• Sonuç bulunamadı

Tanzimatın ilanıyla başlayan süreçte gerçekleşen ekonomik ve toplumsal dönüşüm diğer birçok alanda olduğu gibi yapı üretimi alanında da farklılaşmalara neden olmuştur. Bu dönemde konut türlerinde farklı alternatifler ortaya çıkmış ve yapı üretimi değişmiştir. Önemli bir gelişme olarak konut tipolojisine “sıra ev” ve “apartman” gibi daha önce var olmayan türler ithal edilmiştir [51].

Yaşanılan gelişmeler etkisinde özellikle kentin zengin kesimleri farklı barınma alternatifleri ve yaşam çevrelerini tercih etmeye başlamış, bu doğrultuda aydınlatılan caddeler ve alışveriş merkezleri gibi yeni sunulan hizmetlerden faydalanmak üzere şehrin kuzey sınırında yeni oluşan ve bir alışveriş merkezi olarak ün salan Şişli’deki yeni apartman dairelerine taşınmaya başlamışlardır. Bu gelişmelere paralel olarak kadınların yaşamlarında farklı bir hareket alanı açılmış, o dönemin Avrupası’nda olduğu gibi İstanbul’un bu bölgeleri de özellikle hali vakti iyi olan kadınlara çekinmeden kendilerini toplum içinde gösterebilecekleri bir ortam sağlamıştır [35]. Dolayısıyla Tanzimat öncesi dönemde yaşantı sınırları konutlarının içi ve belirli bir çevrede geçen kadının menzil örüntüsü bu dönemde değişmiş, konut dışında deneyimlenen çevrelerin serbestleşmesi ve genişlemesiyle gündelik menzil deneyimi önceki dönemlere göre değişip yeni bir boyut kazanmıştır.

Bu dönemde barınma anlamında bireylerin menzillerinde değişime neden olacak önemli bir diğer gelişme olarak sayfiye yaşantısına değinilmelidir. 19. yüzyılın ortalarında önce padişah ve yönetici kesim tarafından yaz geldiğinde sayfiyeye gitme alışkanlığı başlamış, bu alışkanlık zamanla alt gelir gruplarına kadar yayılmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğine gelindiğinde Boğaziçi, Nişantaşı, Çamlıca ya da Marmara sahillerindeki birbirlerinden uzak bahçeler içinde yaşanan sayfiye yaşantısı alternatif bir hayat biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır [16]. Dolayısıyla bu süreçte kentlilerin gündelik yaşamlarında ve barınma alışkanlıklarında yaşanan farklarla kentin birçok bölümü kullanılmaya başlandığından yeni menzil mesafelerinin tanımlandığı, kent içindeki konutun haricinde sayfiyedeki konutla bireylerin menzillerinin zaman zaman genişlediği anlaşılmaktadır.

sonlarına doğru vapur seferleri ve banliyö trenlerinin ulaşıma katkıları ile Kadıköy yakası gelişmeye başlamış, sahil bölgesinde üst gelir grupları ikamet ederken tren istasyonları etrafındaysa üst-orta gelir grupları yerleşmiştir. Kadıköy’ün merkezindeki gelişim ise yüzyılın son on yılında başlamış, burası kentin en çok tercih edilen konut yerleşimi haline gelmiştir. Tarihi yarımadanın terk edilmeye başlanması ile birlikte yeni ortaya çıkan semtlerle bu bölge arasında fiziksel, kentsel, mimari ve modernleşmeyle ilişki kurma açısından fark oluşmuştur [16]. Bu bağlamda menzilin kentsel alanların gelişmesi ve değişmesiyle farklılaştığı da düşünülebilir.

2.2.1.1 Mahalle kurgusunun dağılışı ve yeni yaşantı biçimleri

19. yüzyıl İstanbul’unda farklı parametrelere bağlı olarak yaşanan gelişmeler ekseninde yaşanan kentsel değişim kent sakinlerinin yaşantısı üzerinde farklı yansımalara sebep olmuştur. Mevcut barınma biçimleri ve alışkanlıklarında ortaya çıkan değişimle, Osmanlı İmparatorluğu’nun temel mekansal özelliklerinden biri olan mahalle kurgusunun sert yapısı bu dönemde kırılmaya başlamış, ortaya çıkan yeni yaşam biçimleri mahalle kültürünün büyük oranda dağılmasına sebep olmuştur. Kentlinin menzil sınırlarının önemli belirleyicilerinden biri olan mahalle kurgusunda uzun yıllar devam eden keskin hatların bu dönemde geçirgenlik kazanması ile mahalle sakinlerinin yaşantı biçmleri değişime uğramış, bu durum bireyin mahalle sınırları dışına çıkışıyla birlikte yeni menzil arayışları doğurmuştur. Bu nedenle çalışmanın bu kısmında mahalle kurgusunun değişimi araştırılmakta, yaşantı biçimlerindeki değişim incelenmekte ve barınma kültüründe yaşanan farklılaşma ele alınmaktadır.

18. yüzyıl sonlarına kadar bireyin gündelik hayatına bakıldığında, mahalle ölçeğinde bir bütünlükten bahsedilebileceği fakat 19. yüzyılla birlikte mahallenin sosyo-kültürel çerçevesinin parçalandığı ve geleneksel yaşantı biçiminin yeni oluşmaya başlayan çok merkezli kent yaşantısı içinde erimeye başladığı söylenebilir. Zengin ve fakirin bir arada yaşadığı mahalle yapısından farklı olarak, ekonomik hayat toplumsal bir statü ölçütü haline geldiğinden, zengin kesimler kendilerine yeni mekanlar aramaya başlamış ve bu durum mahalle yapısının değişim sürecinin bir parçası olmuştur [36]. Mahallede yaşanan değişimler aile yaşantısına da etki etmiş, aile içinde uyulması gereken kurallar esnemiş ancak tam anlamıyla bir modernleşme gerçekleşmemiş, geleneksel normlar bir

şekilde korunmuştur. Böylece, Tanzimat’la modern ve geleneksel olmak üzere iki farklı türde aile yapılanması ortaya çıkmış, geleneksel yaşantı alt tabakada devam ederken üst tabakada modernleşme doğrultusunda bir değişim yaşanmış; birey kişiselleşerek kendi yaşam kültürünü kurmuştur [52]. Bu dönemde gündelik yaşamda ev kadınının haricinde işçi ve entelektüel kadın olguları oluşmuş, modern okullarda eğitim verilen kadınlar bu sayede çeşitli iş kollarında görev almaya başlamışlardır [53]. Böylece Tanzimat sonrasında kadınlar da erkekler gibi çalışabilir, eğitim alabilir, düşünsel anlamda kendilerini geliştirebilir hale geldiklerinden kadınların menzillerinde önemli ölçüde bir genişleme gözlenmiştir.