• Sonuç bulunamadı

3. TOFFLER VE MİMARİ

3.1. Elektronik Eve Doğru

3.1.3. Ev merkezli toplum

Elektronik ev olgusu yaygınlaştığı takdirde, birbiriyle ilişkili birçok sosyal sonucu da beraberinde getirecektir. Bu sonuçların birçoğu, çevrecileri ve teknoloji asillerini sevindireceği gibi, iş girişimleri için de çok çeşitli yeni fırsatlar sunacaktır.

1- Toplumsal etki: Nüfusun büyük bölümünün evlerden çalışması, topluma bir tutarlık kazandırır; bugün değişimin büyük ölçüde yaşandığı bölgelerde bu, imkansız bir hayal gibi görünmektedir. Eğer çalışanlar işin bir bölümünü veya tamamını evlerinde yaparlarsa, her iş değişiminde evlerini de değiştirmek zorunda kalmayacaklardır.

Bu durumun sonucu, zorlama hareketliliğin kişi üzerinde yarattığı baskıların ve geçici kişisel ilişkilerin azalması ve toplumsal yaşama katılımcılığın artması anlamına gelir bugün bir aile yeni bir yere taşındığında, aile üyeleri bir-iki yıl içinde başka bir yere taşınmak zorunda olduklarını hissettikleri takdirde civardaki organizasyonlara katılmak, yakın arkadaşlıklar kurmak, yerel politikada yer almak ve genel olarak o toplumun yaşamını paylaşmak konusunda pek fazla istek duymazlar. Elektronik ev, insanın kendisinin içinde yer aldığı toplumun bir parçası gibi hissetmesini ve gruplarla ilişkilerinin güçlendirmesini sağlayacaktır.

2- Çevresel etki: İşin tamamının ya da belli bir kısmının evlere aktarılması, sadece enerji ihtiyacının azalmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda enerjinin merkezilikten uzaklaşmasını da getirir. Birkaç gökdelen iş hanına veya giderek yayılan bir endüstri tesisine yoğun miktarlarda enerji ulaştırma ve dolayısıyla enerji üretimini son derece yoğun merkezlerde toplama çabasının aksine, elektronik ev enerji ihtiyacının yayılmasını sağlayarak, güneşten, rüzgardan veya başka kaynaklardan elde edilen enerjinin kullanımına imkan tanımaktadır. Evlerde düşük miktarlarda üretilen enerji, günümüzde ihtiyaç duyulan devasa merkezi enerjinin en azından bir bölümünü kapsayabilir. Bunun sonucunda, en azından iki nedenden dolayı çevre kirliliğinin azalmasına katkıda bulunur. Birincisi, küçük ölçülerde olduğu takdirde yenilenebilen bir enerji temeline dayanmak, çevreyi çok fazla kirleten enerji türlerine duyulan ihtiyacı azaltır. İkincisi, bazı kritik noktalarda çevreye yığılan aşırı kirlilik yaratıcı maddelerin çok daha küçük ölçülerde kullanılmasına izin verir.

3- Ekonomik etki: Böyle bir sistemde bazı iş alanları gerilerken, bazıları gelişip zenginleşecektir. Hiç şüphesiz, bilgisayar, haberleşme ve elektronik endüstrileri gelişecektir. Buna karşın petrol şirketleri, otomotiv endüstrisi ve ticari amaçla kullanılacak gayrimenkullerin satışıyla ilgilenenleri bu değişimden zarar göreceklerdir.

Küçük bilgisayar mağazaları ve bilgi hizmeti sağlayıcılar iyi iş yapacak, buna karşılık posta hizmetleri gerileyecektir. Kağıt üreticilerinin işi azalırken, hizmet endüstrilerinin çoğu ve daha ziyade ofis çalışması yapılan işler, bu değişimden kazanç elde eder.

Daha derinlere inildiğinde, vatandaşlar kendi elektronik terminal ve cihazlarını alırlarsa, memur olmaktan çıkıp girişimci haline gelirler; diğer bir deyişle, işçiler “üretim araçlarının” sahibi olurlar. Evlerinde çalışan bu kişiler, küçük ortaklıklar veya kooperatifler kurabilirler. Böylelikle, çeşitli ilişki ve organizasyon biçimleri gerçekleştirilebilir.

4- Psikolojik etki: Giderek daha soyut sembollere bağlı bir iş dünyası şeklinde çizilen bu tablo, zihinsel çalışmaya, yaratıcılığa ve kişiliğe şimdikinden daha az yer veren bir çalışma ortamını akla getirebilir. Diğer yandan, evde çalışmak hem evde hem de evlerin bulunduğu bölgelerde yüz yüze gelinerek duyguların hakim olduğu ilişkiler kurma olanağı sağlayacaktır. Birçok bilim kurgu romanının ortaya attığı iddiaların aksine, bireylerin arasına bir elektrik perdesi gerilmeyecektir. Başkalarıyla sadece dolaylı yoldan ilişkiler kurabileceğimiz görüşü kesinlikle mantıksızdır. Geleceğin toplumu, iki türde insan ilişkisini de -biri gerçek, biri dolaylı olmak üzere- yer verebilir. Birçok farklı tarzın ve geçici yöntemin deneneceği şüphesizdir. Kimileri yarım gün evde, yarım gün dışarıda çalışacak. Kimileri aylarca, hatta yıllarca evde çalıştıktan sonra dışarıda bir işe başlayacak, bir süre sonra tekrar ev ortamına dönecek. Liderlik ve yönetim tarzlarının değişmesi gerekecek. Küçük firmalar, büyük firmalardan ofis hizmetleri için iş alacak, evde çalışanların yönetilmesi ve koordinasyonu gibi konularda uzmanlaşacak. Aralarında yeterince iş birliği ve uyum sağlayabilmek için, belki bu küçük şirketler partiler, sosyal toplantılar ve grup tatilleri düzenleyecek ve takım üyelerinin birbirlerini sadece bilgisayar ekranlarından değil, yüz yüze tanımasına izin verecektir. Elbette ki herkesin evde çalışması da mümkün değildir. Maaş ve fırsat maliyetleri gibi sorunlarla karşılaşılacaktır. İş ortamında kişiler arasında ilişkiler dolaylı yoldan sürerken, duygusal kargaşalar ve yüz yüze görüşmeler evlerde yaşanırsa sonuç ne olur? Şehirler? İşsizlik oranları? Böyle bir sistemde “işsizlik” terimi nasıl tanımlanabilir? Cevabını veremediğimiz sorunlar olabilir; hatta belki çok büyük, aşılması zor engellerle de karşılaşabiliriz. Ama aynı zamanda, karşımızda yeni fırsatlar bulunduğu da açıktır (Toffler, 2008).

Ofis ve fabrikalarda yeni bir üretim sistemine geçiş, belki elektronik eve giden yolların tümden açılması, günümüzdeki bu tür sorunların ortadan kalkmasını sağlayabilir. Bugün üzerinde tartıştığımız ve belki birbirimizi öldürdüğümüz sorunlar,

kendiliğinden çözümlenebilir. Elektronik evin yarının standart kurumu olup olmayacağını bugün için bilemiyoruz. Ama bildiğimiz şey şudur: günümüzde çalışanlar ordusunun yüzde 10 ila 20’si önümüzdeki birkaç yıl içinde bu tarihsel geçişi yaparsa, bütün ekonomi yapımız, şehirlerimiz, çevremiz, aile yapımız, değerlerimiz ve hatta politikamız temelden değişebilir. Bu üzerinde düşünmeye değer bir olasılıktır; hatta belki de mantığın işaret ettiği yoldur.

Ayrı ayrı ele alındıklarında, Üçüncü Dalga değişimlerinin birbirleriyle ilişkilerini görebilmemiz mümkün olmadığından, hepsini birlikte ele almamız gerekir. Enerji sistemimizin ve teknoloji tabanımızın bir araya geldiğinde yeni bir teknosfer oluşturduğunu, haberleşme araçlarımızı kitlesellikten uzaklaştırarak ve zeki bir ortam yaratarak enfosferimizi de değiştirdiğimiz bir dönem gerçekleşmektedir. Bu iki büyük trend bir araya geldiğinde, fabrika ve ofisteki işlerin niteliğini değiştirip, bizi yine eve sokacak şekilde üretim sistemimizin temel yapısını değiştiriyor. Sadece bu oluşumlar bile, artık yepyeni bir uygarlığın eşiğinde durduğumuz yönündeki teoriyi desteklemeye yetmektedir. Ama aynı zamanda, aileden arkadaşlıklara, okuldan şirketlere kadar, toplum yaşamımızı da değiştiriyoruz. Sonuç şudur: Üçüncü Dalga teknosferi ve enfosferiyle birlikte, yeni bir sosyosfer yaratmaktayız.

Sonuç olarak bütün endüstri toplumlarında kişisel ve kitlesel mesajların hiçbir sorunla karşılaşmadan dağıtılması için, yaygın bir enfosfer, diğer bir deyişle bir enformasyon, bilgi ve veri yayma ağı yaratılmıştır. Bu enfosfer, kişisel davranışları ekonomik üretimle birleştirirken, teknosfer ve sosyosferle iç içe kaynaşarak üçü bir bütün haline gelmiştir. Bu alanların her biri, büyük bir sistemin içinde kendilerine ait görevler sürdürmüşlerdir. Ama diğerlerinin desteği olmadan, birinin var olması mümkün değildir. Teknosfer zenginliği üretir ve dağıtır; sosyosfer, birbirlerine bağlı binlerce organizasyonu sayesinde bireylere toplum içinde oynayacakları rolü dağıtır. Enfosfer ise bütün sistemin çalışmasını sağlamak için gereken bilginin üretilip dağıtılmasını sağlar. Hepsi bir araya gediğinde, bir toplumun mimari temelini oluşturmaktadır (Toffler, 2008).