilişkiden oluşan trend değişimleri kullanılarak Hindistan’da kırsal şube genişletmenin kırsal yoksulluğu azalttığı anlamlı olarak gösterilmiştir(Burgess ve Pande, 2005, ss. 780–795).

Kuijs (2005) tarafından yapılan “Çin’de yatırım ve tasarruf” adlı çalışmada, Çin’in yüksek yatırımına hangi faktörlerin neden olduğu, tasarrufların yatırımcılara hangi kanaldan gittiği, kuruluşların yatırımını nasıl finanse ettiği, yurtiçi bankacılık sektörünün, kurumların tasarruflarının ve devletin rolünün ne olduğu araştırılmaktadır. Çalışmada önceki çalışmaların Çin’in yüksek büyümesini hanehalkı tasarrufu ve tek

çocuk gibi nüfusu etkileyen politikalara bağladığı ifade edilmiştir. Çalışma sonucunda özellikle firmalarda kar payı dağıtımı olmadığı için oluşan firma tasarruflarının ve devletin tasarruflarının bir kısmının (diğer ülkelerden farklı olarak) firmalara transferi sonucu ve ayrıca yatırımların yüksek katma değerli işlere ve firmalara yönlendirilmesi ile firmaların tasarruflarının artması sonucunda bu konuların firmaların büyümesine ve yatırımlara çok fazla etkisinin olduğu vurgulanmıştır(Kuijs, 2005, ss. 1–20).

Beck vd. (2007) tarafından yapılan “Erişmek: Ülkeler Arasında Banka

Hizmetlerinin Erişimi ve Kullanımı” adlı çalışma, finansal sektör erişimini ölçen ve

onun belirleyici faktörlerini araştıran ilk girişimdir. Çalışmada öncelikle 99 ülkede banka düzenleyicileri tarafından sağlanan toplu veriler ile bankacılık sektörü erişiminin yeni göstergeleri sunulmuştur. Bu göstergelerin toplanması zor olan mikro düzey hane halkı ve firma banka hizmetleri kullanma istatistiklerini yakın şekilde tahmin ettikleri ve bunların firma finansman engelleri ölçütleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Çalışma sonucunda erişim göstergeleri ve finansal sektör derinliği standart belirleyicileri arasında ilişki keşfedilmiştir(Beck, Demirgüç-Kunt ve Martinez Peria, 2005, ss. 1–52).

Beck vd. (2007) tarafından yapılan “Finans, Eşitsizlik, ve Yoksulluk” adlı çalışmada, finansal gelişmenin yoksulluğu azaltıp azaltmadığı finansal gelişme sonrasında gini katsayısının düşüp düşmediği, yoksulların gelirlerinin artıp artmadığı ve son olarak 1 dolardan daha az gelir ile yaşamını sürdüren nüfus yüzdesinin azalıp azalmadığı araştırılmıştır. Çalışma sonucunda finansal gelişmenin orantısız olarak yoksul dilimin gelirini arttırdığı ve gelir eşitsizliğini azalttığı tespit edilmiştir. Araştırma ile finansal gelişmenin en yoksul dilimin gelir büyümesi üzerindeki uzun dönemli etkisinin %40 civarının gelir eşitsizliğindeki azalmadan kaynaklandığı, %60’ının ise toplu ekonomik büyüme üzerindeki finansal gelişmenin etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır(Beck, Demirgüç-Kunt ve Levine, 2007, ss. 27–49).

Cetorelli ve Strahan (2008) tarafından yapılan “Giriş Bariyeri Olarak Finans:

Yerel ABD Piyasalarında Banka Rekabeti ve Sektör Yapısı” adlı çalışmada, 1977 ve

1994 yılları arasında ABD Eyaletlerinde faaliyette bulunan imalat işletmelerinin panel veri seti kullanılmıştır. Çalışma sonucunda yerel ABD bankacılık piyasasında daha kuvvetli rekabetin tipik işletmelerin boyutlarını azalttığı tespit edilmiştir. Daha iyi banka rekabetinin ayrıca küçük ölçekli gruptaki işletmelerin payını arttırdığı ve toplam işletme sayısını arttırdığı sonucuna varılmıştır. Banka rekabetindeki artışın ticari senetler, şirket bonoları ve menkul kıymet piyasalarındaki finansal kaynaklara erişim imkanı olan büyük ölçekli işletmeler üzerine anlamlı bir etkisinin olmadığı vurgulanmıştır(Cetorelli ve Strahan, 2004, ss. 1–42).

Adjasi ve Biekpe (2009) tarafından yapılan “Afrika’da Yatırım Büyümesinde

Menkul Kıymet Piyasaları önemli midir?” adlı çalışmada seçilmiş Afrika ülkeleri için

dinamik panel veri analizi kullanılarak yatırım büyümesi üzerinde menkul kıymetler piyasasının getirilerinin etkisi araştırılmakta ve ayrıca az gelişmiş piyasalarda menkul kıymetler piyasasının yatırımların anlamlı tahmin edicisi olup olmadığı test edilmektedir. Çalışma sonucunda menkul kıymet piyasası getirilerinin yatırım büyümesini pozitif ve anlamlı olarak etkilediği ve menkul kıymet getirileri sonucu oluşan yatırım tepkilerinin piyasa ölçeğinin büyümesi ile arttığı tespit edilmiştir(Adjasi ve Biekpe, 2009, ss. 109–120).

Hale ve Long (2011) tarafından yapılan “Çin firmaları için finansın kaynakları

nelerdir?” adlı çalışmada, 1997-2006 yılları arasında Çin firmalarının iç ve dış, formal

ve informal finansal kaynakları araştırılmıştır. Çalışma sonucunda devlet sahipliğndeki işletmelerin dış finansmandan daha fazla yararlandıkları, özel işletmelerin finansal kısıtları yenmek üzere informal finansal piyasalara, dağıtılmayan karlara başvurdukları ve düşük stok ile çalıştıkları, küçük ölçekli işletmelerin daha fazla finansal kısıta sahip oldukları, formal finansal sektörün özel işletmelere özellikle günlük operasyonlar için önemli finansal kaynaklar sağladıkları, özel işletmelerin yatırımlar için gerekli uzun vadeli fonları elde etmede sınırlı yetenekleri bulunduğu tespit edilmiştir(Hale ve Long, 2011, ss. 313–339).

Allen vd. (2012) tarafından yapılan “Finansal Katılımın Temelleri: Mülkiyet

ve Resmi Hesapların Kullanımını Anlama” adlı çalışma, 123 ülkede 124.000’den fazla

kişi için elde edilen veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışmada formal hesapların kullanımları ile ilgili bireysel ve ülkesel karakteristikler, yoksullar ve kırsal yerleşimlerde yaşayanlar gibi bu konuda en fazla dışlananlara yönelik en etkin politikalar incelenmiştir. Çalışma sonucunda finansal erişime yönelik engelleri azaltan politikaların, uygun hesap kullanıcıları havuzunu genişlettiği, mevcut hesap sahiplerinin tasarruf yapmasını ve daha sık banka hesabını ziyaret etmesini teşvik ettiği vurgulanmıştır(Allen, Demirgüç-Kunt, Klapper ve Martinez Peria, 2016, ss. 1–30).

Ghimire ve Giorgioni (2013) tarafından yapılan “Finans ve Büyüme: İç, Banka

Ve Menkul Değerler Finansının Rolü Üzerine Bir Araştırma”adlı çalışmada Dünya

Bankası İşletme Anketi (Enterprise Survey) kullanılarak iç finansmanın etkisi vasıtasıyla finansal kalkınma ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Çalışma sonucunda banka finansmanının daha önceki çalışmalara uygun şekilde kısa dönemli büyüme üzerinde negatif etkisinin olduğu, menkul kıymet piyasalarının ve iç finansmanın büyüme üzerine anlamlı bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir(Ghimire ve Giorgioni, 2013, ss. 31–46).

Yorulmaz (2013) tarafından yapılan “Türkiye’de Bölgesel Finansal Erişim

Endeksinin Kurulması” adlı çalışma Türkiye’de NUTS1 bölgeleri ve bu bölgelerde

bulunan illerin verileri üzerinden yapılmıştır. Çalışmada Türkiye’de bölgeler ve iller için 2004-2010 yılları arasında finansal erişim endeksi oluşturulmuştur. Çalışma sonucunda bölgesel ve il düzeyinde hesaplanan finansal erişim oranları ile bölge ve illerin gelişmişlik seviyeleri arasında doğru orantı bulunduğu tespit edilmiştir(Yorulmaz, 2013, ss. 79–101).

Appleyard (2013) tarafından yapılan “Kurum finansmana erişim coğrafyası:

Batı Midland, Birlerşik Krallık Vakası”adlı çalışma İngiltere’de Batı Midland

eyaletinde işletmeler için finansmana erişim üzerine 2007 finansal krizinin etkileri araştırılmaktadır. Çalışma sonucunda 1990’larda açılmaya başlanan Toplum

Geliştirme Finans Kurumlarının (Community Development Finance Institutions- CDFI) özellikle finansal kriz sonrasında meydana gelen kredi sıkışması ile bankaların uygun ticari ve sosyal işletmelere kredi vermemesi sonucunda oluşan boşluğu doldurduğu ve finansal olarak dışlanmış işletmelere hizmet verdiği tespit edilmiştir(Appleyard, 2013, ss. 868–879).

Bruhn ve Love (2014) tarafından yapılan “Geliştirilmiş Finansa Erişim:

Meksika’dan Kanıt” adlı çalışmada Meksika’da Elektra adındaki mağazaların

içerisinde neredeyse aynı anda 800 banka şubesinin açılışını gerçekleştiren ve öncelikle az hizmet verilen düşük gelirli müşterilere odaklanan Banco Azteca bankası üzerinden finansal erişimin yoksulluk üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışma sonucunda bankanın açılmasının informal iş istatistiklerinde %7,6 oranında artış sağladığı, formal iş istatistiklerinde bir değişikliğe neden olmadığı, gelir seviyesi üzerinde 2 yılda ortalama %7 oranında artışa neden olduğu, işsiz birey istatistiklerinde %1,4 oranında düşüş meydana geldiği, ve kişi başı GSYH büyüme oranının arttığı tespit edilmiştir(Bruhn ve Love, 2014, ss. 1347–1376).

Ogege ve Boloupremo (2014) tarafından yapılan “Nijerya’da Mevduat

Bankaları ve Ekonomik Büyüme” adlı çalışma mevduat bankaları tarafından

gerçekleştirilen finansal aracılığın 1973-2011 yılları arasında Nijerya’nın kalkınması ve ekonomik büyüme üzerindeki rolünü araştırmaktadır. Araştırma sonucunda mevduat bankalarının üretim sektörüne sağladığı kredilerin Nijerya ekonomisinin büyümesine etkisinin anlamlı ve pozitif olduğu, genel ticaret, hizmetler ve diğer sektörlerin kişi başı GSYH olarak alınan ekonomik büyüme ile negatif ancak anlamsız ilişkisi olduğu tespit edilmiştir(Ogege ve Boloupremo, 2014, ss. 41–50).

Farazi (2014) tarafından yapılan “Informal Firmalar ve Finansal Erişim,

Durumları ve Belirleyici Faktörleri” adlı çalışma Dünya Bankasının Informal İşletme

Anketinde (Informal Enterprise Survey) ortaya çıkan veriler üzerinden yapılmıştır. Çalışmada informal firmaların belirgin özellikleri, finansman kullanımları ve finansman modelleri ile formal ve informal sektörlerde firmaların finansman

kullanımında yer alan farklılıklar ve ayrıca yüksek finansal erişime sahip informal firmaların önemli karakteristikleri araştırılmaktadır. Çalışma sonucunda formal ve informal küçük ölçekli firmaların karşılaştırılması sonucunda formal firmaların daha yüksek banka hesabı ve kredi kullanımına sahip oldukları, firmanın ölçeği, firma sahibinin eğitim seviyesi ve formal sektörde iş olup olmamasının informal firmaların finansal erişimi ile anlamlı ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca kayıt altına alınma maliyetinin ve kayıt süreci hakkındaki bilgi seviyesinin kayıt olma kararını vermede önemli olmadığı, vergi ödemeleri gibi kayıtlı firmalara ait değişik maliyetlerin kayıt olma kararını vermede etkili olduğu ortaya konmuştur(Farazi, 2014, ss. 1–33).

Kaya (2017) tarafından yapılan “Finansal Krizler, Gelir Seviyeleri ve Finansa

Erişim” adlı çalışmada 2008 küresel krizinin yüksek gelirli OECD, yüksek gelirli

OECD’de olmayan, orta gelirli ve düşük gelirli ülkelere etkisi “100.000 yetişkin başına banka şubesi sayısı”, “Borsada işlem gören 10 en büyük firmanın değerinin borsada işlem gören toplam değere oranı (%)” ve “en büyük 10 firma dışındaki piyasa kapitalizasyonunun toplam piyasa kapitalizasyonuna oranı (%)” finansmana erişim ölçüleri üzerinden incelenmiştir. Çalışma sonucunda krizle mücadele sırasında ve krizden hemen sonra, üç “finansmana erişim” ölçüsünün hiçbirinde anlamlı bir değişiklik bulunamamış, yalnızca orta gelirli ülkelerin, kriz sırasında anlamlı etkilendiği bulunmuştur. Bu ülkelerin yalnızca ölçülerden biri olan “Borsada işlem gören 10 en büyük firmanın değerinin borsada işlem gören toplam değere oranı (%)” ölçüsü üzerinden etkilendikleri ortaya çıkarılmıştır. Bu ölçünün artış gösterdiği ve bu değişikliğin marjinal olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Bu araştırmada küresel krizin yalnızca orta gelirli ülkelerde finansmana erişimi etkilediği sonucuna ulaşılmıştır(Kaya, 2017, ss. 112–125).

Ratny vd. (2019) tarafından yapılan “Dış Finansmana Erişim ve Firma Yatırım

Verimliliği: Çin'den Kanıtlar” adlı çalışmada, 2002-2011 yılları arasında borsada

işlem gören 10.691 firmanın gözlemleri ile “Çeşitli dış finansman kaynakları, firmaların Çin gibi düzenlenmiş bir finansal piyasadaki yatırım verimliliğini ve yatırım fırsatlarını nasıl etkiler? ve devlet destekli bir finansal sistemde devlet

sübvansiyonunun yatırım etkinliği ve yatırım fırsatları üzerindeki etkisi nedir?” sorularının cevapları aranmıştır. Çalışmada, Çin Menkul Kıymetler Düzenleme Komisyonu (CSRC) tarafından belirlenen kamu ve özel hisse senedi ihracının uygunluğu üzerindeki sıkı kontrol nedeniyle, Çinli borsa şirketlerinin hala daha pahalı olan banka kredisi finansman kaynağına bağlı olduklarını (bu bulgu daha önce yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılan yalnızca az miktardaki firmaların uygunluk testlerini geçtiği sonucunu doğrulamaktadır); banka kredilerinin yatırım verimliliği ve yatırım fırsatları üzerinde positif etkili olduğunu; kamu hisse ihracının firmaların yatırım verimliliğinde küçük etkisi olduğunu; Tahsisli satış (belirlenen özel sermaye yatırımcılarına hisse ihracı) ve devlet sübvansiyonları yatırım verimliliği üzerinde olumlu bir etkiye sahipken, özel sermaye finansmanı yatırım fırsatları ile olumsuz yönde ilişkilidir ve devlet sübvansiyonlarının da yatırım fırsatları üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı sonucuna varılmıştır(Ratny, Fonseka ve Tian, 2019, ss. 109– 122).