• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM: ETİK ve ETİKSEL KARAR VERME

3.1. Etiğin Tanımı

Etik (ethics) sözcüğü, Yunanca’da gelenek görenek anlamına gelen “ethos” sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökeni, var olmanın temel niteliğini belirleyen bireysel ahlak ve davranışsal alışkanlıklar anlamına gelen “swedhethos” olarak belirlenmektedir(Karalar,2001:74).

İnsan hareket ve davranışları üzerinde düşünülmeye ilk çağlarda başlanmıştır. Ortaya çıktığı ilk günden itibaren ahlak sorununun ortak sorusu birey hareket ve davranışlarının belli bir amacının olup olmadığıdır. Düşünürlerin hemen hemen hepsi bu soruya olumlu cevap vermişlerdir. Farklılığın ortaya çıktığı nokta ise bu amaçların arkasında yatan ahlaksal görüşlerdir (Oruç,2004:8).

Yunan filozofları Socrates (İ.Ö. 469-399), Plato (İ.Ö. 427-347) ve Aristoteles (İ.Ö: 384-322), günümüzdeki etik kavramlara temel olan yazılar yazmışlardır.Öte yandan, Judaism (İ.Ö. 1800) ve Hindiusm (İ.Ö.1500) kaynaklarında da çok önceden ahlaksal kavramlar ve yasalar yer almıştır (Karalar,2001:74).

Sokrates’e göre iyi veya kötü davranış tamamıyla mantıklı sürecin bütünlüğüne bağlı olmalıdır. Platoya göre neyin iyi olduğunu bilmek iyiyi yapmaktır ve iyiyi yapmak her zaman kötüyü yapmaktan daha rasyonel ve faydalı olmaktadır. Aristoteles’e göre etik, insan doğasının mantıksal ürünü olmaktadır ve kullanışlı olmasının sebebi etiğin mantıksal olduğudur (Bottorff,2001).

Fisher(2005)’e göre etik; bireyin neyin doğru, neyin yanlış olduğu kararını alma yöntemidir. Kolay olarak gözükse de bir hayli karmaşık bir iştir. Yanlış ve doğru kavramları sübjektif olup; kültüre göre, ahlaki düzene göre ve bireyin içinde bulunduğu ortam koşullarına göre farklılıklar göstermektedir.

Etik; ahlaki davranış, eylem ve yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli bir parçası ve sistematik bir çalışma alanı olmuştur. Ancak yanlış-doğru, iyi-kötü, erdem-kusur ile davranışları ve davranışların sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Ahlak felsefesi yada etik, ahlakı konu edinen felsefe dalıdır. Kullanılan ahlak terimlerini ve ahlaki yargıların statüsünü analiz eden etik, ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele alır (Miner,2003:12).

Etik tartışmalarının temel konusu, insanın eylemlerini ahlaki bakımdan değerli ya da değersiz kılanın ne olduğudur. Eylemi ahlaki bakımdan değerli yapan, iyiyi ortaya koyması, iyiyi yaratmasıdır (Aydın,2002:4-5).

Etik yargılar, kişinin eylemini, başka kişilerin yarar veya zararlarını, ilgi ve niyetlerini gözeterek değerlendiren yargılardır. Bu tür yargıların temelinde, eylemlerimizde bizim dışımızdaki kişilerin ilgi ve niyetlerinin de gözetilmiş

olduğu, örneğin kendimize yararlı ama başkalarına zararlı eylemlere değil, kendi özel ilgi ve çıkarlarımıza karşıt olsa da, başkalarının yararını da dikkate alacak eylemlere yönelmek gerektiği gibi genel inanç yatar (Sucu,2003:285,286).

Etik yanlış ve doğru, iyi ve kötü erdem ve kusur ile yaptıklarımızı ve yaptıklarımızın sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Belli bir etik, belli bir toplumsal hayat biçiminin isteklerini ifade eder. Bu ahlak toplumun sesidir ve bu toplumun üyelerine seslenir. İşlevi, söz konusu toplumsal hayat biçimi ile uyumlu olacak şekilde davranışlara rehberlik etmektedir. Etik değerler, bir toplum içinde ve o topluma göre bir anlama sahiptir; bu niteliği ile toplumda, aynı toplum içinde de çağdan çağa değişikliklere uğrar (Sucu,2003:285,286).

Bir bireyin veya grubun neyin doğru yada yanlış olduğu ile ilgili davranışlarını yöneten ahlaki kuralların ve değerlerin oluşturduğu etik, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt ederek herhangi bir durumda en az sayıda bireye zarar verecek davranışlarda bulunmaktır. Gerçek anlamda etik bireylerden oluşan bir toplumda yasalara gerek duyulmamaktadır (Design News,1993).

Etik, genel ahlaki değerlerin ve kişilerin birbiriyle ilişkilerinde, bu ahlaki değerler içinden benimsedikleri özel değerlerin incelenmesidir. Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleştirilebilmesini sağlayan temel kurallar ya da değişkenlerdir. Bu kavramı bütün içeriği ile tanımlamak oldukça zordur (Karalar,2001:74).

Frank Navran, etiği, bireyin sahip olduğu değerleri yansıtan davranışlar olarak tanımlamaktadır(Mahoney,1999). Sen(1988:9), etik kavramların ve prensiplerin insanların davranışları üzerinde çok etkili olduğunu belirtmektedir.

Navran’a göre birey inandığı değerleri doğrultusunda davranırsa ortaya etiksel davranış çıkmaktadır. Birey inandığı değerlerin tersine davranışlarda bulunursa ortaya etik olmayan davranış çıkmaktadır (Mahoney,1999).

Anlaşılması ve kabul edilmesi gereken bir nokta, etiksel davranan bir bireyin davranışlarının diğer bireylerin beklediği doğrultuda olmayabilmesidir. Bu sebeple etik davranan bir bireyin aynı zamanda dürüst ve şeffaf olduğu söylenememektedir (Snell,2004).

Yapılan birçok araştırmada ortaya çıkan sonuç, bazı ortak değerlerin bütün kültürlerde var olduğudur. Öte yandan kültürlerarası sosyal kontrat da farklılıklar göstermektedir. Örneğin ailenin çok yaşlı bir üyesinin bakım evine yerleştirilmesi Amerika Birleşik Devletlerinde olumlu bir davranış olarak yorumlansa da Japonya’da bireyin önemsenmediği anlamına gelmektedir (Mahoney,1999).

Toplumu oluşturan her bireyin kararları ve davranışları toplumun diğer bireylerini etkilemektedir. Bu sebeple birey mantık dışı ve sorumsuz hareket ve davranışlarda bulunamamaktadır. Örneğin bir birey parasız olduğu için başka bir bireyden para çalamamaktadır. Kendisini zenginleştirmek için toplumun ahlaki değerlerini ve toplumca kabul edilmiş standartları da göz önünde bulundurarak kendi düşünce ve davranışlarını oluşturmalıdır. Toplumca kabul edilmiş değerler o bireyi çok daha fazla çalışarak zengin olma yoluna teşvik etmektedir (Saxeno,2004:21).

Ahlak yaklaşımları, etik davranışın değerlendirilme biçimlerine göre önemli farklılıklar göstermektedirler. Bu nedenle her bir ahlak yaklaşımı ayrı etik ya da doğruluk kavramına ve davranış kurallarına sahiptir. Yapılan bir davranışı ve davranışın sonucunu yargılama yönünde ahlak yaklaşımlarının farklı standartlar sunması, yöneticilerin çalışanlara ilişkin belirli inançlarını ( bireysel etik değerlerini) nasıl kazandıklarını ve aynı zamanda çalışanların bu inançlarıyla yönetsel amaçları nasıl uyumlaştırabilecekleri konusunun üzerinde önemle durulması gerekmektedir(Velioğlu,2002:55).

Etik; bir davranışın ahlaki kurallar ve konulan değerlerden oluşmasıdır; neyin doğru-yanlış, iyi-kötü, adil-adil olmayan olup olmadığı ile ilgili fikir vermektir. Bireyin veya toplumun ahlaki değerlerini inceleyen bir disiplindir. Etikte temel soru iyi mi yoksa kötü mü olduğudur.