• Sonuç bulunamadı

3. TOFFLER VE MİMARİ

4.3. Bilgi Toplumunda Kentler

4.3.1. Bilgi kentleri

Günümüz bilgi toplumu ortamında kentler, bilginin üretilmesi ve dağıtılması konularında yeni gelişim stratejileri geliştirmeye başlamıştır. Bu stratejilerin ilk

sırasında bilgi odaklı kentsel gelişim ve bilgi temelli sektörler yer almaktadır. Hammaddeye bağımlı üretim sistemlerinden, bilgi temelli üretim biçimlerine geçiş, kent işleyişini ve planlamasını etkilediği gibi kentlerde bilgi alanları (Ar-Ge, sanayi alanları, üniversiteler vb.) oluşturma ihtiyacını da ön plana çıkarmıştır. Bilgi ekonomilerinin kentsel mekanlardaki en önemli etkisi, bilişim teknolojilerinin gelişimi ve dağıtımı ile mekana duyulan ihtiyacın ve zaman kavramının değişmesidir. Her geliştirilen teknik olanak kent planlamasında kullanılabilmektedir (Kacar, 2016).

Bilgi teknolojisinin kentlerde yoğun olarak kullanılmaya başlanması yeni bir kent kuramını gündeme getirmiştir. Alvin Toffler kentsel evrimin gelinen aşamasını “Silikon Vadisi”, Manuell Castells ise “Bilgi Kenti” olarak görmektedir. Bilgi kentleri ya da silikon vadisi olarak adlandırılan bu merkezler, günümüzde bilgi toplumu olarak ilkelerin belirli seviyeye yükselmelerinde itici bir güç olmuştur. Bilgi kentlerinin sayıları ve nitelikleri her geçen gün artmakta olup, bunlara teknokent veya teknopark da denilmektedir.

Bilgi kentleri; yeni teknoloji ürünlerinin araştırılması ve geliştirilmesi, tasarımı, üretimi ve pazara sunulması gibi konularda çağımız gerçeklerinin zorunlu kıldığı teknoloji çağı uygulamalarıdır. Bilgi kentleri, kurulduğu ülkenin hedeflerine, bilim ve teknoloji olanaklarına, eğitim, üretim ve sanayi sistemlerine, coğrafi yapısına ve teknolojik gelişmişliğine bağlı olarak içerisin de değişik teknolojik üniteleri bulunduran ve belirli hedefleri olan ülkelerin önemle üzerinde durdukları araştırma ve uygulama merkezleridir. Dünyada yaşanan teknolojik ilerlemekler, ülkeler arasında sosyal siyasal ve ekonomik değişimlere sebep olmakla birlikte teknolojik gelişmişlik kalkınma ve gelişmenin de önemli bir aracı olmaktadır. Büyük firmaların sürdürdüğü araştırma- geliştirme faaliyetlerinin sonuçlarının ticari hayata geçirilmesi teknokent-teknopark kavramlarını gündeme gelmiştir.

Bilgi kenti uygulamaları olarak öncelikle göze çarpan teknokent yapılanmaları; gelişmiş teknolojilerin üretimi, uygulanması ve geliştirilmesi için girişimcilere destek sağlamakta olan yapılanmalardır. Bilgi gücünün sermaye gücüyle birlikte devletin yönlendiriciliğiyle bir araya geldiği organize araştırma merkezleri olan bu kentler, devlet- sanayi-üniversite iş birliğinin günümüzdeki yansımasıdır.

Teknoparklar ise, büyük, işlev, yapı ve bulunduğu ülkeye göre farklı isimlerle anılmaktadır. Araştırma parkı, bilim parkı ve sanayi parkı kullanılan bazı isimler arasındadır. Tanım olarak ise teknopark; içerisinde bilgi ve yüksek teknolojilere dayanan firmaların kurulup gelişimini sağlamak üzere tasarlanan, birçok üniversite ve

araştırma merkezleri ile ilişkili, içinde bulunan firmalara, teknoloji transferi ve iş idaresi konularında araç ve destek verecek yönetim işlevine sahip girişimlerdir. Teknoparklar işletmelere, üniversitelere, kentlere ve ülkeye; kent çevresini canlandırılmak, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak, araştırma geliştirme faaliyetlerine katkı sağlayan, bölgesel gelişmişlik için altyapı sistemlerinin oluşturulmasını sağlamak, yüksek teknolojili firmaları bölgeye kazandırmak gibi çeşitli kazançlar sağlar. Teknoparklar teknoloji transferinin gelişimi ve kolay sağlanması için kendi bünyesinde üretilen bilgileri, bilgi merkezlerinde depolar ve satar. Teknoparklar kurulmuş olduğu bölgede kentin kalkınmasına katkıda bulunur ve ülkenin teknolojik ve dolayısıyla ekonomik düzeyinin yükselmesine de gerçekleştirir.

Resim 4.4. ABD’deki Silikon Vadisi

Bilgi kentlerinin ilk uygulamaları 1950 senesinde Stanford Üniversitesi’nin liderliğinde bazı öğretim görevlilerinin bilimsel çalışmaların pratik uygulamalara çevrilmesi düşüncesiyle ABD’de görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan orijinal ismi “Silicon Valley” adıyla dünya genelinde en çok bilinen ve büyük teknoloji şirketlerine ev sahipliği yapan bu teknopark bir teknoloji odağıdır. Silikon Vadileri üniversite ve sanayi iş birliğini elde etmek konusunda dünya genelinde başarılı bir yapı olarak ön plana çıkmışlardır. Üniversite ve sanayi iş birliğini sağlamak amacıyla teknoparkların ilk gelişim gösterdiği dönemlerde sanayilerin yoğun olduğu bölgelere ve üniversite çevrelerine yeni teknoparklar kurulmaya başlanmıştır. Günümüzün bilgisayar kuruluşu IBM bu birleşimin bir örneğidir. Üniversitelerde elde edilen bilimsel verilerin yakın civarlarda kurulmuş olan işletmelerde ticari uygulamalara çevrilmesiyle üniversite ve sanayi iş birliği sağlanmaktaydı.

Silikon Vadisi’nin liderliğinde gelişim gösteren bu teknoparklar dünya genelinde bilimsel gelişmelerin yaşamda pratik uygulamalara aktarılmasının sağlandığı büyük merkezler halini almıştır. Günümüzde dünyada aktif olarak çalışan ortalama 800 adet teknopark bulunmaktadır. Teknoparkların bulunduğu kentlerde gösterdiği değişimlere “Seattle” kenti örnek olarak gösterilebilir. “Microsoft” 1979 yılında yazılım şirketlerini bu kente taşımıştır. Windows programı sayesinde 1980’lerde bilgisayarın öneminin artmasıyla Seattle kentinde teknoloji odaklarında bir yükselme olmuş ve Microsoft’un yeni dallarından türeyen yazılım firmalarının sayısı 2500’lere kadar yükselmiştir. Bir diğer teknopark örneği olan Teksas’da bulunan Austin kasabası, yaklaşık 2000 kadar yüksek teknoloji firmasının gelişimiyle kurulan teknopark bölge işgücünün 20’sini istihdam etmektedir.

Resim 4.5.Tsukuba Üniversitesi, Tsukuba Bilim Kenti, Japonya, 1963

Bilgi kentlerine verilecek ilk örnek ise 1963 yılında Japonya’nın Tokyo kentinde yer alan Tsukuba Üniversitesi'nde kurulan Tsukuba bilim kentlerinden olmuş ancak ardından bu ülkede kurulan bilgi kentlerinin sayısı hızla artış göstermiştir. Yaklaşık 10 yıl sonra ise Fransa’da yaralan ve yaklaşık 20 bin aile için imkanı sağlayan en büyük bilgi kenti olan Sophia Antipolis kurulmuştur. Diğer taraftan, 1970’li yıllarda Cambridge ve Heriot-Watt’da ilk bilgi kentlerinin öncüleri kurulmuştur. Bilgi kentleri uzak Doğu ülkelerinin ve gelişme istikrarındaki ülkelerin temek kalkınma projesi olarak yüksek seviyeye çıkmalarında etkin bir rol üstlenmiş ve bu kentlerde yüksek teknolojilerin her alanda egemen olmasını sağlamıştır. Günümüzde birçok gelişmiş ülke, teknolojik gelişmenin en büyük aracı olarak bölgesel ve ulusal ekonomiye olan katkısından dolayı teknoparkları görmektedir. Günümüzde gelişmiş pek çok ülke hizmet

ve üretim sektörlerinden elde edilen gelirlerinin büyük bir bölümünü teknoparklarda yürütülen araştırma-geliştirme çalışmalarıyla elde etmektedir.

Araştırma merkezlerinin, üniversitelerin ve teknoloji kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturdukları büyük teknoloji bölgeleri olarak nitelendirilen silikon vadileri aynı zamanda, ar-ge faaliyetlerinin, yüksek teknolojinin ve elektroniğin en yoğun şekilde kullanıldığı alanlardır. Silikon Vadilerinde, Apple, Microsoft, Intel, Cisco, Hp, Xeros, Nvidia, Mozilla gibi uluslararası teknoloji firmalarının merkezleri bulunur ve bu merkezlerde amaçlanan yarı iletken teknolojilerin geliştirilmesidir. Günümüz bilgi toplumu ortamında artık gelişmiş ülkelerde teknoloji odaklı merkezlerin bulunması ekonomik açıdan büyük önem taşımaktadır ve bu teknoloji kentlerinde dijital devrimden daha fazla faydalanabilmek için hızla yeni şirketler kurulmaktadır. İsrail’de Tel-Aviv ve Hindistan’daki Bangalore, Amerika’daki Silikon Vadisinin en güçlü rakipleri arasında yer almaktadır (Kaypak, 2011).

Dünyada birçok ülkenin, kendi silikon vadisini kurmaya çalıştığına değinen Toffler;

“Türkiye de bir Silikon Vadisi olabilir. Anahtar kelime, imalat değil, ekonomik kalkınma için enformasyon teknolojisini üretmek ve kullanmaktır. Bunun için eğitim sistemini devrimleştirmek lazım. Mevcut eğitim sistemi, kural dışılık içermiyor, atıl durumda. Kitle sanayine göre tasarlanmış. Okulların yeni ekonomi için tasarlanması lazım. Okullarda yeni düşünce tarzlarını geliştirmek gerekiyor. Geleceğin görselliği lazım. Dijital devrim, 3'üncü dalganın sadece ilk aşamasıdır biyoloji ile enformasyon teknolojisi arasında ilişki kurulmuş, DNA kodu üzerine işleyen bilgisayar üretimi üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Yeni ekonomi sadece iş adamlarına değil, bütün bakanlara, hükümet kuruluşlarına meydan okuyor. Sermaye denen şey 1’inci Dalga ‘da “toprak”, 2’inci Dalga ’da “hisse senetlerinin ve üretim merkezlerinin” sahipliği, 3’üncü Dalga ‘da sermaye temel değişim göstererek, çalışanların beynindekiler olmuştur. Elle tutulmayan, gözle görülmeyen sermayenin sınırları aşmıştır” demektedir (Toffler, 2000).

Türkiye’de silikon vadisi olma yolunda atılan ilk adımlar, 1990’lardan itibaren bazı üniversiteler kapsamında teknoparkların kurulmasıyla başlamıştır. Devamında 2001 yılında Teknoloji Geliştirme Bölgeleri yasasının çıkarılmasıyla beraber bu gelişmelerin yasal içerikleri belirlenmiş ve bu kararlarla Türkiye’de teknoparkların kimler tarafından, hangi alanlarda ve nasıl kurulacağı tanımlanmıştır.

Ülkemizde 1992 yılında Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ve DPT tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezinin teknopark alanının inşaatına başlanması kararı alınmış ve yaşanan hızlı teknolojik gelişmeler sonucu 1995 yılında MAM Teknoparkı Master Planının yaptırılmasıyla, 1997 yılında bina inşaatına başlanmıştır. Türkiye’ de yasal olarak onay alan ilk Teknopark MAM, ikincisi ise ODTÜ Teknoparkı olmuştur. Ancak ülkemizde henüz bilim ya da bilgi kenti uygulamaları bulunmamaktadır. Dünya’da bulunan örnekler ise ağırlıklı olarak telekomünikasyon, bilgi ve iletişim, bio-teknoloji, nano-teknoloji, nöro-teknoloji, mikro-elektronik, nükleer enerji, ilaç sanayi ile bilişim teknolojileri üzerinde odaklanmaktadır (Kaypak, 2011).