• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.2. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Oluşum Süreci

1.2.3. Federal Devlet Kurma Çabaları

Irak’ın %55’ini Arapça konuşan Şiiler, %21’ini Kürtler, %18,4’ünü Arapça konuşan Sünniler, %2’sini de Türkmenler oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Irak çok etnik ve dini kimlikli bir ülkedir, dolayısıyla devlet kurma çabaları bir Ortadoğu geleneği olarak bu yapıdan etkilenmiştir. 218

216 Law of Administration for the State of Iraq for the Transitional Period (TAL), Chapter 1, Article 4,

08.04.2004, http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/iraq/tal.htm, (17.12.2017).

217 Law of Administration for the State of Iraq for the Transitional Period (TAL), Chapter 1, Article 4,

08.04.2004, http://www.au.af.mil/au/awc/awcgate/iraq/tal.htm, (17.12.2017).

218 Bknz. Harita 2, Michael Izady, “Iraq: Ethnic Composition in 2015”, Gulf 2000,

Mayıs 2006’da aylarca süren iç çekişmeler sonrasında, KDP ve PUK nihayet iki ayrı idareyi IKBY altında yeniden birleştirmiştir219 Kırk iki Bakanı ve Devlet Bakanları ile, IKBY, bölgesel petrol bakanının selefi olarak hareket eden Tabii Kaynaklar Bakanı dahil olmak üzere Bağdat yönetiminin bir aynasıdır. Siyasi başarıları sürdürülebilir kılmak için, yabancı yatırımcıları Kuzey Irak’a çekme konusunda dikkate değer çabalar harcamış ve bölgenin petrol zenginliğine özellikle dikkat etmiştir. Ağustos 2007’de bir petrol ve gaz kanununu kabul etmiş ve küçük uluslararası petrol ve gaz şirketleri ile yirmi üretim paylaşma anlaşması imzalanmıştır. Yaklaşık beş yıl içinde, üretimi günde sadece birkaç bin varilden bir milyon varile çıkarma planları bulunmaktadır. Bununla birlikte, Irak’taki petrol uzmanları, IKBY tarafından yapılan üretim paylaşma anlaşmalarına şiddetle karşı çıkmış ve uluslararası petrol şirketlerini tercih etmiştir. Milliyetçiler, bu sözleşmelerin Irak’ın ulusal zenginliğinin bir satışı anlamına geleceğini ifade ederken, Kürt temsilciler, bu değerli kaynakların Irak’ın kullanımına açık olduğunu iddia etmektedir.220

IKBY Petrol ve Haz Kanunu, Bölgenin parlamentosu olan IKBY Ulusal Meclisi tarafından 6 Ağustos 2007’de onaylanmıştır. Kanun, 9 Ağustos’ta Başkan Mesut Barzani’nin onayı ile yürürlüğe girmiştir. 221 Barzani bu kararı, Baker ve Hamilton Komisyonunun üyeleri, Irak’taki krizi çözmek için yeni bir Amerikan stratejisi arayışlarıyla Erbil’i değil Bağdat’ı ziyaret ettiğinde almıştır. Günümüzde IKBY’de, kamu sektörü iş gücünün yaklaşık yüzde seksenini barındırmaktadır ancak erişim, iki partinin patronaj sistemi tarafından düzenlenmektedir. Bölgede IKBY tarafından kontrol edilen güvenliğin bir bedeli de vardır: her mahallede parti ofisleri vardır. Her ne kadar bağımsız ve yarı bağımsız gazeteler ve online haber siteleri son yıllarda gelişse de medya hala iki büyük partinin yönetimindedir. Ekim ve Kasım 2007’de Erbil ve Süleymaniye’ye bir Gazetecileri Koruma Komitesi gitmiş, artarak devam eden fiziksel saldırılar olduğunu, güvenlik kuvvetleri tarafından muhabirlerin

219 Rajiv Chandrasekaran, ‘‘Kurds cultivating their own bonds with US’’, Washington Post,

23.04.2007, http://www.washingtonpost.com/wp-

dyn/content/article/2007/04/22/AR2007042201568.html?nav=rss_world, (12.12.2017).

220 Nechirvan Barzani, “Taking the lead on Iraqi oil”, Wall Street Journal, 06.10.2007,

https://www.wsj.com/articles/SB119163296042450938, (12.12.2017).

göz altına alındığını ve mahkemelerin gazetecileri aşağılamak için kullanıldığını rapor etmiştir. Devlet güvenlik servisi (Al-Amn Al-‘Am veya Kürtçe Asayiş), Irak’ın geri kalanında dağıtılmıştır ancak, IKBY’de halen mevcuttur. PUK ve KDP’nin Barış Paktını imzalamasından neredeyse on yıl sonra, güvenlik düzeninin siyasetten arındırılması için hiçbir önemli adım atılmamıştır. Bu partilerin her biri kendi silahlı birimlerini, peşmerge, asayiş ve polis kuvvetlerini kullanmaktadır. Irak Savunma Bakanlığı ve Amerikalıların, Kürt birliklerini Bağdat güvenlik planı için istediklerinde, bu birimler resmi olarak Irak ordusunun resmi parçası olmasına rağmen KDP ve PUK ile görüşmek zorunda kalmıştır. Maliye Bakanlığının yeniden birleşmesi konusu da belirsizdir. Bölgesel Hükümetteki parti koalisyonu, yüzde 80’den daha fazla bir ezici çoğunluğa sahiptir ancak parlamento üyeleri, karar verme sürecinde çok az etkiye sahip olmaktan şikayet etmektedir. 222 Bunun yanısıra, KDP ve PUK arasında henüz çözülmemiş bir çatışma söz konusudur. Barzani IKBY’nin başkanıdır ve bu durum KDP ve PUK arasında bir sorun olarak olagelmiştir. 223 Barzani’nin başkanlığı PUK içerisinde, Talabani’nin grubu ve yıllardır genel sekreter yardımcısı olan Nawshirwan Mustafa etrafında toplanan reformcu kanat arasında bir ayrıma neden olmuştur. Yirmi yıldan daha uzun süredir PUK’un şef diplomatı olan Mohammed Tofiq ile birlikte, Mustafa 2007 başında istifa etmiştir. Savaş sonrasında ve takip edilen siyasi süreç sırasında yeni kuvvetler ortaya çıkmış; ittifaklar bozulmuş, ayrılmış ve bu da yeni ve bazen şaşırtıcı gruplaşmalara yol açmıştır. Rejimin yıkılmasından önce bile, Kürtlerin “doğal müttefiklerinin”224, artık Irak sahnesinde hakim kuvvetler olmadığı görülmüştür. Bu durum, Aralık 2005 parlamenter seçimlerinde oyların yüzde 8’inden fazlasını alamayan İç Başbakan Ayad Allawi’nin seçmenler bloğuna katıldığında doğrulanmıştır. Aralık 2002’de Londra’da yapılan Irak Muhalefet Kongresinde verilen beyanda, Şii bloğu ile ittifak yapıldığına, sürgünde olan İslamcı Şii tarafların temsil talep ettiğine ve Şii nüfusunun çoğunluk statüsüne atıfta bulunulmuştur. Kürtler bunun içine çekilmiş ve Şii grupların başbakan makamını istemesini desteklemiştir. Bundan kısa süre sonra

222 Roel Meijer, “The Association of Muslim Scholars in Iraq”, Middle East Report, sayı 237, Kış

2005, s. 12.

223 Inga Rogg-Hans Rimscha, a.g.m., s. 835.

224 Kürtlerin doğal müttefik olarak adlandırdıkları grup, Irak Komünist Partisi gibi tüm Iraklı

da Kürtler, Şiiler ile karşı karşıya gelmiştir. PUK, Irak’ta SCIRI ile güçlü bağlantılara sahiptir, her ikisi de İran-Irak savaşı sırasında Tahran’ın müttefikleridir ve bu nedenle Konseyin Adel Abdelmehdi isimli üyesininin başbakanlık adaylığını desteklemiştir. Bu, karşılıklı menfaate dayalı bir stratejik ittifaktır çünkü Üst Konsey, federalizm şemasının bir parçası olarak güney ve güney-orta Irak’ta bir Şii “süper

bölgesi” yaratma çabasını desteklemek amaçlı bir federal çerçeve içerisinde Kürtlerin

öz yönetimini istemiştir. SCIRI Şii ittifakı içerisinde bir çoğunluk yakalayamadıkları için, Kürtler ilk başta isteksiz bir şekilde Da-wa Partisinden İbrahim Jaafari’yi kabul etmişlerdir. Jaafari, ABD’nin desteğini kaybetmiş ve Kerkük ile alakalı beklentileri yerine getirmemiştir. Bu nedenle, Kürtler desteklerini çekmiş ve sahne arkasında Jaafari’nin ikinci bir dönemi kazanmasını engelleyen hareketlere etkin bir şekilde katılmış ve bunun yerine diğer bir üst düzey Da-wa yetkilisi olan Nuri al-Maliki’yi desteklemişlerdir. Arap milliyetçiliği ile bir dengenin kurulması Başta Baas versiyonu olmak üzere Baas milliyetçiliği, Kürtlerin tanınma arayışları için Irak’taki hareketlerinin bir yanda muhatabı ve diğer yanda ana muhalifidir. Müzakerelerin çeşitli dönemlerinde, Kürt liderleri ve Baas yönetimi karşı karşıya gelmiştir. Hükümet düzeyinde bile, Anfal kampanyasının mimarı olan Ali Hassan al-Majid tarafından ifade edilen bakış açıları kabul edilmiştir. Bağdat’ta askeri istihbarat eski başkanı olan ve Mart 1991’deki başarısız ayaklanmanın sonrasında Kürt liderler ile bir araya gelen müzakere ekibinin bir üyesi olan Wafiq Al-Samara’i gibi eski düşmanlar müttefikler olmuştur. Al-Samara’i, 1995’te görevinden alınmış, sürgüne gönderilmiş ve daha sonra Başkan Talabani’nin güvenlik danışmanı olmuştur. Baas yönetiminin düşmesinden ve Amerikan liderliğindeki Koalisyon Güçleri tarafından müdahalenin başlamasından sonra, “direniş” veya “Sünni ayaklanması” gerçekleşmiştir. Ayaklanan gruplar, hatta eski silahlı kuvvetler ve güvenlik güçlerinden birtakım üyeler ve yetkilileri de içine çekenler, neredeyse tamamen aşırı İslamcılığı ideolojileri olarak kabul etmiştir.225 En azından bu grupların bazıları ya da belirli kısımları, intihar saldırıları ve araba ile kamyon bombaları kullanarak sivilleri hedef almış ve siyasi süreçlerde yer alanları “hainler” ve “işbirlikçileri” olarak adlandırmıştır. Dahası, El-Kaide’nin Irak şubesi, Şiiler, Kürtler veya Yezidiler

olarak tüm toplulukların aforozunu ilan etmiştir. En şiddetli saldırılardan bir tanesi Şubat 2004’te Erbil’de KDP ve PUK merkezlerini hedef almıştır. Bunun aksine, bir takım Arap milliyetçisi ve ılımlı Sünni İslamcı gruplar, ya Irak İslam Partisi gibi 2003 öncesi muhalefet grupları ya da Tawafuq (uyuşma) resmi lideri olan Adnan alDulaimi liderliğindeki Irak Halk Kongresi gibi daha yeni olanlar, siyasi sürece katılmaya başlamıştır. Siyasi sürecin mevcut durumuna bağlı olarak, Kürt partileri ve Sünni topluluklarını temsil edenler arasındaki ilişkiler zaman zaman gerginleşmiştir.226 Her ne kadar, siyasi süreçlerde yer alanlar ve isyan edenler arasında ulusal uzlaşma adına hiçbir ilerleme olmasa da, en azından bazı adımlar atılabilmiştir. Irak İslam Partisinden, Sünni Başkan Yardımcısı Tariq al-Hashemi, ilkeden meydana gelen bir Ulusal Sözleşmeyi ilan etmiştir ve içerisinde, IKBY’nin özel statüsünü açıkça tanımıştır. Ayrıca eyaletlerin yönetiminde federalizm veya görev dağılımının makul ve kabul edilebilir bir miktarını istemiştir.227

Son günlerde İsrail ABD’den sonra Kuzey Irak’ta bağımsız bir devlet kurulmasına en çok destek veren ülke olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Kuzey Irak’a en ciddi desteği veren İsrail’in bakış açısına da değinmek yerinde olacaktır. İsrail kurulduğu andan itibaren Arap devletleriyle bir çatışma içindedir. Bölgede İsrail daima Araplara karşı olan kimliklerle yakın durmaya çalışmıştır. Bu açıdan Kuzey Irak’ta yaşayan Kürt halkına yakın durmuştur. Ayrıca İsrail entellektüelleri arasında ABD’nin bölgede barışı sağlayamaması durumunda, ABD dışında herhangi bir kriz anında güvenebilecekleri bölgedeki bir müttefiğe ihtiyacı olduğu düşüncesi ortaya çıkmıştır. Bu nedenle İsrail Kuzey Irak’taki Kürtlerle yakın ilişkiler içinde olmuşlardır. 228