• Sonuç bulunamadı

8 ARALIK 2001 — Sayı: 24607)

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca

B) KİŞİLER HUKUKU

1) EVLİLİK HUKUKU KISMI

Tasarı bu kısımda önemli ve köklü değişiklikler getirmektedir. Bu değişiklik-ler her şeyden önce, günümüzde modern hukuk sistemdeğişiklik-lerinin istisnasız hepsinde temel ilke olarak kabul edilen “kadın-erkek eşitliği” ilkesinin hukukumuzda da eskiden olduğu gibi sürdürülmesi, bu eşitliğe ters düşen hükümlerin kanundan

Genel Gerekçe (1) / LIX

çıkarılması veya eşitliği sağlayacak şekilde düzenlenmesi düşüncesine dayanmak-tadır.

Evlilik Hukuku Kısmı “Evlenme”,”Boşanma”,”Evliliğin Genel Hükümleri”

ve “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” başlıklarını taşıyan dört bölümden oluşmaktadır.

a) Evlenme Bölümü

Evlilik Hukuku Kısmının birinci bölümü olan “Evlenme” bölümü dört ayırım-dan oluşmaktadır. Bunlar “Nişanlılık”, “Evlenme Ehliyeti ve Engelleri”,”Evlenme Başvurusu ve Töreni” ile “Batıl olan evlenmeler”den ibarettir.

“Nişanlılık” başlığını taşıyan birinci ayırımda 123 üncü maddede yürürlükteki Kanunda kullanılan “nişanlanmaktan mütevellit davalar” ifadesi yerine “nişanlılı-ğın sona ermesinden doğan dava hakları” ifadesi tercih edilmiştir. Böylece madde, nişanlılığın sadece bozulması hâlini değil, fakat ölüm ve gaiplik gibi diğer sona erme sebeplerini de kapsayacak biçimde kaleme alınmıştır. Ayrıca manevî taz-minatı düzenleyen 121 inci madde de, taztaz-minatın “uygun bir miktar para” olarak ödenmesi şeklinde kaleme alınarak açıklığa kavuşturulmuştur.

“Evlenme Ehliyeti ve Engelleri” başlığını taşıyan ikinci ayırımda yapılan en önemli değişiklik, evlenme yaşının hem erkek hem kadın bakımından yüksel-tilmesidir. Gerçekten, 1984 tarihli Öntasarıda kabul edilmeyen yaşları yükselt-me konusu, Komisyonca küçük yaştaki kişilerin, özellikle kızların evlenyükselt-mesine imkân tanınmış olmasının gerek biyolojik, gerek psikolojik açıdan olumsuz etkiler gösterdiği gerekçesiyle kabul edilmiştir. Bu değişiklikle normal evlenme yaşı ka-dın-erkek farkı da kaldırılarak on yedi yaşın doldurulması, yani on sekizinci yaşa girilmiş olması biçiminde düzenlenmiştir. Olağanüstü evlenme yaşı ise, aynı şekil-de kadın-erkek farkı kaldırılarak on altı yaşın doldurulması, yani on yedinci yaşa girilmiş olması biçiminde düzenlenmiştir.

Yürürlükteki Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki “Akıl hastalık-larından birine müptelâ olan kimse asla evlenemez” hükmü metinden çıkarılmış, daha sonra 133 üncü madde olarak düzenlenen yeni maddeyle “Akıl hastaları ev-lenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılma-dıkça evlenemez.” Hükmü getirilmiştir. Bu değişiklikle evlenmeleri tıbbî açıdan sakınca doğurmayacak olan bazı önemsiz akıl hastalarının evlenmelerine imkân tanınmıştır.

Bu değişiklik, Komisyona davet edilen adlî tıp uzmanı öğretim üyelerinin akıl hastalıkları konusunda yaptıkları açıklamalara dayanmaktadır. Bu açıklamalarda bazı akıl hastalarının tedavi sonucunda iyileşebilecekleri, bu gibi akıl hastalıkları-nın hepsinin aynı mahiyette olmadığı, bunların bu sebeple aynı düzenlemeye tâbi tutulmasının isabetli olmayacağı sonucu ortaya çıkmıştır.

LX / Genel Gerekçe (1)

Tasarıya yasal temsilcilerin izni konusunda yürürlükteki Kanunda mevcut ol-mayan yeni bir madde (m.128) konulmuştur. Bununla yasal temsilcilerin, evlenme yaşına erişmiş olan kişilerin evlenmelerine hiç de haklı olmayan sebeplerle engel olmaya kalkmaları hâlinde, özellikle kız kaçırma ve kocaya kaçma gibi olaylar yüzünden aileler arasında kavgalara sebebiyet verecek sonuçların doğmasını önle-mek amacıyla hâkimin evlenmeye izin verebilmesi imkânı getirilmiştir.

“Evlenme Başvurusu ve Töreni” başlığını taşıyan üçüncü ayırımda 134 üncü maddeyle birbiriyle evlenecek erkek ve kadının içlerinden birinin oturduğu yerde-ki evlendirme memuruna birlikte başvurabilmeleri imkânı getirilmiştir. Yürürlük-teki Kanunun 98 inci maddesi ise başvurunun evlenecek erkeğin ikametgâhındaki evlendirme memuruna yapılması gerektiğini öngörmektedir. Bu değişiklikle de kadın-erkek eşitliği sağlanmış olmaktadır.

“Batıl olan evlenmeler” başlığını taşıyan dördüncü ayırımda evlenmenin mut-lak butlanı yanı sıra nisbî butlanı da düzenlenmektedir. Yürürlükteki Kanunun evlenmenin nisbî butlanını düzenleyen 115, 116, 117 ve 118 inci maddelerinde geçen “evlenmenin feshini” deyimi, Tasarıda doğru olarak “evlenmenin iptalini”

şekline dönüştürülmüştür. Çünkü bu maddelerde, geçerli olarak doğmamış olan bir evliliğin iptal yoluyla ortadan kaldırılması düzenlenmektedir. Fesih ise baştan geçerli olan bir evliliğin sonradan belli bir sebebe dayanılarak ortadan kaldırılması yoludur. Bunun en güzel örneği de Tasarının 119 uncu (yürürlükteki Kanunun 94 üncü) maddesinde düzenlenmiş olan gaiplik hâlinde evliliğin feshidir.

Yürürlükteki Kanunun 119 uncu maddesi fesih (doğru olarak iptal) davasının altı ay ve beş yıllık sürelerin geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını düzenlemek-tedir. Doktrin ve yargısal içtihatlarda öne sürülen görüşlere göre, yenilik doğuran hak olan iptal davası açma hakkına ilişkin süre zamanaşımı değil, hak düşürücü süredir. Bu sebeple Tasarının bu maddeyi karşılayan 152 nci maddesinin kenar başlığı ve metni bu şekilde düzeltilerek kaleme alınmıştır.

b) Boşanma Bölümü

“Boşanma” başlığını taşıyan ikinci bölümde boşanma sebepleri ve boşanma-nın sonuçlarıyla ilgili bazı değişiklikler yapılmıştır.

Komisyon çalışmaları sırasında Medenî Kanunda ayrı ayrı özel boşanma sebeplerine yer verilmeyerek bunların yerine Alman Medenî Kanununda (BGB) olduğu gibi, genel bir sebep olarak sadece “temelden sarsılma” ilkesine dayanan bir boşanma sebebinin kabul edilip edilmemesi konusu uzunca süre tartışılmış, ancak yürürlükteki Kanunun 134 üncü maddesinde 3444 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin genel bir boşanma sebebi olarak Alman Medenî Kanununun 1555 ve 1567 nci maddelerine benzer bir hüküm içerdiği, bu genel boşanma sebebi

dışın-Genel Gerekçe (1) / LXI

da Tasarının 161 ilâ 165 inci maddelerinde öngörülen özel boşanma sebeplerinin uygulamada bugüne kadar herhangi bir sorun yaratmamış olmaları ve özellikle

“zina”nın özel bir boşanma sebebi olmaktan çıkartılıp genel boşanma sebebi ola-rak “evlilik birliğinin temelden sarsılması” sebebi içinde değerlendirilmesinin Türk toplumunda yanlış yorumlara yol açabileceği düşüncesiyle, mevcut durumun aynen korunması görüşü ağırlık kazanmıştır.

Böylece boşanma sebepleri konusunda yürürlükteki Kanunda mevcut düzen-lemeden farklı bir düzenlemeye gidilmemiş, sadece kaynak Kanun olan İsviçre Medenî Kanununun 138 inci maddesinde öngörülmüş iken yürürlükteki Kanunu-muza her nedense alınmamış olan “onur kırıcı davranış” (Ehrenkraenkung) sebebi, Tasarının 162 nci maddesinde mevcut “hayata kast” ve “pek kötü davranış” sebep-lerine üçüncü bir sebep olarak eklenmek suretiyle doktrin ve yargısal içtihatlarda ortaya atılan görüşlere yer verilmiş olmaktadır.

Tasarının 163 üncü maddesinde düzenlenen “suç işleme” sebebiyle boşanmaya “çe-kilmezlik şartı” eklenmiş, böylece aynı madde içinde düzenlenen “haysiyetsiz hayat sür-me” sebebi ile uyum sağlanarak her iki sebep “nisbî” boşanma sebebi hâline getirilmiştir.

Tasarının 164 üncü maddesinde düzenlenen “terk” sebebiyle boşanmada yü-rürlükteki Kanunun öngördüğü üç aylık terk süresi altı aya çıkarılmıştır. Sürenin uzatılmasının dayandığı düşünce, eşlerin barışma ve bir araya gelme ihtimalinin daha uzunca bir sürede gerçekleşebileceğidir. Terkeden eşe dördüncü ayın sonun-da ihtarsonun-da bulunularak iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği hususunsonun-da uyarılacaktır.

Yürürlükteki Kanunun 134 üncü maddesinde 3444 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiş olan “evlilik birliğinin sarsılması” adlı genel boşanma sebebi aynen korunmuştur.

Boşanma davalarında yetki konusunu düzenleyen 168 inci madde yeniden ka-leme alınmış ve yetkili mahkemenin, eşlerden birinin yerleşimyeri veya eşlerin davadan önce son defa altı aydan beri oturdukları yer mahkemesi olması uygun görülmüştür.

Boşanan kadının kişisel durumuyla ilgili olarak yürürlükteki Kanundan ayrı-lınmak suretiyle Tasarının 173 üncü maddesi, boşanan kadının “evlenmeden önce-ki soyadını yeniden alabilmesi”ne imkân verecek şeönce-kilde kaleme alınmıştır. Çünkü yürürlükteki Kanunun aynı maddeyi karşılayan 141 inci maddesinde öngörülen

“bekârlık soyadını yeniden alması” hükmünün çoğu kez boşanan kadının menfaa-tine ters düşeceği kabul edilmiştir.

Boşanmada maddî tazminatı düzenleyen 174 üncü madde yürürlükteki mad-deden farklı olarak daha az kusurlu tarafın da dava açabilmesi imkânını getirmiş-tir. Yoksulluk nafakasını düzenleyen 175 inci madde yeniden kaleme alınmış ve

LXII / Genel Gerekçe (1)

yürürlükteki Kanunun 144 üncü maddesinde öngörülen “Ancak, erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için, kadının hâli refahta bulunması gerekir.”

Hükmü kadın-erkek eşitliği ilkesini zedelediği için metinden çıkartılmıştır.

Tasarıyla yeni getirilen 178 inci madde, boşanma sebebiyle açılacak davaların boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yılın geçmesiyle zamanaşımı-na uğrayacağını hükme bağlamıştır. Yürürlükteki Kanunda böyle bir hüküm mev-cut değildir. Aynı şekilde yeni getirilen 177 nci maddeyle de boşanmadan sonra açılacak davalarda yetkili mahkemenin, nafaka alacaklısının yerleşimyeri mahke-mesi olduğu hükme bağlanmıştır. Yürürlükteki Kanunda bu konuda da bir hüküm mevcut değildir.

Tasarıyla yeni getirilen 181 inci maddenin ikinci fıkrası, boşanma davası de-vam ederken davacı eşin ölümü hâlinde diğer eşin mirasçı olup olamayacağının şartını düzenlemektedir. Buna göre, mirasçılardan herhangi birinin davayı devam ettirmesi ve davalı eşin kusurlu olduğunun sabit olması hâlinde, davalı eş ölmüş olan davacı eşe mirasçı olamayacaktır. Bu durumda mirasçıların devam ettirdikleri dava, artık boşanmaya yönelik olmayacak (zira ölümle evlilik zaten sona ermiştir), bu davada davalının boşanmada kusurlu olup olmadığı karara bağlanacaktır. Başka bir deyişle, bu durumda devam eden dava, boşanmada hangi eşin kusurlu olduğu-nun saptanmasına yönelik olacaktır.

c) Evliliğin Genel Hükümleri Bölümü

“Evliliğin Genel Hükümleri” başlığını taşıyan üçüncü bölümde yapılan deği-şikliklerin büyük bir çoğunluğu kadın-erkek eşitliğinin sağlanması amacına yö-neliktir.

Konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma konularını düzenleyen 186 ncı maddeyle yürürlükteki Kanunun konutun seçimini kocaya tanıyan hük-mü değiştirilmiş ve eşlerin beraberce oturacakları ortak konutu birlikte seçmeleri ilkesi getirilmiştir. Böylece konutun seçiminde kadına nazaran üstün konuma ge-tirilmiş bulunan kocanın tek başına konutu seçmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır.

Aynı şekilde, eşitliği sağlamak amacıyla yürürlükteki Kanunun “koca birliğin re-isidir” hükmü kaldırılmış, böylece konut seçiminde olduğu gibi evlilik birliğinin yönetiminde de eşlere eşit söz hakkı tanınmış, eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetmeleri ilkesi kabul edilmiştir.

Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, eşlerin evlilik birliğinin giderlerine katıl-maları konusunda da eşitlik ilkesine yer verilmiştir. “Karı ve çocukların infak ve iaşesinin” kocaya ait olduğuna ilişkin hüküm değiştirilerek, bu konuda her iki eşin de giderlere katılma zorunluluğu kabul edilmiş, fakat giderlere katılmada ölçü ola-rak eşlerin malî güçleri, emek ve malvarlıkları esas alınmıştır.

Genel Gerekçe (1) / LXIII

Kadının soyadı konusunda yürürlükteki Kanunun 153 üncü maddesinde 4248 sayılı Kanunla yapılan ve kadının kocasının soyadının önünde “önceki” soyadını da taşımasına imkân sağlayan değişiklik, tasarının 187 nci maddesinde aynen ko-runmuştur.

Evlilik birliğinin temsilinde de kadın-erkek eşitliğini sağlayacak biçimde esaslı değişiklik yapılmıştır. Buna göre 188 inci madde uyarınca eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini tem-sil etme yetkisine sahip olacaklardır. Eşler aynı zamanda birliğin temtem-sili yetkisini kullandıkları hâllerde, üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu tutulacaklardır.

189 uncu maddede düzenlenen bu hükümle, bu tür borçlardan sadece kocanın şahsen sorumlu olmasını öngören ilke değişmiş olmakta ve sonuçta kadın-erkek eşitliği sağlanmaktadır.

Temsil yetkisinin kaldırılması, sınırlanması ve kaldırılan yetkinin geri veril-mesi konularında da kadın-erkek eşitliğini sağlayan yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Yürürlükteki Kanunun “Karının meslek veya san’atı” kenar başlığını taşıyan 159 uncu maddesi, eşitlik ilkesine aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafın-dan 29.11.1990 tarih ve 30/31 sayılı kararla iptal edilmiştir. Komisyon bu maddeyi kadın-erkek eşitliğine uygun şekilde yeniden kaleme alarak Tasarıya 192 nci mad-de olarak dahil etmiştir. Bu madmad-deyle eşlermad-den her birinin meslek veya iş seçimin-de diğerinin iznine bağlı olmadığı, dilediği meslek ve işi seçmekte ve yürütmekte tamamiyle özgür olduğu açıkça dile getirilmiştir.

Tasarıya konulan yeni 194 üncü maddeye göre, aile konutuyla ilgili hukukî işlemler söz konusu olduğunda, örneğin konutla ilgili kira sözleşmesinin feshedil-mesi, konutun devredilmesi veya konut üzerindeki hakların tamamen veya kısmen sınırlandırılması gibi işlemlerde eşlerden her biri, diğerinin açık rızasına muhtaç olacaktır. Rıza verilmedikçe bu işlemler yapılamayacaktır. Bu hüküm, bir önceki maddede kabul edilen “eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilme” ilkesine getirilmiş bir istisnadır. Aynı maddeyle, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan eşe, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteme hakkı tanınmaktadır. Eğer bu taşınmaz, eş-lerden biri tarafından kira yoluyla sağlanmışsa, kira sözleşmesinin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle taraf haline gelecek, konut da bu bildirimle aile konutu niteliğini kazanacaktır. Bu hükümlerle eşlerin menfaatini koruma amacı güdüldüğü açıktır.

“Birlikte yaşamaya ara verilmesi” kenar başlığını taşıyan yeni 197 nci madde, ortak yaşam nedeniyle eşlerden birinin kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru tehlikeye düştüğü sürece, o eşe ayrı yaşama hakkı tanımaktadır. Bu hük-mün düzenlenmesinde kaynak Kanunun 175 inci maddesinden esinlenilmiştir.

LXIV / Genel Gerekçe (1)

Tasarının 199 uncu maddesiyle İsviçre Medenî Kanununun 178 inci maddesi-ne uygun olarak özel bir önlem mahiyetinde olmak üzere hâkime eşlerden birinin tasarruf yetkisinin sınırlanmasına karar verme yetkisini tanımaktadır. Bu hükümle, boşanmaya kararlı olan kocanın sırf kadına nafaka veya tazminat ödememek için mevcut mallarını başkalarına devretme imkânı önlenmekte ve bu yolla kadın ko-runmuş olmaktadır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, hâkimin eşlerden birinin taşınmazlarıyla ilgili olarak tasarruf yetkisini kaldırması hâlinde, tasarruf yetki-sinin kaldırılmasına ilişkin önlemin tapuya şerh edilmesine re’sen karar vermesi imkânı getirilmekte ve böylece eşlerin birbirlerinden mal kaçırmaları yolu da ka-patılmış olmaktadır.

Yürürlükteki Kanunun karı koca arasında cebrî icra yasağını ve karının koca lehine yapacağı bazı işlemlerin geçerliliğini hâkimin onayına tâbi tutan 167, 168 ve 169 uncu maddeleri kadın-erkek eşitliğine aykırı görüldüğü ve aynı zamanda günümüz şartlarında hiç de gerekli bulunmadığından Tasarıya alınmamıştır.

d) Eşler Arasındaki Mal Rejimi Bölümü

Dördüncü Bölüm “Eşler Arasındaki Mal Rejimi” başlığı altında ve beş ayırım hâlinde eşler arasındaki mal rejimlerini düzenlemektedir.

Yürürlükteki Kanuna göre eşler, evlenmeden önce veya evlilik devam ederken Kanunda belirlenen mal rejimlerinden birini evlenme mukavelesi yapmak sure-tiyle seçebilirler. Eşler bu konuda bir seçim yapmazlarsa, aralarında Kanundan ötürü “mal ayrılığı” rejimi geçerli olacaktır. Kanun “yasal rejim” olan bu rejimin yanında “akdî rejim” olarak “mal ortaklığı” ve “mal birliği” rejimlerini de düzen-lemiştir.

Kaynak Kanun olan İsviçre Medenî Kanunu yasal rejim olarak “mal birliği”

rejimini benimsemiş idi. Ancak, İsviçre’de Medenî Kanununun eşlerin mal reji-mini düzenleyen altıncı bölümü (Sechster Titel) 1 Ocak 1988 tarihinde yürürlüğe giren 5 Ocak 1984 tarihli bir Kanunla yeni baştan düzenlenmiş, mal birliği olarak geçerli olan yasal mal rejimi bu değişiklikte “Edinilmiş Mallara Katılma” (Errun-genschaftsbeteiligung) olarak kabul edilmiştir.

Uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurduğu gözden kaçırılmayarak Ülkemizde geçerli olan “mal ayrılığı” rejiminin değiştirilmesi cihetine gidilerek bunun yerine Tasarıda “Edinilmiş Mallara Katılma” rejimi yasal rejim olarak ka-bul edilmiştir. Bunun yanında eşler dilerlerse akdî rejim olarak “Mal Ayrılığı”,

“Paylaşmalı Mal Ayrılığı” ve “Mal Ortaklığı” rejimlerinden birini seçebilecek-lerdir. Bunun için yapacakları tek şey, 205 inci madde uyarınca noterde bir mal rejimi sözleşmesi yapmaktan veya aralarında yapacakları yazılı sözleşmeyi notere onaylatmaktan ibarettir.

Genel Gerekçe (1) / LXV

Edinilmiş Mallara Katılma rejimi 24 madde halinde ayrıntılı biçimde İkinci Ayırımda düzenlenmiştir.

Bu rejimde iki türlü mal vardır :Eşlerin kişisel malları ve edinilmiş mallar.

Kişisel malların nelerden oluştuğu 220 nci maddede bentler halinde sayılmış-tır. Bu mallar kanundan ötürü kişisel mal sayılır. Ayrıca eşler mal rejimi sözleş-mesiyle bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerini kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Tasarının 221 inci maddesi eşlere bu imkânı tanımaktadır.

Edinilmiş malların nelerden oluştuğu ise, 219 uncu maddede beş bent halin-de sayılmaktadır. Aynı madhalin-deye göre edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Böylece bir eşin çalışmasının karşılığı olan edinimleri, çalışma gücünü kaybetmesi sebe-biyle kendisine ödenen tazminatlar, kişisel mallarının gelirleri, sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumlarının, sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler ve nihayet edinilmiş malların yerine geçen değerler, bir eşin edinilmiş malı sayılacaktır. Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilecek, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar, onların paylı mülkiyetinde sayılacaktır (m. 222).

Tasarının 223 üncü maddesine göre, her eş yasal sınırlar içinde kişisel malları ile edinilmiş malları yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Ancak bir eş diğerinin rızası olmadıkça paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.

Tasarının 224 üncü maddesi eşlerden her birinin kendi borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı bütün malvarlığıyla sorumlu olmasını öngörmektedir.

Tasarının 225 ve devamı maddelerinde rejimin sona ermesi halleri ile bu du-rumda tasfiyenin nasıl yapılacağı, eşlerin paylarının nasıl hesaplanacağı, eklene-cek değerler, kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme, artık değer ve artık değerin paylaştırılması, aile konutu ve ev eşyası üzerinde sağ kalan eşe tanınan haklar düzenlenmektedir.

Edinilmiş mallara katılma rejiminin düzenlenmesinde kaynak İsviçre Medenî Kanununun 196 ilâ 220 nci maddeleri hükümlerinden geniş ölçüde yararlanılmış-tır. Hatta birkaç istisna dışında bu hükümlerin tamamen adı geçen Kanundan alın-dığı da söylenebilir.

Yürürlükteki Kanunda yasal mal rejimi olarak kabul edilen “mal ayrılığı” reji-mi, Tasarıda akdî rejim olarak üçüncü ayırımda düzenlenmiştir.

Dördüncü ayırımı oluşturan paylaşmalı mal ayrılığı rejimi mal ayrılığı rejimi-nin sakıncalarını gidermek amacıyla kısmen edinilmiş mallara katılma rejimine benzeyen yeni bir rejim olarak düzenlenmiştir.

LXVI / Genel Gerekçe (1)

Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde, eşlerden her biri yasal sınırlar içinde ken-di malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf hakkına sahiptir. Bu hu-sus 244 üncü maddede gayet açık bir ifadeyle dile getirilmiştir. 246 ncı madde uyarınca eşlerden her biri, kendi borçlarından bütün malvarlığıyla bizzat sorumlu olacaktır.

Paylaşmalı mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulü, mahkemece evliliğin iptaline, boşanmaya veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde sona erecektir. Bu durumda rejimin tasfiyesine geçilecektir.

Tasarının 250 nci maddesi uyarınca, eşlerden biri tarafından bu rejimin ku-rulmasından sonra edinilmiş olup da ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına öz-gülenmiş olan mallar ile ailenin geleceğini güvence altına alma amacıyla yapılan yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi hâlinde eşler arasında eşit olarak paylaşılacaktır. Ancak, manevî tazminat alacakları ve miras yoluyla edinilen mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın iradesinden açıkça anlaşılmadıkça, sağlararası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar eşler arasında paylaşılmayacaktır.

Getirilen 251 inci madde, eşlerden birinin diğer eşin payını azaltmak kastıy-la paykastıy-laşmadan önce bir malı karşılıksız okastıy-larak elden çıkarması hâlinde hâkime, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete uygun biçimde belirleme

Getirilen 251 inci madde, eşlerden birinin diğer eşin payını azaltmak kastıy-la paykastıy-laşmadan önce bir malı karşılıksız okastıy-larak elden çıkarması hâlinde hâkime, diğer eşin alacağı denkleştirme bedelini hakkaniyete uygun biçimde belirleme

Benzer Belgeler