• Sonuç bulunamadı

1.2. Kaynak Özetleri

2.4.4. Ekoturizmin tarihi gelişimi

İlk ekoturizm faaliyetleri yıllar önce ortaya çıkmıştır. 1880’lü yıllarda Avrupalılar yaban hayati safarileri için Hindistan ve Afrika’ya seyahatler gerçekleştirmiştir. 1930’da Amerikan kuş turları Florida merkezinde organize edilmiştir. 1961’de trans-atlantik kuş gözleme turları Amerikalılar tarafından Avrupa’ya düzenlenmiştir (Richardson 1997). 1960 yılından sonra ekoturizm faaliyetleri özellikle Kanada, Güney Amerika, Finlandiya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde bitki örtüsü ve yaban yaşamının zengin olduğu, doğal kaynaklar ve peyzajın bozulmadığı, doğa koruma alanlarında yürütülmüştür (Çetinkaya 2004).

Küresel ısınma, ozon tabakasının zarar görmesi, kutuplardaki aşırı erime, sera etkisi yapan gazlarının insan sağlığını tehdit eden etkileri gibi problemler çağdaş toplumun geleceğini etkileyecek en önemli sorunlar yumağı olarak gözükmektedir. Bu konuya ilk olarak dikkat çeken Birleşmiş Milletler Teşkilatı olmuş, Teşkilat

bünyesindeki UNDP ve UNEP gibi organları vasıtasıyla, 1972 Stockholm Konferansı gerçekleştirilmiştir.

Tüketici toplumların çevre üzerinde yaptıkları değişimlerin tekrar yenilenemez olma olasılığı, ilk kez 1980'li yıllarda dünya çapında kitlesel iletişim araçlarıyla insanların bilgisine sunulmuştur (Çalış 1999). Dünya Çevre ve Gelişme Komisyonu (WCED) durumu çözme çabaları içinde ortak geleceğimiz isimli bir rapor yayınlamış, bu rapordan başkan Gro Harlem Brundtland’an (Norveç Başbakanı) dolayı “The Brundtland” raporu olarak bahsedilmiştir. Raporda dünyanın kritik çevre ve gelişme problemleri gözden geçirilmiş ve çevresel kaynakların sürdürebilir kullanımı ile uzun vadede ekonomik büyüme başarılabileceği belirtilmiştir (Dowling ve Fennell 2003).

Birleşmiş Milletler’in yayınladığı Brundland Raporu (1987); Dünya ekonomik gelişiminin sürdürülebilir kalkınma ile devam ettirilebileceğini vurgulayan en etkili karar olmuştur (Çalış 1999, Küçük ve ark. 2005).

Turizm endüstrisinin potansiyel ve mevcut tehlikeleri konusunda büyüyen tartışma, çevresel bakımdan duyarlı bir turizm yaklaşımının araştırılması gerekliliği ile sonuçlanmaktadır (Çalış 1999, Nepal 2000, Uçkun ve Türkay 2003).

1980’de alternatif turizm çeşitleri bilim adamları, toplumlar gibi hükümetlerinde ilgisini çekmeye başlamıştır. Kitle turizmine alternatif olarak görülen bu turizm türlerine doğa turizmi, yumuşak turizm, sorumlu turizm, yeşil turizm ve ekoturizm gibi isimler verilmeye başlanmıştır. Bu kavramların arasındaki ekoturizm terimi, içeriğinin tanımlanamamasına rağmen araştırmacılar arasında önemli bulunmuştur (Bukenya 2001).

Son yıllarda turistlerin seyahat anlayışlarındaki değişimlerin yanında çevre sorunları ile ilgili yaklaşımlarında da farklılıklar görülmektedir. Almanya'da yapılan bir araştırmada 1985 yılında turizm amaçlı yurtdışına çıkanların yalnızca %30'u gittikleri ülkelerin çevre sorunlarına duyarlı iken, 1988 yılında bu miktar %58 ile neredeyse ikiye katlanmıştır. Turistlerin turizme olan yaklaşımları ile ilgili değişim çeşitli yönleriyle Çizelge 2.5’de gösterilmiştir.

Çizelge 2.5. Turistlerin turizme olan yaklaşımları ile ilgili değişimleri (Çalış 1999)

Eski Turistler Yeni Turistler

Güneşi bol yerler ararlar Yeni şeyler denerler

Kitlelere uyarak tatil yaparlar Kararlarını kendileri vermek isterler Kısa süreli tatil yaparlar Tahrip etmeden uzun süreli tatil yaparlar Ekonomik güçlerini gösterirler İlişkilerine hemen para katmazlar Sahip olmak isterler Sahip olma kaygıları yoktur

Üstünlük kaygıları vardır Anlamak (algılanmak) isterler Eğlence programlarından hoşlanırlar Doğayı ve sporu severler

Önceden önlem alırlar Maceracıdırlar

Otel yemek salonlarında yemek yerler Yöresel yemekleri denerler Tek tiptirler Çeşitli tiptedirler

1992 yılında yapılan Rio Konferansı (Dünya Zirvesi) bir dönüm noktasıdır. Bu konferansta görüşülen beş rapordan birisi olan Gündem 21, katılan 182 ülke temsilcilerinin hepsi tarafından imzalanmıştır. Gündem 21, bütün endüstrilerde ekonomik amaçlı yürütülen faaliyetlerin çevresel zararlarının ortadan kaldırılması gereğini ortaya koyan sürdürülebilir kalkınma anlayışının bir hareket planı oluşturularak hayata geçirilmesini ifade etmektedir. 1996 yılında ise WTO, WTTC ve Earth Council bir araya gelerek “Seyahat ve Turizm İçin Gündem 21: Sürdürülebilir Kalkınmaya Doğru” isimli raporu oluşturmak suretiyle turizm sektörünün çevre duyarlı yeni gelişiminin çerçevesini çizmişlerdir (Uçkun ve Türkay 2003)

Sürdürülebilir turizm, ekoturizm ve alternatif turizm birbiriyle yakın bağı olan turizm türleridir. Özellikle 1992’deki Rio Zirvesinin sunduğu kuramsal çerçeveden hareket edildiğinde her turizm türü sürdürülebilir veya sürdürülebilir olmayan olarak ayırt edilebilir. Fakat ikisi arasında kesin ayırıcı bir çizgi yoktur (Şekil 2.7.). Hatta bazı görüşlere göre kitle turizmiyle sürdürülebilirlik arasında doğasından kaynaklanan hiç bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Pratikte turizm sektörü gittikçe artan çevre ve sosyal bilinç duygusuyla güdülenen turizm pazarının talebine cevap olarak sürdürülebilirliğe doğru kaymaktadır (Weaver 1999).

Şekil 2.7. Sürdürülebilirlik, kitle turizmi, alternatif turizm ve ekoturizm arasında algılanan ilişki (Weaver 1999).

Ekoturizm; koruma, korunmuş alan yönetimi kavramlarında 1990'nın en etkili sloganı olmuştur. Evrensel koruma sloganının, bir sürdürebilir kullanım modeli olabilmesi yaban hayatı turizmi ve doğa turizmi gibi terimlerden ortaya çıkmıştır. Ekoturizm kavramı geleneksel doğa-tabanlı turizmden sosyo-ekonomik uzantıları ve koruma çabalarına potansiyel katkısı ile ayrılmıştır. Kırsal toplumlara ekonomik alternatifler ve faydalar sağlamasıyla ekoturizm, korunmuş alanlarda özellikle kaynak kullanımı ile ilgili olumsuzluklara tepki olarak dikkat çekmiştir (Borchers 2002).

Ekoturizmin büyümesini başlıca Avrupa ve Kuzey Amerikalıların dünyanın tüm kısımlarına yaptıkları seyahatler kapsar. Örneğin Eagles ve Wind (1994) Kanadalı ekotur şirketlerinin 1992’de 50 farklı ülkeyi ziyaret ettiğini tespit etmiştir. Son zamanlarda, Asya’da hızlı büyüyen ekonomiler bu ülkelere gelen ekoturistlerle pazara girmiştir. Park sayılarındaki artışla birlikte eko-varış yerlerinin sayıları da artmıştır (Bukenya 2001).

Dünyada 1991’e kadar aşamalı olarak yükselen uluslararası turist sayısı yaklaşık 450 milyondan 1995’te 567 milyona yükselmiştir. Dünya çapında turizmde ki bu büyüme dünyadaki kaynakların korunmasının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Doğal çevrelere yönelik artan hassasiyet koruma ve turizmde artış konularına

eğilimle sonuçlanmıştır. Bu yakınsama ekoturizme yönelik piyasa segmentini üretmiştir (Chesworth 1999).

Ekoturizm varışlarının olduğu bazı ülkelerdeki kazançlar daha dikkat çekicidir, örneğin 1990’da Kosta Rika ve Ekvator 275 milyon dolar Galapagos adaları 193 milyon dolar kazanmıştır. Açıkçası ekoturizm bu yüzden gelişen ülkeler için en önemli turizm şeklidir (Costa 1999).

Kurulan ekoturizm varış alanları ağırlıklı olarak gelişmiş milletlerde meydana gelmiş fakat ekoturizmin son zamanlardaki büyümesiyle Avustralya ve Kutup bölgelerinin uzak peyzajları yeni varış alanlarını oluşturmuştur. Ekoturizmin büyümesi ile Kuzey Ontario (Kanada) gibi gelişen dünyanın ılımlı egzotik peyzajlarının araştırılmasıyla sonuçlanmış, bu eğilimler bazı tepkileri ortaya çıkarmıştır. Kenya, Galapagos Adaları ve Tayland gibi ekoturizm varış alanlarında turist sayısının artması ile etkiler yoğunlaşmıştır (Boyd ve Butler 1996).

Dünya ekotur'97, ekoturizm üzerine ilk dünya kongre ve gösterimi 15–18 Aralık 1997 Brezilya Rio de Janeiro’da yapılmıştır. Brezilya Çevre Topluluğu (Biosfera) tarafından düzenlenmiş ve çoğu kuzey Amerika’dan yaklaşık 2000 delege katılmıştır. Kongre 1992’de yapılan dünya çevre konferansı (AGENDA 21) yapıldığı Ricentro’da gerçekleştirilmiştir. Ekoturizm kongresine 35 ülkeden 100 panelist, 2000 civarında katılımcı olmuştur. O güne değin ulusal ve bölgesel ekoturizm konferansları yapılırken bu konferans uluslararası ilk konferans olma özelliğine sahiptir (Dowling 1998).

Konferans ekoturizm teorileri, politikaları, planları gelişmeleri ve yönetim modellerini paylaşmak üzere çok sayıda araştırmacıyı bir araya getirmiştir. Dünya turizm organizasyonu (WTO) genel sekreteri Francesco Frangialli tarafından dünya çevre konferansı (Agenda 21) ile konferansın aynı binada yapılmasının önemi vurgulanmıştır. Turizm ülke ekonomisinin gelişmesinde ayrılmaz bir rol oynamaktadır. Turizmin çevre üzerine olumsuz etkilerini azaltmak için hala birçok çalışma yapılmaktadır. WTO 1997’de 600 milyon uluslararası turistin %20’sinin ekoturisti içerdiğini hesaplamıştır.

1998’de Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi 2002 yılını ”Uluslararası Ekoturizm Yılı” olarak ilan etmiştir. 2001’den başlayarak, Mozambik,

Brezilya, Avusturya, Seyşel Adaları, Cezayir, Ekvator, Maldiv Adaları, Fiji ve İsveçte “Ekoturizmin Yönetimi, Gelişim ve Planlanması” konusunda çeşitli toplantılar düzenlenmiş ve nihayet 19–22 Mayıs 2002 de Kanada’da UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) önderliğinde “Dünya Ekoturizm Zirvesi” toplanmıştır. Bu ekoturizm konusunda yapılan ilk dünya zirvesidir. Zirvede ekoturizm, sürdürebilir kalkınmanın bir parçası olarak ele alınmış ve az gelişmiş bölgelerdeki yoksullukla mücadelede bir çözüm olarak öne sürülmüştür. Bu tarihten sonrada Güney Afrika, Belize ve Raunda gibi ülkelerde benzer toplantılar devam etmiştir. Ruanda’da yapılan “Afrika Milli Park ve Korunan Alanlarda Ekoturizm Semineri” , korunan alanlarla ilgili gerçekleştirilen ilk seminerdir (Erdoğan 2005b, Anonymous 2005c).

Benzer Belgeler