• Sonuç bulunamadı

Fütürizm 20. yüzyılın başında yeni yaşamı ve yaşamın teknolojisini özne alarak tanımlayan, hareket ve dinamizme önem veren, geleneksel kuralları yıkma amacı güden, gelişen mimarlık ve sanat dünyasının en özgün, en yenilikçi ve ileri hareketidir. “Fütur”, “İstikbal-Gelecek” demektir. Fütürizm, dinamizm, canlılık, ileri atılış, hamle demektir. Makineyi ve hızı sanata sokan bu akımda hayatta her şey hareketlidir (Adam, 1997).

Fütürizm I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesiyle sonrasına yayılır. Bu eylemin özünü dünden ayrılıp bugünü de geçerek geleceğin dünyasına yönelmiş bir özlem ve teknolojik gelişimin sonsuzluğuna dair bir inanç oluşturur. Geçmişe ve durgun davranışa karşıdır. Prensibinin hareket, çaba ve çalışma olmasından dolayı Fütürizm, seçtiği teknikte statik, hareketsiz olamaz. Teknolojinin hakimiyetini kabul eden fütüristler için öncelik hareket ve hız olgularının vurgulanması olmuştur. İstenilen bu

hareketlilik makine ve çark sesleriyle duyurulmaya çalışılmıştır. Meydana getirilecek eserlerin, motorun, bir çarkın durmadan çalışmasına benzer bir hareket etkisi uyandırması gerektir (Sarıgül, 2008).

İtalyan romancı, şair, yayın yönetmeni ve oyun yazarı Filippo Tommaso Marinetti bu akımın öncülerindendir. 1909'de Paris'te, Marinetti'nin “Le Figaro” gazetesinde yayımladığı 1.Fütürist Manifestosu gelecekçiliğin manifestosu olmuş ve şiir, resim, edebiyat, grafik, mimarlık, fotoğrafçılık, heykel, sinema ve tiyatro eserlerini içeren bir hareket olarak başlamış ve akım diğer manifestolarla çoğalmıştır. Ressam Umberto Boccioni, Luigi Severini ve Carlo Carra'nın imzaları ile 1911'de Fütürist resim sanatının ilk manifestosu, 1912'de Fütürist heykelin manifestosunu ve 1914’de Antonio Sant’Elia Fütürist Mimarlık Manifestosunu yayınlanmıştır (Kortan, 1986).

2.1.1.Fütürizm ve mimari

Makinelerin gücüne, enerjiye; modern yaşamın hareket ve dinamizmine önem veren Fütürizm, mimaride de büyük yankı uyandırmıştır. Mimar Sant’Elia ve Marinetti’nin katkılarıyla 1914 yılında yayımlanan “Fütürist Mimarlığın Manifestosu” yeni bir kent ve mimarlık anlayışı geliştirme düşüncesini belirlerken, tarihsel olanı da sorgulamakta, tarihi binaların korunmasına, kopyalanmasına ve klasik mimarlığa, yatay- dikey çizgilere, statik, hantal, ezici biçimlere de karşıtlık belirtmektedir. 18. yüzyılın sonrasında mimarlığın olmadığını savunarak tarihsel dönem yapılarını eleştiren metin, tamamen geçmişten ayrılmanın yoğun bir arzusu ile diğer Fütürist manifestolara benzer bir tarzda yazılmıştır (Sant’Elia ve Tommaso, 1991).

Yeni teknolojik toplumun dinamiğini gören Fütüristler, makine dünyasına ve teknolojiye yönelmiş eylemlerinde, “ilhamımızı, yarattığımız mekanik dünyadan almalıyız,” diyorlardı. Bunu özellikle Antonio Sant’Elia’nın mimarlığında görüyoruz. Sant’Elia (1880-1916) Fütürist Mimari’nin arkasındaki en önemli itici güç olmuştur. Ev’i büyük bir makine olarak düşünen bu mimar ve diğer Fütürist mimarlar, yapıtın mekanik fonksiyonlarını büyük bir açıklıkla ortaya koyuyorlardı (Aslanoğlu, 1973).

Fütüristler, eğik ve eliptik çizgilerin doğalarındaki dinamiği tercih ederler. Her parçası dinamik, yaşayan, canlı ve şantiye gibi kent planlamaları yaparlar. Fütürist mimarlığın süsleyici değeri yalnızca işlenmiş çıplak ya da renklerdeki malzemenin özgün kullanım ve düzenlemesine bağlıdır. Onlara göre; merdivenler görünür olmamalı, bina yüzeyine yapılan cam ve demirden görünür asansörler yapılmalıdır. Beton, demir

ve camdan yapılan boyanmamış ev, yalnızca kendi hatları ve mekanik yalınlığı ile güzelleşmeli ve yükselmelidir. Fütürist mimar Sant’Elia’nın projelerinde, anıtlar, meydanlar yoktur ve dinginliğe yer verilmemiştir Sant’Elia ve Marinetti “Çatılardan yararlanmalı, bodrumları kullanmalı, cephelerin önemi azaltılmalı, sütun başlığı, giriş kapısı gibi dar çerçeveden kurtarıp, kent planlama projelerini alana aktarmalıyız.” sözleriyle mimari görüşlerini dile getirmişlerdir (Kırcı, 2013).

Sant'Elia’nın kısa yaşamı süresince yalnızca küçük bir av kulübesi olan Villa Elisi yapısını inşa edebilmiştir. Fütürist mimarın mirası uygulanmamış projeleridir. Bunlar çoğunlukla cephe çalışmaları veya mimarlık perspektifleridir. Üç çeşit perspektifi bulunmaktadır. Bunlardan ilki yaklaşık 1913 tarihine ait belli bir geometrisi olmayan, süssüz; “modern yapılar”, “endüstri yapıları”, ve “anıt” gibi çizimleridir. İkinci tür çizimleri ise belirli endüstri yapı tarzlarına adapte olmuş benzer biçimde formlardan oluşmaktadır. Üçüncü ve son çizimlerini ise oldukça detaylı olarak yapmıştır. Saint’Elia’nın La Citta Nouva (Yeni Şehir) diye adlandırılan bu çizimlerinde bir metropolün nasıl olması gerektiğini anlatmıştır. Çok katlı apartman blokları hareketli kaldırımlar ve köprülerle binaya bağlanan düşey asansör kuleleri ile çevrelenmiştir. Çizimlerde zemin ise tamamıyla çok katlı köprü ağıyla zedelenmiştir. (Sarıgül, 2008).

Resim 2.4. LA Citta’ Nuova (Yeni Kent), Antonio Sant'Elia, 1913 0

Fütürizm için I. Dünya Savaşı sonrası ciddi bir eleştiri zeminini ortaya çıkmıştır. 20.yüzyılın ortalarından itibaren, gelecekçi yaklaşımlar etkisini gösterirken, fütürizm düşüncesi varlığını yitirmeye başlamıştır. Savaşın yıkımı sonrasındaki ihtiyaçları hızla gidermeye yönelik tasarlanan kentler ve yeni endüstrileşmenin ortaya çıkardığı sorunlar, alternatif arayışları gündeme getirmiştir. Mimarlığın “esneklik”, “büyüme”, “dönüşme”,

“mobilite” gibi ihtiyaçlarını dikkate alan bu dönemin fütüristleri, “Tak-Sök Kent”, “Yürüyen Kent”, “Yaşama Kapsülü” gibi farklı projeler üretmişlerdir (Kayın, 2009).

Birçok gelecekçi mimar, geleceğin binalarının tasarımı ile meşgulken, onların kent planlamasına uyarlanması ile ilgilenen Fransız mimar Tony Garnier 1899’da Endüstri Kenti için tasarılar üretmiş ve Roma Yarışması’nı kazanmıştır. 35 000 kullanıcılı bir endüstri kenti için Garnier’in planı; konut, fabrikalar, demiryolu ve hastanelerin yerleşimi, modern kent ile ilk kez detaylandırılmıştır. Proje, 1904’te sergilenmiş ve 1917’de basılmıştır. Yerel bazı Lyon binaları, Garnier’ın bazı gerçekleştirebildikleri ile birlikte Endüstri Kenti planında yer almışlardır (Kırcı, 2013).

Resim 2.5. Tony Garnier, Citte Industrielle, (Endüstri Kenti), 1917

Günümüz mimarlığını çoğunlukla fütüristlerin gelecekçi düşünceleri de etkilemiştir. Sant’ Elia tarafından 1913 yılında gerçekleştirilen “Citta Nouva”nın çizimlerinde high tech akımın karakteristik özellikleri yer almaktadır. Yaşamı yeniden keşfetme düşüncesiyle, modern şehri, büyük ve gürültülü bir tersaneye benzetip, makine gibi modern binalar da yapmıştır. “Asansörler, merdiven kuyularında yalnızlığa terkedilmiş solucanlar gibi saklanmamalı, aksine cam ve demirden yapılmış yılanlar gibi cephede tırmanmalıdır” ifadesi, high tech akımdaki servis kuleleriyle benzerlik taşımaktadır.

Pompidou Kültür Merkezi, high tech akımın tarihi kent dokusu içinde uygulanan ve en etkili olan ilk örneğidir. Pompidou, kolaylıkla alışveriş merkezi, ofis ve fabrika olarak düzenlenebilme esnekliğini içermektedir. Yapıda sahip olduğu esneklikle belirli bir sistematik düzen içermektedir. Örneğin ofis bölümlerindeki bölme elemanların bağlantıları 1 dakika içerisinde sökülebilirken, müzenin daha büyük bölme elemanları

bir saatte, yangın duvarlarının bağlantı elemanları ise bir günde sökülebilmektedir. Yapının cephe şeffaflığı, dış cephenin bina ana strüktüründen bağımsız olmasından dolayı kolaylıkla düzenlenmekte ve iç mekanda rahatlıkla değişikler yapılabilmektedir. Pompidou Kültür Merkezi, teknolojik, fonksiyonel, şeffaf ve esnek bir yapıdır.

Resim 2.6. Renzo Piano-Richard Rogers, Pompidou Kültür Merkezi, 1977

Richard Rogers’ın tasarladığı Llyod’s Binası ise high tech akımın örneklerinden biri olmuş ve 1986 yılında tamamlanmıştır. Londra’nın ve1980’lerin İngiliz mimarisinin simgesi halini alan ve yeni şehircilik düşüncesiyle tarihi bir kurum için tasarlanan yapı, kurumun genel müdürlük binası olarak inşa edilmiştir. Makineye benzeyen yapı da yine çekirdek ve asansör kuleleri yapının dışında sergilenmektedir. Fütüristlerin oranı ve geleneği reddetme düşüncesi bu yapılarla gerçekleştirilmiştir (Sarıgül, 2008).

Değişimin hızla yol aldığı günümüz dünyasında gelecek günümüzle iç içedir. Teknolojik değişme ve gelişmelerle karşı karşıya kalan insanlar yaşantısını, kavrayabildiği bir düzen içerisine alma gayretindedir. Bu kapsamda gelecek, gelmesi beklenen değil, gelmesi planlanan bir niteliğe sokulmak istenmektedir. Günümüze, geleceğin fütürist düşünceleri açısından bakmak, bir bakıma bugünün üzerine nasıl bir gelecek kurabileceğini düşünmektir. Geçmişte yer alan fütürist tahminler bugün karar verme için gerekli araçlar olarak görülmektedir (Kuban, 1968).