• Sonuç bulunamadı

FİKRET BEY FİLMİNDE MEKÂN KULLANIMI

3. BÖLÜM SİNEMASAL MEKANI OLUŞTURAN ÖĞELER

4.4. FİKRET BEY FİLMİNDE MEKÂN KULLANIMI

Bu filmin örnekleme dahil edilmesinin en önemli etkeni yönetmenin mekan üzerinde kurmuş olduğu çok boyutlu anlamlardır. Filmin tek mekanı olan fabrika üzerinden ülkenin içinde bulunmuş olduğu ekonomik ve siyasi bunalımlar sunulur. Ayrıca bu film sinemada tek mekanlı filmlere yönelik bir bakış yakalamamıza vesile olmuştur.

4.4.1. Filmin Künyesi

Yönetmen: Selma Köksal Görüntü Yönetmeni: Mustafa Kuşçu Senaryo: Selma Köksal Yapımcı: Ali Arslan, Selma Köksal Oyuncular: Ahmet Fuat Onan, Erol Keskin, Deniz Sevinç, Gökçe Yıl: 2007 Süre: 93 dk. Özellikler: 35mm, Renkli Mekân: İstanbul

4.4.2. Filmin Konusu

Yıl 1989, gün 13 Ekim’dir. Fikret Bey 78 yaşında yaşlı bir sanayicidir, yaşamının son demlerini köhnemiş fabrikasında, kendisini alabildiğine sömüren küçük sanayici kiracıları ile geçirmektedir. Filmin hikâyesiFikret Bey’in sadık fabrika bekçisi Mehmet ile eskimiş fabrika ofisinde geçirdikleri bir günün öyküsünü anlatır. Filmde sadece birkaç sahnede Fikret Bey’in kendinden hayli genç kızı (23) Zeynep ikiliye eşlik eder. Bu iki erkeğin dünyasına ve mekânına, babasının işyerine, babasının muhasebe işlerine destek olmak için girer ve mekânı bu iki erkeğe bırakarak çekilir. Filmin büyük

bir çoğunluğu tek mekânda geçer, kamera birkaç kez fabrika içinde, sınırlı olarak da fabrikanın etrafındaki gecekondu semtlerinde dolanır.

1923 yılında, on yaşında, kimsesiz bir yetim çocuk olarak İstanbul’a ayak basan Fikret Bey, Cumhuriyet’in ilanına şahit olur. Cumhuriyet’in ilk yıllarının coşkusu ile desteklenen Fikret Bey İstanbul’da ayakta durmayı, okumayı hem de çalışmayı başarmış, kendi üretim merkezi olan ilk fabrikasını da gençlik yıllarında kurmuştur. Ancak tarihsel olaylardan ve ülkenin içine çekildiği ekonomi politikalarından o da nasibini almış, iflas etmiş, hatta biricik oğlunun, 12 Eylül darbesiyle sürgüne gidişinin acısını derinden yaşamıştır. Filmde; Fabrika, Türkiye Cumhuriyet’i ve Fikret Bey iç içe geçerek, birbirlerinin metaforlarına dönüşecektirler. (Birey, toplum, siyaset, ekonomi politik)

4.4.3. Filmde Mekân Kullanımı

“Fikret Bey” filminde fabrika sahibi ile fabrikanın bekçisi olan Mehmet arasında yaşananlara şahit oluruz. Filmin anlatı dilindeki en önemli etmenlerden biri pencerelerdir. Bazen kamera sınırda durarak pencerenin öte tarafına geçmez, bazen de kamera içeriye girer ama karakterler dışarıda kalır. (Görüntü 4.30. ve. Görüntü 4.31.) Bu bağlamda Fikret Bey filminde pencereler, iki karakter için de çok önemli bir unsurdur. Özellikle Fikret Bey’in, siyasi nedenlerle yurt dışına giden oğluna duyduğu özlem, fabrikanın içinde bulunduğu maddi zorluklar ve yaşadığı hastalık onu derinden sarsmaktadır, kendi deyimiyle ‘bu benim hayatım’ diye nitelendirdiği fabrika içinde bir çıkış noktası aramaktadır. Bu betonarme yapılar içerisinde pencereler, Fikret Bey için dışarısı ile bir iletişim görevi görür. Türkiye’nin yaşadığı çalkantılı dönemler mekân olarak fabrika üzerinden işlenmiştir. Hem karakterlerin mekânla olan ilişkisi, hem de ülkenin yaşadığı ekonomik ve siyasi sorunları mekânla yansıtan yönetmen, mekân üzerinden çok katmanlı bir sinemasal anlam yaratmıştır.

Görüntü 4.30. Zeynep ikilinin resmini çekerken Görüntü 4.31. Fikret Bey ile Zeynep

Fabrikanın küçük bir köşesinde bulunan bahçede ekili olan sebzeler ve kavak ağacı Fikret Bey ve Mehmet için taşraya ve doğaya duyulan özlemin bir göstergesidir. Filmde taşraya olan özlem, diyaloglarla da dile getirilir. İki karakter de doğdukları, çocukluklarını geçirdikleri köylerine duydukları özlemi dile getirirler. Bu bağlamda kocaman betonarme binalar içerisinde doğa, artık özlem duyulan çok uzak bir konumdadır.

Fikret Bey ve Mehmet, bu kendi oluşturdukları küçücük bahçenin içine girdiklerinde, kamera, film boyunca o alana girmez, bunun yerine fabrikada durarak, bahçeyi pencereden gösterir. Bu tür bir anlatım tekniği ile seyirci, sürekli halde o betonarme yapının içinde kalır. (Görüntü 4.32. ve Görüntü 4.33.) Bahçeyi ise yönetmen penceresiz hiç göstermez, Köksal seyirciyi film boyunca, Fikret Bey ile birlikte içerde tutar, içeriden dışarıya bakmaya zorlar. Ta ki; “ölüm” “yıkım” temalarının hâkim olduğu filmin sonuna dek. Filmin sonunda nihayet seyirci, gece atmosferinde, Fikret Bey’in altına gömülmek istediği büyük kavak ağacının görseliyle artık dış mekandadır.

Filmin büyük bir bölümü fabrikanın içinde geçmektedir. Filmin ender dış sahnesinde ise Fikret Bey’in kızı Zeynep’le bekçi Mehmet’in, dışarıda, mahalle arasında yürüdüklerini, Fikret Bey ve oğlu hakkında konuştuklarını görürüz. Bu sahnede fabrikanın olduğu bölgenin dış mekânlarına da tanıklık ederiz. Burası, döneme ait İstanbul’un, ücra bir mahallesi, gecekondu semtleridir. (Gaziosmanpaşa, Küçükköy, ki bu bölge artık tamamıyla kentsel dönüşüme uğramış, fabrika artık yıkılmış, tümüyle

bölge betonarme yüksek binalarla kuşatılmış, gecekondular da fabrikanın akıbetine uğrayarak, tamamıyla yıkılmıştır). Gecekondular, bozuk yollar ve çarpık yapılar bize fabrikanın dış mekânları hakkında bilgi verir.

Görüntü 4.32. Fabrikadaki Bahçe Görüntü 4.33. İkili Bahçenin İçindeyken Filmde mekânsal olarak vurgulanan bir diğer unsur, eski İstanbul’un kozmopolit yapısıdır. Fikret Bey’in eskiden burada Rumlar, Ermeniler yaşardı söylemi; eski İstanbul’daki çok kültürlülüğe bir vurgu niteliğindendir. Bu söylem aynı zamanda,

günümüzde tek tipleşen kent kültürünün bir eleştirisi niteliğindedir.

Görüntü 4.34. Fabrika içinin puslu görüntüsü Görüntü 4.35. Fabrikanın Giriş Kapısı Fikret Bey” adlı bu filmde fabrika, başlı başına bir karakter gibidir. Kocaman puslu pencerelerin yarattığı hüzün, eski ve çürümüş makineler, duvarlardaki gri dekor, küçük bir köşedeki bahçe ve fabrikadaki çalışanlar ve yoksullukları, Fikret Bey’in yaşlılığı, hepsi fabrikadaki anlamı oluşturan göstergeler olmuştur.

Filmin bütününe hakim olan hüzünlü atmosfere karşılık, bekçi Mehmet’in evine gitmek istemesi, sevgi ve saygı ile bağlı olduğu patronu Fikret Bey’in bir türlü onu

bırakmaması, bekçi Mehmet’in bu durumdan duyduğu şikâyet, filme mizahi katkı da sağlamıştır.

Yönetmen özellikle Fikret Bey ile bekçi Mehmet arasında çok sıkı bir dostluk ilişkisi kurar. Biri patron diğeri işçi olan bu iki karakterin arasındaki ilişki, günümüz işçi ve patron arasında yaşanan ilişkilere çok uzaktır. Bu noktada yönetmen, idealleri olan Fikret Bey’in kişiliğini ve temsil ettiği değerleri açıkça ortaya koyar. Filmde daha çok Zeki Demirkubuz sinemasında görmüş olduğumuz iç mekânın bunaltıcı ve kasvetli halinin yerine, iç mekânlarda sürdürülen bir umut, bir dostluk hikâyesi vardır. Aslında Fikret Bey’in, ailesinin ısrarına rağmen eve gitmeyip fabrikada sabahlaması, karakterin mekânla kurduğu aidiyet ilişkisi ile ilgilidir. Fikret Bey’in ülkesi adına büyük ideallerle kurmuş olduğu fabrikanın çöküşü, karakterin özlem duyduğu ülkenin geleceğinin çöküşü ile de bağlantılıdır. Fikret Bey’in ısrarla bir çıkış yolu araması, aslında en nihayetinde özlemini duyduğu ülkenin aydınlık geleceği ile aynıdır. Yönetmen filmde gelecek kuşakları, Fikret Bey’in kızı Zeynep üzerinden temellendirir. Bir yandan Fikret Bey ve Mehmet arasında yaşanan daimi dostluk öte yandan gelecek kuşağı temsil eden Zeynep’in çaresizliği filme konu olur.

Sonuç olarak Fikret Bey filmi, hikâyesinin merkezine aldığı fabrika ve çevresi ile filmsel mekânın başlıca bir anlatıcı-kodlama olmasının ilginç bir örneği Türkiye sinemasında. Tüm film boyunca, mekân ve ana karakter iç içe geçerek bir Türkiye metaforu yaratmakta, sinemasal kodlardan, mekânı öne çıkarmaktadır.

4.5. BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ FİMİNDE MEKÂN