• Sonuç bulunamadı

3. TERRY GILLIAM’IN DİSTOPİK ÜÇLEMESİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL

3.4. Terry Gilliam Sineması

3.4.1. Brazil

3.4.1.1. Filmin Künyesi ve Konusu

Yönetmen: Terry Gilliam

Yapımcı: Arnon Milchan, Joseph P. Grace

Senarist: Terry Gilliam, Tom Stoppard, Charles McKeown

Oyuncular: Jonathan Pryce, Kim Greist, Michael Palin, Robert De Niro Gösterim yılı: 1985

Terry Gilliam’ın distopik üçlemesinin ilki olan "Brazil" filminde, devlet kontrolünün tam bir kâbusa dönüştüğü, bürokrasinin insanlığı tehdit ettiği bir dünya tasvir edilmiştir. Jack Mathews filmi, "Gilliam'ın, yaşamı boyunca kendisini deliye çeviren bürokratik, hantallaşmış endüstriyel dünyaya karşı bir taşlaması " olarak tanımlamıştır (Mathews, 1985). Sanayileşme ve onun ortaya çıkardığı modern toplum, terör, iktidar hegemonyası, bürokrasi ve aşk üzerine kurgulanan "Brazil", George Orwell'in "1984"ünden esinlenilerek yaratılmıştır. Çekimler sürerken geçici olarak "1984 Buçuk" diye adlandırılmıştır. Orwell’in totaliterlik eleştirisinin merkezinde sosyalist sistem vardır. Oysa Brazil’in yarattığı distopik dünya, kapitalist bir dünyadır ve filmin eleştiri oklarının baş hedefi faşizmdir. 1984 isimli eserin kasvetli ve karanlık atmosferine karşın "Brazil" renkli ve gösterişli bir filmdir.

Hayalî bir dünyada geçen film, “20. yüzyılda bir yer” anonsuyla başlar. Bu filminde çeşitli eserlere gönderme yapan Gilliam, birdenbire değişen anlatı yapısı ve farklı müzik kullanımı, filmin zaman dışılığı vurgulayarak, ezici bir gerçeklikle aramıza mesafe koymamızı ve böylece onun üzerine düşünmemizi sağlar (Diken, Laustsen, 2011: 152). Filmin temelini oluşturan kavram, distopik eserlerin karakteristiği olan totalitarizmdir. Orwell’ın eleştirdiği totaliter sistem ve panoptik bürokrasisi, Kafka’nın uzun, dar ve anlamsız devlet daireleri bu filmde kendini gösterir. Bilgi Bakanlığında sıradan bir memur olan Sam Lowry, yaşantısından o kadar bunalmıştır ki, artık tek sığınacak yer düşleridir. Sam rüyalarında hiç tanımadığı bir kadına âşık olur ve kafese hapsedilmiş bu kadını kurtarmaya çalışır.

Rüyalarının aşkı olan bu kadının, filmin ilerleyen sahnelerinde Jill isimli bir kamyon şöförü olduğu anlaşılır. Sam, gerçeklerden kaçmak için sığındığı rüyalarında ikarus ile özdeşleşir. İkarus’un kanatlarına benzer kanatlarla gökyüzünde özgürce uçmaktadır.

Filmde, iktidar medya aracılığıyla sürekli propaganda yapar. Yönetim, saldırgan bir tutum içindedir ve muhalif seslere tahammülü yoktur. İnsanları sürekli olarak terör ya da düşman endişesiyle korkutarak, kendisine bağlı tutmaya çalışmaktadır. Devlet sürekli bir ‘terörist’ tehdidi altında olduğunu halkına empoze eder. İktidar tahakkümü altında sindirilen ve pasifize edilen toplum tüketim odaklı yaşamaktadır. Film boyunca tükettikçe mutlu olan insanlar görülür. Boru üretiminde uzmanlaşmış, baskıcı polis devleti, bütün toplumu tahakkümü altında tutmaktadır. Otoritesine muhalif olanları ya da onun kurallarını sorgulayan vatandaşları keyfi olarak tutuklamakta ve mahkûm edilen bu vatandaşlara borç kaydedilmektedir. Enformasyon Bakanlığı’na giren bir böceğin elektrikli daktiloda bir yazım hatasına neden olması sonucu, sözde terörist düşman Bay Tuttle’ın adının yanlışlıkla Bay Buttle olarak yazılması üzerine olaylar gelişir. Bu hata yüzünden terörist olarak suçlanan Bay Tuttle yerine Bay Buttle olur. Geçinmek için ayakkabı tamir eden, kalan vaktini de ailesiyle geçiren sıradan bir adam suçlu bulunur. Kafasına bir çuval geçirilerek tutuklanan Bay Buttle bakanlığa götürülür. Bilgi almak için bir yığın sorgulamaya maruz kalan Buttle’ın bildiği ya da anlatabileceği hiçbir şey yoktur. Bu durum onu daha da tehlikeli gösterir. Bunun üzerine ölümüne işkenceye uğrar.

Bir yanlışlık yapıldığının anlaşılması üzerine Sam, devletin geri ödeme çekini vermek için Bayan Buttle’ın evine gider. Burada hayallerinde gördüğü kadını yani Jill Layton’u görür. Jill’in üçüncü derece bir şüpheli olduğunu öğrenen Sam, annesi sayesinde aldığı Bilgi Edinme Teşkilatına terfiyi kabul eder. Jill’i şüpheli yapan neden ise komşusu Bay Buttle’ın yanlışlıkla tutuklanmış ve öldürülmüş olduğuna tanıklık etmesinden dolayıdır. Bu yanlışlığı araştırmak için dilekçe veren Jill kendisini de tehlikeye atmış olur. Sam Lowry’nin yeni patronu Bay Warren, uzun koridorlar boyunca emrinde çalışan memurların sorularıyla ilerler.

Bu sorulardan biri hâlâ belirsiz olan on beş şüpheli konusunda ne yapılacağıyla ilgilidir. Bay Warren “yarısını terörist yarısını da kurban diye yazın.” der. Yönetim tutuklamaları keyfi ve rastgele gerçekleştirir. Filmin ortalarında gerçekleşen restorandaki patlama, garsonların neredeyse yarısının tutuklanmasına neden olur.

Bir gece havalandırma sistemi bozulan Sam, Çalışma Bakanlığını arayarak sorun bildirir. Fakat sorunun çözümü için ona form doldurması gerektiği söylenir. Formalitelerden nefret eden ve sistem tarafından terörist ilan edilen tamirci Harry Tuttle (De Niro) Sam’in telefonunu dinler ve ona yardımcı olmak için gelir. Terörist ilan edilen Tuttle problemin kaynağını bulur ve sorunu çözer. Filmde yer alan toplum bireyleri arasında yozlaşmış insanın her hali görülmektedir. Noel gününü kutlamak için biraraya gelen Sam, Bayan İda ve Bayan Terrain restoranda yemek yerken, bir anda bomba patlar. Bu durumu gören garsonlar, masanın etrafına paravan koyar, müzik devam eder. Herkes hiçbir şey olmamış gibi yemeklerini yemeye devam eder. Sistem insanların değerlerini tahrip etmiş ve karakter aşınması olarak nitelendirilen duyarsızlaşmaya sebep olmuştur.

Burjuvanın güzellik anlayışı saplantı haline gelmiş, estetik ameliyatlar doğallığı yitirmiştir. Bunun en güzel örneği düzenli olarak estetik ameliyat olan Sam Lowry’nin annesi Bayan İda’dır. Burjuva aşırı ve bozulmuş karakterlerden oluşmaktadır. Zengin bir sınıftan gelmesine ve bir devlet memuru olmasına rağmen Sam Lowry hiçbir yükselme hırsı olmayan ve sistemle en azından hayallerinde savaşan bir sistem içi ‘öteki’dir. Bu durum giderek Sam'in dengesini bozacak, hayalleriyle gerçekler birbirine girerken, hayatı da parçalanmaya başlayacaktır. Filmin rüya sahneleri bir bütün olarak ele alındığında Sam Lowry‘nin burjuva aile hayatı, bürokrasi ve baskı yaratan mekanizmalar ile içindeki isyancı ruhun hesaplaşması görülmektedir. Sam Lowry’nin saflığından veya iyi niyetinden ötürü ortaya çıkan trajikomik durumlar filme tezatlar kazandırmıştır. Bu “ironi”nin en belirgin temsilcisi jenerik müziğidir. “Aquarela de Brasil” adlı jenerik müziği ile neşeli bir ıslıkla başlayan film aynı ritimde devam eder. Filmin içinde duyulan bütün

melodiler “Aquarela de Brasil”in bir başka varyasyonudur

Benzer Belgeler