• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.7. Ergenlik ve Psikolojik Sağlamlık

Ergenlik döneminde psikolojik sağlamlık ile ilgili yapılan çalıĢmaların son on yılda hız kazandığı görülmektedir. Amerikan Psikoloji Derneği psycharticles veri tabanı üzerinden ―resilience, resiliency, adolescent, adolescent‖ anahtar kelimeleri yazılarak yapılan aramalarda 2008-2018 yılları arasında bu konuları içeren toplam 67

34

makalenin yazıldığı görülmektedir. Bu sayının bir önceki on yıla oranla (23 makale) oldukça yüksek olduğu görülmektedir.

Ergen kelimesi Latince ―büyümek ya da olgunlaĢmak anlamına gelen adolescere fiilinden türemiĢtir. Ergenlik çocukluktan yetiĢkinliğe geçiĢ dönemi olarak değerlendirilmekte ve kesin çizgiler dahilinde gerçekleĢmemektedir. Ergenliğin baĢlangıcı çocukların üremeye elveriĢli hale gelmesiyle baĢlamaktadır (Dolgin, 2014, s.34).

Ergenlik dönemi birçok kuram ve araĢtırmacı tarafından bir geçiĢ dönemi olarak değerlendirilmekte ve erinlik (püberte) dönemi ile birlikte oluĢan psikolojik, fiziksel, cinsel ve duygusal değiĢimlerin ergeni etkilediği ifade edilmektedir. Bu dönem biyolojik yönelimli kuramcılar tarafından (Hall, 1904) “…fırtına ve stres (sturm and drang)‖ dönemi olarak (akt. Dolgin, 2014, s.83), analitik yönelimli kuramcılar tarafından ise bireyselleĢmenin önemli olduğu ve iç çatıĢmalar ile değiĢken davranıĢların yaĢandığı bir dönem olarak değerlendirilmektedir (Dolgin, 2014). Çelen (2011) ergenlik döneminde meydana gelen fiziksel değiĢimlerin “benlik sürekliliğinde bozulma” meydana getirebileceği ve en çok değiĢimin orta ergenlik döneminde olduğu, bu değiĢikliklerin düĢük benlik algısı ve depresif duygulara neden olacağını belirtmektedir (s. 18). Ergenlik Erikson ise ergenliği kimlik oluĢturma sürecinin yaĢandığı bir dönem olarak tanımlamakta ve yaĢamın diğer dönemlerinde olduğu gibi ergenlik döneminde de krizlerden söz etmektedir (Slater ve Bremmer, 2011).

Ergenlik, Freud ve Erikson gibi bazı kuramcılara göre ergenlik büyük geliĢimsel değiĢimlerin ve geliĢime yönelik stres verici yaĢantıların belirgin biçimde ortaya çıktığı, kritik öneme sahip dönemlerden biridir. Bu dönemde ortaya çıkan değiĢimler, streslere yönelik yanıtlar ve gösterilen uyum bireyin ileriki yıllardaki geliĢimsel örüntülerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bazı ergenlerin bu dönemde baĢa çıkma ve uyum mekanizmalarını daha baĢarılı biçimde kullanmasına karĢın diğer bazı ergenlerin bunu yeterli biçimde baĢaramadığı gözlenmiĢtir. Bu bireysel farklılıklar, geliĢim psikolojisinde dayanıklılık olarak tanımlanan kavramın ergenlik dönemindeki önemini ortaya koymuĢtur (Eminağaoğlu, 2006).

35

Piaget ergenlik döneminde bireylerin düĢünce özelliklerinin değiĢtiğini ve ergenin hipotetik-dedüktif düĢünce yeteneği kazandığını ifade etmektedir (Slater ve Bremmer, 2011, s.536). Ergenlik döneminde düĢünce yapısında meydana gelen bu değiĢimler, ergenlere çocuklara oranla daha esnek düĢünebilme özelliği kazandırsa da, bu değiĢimlerin bir takım problemleri beraberinde getirdiği ifade edilmektedir (Slater ve Bremmer, 2011).

Alanyazın incelendiğinde ergenleri örneklem alan birçok psikolojik sağlamlık araĢtırmasının olduğu görülmektedir. Yürütülen bu çalıĢmaların bazıları kesitsel bazıları ise boylamsal araĢtırma desenlerine uygun olarak tasarlandığı görülmektedir. Mevcut çalıĢmalar riskler, koruyucu faktörler ve olumlu çıktılar arasındaki iliĢkilerin daha iyi anlaĢılmasına katkı sağlamıĢtır. AĢağıda ergenlik döneminde yapılan psikolojik sağlamlık araĢtırmaları risk faktörleri, koruyucu faktörler ve olumlu sonuç bileĢenleriyle birlikte sunulmuĢtur.

Collishaw ve arkadaĢları, (2007) tarafından yürütülen boylamsal çalıĢmada erken dönemde kötü muameleye maruz kalma risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, algılanan ebeveyn bakımı, akran ve yetiĢkinlerlerle sağlıklı iliĢkiler kurabilme koruyu faktör olarak tanımlanmıĢtır. AraĢtırmacı bu modelde çıktıyı yaĢamı boyunca pskiyatrik tanı almamıĢ olma olarak belirlemiĢtir. Jaffee, Caspi, Moffitt, Polo-Tomas ve Taylor (2007) tarafından yürütülen boylamsal çalıĢmada erken dönemde kötü muameleye maruz kalma risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, zekâ, olumlu ebeveyn mizacı, ebeveynde psikiyatrik hastalığın olmayıĢı koruyucu faktör olarak tanımlamıĢ ve ortalamanın altında davranıĢ bozukluğu gösterme sonuç olarak tanımlanmıĢtır. Lin, Sandler, Ayers, Wolchik ve Luecken (2003) tarafından yürütülen kesitsel araĢtırmada ebeveyn kaybı risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, olumlu komĢuluk iliĢkileri, diğer ebeveynin sıcak ilgisi, ruh sağlığı koruyucu faktör olarak tanımlamıĢ ve içe/dıĢa yönelim türü bir semptomun olmaması sonuç olarak tanımlanmıĢtır. Masten ve arkadaĢları (1999) tarafından yürütülen boylamsal araĢtırmada olumsuz yaĢam olayları risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, zekâ, nitelikli ebeveynlik koruyucu faktörler olarak tanımlamıĢ ve olumlu baĢa çıkma, akademik baĢarı, sosyal yeterlik, ve psikolojik iyi oluĢ sonuç olarak tanımlanmıĢtır. Radke-Yarrow ve Brown (1993) tarafından yürütülen boylamsal araĢtırmada yüksek kronik stres ve ailevi psikopatolojilere sahip olma risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, zekâ, tercih edilen

36

çocuk statüsünde olma, pozitif benlik saygısı, akran ve öğretmenlerle iyi iliĢkiler, baĢa çıkma, fiziksel sağlık, mizaç, sosyal destek koruyucu faktör olarak tanımlamıĢ ve çalıĢma boyunca psikiyatrik tanı almamıĢ olmak sonuç olarak tanımlanmıĢtır. Tiet ve arkadaĢları, (1998) tarafından yürütülen kesitsel olumsuz yaĢam olayları risk faktörü olarak tanımlanmıĢ, cinsiyet, zekâ, eğitsel motivasyon, fiziksel sağlık, sosyo ekonomik düzey, anneye ait bir psikopatolojinin olmayıĢı, aile yapısı, ebeveynin iliĢki kalitesi, ebeveyn izlemi, aile fonksiyonları, aile içerisindeki yetiĢkinler koruyucu faktör olarak tanımlamıĢ ve psikiyatrik ve fonksiyonel bozukluğun olmaması sonuç olarak tanımlanmıĢtır.