• Sonuç bulunamadı

ER, kar amacı gütmeyen ve diğer kuruluşlar için gerçek bir fırsat sunmaktadır. Ancak, bu potansiyel, ER’nin uygulanmasındaki bazı engellerle karşı karşıya kalmaktadır. Uluslararası olarak, ER çerçevesi, tüm yargı bölgelerinde geçerli ve uygulanabilir kalmanın zorluğuyla karşı karşıyadır. Dolayısıyla, böyle bir çerçeve, politik bir sürecin ve lobiciliğin bir sonucu olabilir ve sürdürülebilirlik raporlaması

81

kılavuzları için öne sürüldüğü gibi, sektördeki daha büyük oyuncular tarafından yönetilebilir (Adams ve Simnett, 2011:299; Lodhia, 2015).

Entegre raporlama hazırlık çalışmalarına başlayan kuruluşların karşılaşabileceği en büyük sorunlardan biri, mevcut sistem ve personelin yeteneği ile ilgilidir. Bir entegre raporun hazırlanması hem yapılandırılmış hem de yapılandırılmamış verilerin toplanmasını ve analizini, yeni bilgi sistemleri ve veri setlerine yapılan altyapı yatırımlarını, yeni süreçler ve kontrol sistemleri oluşturmayı, kaynak ayırmayı ve üçüncü taraflardan güvence almayı içerir. Bu doğrultuda, kuruluşların sürdürülebilirlik verileri için bilgi sistemlerinin geliştirilmesine yatırım yapması gerekir. Ayrıca, kuruluşlar, bu verileri gerçekten anlamlandırmak ve finansal raporlamaya dahil etmek için yetenekli uzmanlara ihtiyaç duyar (Serafeim, 2016:9).

Entegre rapor hazırlayan kuruluşların karşılaşabileceği sorunlardan biri, finansal ve finansal olmayan unsurlar arasındaki bağlantıyı kurmanın zor bir süreç olduğuna ilişkindir. Bir kuruluşun stratejisini, performansını ve genel görünüşü tanımlandığında kuruluşun hikayesi kolaylıkla anlatılabilir. Ancak, aynı zamanda bunların kuruluşun iklim ve toplum değerleri üzerindeki etkisi ile bağlantısı kurulmak istendiğinde, başlangıçta ölçütlere ihtiyaç olacaktır ve bu ölçütlere dayanarak, ilgili bilgileri toplamak ve her bir işletme birimi içinde ilgili bilgiyi açıklamak da bir zorluğu ifade eder (GAA ACCOUNTING, agis, 2018).

Bir diğer sorun, rekabet ortamı ve pazar konumlandırmasına ilişkin konuların açıklanması ile ilgilidir. Rekabet ortamı ve pazar konumlandırmasına ilişkin açıklamaların, rekabet avantajını önemli ölçüde azaltabileceği durumlarda, bu konuları, kuruluş, raporda daha genel olarak açıklayabilir. Bu kapsamda, amaç, gizli bilgileri açıklamak değil, daha çok diğer rakiplerin farkındalığını göstermek ve bunlarla ilişkili etkilerin proaktif olarak ele alınmasını ve yönetimini sağlamaktır (IIRC, agis, 2020).

ER'nin karşılaşabileceği sorunlardan biri, paydaşların okuyacakları şeye güvenebilme derecesidir. ER’nin asıl amacı finansal sermaye sağlayıcılarına sunulan bilgilerin kalitesini arttırmaktır. ER’nin destekçileri, bu bilginin yatırım notu olması durumunda güvenilir olması gerektiğini bilirler. Güvence, bu güven düzeyine ulaşmak için bir anahtardır (Bhasin, 2017:29).

82

Bir diğer sorun, sürdürülebilirlik raporlaması için tek bir standardın olmamasıdır, bu da işletmeler arasında karşılaştırılabilirliği zor bir iş haline getirmektedir. Hong Kong merkezli Asya Sürdürülebilir ve Sorumlu Yatırımlar Derneği başkanı Alexandra Tracy, “Sürdürülebilir yatırım endüstrisinin tamamı çevresel, sosyal ve yönetişim faktörleri için yeterli standart metodoloji ve ölçüt olmadığı gerçeğini yaşıyor” şeklinde açıklamada bulunmuştur (GAA ACCOUNTING, agis, 2018).

Bir diğer sorun, çalışanların entegre raporlama sürecindeki tutumu ile ilgilidir. Bu süreçte, kuruluş içindeki farklı fonksiyonel birimlerin bir araya gelmesi gerektiğinden, çalışanlar arasında iş birliğinin ve koordinasyonun sağlanması zor olabilir. Entegre raporlama uygulamalarından beklenen faydanın sağlanabilmesi için üst yönetimin ve diğer tüm çalışanların raporlama sürecine katılımlarının sağlanması gerekir. Aksi durumda, entegre raporlama uygulamalarından beklenen fayda sağlanamaz. Bu nedenle, kuruluşun farklı fonksiyonel birimlerinin iş birliği ile entegre raporlama sürecine ilişkin bir plan hazırlanmalı ve planların uygulanması sürecine çalışanların aktif katılımı sağlanmalıdır (Yüksel, 2017:50).

Bir diğer sorun ise entegre raporlamaya ilişkin muhasebe eğitimlerinin eksikliği ile ilgilidir. Bu kapsamda yapılan birçok ampirik çalışma, lisans ve lisansüstü düzeyde, yönetim muhasebesi müfredatına sürdürülebilirlik muhasebesi ve entegre raporlamaya ilişkin konularının dahil edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yapılan bu çalışmaları destekler nitelikte, CIMA ve ACCA, revize edilen müfredatlarına entegre raporlamayı dahil ederek, muhasebe eğitim müfredatını iyileştirmek için öncülük etmektedirler. Aynı zamanda CIMA ve ACCA, diğer muhasebe meslek mensuplarını, entegre raporlamayı müfredatlarına eklemek ve ilgili makamları, muhasebe mesleğinin önemini korumak için lisansüstü yönetim muhasebesi müfredatlarına, entegre raporlamanın dahil edilmesi yönünde çağrıda bulunmuşlardır (Doğan ve Acar, 2019:30).

Eccles ve Krzus, One Report (2010) adlı kitaplarında, ER’ye karşı itirazların üç argüman altında toplanabileceğini ifade etmişlerdir. Bunlar: (1) Piyasanın etkinliği, işletmelerin raporlama uygulamalarını (sermaye piyasası perspektifi) değiştirmesi için bir neden olmadığı anlamına gelmektedir; (2) Eğer net bir yarar sağlasaydı, işletmeler en iyi şekilde yönetildiklerinden (işletme perspektifi) entegre raporlama

83

uygulamalarını zaten yaparlardı ve (3) Entegre rapor, sürdürülebilir bir toplumun (paydaş perspektifi) gelişmesine gerçekten zarar verecektir.

Bununla birlikte, bu argümanlara karşılık olarak yazarlar, ER’ye ilişkin kendi bakış açılarının üç görüşe dayandığını belirtmişlerdir: (1) Piyasaların tamamen etkin olmadığı ve daha iyi bilgi aracılığıyla sermaye tahsisini iyileştirmek için her zaman fırsatların mevcut olduğu; (2) Yönetim uygulamalarının her zaman inovasyon yoluyla geliştirilebilmesidir ki bu kaçınılmaz olarak riskleri ve maliyetleri içerir (Özellikle ilk olarak bu sürece yön verenler için). Ancak, yön verenler, aynı zamanda bazı uzun vadeli faydalara da erişebilirler; (3) Hissedarların ve diğer paydaşların menfaatleri ne tamamen uyumlu ne de tamamen birbiriyle çelişir ve tüm paydaşlar, kendi menfaatleri doğrultusunda geniş bir görüşe sahip olma yükümlülüğüne sahiptir.

The Association of Chartered Certified Accountants (ACCA) (2017) raporunda, “ortak zayıflık alanları” olarak adlandırılan, ER’nin iyileştirilebileceği çeşitli alanlar belirtilmektedir. Bunlar; değer yaratma, bilgiler arası bağlantı, performans ölçütlerinin belirlenmesi, önemlilik, kısa ve öz olma, güvenilirlik ve eksiksizlikle ilgilidir.

Değer yaratma, raporda, kuruluşun paydaşlarının değer olarak algıladıkları

şeyin tanımlanmasında ve ifade edilmesinde genel bir zayıflık olabileceği belirtilmektedir.

Bilgiler arası bağlantı, işletmeler bunu ER uygulamasının en büyük

sorunlarından biri olarak belirtmişlerdir. Çünkü, işletme içindeki bağımsız departman anlayışını ortadan kaldırmak ve mevcut veri toplama süreçlerinin değiştirilmesini gerektirmektedir.

Performans ölçütlerinin tanımlanması, finansal olmayan sermaye öğelerinden

elde edilen değer, kuruluşlarını ifade etmede düşünce ve uygulama olarak hala olgunlaşmamıştır.

The Association of Chartered Certified Accountan ts (ACCA)

Önemlilik, işletmeler, farklı paydaş ihtiyaçlarını karşılamada önemlilik

kavramını zorlayıcı bulmuşlardır.

Kısa ve öz olma, işletmeler, paydaşlarla anlamlı iletişim ve kısa ve öz olmayı

bağdaştırmak için bu ilkeyi zorlayıcı bulmuşlardır.

ER, özellikle uluslararası ER çerçevesinin ilke temelli yapısı nedeniyle, uygulamasıyla ilgili olarak birçok sorunu içermektedir. Entegre raporlamanın uygulanmasına yönelik bu sorunlar ve kavramsal konular Şekil 2.3'de gösterilmiştir

84

(Stawinoga ve Velte, 2017:63).

Şekil 2. 3. Entegre Raporlamanın Pratik Uygulamasıyla İlgili Sorunlar Kaynak: (Stawinoga ve Velte, 2017:64).

Entegre raporlamanın karşılaştığı/ karşılaşabileceği sorunların ortaya konulması ile ilgili aşağıda yer alan ampirik çalışmalara da yer verilmiştir.

Akzente ve HBG (2012) çalışmalarında, 56 Alman işletmesinden elde edilen anket verileri aracılığı ile entegre raporlama uygulamalarına ilişkin önemli zorlukları ortaya koymuşlardır. Katılımcıların yüzde 62’si iç koordinasyon ve zaman kısıtlamalarının entegre raporlamanın temel zorlukları olduğunu ve yüzde 41’i karşılaştığı ikinci zorluk, yönetimin finansal ve sürdürülebilirlik göstergelerini eşit derecede önemli görmediğine ilişkindir. Katılımcılar tarafından rapor edilen diğer zorluklar, yatırımcı ilişkileri ve sürdürülebilirlik yönetimi birimi ile analistlere sürdürülebilirlik konularını iletme zorluğu arasındaki iş birliğidir (Proksch, 2015: 28).

Ernst &Young raporuna (2013e) göre, katılımcılar, entegre raporlamanın işletmelerinin sürdürülebilirlik performansı üzerinde olumlu bir etki yaratacağı ve bunu üst yönetime taşıyacağı konusunda güçlü bir uzlaşma olduğunu belirtmişlerdir. Katılımcıların %43'ü, entegre raporlamanın, sürdürülebilirlikle ilgili girişimlerde ve

1. 1. Finansal ve finansal olmayan raporlamanın karmaşıklığı (Aşırı bilgi yükü)

2. ER’ nin kural ve ilkelerinin eksikliği (karşılaştırılabilirlik) 3. IIRC çerçevesinin prensiplere dayalı yaklaşımı (karşılaştırılabilirlik) Temel Hususlar:  Standart belirleyiciler arasındaki anlaşmalar (özellikle IIRC ve GRI)  Raporların bağlayıcı olmayan/bağlayıcı kılavuz/ düzenlemelerle standardizasyonu  IIRC çerçevesinin özellikleri (endüstriye özgü)  Farklı sermaye türlerinin tanımlanması için yöntemlerin geliştirilmesi  Güvence standartlarının geliştirilmesi  Entegre raporlamanın daha da geliştirilmesi 4. Sermayelerin tanımı ve ölçülmesi 5. Açıklamalar 6. ER güvencesi

85

raporlamada CFO / finans ekibi dahil, bağımsız departman anlayışını ortadan kaldırmak, finansal olmayan bilgi raporlamasının varlığını ve önemini doğrulamak gibi “aşırı” veya “çok” yardımcı olacağını belirtmiştir. Katılımcıların sadece %12'si ise bu tür bir raporlamanın yararlı olmayacağını ifade etmiştir.

Lodhia (2015) çalışmasında, müşteriye ait bir banka olan Goodbank’ın entegre raporlamaya nasıl geçtiğini ve bu geçişin itici güçlerini ve zorluklarını ortaya koymaktadır. Bu zorluklarda ilki, ER çerçevesinde geçen önemlilik ilkesinin ne anlama geldiği ve raporun finansal bileşenlerinin ve finansal olmayan bileşenlerinin denetim sürecinin nasıl bir araya getirileceğine ilişkindir. Bir diğer zorluk, sürdürülebilirlik raporlaması gibi, hiç kimsenin anlamadığı bir şeyi üretmeye yönelik muazzam miktarda çaba, zaman ve kaynağı neden ayıracaklarına ilişkindir. Başka bir zorluk, dış paydaşların ihtiyaç ve beklentileri ile onlara kendi hikayelerini anlatabilmek arasında dengenin nasıl sağlanacağına ilişkindir.

McNally vd., (2017) çalışmalarında, Güney Afrika merkezli 9 kuruluşun 26 entegre rapor hazırlayıcısı ile yaptıkları detaylı görüşmeler sonucunda, entegre rapor hazırlanırken karşılaşılan sorunlara dikkat çekmişlerdir. Entegre raporlama, kuruluşların iş modelleri için birden fazla sermaye türünün uygunluğuna rağmen, tutarlı bir şekilde iş sürecinin doğal bir parçası olarak görülmemektedir. Yeni rapor formatı, entegre raporlama amacının geniş bir şekilde anlaşılmasını engelleyen ve yönetim kontrol sistemlerinin ve destekleyici bir muhasebe altyapısının geliştirilmesini sınırlayan mevcut iç süreçleri ve raporlama protokolleri ile dayatılmaktadır. Bu kısıtlı ortamda, açıklama listeleri olarak raporlama kılavuzları kullanılır, paydaş katılımı sınırlıdır, sistemler her zaman uyumlu değildir ve veri analizinin zor olduğu ifade edilmektedir. Entegre rapor hazırlayıcıları, entegre raporların yatırımcılar tarafından bir önem atfedilip atfedilmediğini de bilmediklerini öne sürmüşlerdir. Ayrıca, entegre raporlamanın sürdürülebilirlik performansı ile arasındaki bağlantıyı daha da sınırlandırdığını belirtmektedirler.