• Sonuç bulunamadı

B) Kırıkkale Üniversitesi’nin Mevcut Durumuna Yönelik Alt Problemler

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Fen Bilgisi Öğretimi

2.3.1 Fen Bilgisi Öğretimi Öz-Yeterliği

Öğretmenlerin öz-yeterliği hakkında yapılan çalışmalar, genel olarak öz-yeterlik inançlarını araştırmaya odaklanmış olmasına rağmen, öz-yeterlik inancı özel öğretim durumuna dayandığından, son yıllarda özel alanlardaki öz-yeterlik inançları da araştırılmaktadır.

Öğretmenlerin genel öz-yeterlik inançları, belirli bir alandaki eğitimi verme yeteneklerine ilişkin inançlarını yeterince yansıtmayabileceğinden, bunun yanı sıra, öğretmenlerin özel alanlardaki öz-yeterliğinin saptanması da önem taşımaktadır (Küçükyılmaz ve Duban, 2006). Fen bilgisi öğretimi öz-yeterlik inancı da bunlardan birini oluşturmaktadır. Fen öğretimine yönelik öz-yeterlik algısı (öz-yeterlik inancı, algılanan öz-yeterlik) ile ilgili araştırmalar (Üredi ve Üredi, 2006; Kiremit, 2006;

Küçükyılmaz ve Duban, 2006; Denizoğlu, 2008; Bayraktar, 2009) göstermektedir ki, bireylerin öz-yeterlik algıları ve özel olarak fen öğretmenlerinin öz-yeterlik algıları da, bu öğretmenlerin başarılarını etkilemektedir.

Öğretmenlerin sahip olduğu fen öğretimi öz-yeterlik algısının, gerek kendi performans, motivasyon ve başarılarını, gerekse öğrencilerin öğrenme isteklerini, başarılarını ve elde ettikleri kazanımları arttıracağını söylemek mümkündür. Daha önce de belirtildiği gibi, öğretmenlerin sahip olduğu öz-yeterlik algı düzeyi, öğrencilerin öğrenme ve performansları ile ilgili yeterlik algılarını artıracaktır.

Öğretmenlerin öz-yeterlik algıları hizmet öncesi dönemde şekillenmektedir. Fen bilgisi öğretmen adaylarının aldıkları eğitim süresince, alan bilgisinin yanında çeşitli mesleki tecrübe ve beceriler edinmektedirler.

25

Öğretmen adaylarının bu niteliklerini, meslekte ne derece kullanabileceklerine ilişkin yargıları onların fen bilgisi öz-yeterliğini oluşturmaktadır (Kiremit, 2006; Gürol vd., 2010). Özel alanlardan biri olan fen bilgisi öğretimine yönelik öz-yeterlik inancı, öğretmenlerin fen öğretimini etkili ve verimli bir şekilde yapabileceklerine ve öğrencinin başarısını artırabileceklerine yönelik kendi yetenekleri hakkındaki yargı ve inançları olarak tanımlanmaktadır (Özkan, Tekkaya ve Çakıroğlu, 2002).

Dolayısıyla öğretmenlerin fen öğretimine yönelik inançlarının yüksek ya da düşük olmasının, öğretmenlerin sınıf içinde gerçekleştirdikleri uygulamaları etkilediği söylenebilir (Schriver ve Czerniak, 1999).

Enochs ve Riggs (1990), ilköğretim öğretmenlerinin fen bilgisi öğretimine yönelik öz-yeterlik inançlarını ölçmeyi amaçladıkları çalışmalarında ilköğretim öğretmenlerinin kişisel öz-yeterlik ve sonuç beklentisi puanlarının, fen öğretimi için harcadıkları zaman ve öğretimde daha etkili olmaları ile ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir. Kişisel öz-yeterlik ve sonuç beklentisi inançları düşük olan öğretmenlerin, fen öğretiminden kaçınma eğiliminde olduklarını ve etkinliğe dayanan öğretim yerine daha çok kitaplardaki metinlere dayalı öğretim yaptıklarını, öz-yeterliği yüksek öğretmenlerin ise, düşük yeterlikli öğretmenlere göre fen öğretmek için daha fazla zaman ayırdıklarını ve etkinliğe dayalı fen öğretimi yapabildiklerini saptamışlardır. Fen öğretimi öz-yeterlik inancının, öğretmen adaylarının hizmet öncesi dönemde aldıkları fen dersleri ile ilişkili bir durum olduğu da belirlenmiştir. Dolayısıyla Enochs ve Riggs, öğretmen eğitimcilerinin, öğretmen adaylarının öz-yeterlik inançlarının bilincinde olmaları gerektiğini, öz-yeterlik ve sonuç beklentilerini pozitif yönde etkileyen deneyimler yaşamaları için öğretim planları yapmaları gerektiğini ileri sürmüşlerdir.

Yapılan araştırma sonuçlarından yola çıkarak fen öğretimine yönelik öz-yeterlik inanç düzeyi yüksek olan bir sınıf ve fen öğretmeninin, öğrenci merkezli yaklaşımları kullanma, fen öğretmeye daha fazla zaman ayırma ve araştırmaya dayalı öğretim gerçekleştirme eğilimi gösterdiğini söylemek olanaklıdır. Fen öğretimine yönelik öz-yeterlik inanç düzeyi düşük olan öğretmenlerin ise bilgileri kitaptan okuma ve sözel olarak anlatma gibi öğretmen merkezli yaklaşımları kullanmayı tercih ettiklerini söylemek olanaklıdır (Schriver ve Czerniak, 1999).

26

Öğretmenlik, çocukların eğitimi ile ilgili önemli bir meslektir. Çocukların eğitiminde öğretmenin mesleki ve kişisel donanımının yanında, sabır, kararlılık, kendine ve mesleğine yönelik olumlu tutum gibi özelliklere sahip olması gerekir. Ayrıca öğretmen bu özellikleri hangi durumda, ne kadar süreyle, hangi öğrenci özellikleri ile ilgili kullanacağına dair yüksek derece bir farkındalığa sahip olmalıdır.

Öğretmenlerin hizmet öncesinde alacakları kaliteli bir eğitim, onların, gerek mesleki ve kişisel yeterliklerinin, gerekse bu yeterlikleri ile neler yapabileceklerine dair yargılarının gelişmesini sağlayarak, eğitimin beklenilen seviyeye gelmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmektedir.

Fen bilgisi öğretiminin istenilen düzeyde olması, yetiştirilen fen bilgisi öğretmenlerinin fen öğretimi ile ilgili yeterlikleri, mesleki yeterlikleri ve öz-yeterliklerinin yanı sıra alan ve pedagojik formasyon bilgi düzeylerinin yüksek olmasına bağlıdır. Çalışmamızda fen bilgisi öğretmen adaylarının öz-yeterlik algılarının demografik değişkenlerin yanı sıra öğretmen adaylarının sahip olduğu fen bilgisi öğretimine yönelik tutum, alan bilgisi ve meslek bilgisi açısından inceleyerek mevcut durumu tespit etmek ve eksikliklerinin giderilmesi yönünde yol göstermesi amacıyla böyle bir çalışma yapılması uygun görülmüştür.

2.4. Tutum

Tutum: Bireyin kendi ruh halini diğer insanlara ifade etme biçimidir. Tutum süreklilik arz eden dinamik, hassas ve algısal bir süreçtir (Chapman 1999).

Tanımdan hareketle tutumun, bireye ait olduğu; doğrudan gözlenebilen bir özellik olmadığı, ancak bireyin gözlenebilen davranışlarından dolaylı olarak varsayıldığı ve o bireye atfedilen bir eğilim olduğu; birey için anlam taşıyan, bireyin fakında olduğu herhangi bir obje ile ilgili olduğu; düşünce, duygu ve davranışların düzenliliğinden oluştuğu görülmektedir. Tutumlar sadece davranış eğilimi ya da sadece bir duygu değil, düşünce-duygu-davranış eğilimi bütünleşmesidir (Kağıtçıbaşı, 1988). Tutum kavramı bilişsel, duyuşsal ve devinsel olmak üzere üç bileşenden oluşur. Bu bileşenler birbirlerinden bağımsız değildir.

27

Karşılıklı olarak birbirlerini etkiler, birbirlerinden etkilenir ve çoğu kez aralarında bir tutarlılık bulunur (Aydın, 2002).

Bilişsel Öğe: Bir tutumun bilişsel öğesi, tutum gösterilen nesneye ya da olaya yönelik olan düşünce, bilgi ya da inançlarıdır (Deniz, 1994).

Duyuşsal Öğe: Bir nesneye ilişkin bir tutumdan söz edebilmemiz için, bu nesneye ilişkin bilgi, düşünce ve inançlara olumlu veya olumsuz duyguların eşlik etmesi gerekmektedir (Aydın, 2002). Bir tutumun duyuşsal öğesi tutum gösterilen nesneyi sevme, hoşlanma, korkma gibi duygulardır (Kağıtçıbaşı, 1988). Bir tutumu, bir inanç, bir gerçek veya bir olgudan ayıran en önemli özellik, tutumun bir duygusal bileşene sahip olmasıdır (Aydın, 2002).

Davranışsal Öğe: Bir nesneye ilişkin tutumu olumsuz olan bir birey, bu nesneye ilgisiz kalma veya ondan uzaklaşma, eleştirme, hatta ona zarar verme eğilimi gösterecektir Ancak, bazı durumlarda tutumun davranışa yansımaması mümkündür (Aydın, 2002).

Öğretmenlik mesleğine yönelik ilgisi yüksek olan bireyin, mesleğe ilişkin tutumu da olumlu olur. Öğretmenlerin mesleklerine yönelik tutumları genel olarak onların mesleklerini sevmeleri, mesleklerine bağlı olmaları, toplumsal olarak mesleklerinin gerekli ve önemli olduğunun bilincine ulaşmaları ve dolayısıyla kendilerini sürekli geliştirmek durumunda olduklarına inanmaları ile ilgilidir (Temizkan, 2008).

Öğrencilerin yetiştirilmesinde ve akademik başarılarında öğretmenlerin tutum ve inançları ve sınıf içi davranışları büyük önem taşımaktadır. Tutum, inanç ve davranışlar arasında önemli bir etkileşim bulunmaktadır (Taşkın, Cantürk ve Öngel, 2005).

Tutumlar, genel olarak öğrenilmesi, öğretilmesi ve kontrol edilmesi gerçekten zor olan duyuşsal özelliklerdir. Tutum birçok değişkenle farklı boyutlarda ve farklı oranlarda etkileşim içindedir. Tutum fen eğitiminde ve fen derslerindeki başarıda önemli bir etkendir (Yılmaz 2006).

28

Tutumlar bireylerle birlikte doğuştan gelen bir olgu değildir, çeşitli öğrenmeler yoluyla öğrenilmişlerdir ve fen öğretmenlerinin öğrencilere sunacakları ilgi çekici aktiviteler ile öğrencilerin tutumları olumlu yönde değiştirilebilir (Doğru ve Kıyıcı 2005).