• Sonuç bulunamadı

1.2. Kaynak Özetleri

2.4.13. Ekoturizm etkinliklerinin sınıflandırılması

2.4.13.3. Dinlenmeye dayalı ekoturizm etkinlikleri

Sağlık turizmi: Kür ve tedavi amacıyla belirli bir zaman için yer değiştiren

insanlar, gittikleri yerlerde konaklama, beslenme, kür ve tedavi uygulaması, dinlenme ve eğlenme gereksinimlerini karşılayacak yapısal tesislere gerek duymaktadırlar. Ekonominin arz ve talep kuralı içinde işlerlik kazanan bu olay, günümüzde sağlık turizmi olarak adlandırılan önemli bir turizm türünü oluşturmaktadır (Tunç ve Saç 1998).

İklim Konforu Turizmi (Klimatizm): Klimatizm etkinliği; sağlıklı bir iklimde bulunma ve iklim kürleri sırasında iyi bir beslenme ve düzenli olarak hareket halinde bulunma temeline dayanmaktadır. Bu yüzden, öncelikle dağ sporları merkezleri ile birlikte geliştirilerek, her yaştan insanın hareket halinde tutulmasına ağırlık verilir (Güngör 2003, Topay 2003).

İnsan yaşamı, sağlığı ve etkinliklerini yöneten en önemli çevre unsurlarından biri iklimdir. Gerçekten iklim, doğal çevrenin dinamik bir unsurudur ve tüm insan etkinliklerini yerine göre az veya büyük ölçüde tayin eder. Bu nedenle, doğal çevrenin bu çok etkili unsurunun yarattığı özelliklere, insan yaşamı ve davranışları arasındaki ilişkileri belirleyebilmek için az sayıda olsa bazı çalışmalar yapılmıştır. Ancak, insan yaşamı bakımından optimal iklim koşullarının saptanması üzerindeki bilimsel yaklaşımlar oldukça yenidir. Özellikle, insan biyoklimatolojisi ekseninde yapılan araştırmalarda insan sağlığı ve davranışlarını etkileyen iklim elemanları üzerinde durulmaktadır. Bunlardan güneş radyasyonu ile bağlantılı efektif sıcaklıklar, bağıl nem, yağış, basınç ve rüzgârların etkileri insan yaşamında ve davranışlarında belirleyici etkilere sahiptir. Bununla birlikte, insanın yaşam konforu ve davranışlarına ilişkin yapılan klimatolojik araştırmaların sonuçları henüz açık değildir. Elde edilen sonuçlar, kişinin yaşına, sağlık durumuna, davranış ve etkinliğine göre değişmektedir. Örneğin, tarımsal etkinliklerde bulunan kişiler için sıcaklık, rüzgar ve yağış koşulları uygun ve optimal düzeyde olmalıdır. Aksi halde işgücünde azalma ve verim kayıpları meydana gelir (Aslanboğa ve Koçman 2005).

Ülkemizde Klimatizm etkinlikleri genelde yaylacılık adı altında gerçekleştirilir. Yaylacılık ülkemize özgü farklı karakteristikleri ile ön plana çıkmaktadır.

Yayla kelimesi Eski Türkçe’deki “yaylağ”dan gelmektedir ve genellikle dağ tepelerindeki düzlüklere verilen bir isimdir. Fiziki coğrafya terimi olarak yayla, akarsularla derin şekilde yarılmış, parçalanmış fakat üzerindeki düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu yeryüzü biçimi olan plato karşılığı olarak kullanılır. Günlük kullanımda ise yayla genelde kışın boş kalan, yazın en sıcak devresinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların geçici bir süre için çıkıp kaldığı, hayvancılığa elverişli zengin bir bitki örtüsüne sahip, süt, yağ, peynir gibi ürünlerin üretildiği yüksek, düz ve serin yerleri ifade eder. Yükseklerde yer almaları nedeniyle, yüksek yerlerdeki düzlükler ve otluk alanlar için de yayla deyimi kullanılmaktadır (Özyaba 2001, Yaşar 2002, Gökçe 2003, Var ve Yalçınalp 2005).

Kaplıca Ilıca Turizmi (Termalizm): Yerkürenin derinliklerine sızan ve orada basınç, hararet ve madeni tuzlarla zenginlik kazandıktan sonra tekrar yeryüzüne çıkan su ve buhar karışımı suların; jeotermal enerji olarak kullanıldığı gibi, madeni tuzların özelliklerine göre çok çeşitli hastalıkların tedavisinde etkili olduğu günümüzde modern tıbbında kabul ettiği bir gerçektir. Kaplıca, ılıca ve içmeler gibi doğal su kaynaklarının tedavi aracı olarak kullanılmasına termalizm adı verilmektedir (Öztaş 2002).

Kamp Karavan Turizmi: Kamp yaşamının yaygın biçim aldığı ilk ülke olarak

ABD’nde “Camp” sözcüğü, çadır ya da baraka biçimindeki konaklama yeri; “Camping” ise, bu konaklama yapılarında sürdürülen ortak yaşantı olarak tanımlanmıştır. Kamping, kırsal peyzajlardaki en önemli rekreasyon amaçlarından biridir. Her yaşta ve her gelir düzeyindeki insanlar kamping olanaklarından yararlanmaktadır (Koç ve Şahin 1999).

Günümüzde geliştirilmekte olan bir diğer ekoturizm türü de Karavan turizmidir. Kamp kurma (veya kampçılık) diğer turizm şekillerine oranla insana daha fazla doğayla baş başa kalma olanağı sağlayan turizm şeklidir (Yaşar 2002).

Çevredeki dağ ya da akarsu manzarası tüm öğeleri ile kampçının gözleri önünde bulunmaktadır. Toprak, akarsu, iklim, bitki Örtüsü, fauna çevreye renk katan elemanlardır. Bütün bunlar, insanı güncel sıkıntılardan uzaklaştırarak, insan ruhuna huzur vermektedir. Ruh ve beden sağlığını kuvvetlendirir. Kişinin doğa yaşamı hakkındaki bilgisini genişletir (Yaşar 2002).

Seçebileceğiniz kamp yerlerini doğaya verdikleri zararlar açısından şu şekilde inceleyebiliriz (Anonymous 2005d):

• Kar eridiğinde bıraktığımız bütün izleri sileceği için ideal bir kamp yeridir. • Kum ya da toprak, kayadan sonraki en uygun alandır.

• Orman içinde açık, bitkisiz alanlar, ilk üç tercihe göre daha az tercih edilmelidir.

Konaklama çadır ve karavanlarda gerçekleştirilmektedir. Kamping birimlerindeki kişi sayısına göre, her bir çadır için gereksinim duyulan net alanlar 2.65–11.2 m2 arasında değişmektedir. Karavanlar ortalama 2 m genişlikte ve 2.6–6 m uzunluktadır. Konaklama birimlerinin brüt alan genişlikleri, ülkelere göre 150–285 m2 arasında değişmektedir. Ortalama bir kamping birimi 3 kişiden oluşmaktadır. 1, 2, 4 ve 5 kişiden oluşan birimler de bulunmaktadır (Koç ve Şahin 1999).

Kamping alan ve kuruluşları için yer seçimini etkileyen önemli etkenler çevre peyzajı, iklim, toprak özellikleri, topografik yapıdır. Kamping yerleşmelerinde alan, çadır kurma ya da karavanda konaklama açısından düz ve düze yakın olmalıdır. Çadır yeri kuru ve geçirgen olmalıdır. Fazla killi ve tınlı topraklar ulaşım açısından uygun değildir. Konaklama yerlerinde taban suyu düzeyi düşük olmalıdır. Gürültü (30–50 desibelden fazla), kötü görüntü, hava ve su kirliliği vb. sorunlar olmamalıdır. Kolay bir ulaşım olmalıdır (Koç ve Şahin 1999, Topay 2003).

Bir kamp alanının özellikleri şunlar olmalıdır (Sözen ve Şahin 1988):

• Eğim %2–5 arasında olmalıdır. Bu eğim drenaj, yolların tesisi ve çadırların kurulması için idealdir.

• Ulaşım durumu iyi olmalıdır.

• Yüzey akışları, yarlar, yerler ve diğer topografik elemanların yanı sıra yüzey drenajının genel deseni de tanımlanmalıdır.

• İklim elemanları tanımlanmalıdır.

• Doğu bakarlı yamaçlar sabah güneşi almaları nedeniyle nemli yerleri daha erken kurulur ve öğleden sonra gölgede kalır. Dolayısı ile uygun bakı olabilir.

Batı bakarlı yamaçlar çoğunlukla hakim rüzgar yönünde sürekli esimi ve geç öğle sonrası rekreasyon etkinlikleri için akşam güneşi alırlar.

• Serin hava, nem, duman ve sis alçak ve çukurluk alanlarda toplanmaktadır. Ayrıca bu tür alanlar nemli oldukları için zararlı hayvan ve böceklerin üremesi için uygun ortamlar oluştururlar.

• Zararlı böcekler genellikle yüksek yerlerde daha az bulunur ve bu alanlar daha fazla rüzgâra maruz olduklarından daha kurudur.

• Alandaki açık su yüzeyleri başarılı bir kamping yeri için en değerli kaynaktır. Suya dayalı etkinlikler öncelikle suyun niteliğine ve gerek rüzgâra, gerekse güneşe maruz oluşuna bağlıdır.

• Toprak koşulları, fosseptik sızıntı alanları, drenaj için zorunlu tesviye ve konstrüksiyon uygunluğu bakımından yeteneğinin tespit edilmesi için toprak derinlik ve tekstürünün araştırılması zorunludur. Uygun bir atık sistemine imkân veren bir alanın yeteneği eğimin özelliğine, taba suyu derinliğine, ana kaya ya da diğer geçirimsiz tabakalara, toprağın geçirgenlik hızına ve yüzey drenajına bağlıdır.

• Bitki örtüsü kamp alanının en büyük kaynağıdır. Alanın potansiyel kullanımının doğru olarak anlaşılması için başlıca vejetasyon tiplerinin belirlenmesi gerekmektedir.

• Arazinin görsel niteliklerinin yani en iyi görüntülerin algılanabildiği yerler tespit edilmelidir.

• “Gelişim Alanları" kamp alanı için ihtiyaç duyulan tesisler bakımından belirlenmelidir.

2.4.14. Ekoturizm etkinliklerine ait değerlendirme faktörleri 2.4.14.1. Doğal faktörler

Doğal bitki varlığı (Flora) ve Doğal hayvan varlığı (Fauna): Flora, bir

bölgede bulunan bitki türlerinin hepsini ifade eden bir terimdir. Türkiye’de 10.000 civarında bitki türü vardır. Avrupa ülkelerinde bulunan 11.500 bitki türünün 9.000

kadar çeşitli bölgelere dağılmıştır. Bu türlerin 3.000 tanesi endemiktir (Anonymous 2001).

Fauna, sınırları belli herhangi bir bölgedeki ve/veya ekosistemdeki hayvanların tamamıdır. Büyüklerine göre dört grupta toplanabilmektedir. Mikrofauna; yalnızca mikroskop v.b. araçlarla görülebilen hayvanlar, Mesofauna; birkaç mm uzunluğunda canlılar, Makrofauna; çeşitli solucanlar ve bazı yumuşakça türleri, Megafauna ise omurgalı hayvanlardır (Anonymous 2001).

Çalışmada; flora ve fauna varlığı var/yok şeklinde değerlendirilmiştir.

İklim: Yerkürenin belli bir yerinde, herhangi bir zaman diliminde atmosferin,

meteorolojik değerler açısından sahip olduğu özelliğe hava durumu denir. Herhangi bir yerde, hava durumu ile ilgili uzun zaman aralığındaki ortalama ve aşırı değerlerin belirlediği özelliğe “iklim” denir (Kara 2002).

Çalışmada, iklim açısından ele alınan parametreler yağış sıcaklık nem ve rüzgârdır.

Bağıl nem: Erol’a (1983) göre hava nemi, vücuttan sıcaklık kaybını azaltıp

çoğaltan bir etki yaptığından hissedilen sıcaklık bakımından önemlidir. Havada %50–70 oranında mevcut nem normal sıcaklıkta yani 15–20 C0 arasında rahatsız edici değildir. Fakat fazla nem, sıcak yerlerde havanın boğucu, soğuk yerlerde dondurucu bir etki yapmasına neden olur (Yılmaz 2001).

Bağıl neme dair Anonymous’da (2006) yapılan sınıflandırma araştırmada kullanılmış ve Çizelge 2.9’da verilmiştir.

Çizelge 2.9. Bağıl nem sınıflaması (Anonymous 2006)

Bağıl nem oranı (%) Sınıflama

100-800 Nemli (Humid)

80-60 Yarı nemli (Semi hümid) 60-40 Yarı kurak (Semi arid)

40-20 Kurak (Arid)

20-0 Çok kurak

Rüzgâr hızı: Rüzgarın birim zamanda kat ettiği mesafeye rüzgar hızı denir.

Birimi m/sn veya km/h’dır. Rüzgar hızı “Anemometre” denilen aletlerle ölçülür. Ancak her zaman her yerde bu aletler bulunamayacağından, rüzgarın çevredeki etkilerinden yararlanılarak hızı tahmin edilebilir. Bu amaçla bazı ölçekler

geliştirilmiştir. Bunlardan yaygın olarak kullanılanı “Beufort (Bofor) Ölçeği”’dir. Günümüzde bu ölçek rüzgar hızının birimi haline gelmiştir (Kara 2002).

Araştırmada rüzgâr hızı için Kara (2002) tarafından yapılan sınıflama kullanılmıştır. Ayrıca, bu sınıflamadaki değerlere karşılık gelen Beafort Rüzgâr sınıflama değerleri de Çizelge 2.10’a eklenmiştir.

Çizelge 2.10. Rüzgâr sınıflaması (Kara 2002)

Rüzgârın Adı Rüzgâr (m/sn) Rüzgâr (Km/h) Beafort Durgun hava 0-1 0-4 0 Hafif esinti 1-2 4-6 1 Hafif rüzgâr 2-4 6-12 2 Zayıf rüzgâr 4-6 12-19 3 Orta rüzgâr 6-8 19-27 4 Sert rüzgâr 8-10 27-35 5 Kuvvetli rüzgâr 10-12 35-45 6 Şiddetli rüzgâr 12-15 45-55 7 Hafif fırtına 15-18 55-66 8 Fırtına 18-21 66-67 9 Şiddetli fırtına 21-25 77-90 10 Bora 25-30 90-105 11 Kasırga > 30 > 105 12

Rüzgâr yönü: Rüzgârın, bulunduğumuz yere göre geldiği tarafa “rüzgar yönü”

denir. Araştırmada bu yönler; kuzey, güney, doğu, batı, kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatı olarak alınmıştır.

Sıcaklık: Rahatlık zonu, metabolik çalışma oranına ve giyilen elbiseye göre

kişiden kişiye farklı olmasına rağmen nispeten dar bir sıcaklık, nem ve rüzgâr hızı değerini kapsar. Düşük hızlı hava sirkülâsyonunda normal insanın rahat hissettiği sıcaklık ve nem değerleri yaklaşık 20 C0 de %85 nem oranı; 25 C0’de %60; 33 C0’de %44 ve 33 C0’de %33 nemdir. Sıcaklığın 21–30 C0 olduğu zamanlarda nem oranı %30–65 arasında ve rüzgar hızı 0.1–1 m/sn olursa rahatlık zonu olur. Bahsedilen bu özelliklere göre oluşturulan iklim sınıfları Çizelge 2.11’de verilmiştir (Yılmaz 2001). Çizelge 2.11. Sıcaklığa göre iklim sınıfları (Yılmaz 2001)

İklim Sınıfı Yıllık Sıcaklık Ortalaması (C0)

Ilıman 15-25 Soğuk 4-15 Sıcak 25-36 Çok soğuk <4 Çok sıcak 36>

Yağış: Yağmur, kar, çisenti, dolu, buz parçacıkları ile bunların değişik

şekillerini de içeren ve nemin yere doğru düşen tüm şekli için kullanılan genel terime “yağış” denir (Anonymous 2006).

Araştırmada, Elçi ve ark. (1987) tarafından yapılan sınıflama kullanılmıştır (Çizelge 2.12).

Çizelge 2.12. Yıllık yağış miktarı sınıflaması (Elçi ve ark. 1987).

Yağış miktarı (mm) Sınıflama

1500 mm’den fazla Çok yağışlı bölgeler 1250-1500 Yağışlı bölge 500-1250 Yarı kurak bölge

250-500 Kurak bölge

0-250 Çok kurak bölge

Su varlığı: Su kirliliği kontrolü yönetmeliğine göre herhangi bir yerleşme için

içme ve kullanma suyu temini amaçları ile kullanılan havzalarda suyu ve su kaynağının çevresini kullanmak için belirli kriterler vardır. İçme ve kullanma suyu temin edilen havzalarda, yüzme, balık tutma, avlanma ve piknik yapmaya, su alma noktasına 300 m’ den daha yakın olan yerlerde izin verilmez. Verilen bilgiler doğrultusunda su kaynağı varlığına dair sınıflama çizelge 2.13’de verilmiştir (Topay 2003).

Çizelge 2.13. İçme ve kullanma suyu olarak kullanılan su kaynağı varlığı sınıflaması (Topay 2003).

Mesafe Sınıflama

0-300 m arası bant Uygun değil 300-1000 m arası bant Koşullu uygun

1000 m üzeri Uygun

Toprak ve arazi yapısı: Çağlar’a (1958) göre toprak esas itibariyle kayaların

ve organik maddelerin türlü çaptaki ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar alemi barındırarak bitkilere durak ve besin kaynağı görevini yapan bir maddedir (Ergene 1982).

Arazi kullanım kabiliyet sınıfları: 1966–1970 döneminde, Toprak-Su Genel

Müdürlüğü tarafından arazilerin toprak özellikleri, kullanım sorunları ve verim güçleri göz önünde bulundurularak yapılan çalışmalar sonucunda, Türkiye arazileri kullanım yeteneklerine göre sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırılmaya göre, Türkiye

kara yüzeyini oluşturan araziler sekiz sınıfta toplanmış olup bulardan ilk dördü ekilip dikilebilir arazilerdir (Çizelge 2.15.) (Büyükşar 1992).

1. Sınıf araziler: Hemen hemen düz bir topografyaya hakimdir; su ve rüzgar erozyonu zararı yok veya çok azdır. Toprak derinlikleri fazla, drenajları iyidir. Tuzluluk, sodiklik ve taşlılık gibi sorunları yoktur, verimlilikleri iyidir, gübrelenmeye iyi cevap verirler.

2. Sınıf araziler: Bu sınıftaki toprakların sınırlandırılmaları; Hafif eğim, orta derece su ve rüzgâr erozyonuna veya geçmişteki erozyonun orta derecede olumsuz etkiler, idealden daha az toprak derinliği, yer yer elverişsiz toprak yapısı ve işlenebilirliği, hafiften ortaya kadar değişen kolayca düzeltilebilen fakat yine de görülebilir tuzluluk veya sodiklik, ara sıra görülen taşkın zararı, drenajla düzeltilebilir, fakat kullanma ve idaresi üzerindeki hafif iklimsel sınırlandırmaların tek tek veya kombinasyonu halindeki etkilerin içerir.

3. Sınıf araziler: Bu sınıftaki topraklar 2. sınıftakilerden daha fazla sınırlandırmalara sahiptir. Kültür bitkileri tarımına alınabilecekleri gibi çayır, mera ve orman arazisi olarak da kullanılabilirler. Fakat sınırlandırmalar bitki seçimini, ekim-dikim, hasat zamanını ve ürün miktarını etkiler.

4. Sınıf araziler: Bu sınıf topraklar dikkatli bir toprak işleme gerektirirler. Toprak koruma ve muhafaza işi zordur. Çayır, mera ve orman olarak kullanılacakları gibi gerekli önlemler alınması halinde iklime adapte olmuş tarla veya bahçe bitkilerinden bazıları için kullanabilirler.

5. Sınıf araziler: Bu sınıf araziler yetişecek bitki cinsini sınırlayan ve kültür bitkilerinin gelişimini önleyen sınırlandırmalara sahiptir, geçici olarak işlenmeyen arazilerdir. Topografya yönünden hemen hemen düzdür, toprakları ya sık sık sel basmalı yada çok taşlı kayalıdır. Bu arazilerin bir kısmında Çayır-mera yetiştirilmektedir. Tamamı düz ya da düze yakın derin profile sahiptir. % 83.7 sinde çoraklık, % 16.3'ünü yaşlık kuraklık sorunu vardır.

6. Sınıf araziler: Toprak işlemeye uygun olmayan çayır ve mera arazileridir. 7. Sınıf araziler: Bu sınıf araziler; kültür bitkilerinin yetiştirilmesine engelleyen çok şiddetli sınırlandırmalara sahiptir. Fiziksel özellikler; tohumlama,

kireçleme ve kontur karıkları, drenaj hendekleri, saptırma yapıları ve su dağıtıcıları tesis etmek gibi iyileştirme, koruma ve kontrol uygulamalarına elverişli olmadığından orman arazisi olarak kullanılırlar.

8. Sınıf araziler: Bu sınıf araziler; erozyon, yaşlık, taşlılık, kayalık, düşük rutubet kapasitesi, tuzluluk ve sodiklik gibi kısıtlayıcılardan bir veya birkaçının önlenemeyecek derecedeki şiddetli sınırlandırmaları nedeniyle ot, ağaç ve kültür bitkilerinin yetiştirilmesine uygun olmayan yani üzerinde bitki yetişmeyen arazilerdir.

Arazi tipleri: Peyzaj açısından önem taşıyan arazi tipleri, üzerinde herhangi bir

toprak oluşumu söz konusu olmayan VIII. sınıf arazilerden oluşmaktadır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün iller bazında yapmış olduğu toprak haritalarındaki sınıflandırmada yer alan arazi tipleri şunlardır: çıplak kaya ve molozlar, ırmak taşkın yatakları, kıyı kumulları, kara kumulları, sazlık bataklıklar, daimi karla örtülü araziler (Çizelge 2.14.).

Sazlık ve bataklık araziler: Tarım arazileri içerisinde gösterilmeyen diğer araziler içerisinde adı geçen sazlık ve bataklık arazilerin zirai potansiyeli yoktur, bataklık bitkileri, saz ve kamış yetişir (Anonymous 2003c).

Sahil kumulları: Göllerin sahillerinden esas rüzgâr olmak üzere kısmen de dalga hareketleriyle taşınarak belirli alanlarda depo edilmiş kumullardır. Topografyaları ondüleli veya tepeliktir. Belirgin bir örtüleri yoktur. Tarımsal açıdan verimsiz ve değersiz olmaları yanı sıra bazı mikro iklim alanlarında bulunanlar tarıma elverişli olabilmektedir. İl içerisindeki toplam alanları 182 hektardır. Beyşehir ilçesinde görülür.

Irmak taşkın yatakları: Irmakların taşkın yataklarındaki kumlu, çakıllı ve molozlu alanlardır. Bunlar yağışların az olduğu yaz aylarında görülür. Yağışlı devrelerde akışlı ırmak yatağı olduklarından ve buradan akan su ince toprak materyalini devamlı yıkadığından toprak bulunmaz. Bitki örtüsü bulunmayan bu yerlere ırmak yıkantısı da denilebilir. 8. sınıf arazi olarak gösterilmişledir.

Çıplak kaya ve molozlar: Üzerinde toprak örtüsü bulunmayan parçalanmış veya kısmen parçalanmış sert kaya veya taşlarla kaplı sahalardır. Genellikle bitki örtüsünden yoksundurlar. Bazen arasında toprak bulunan kaya çatlaklarından veya

topraklı küçük ceplerde yetişen çok seyrek orman ağaçları, çalı, otlar bulunabilirse de kültür bitkileri tarımında kullanılmaya uygun değildirler.

Çizelge 2.14. Arazi tiplerine ilişkin sınıflandırma

n Arazi Tipi

1 Çıplak kaya ve molozlar 2 Irmak taşkın yatakları 3 Kıyı kumulları 4 Kara kumulları 5 Islak alanlar 6 Sazlık bataklıklar

7 Daimi karla örtülü araziler

Erozyon: Rüzgar ve yağış gibi çeşitli atmosferik hareketler veya insanların

müdahalesi sonunda, kaya ve toprak kütlelerinin bulundukları yerden kopup, taşınmaları sonucunda doğal dengenin bozulmasıdır (Anonymous 2001).

Çalışmada erozyon durumu için Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından kullanılan su ve rüzgâr erozyonu dereceleri kullanılmıştır. Buna göre çizelge 2.15. ve 2.16’da verilen sınıflanmalardan yararlanılmıştır.

Çizelge 2.15. Rüzgâr erozyonu sınıflaması

Rüzgâr Erozyonu Sınıf

1. Derece rüzgâr erozyonu (R1) Şiddetli 2. Derece rüzgâr erozyonu (R2) Orta 3. Derece rüzgâr erozyonu (R3) Hafif

Çizelge 2.16. Su erozyonu sınıflaması

Su Erozyonu Sınıf

1. Derece su erozyonu Çok şiddetli 2. Derece su erozyonu Şiddetli 3. Derece su erozyonu Orta

4. Derece su erozyonu Hiç veya çok az

Topografya: Bir arazi yüzeyinin tabii veya suni ayrıntılarının meydana

getirdiği şekillerdir. .Topografyaya ilişkin karakteristikler yükseklik grupları, eğim ve bakı gruplarıdır (Yılmaz 2001).

Bakı: Bakarların en önemli etkisi, canlı yaşamında belirleyici olan

farklılaşmalara yol açmasıdır. Bakı aynı zamanda eğimle de bağlantılıdır. Örneğin, kuzeye bakan yamaçların eğimi arttıkça, düşen radyasyon enerjisi azalır. Arazinin engebeli yapı göstermesi ve buna bağlı olarak oluşan farklı bakarlar, ekolojik

bakımdan önemli sonuçlar doğurur ve peyzaj çeşitliliğini artırır. Çalışmada, Çizelge 2.17’de ki sınıflandırma yapılmıştır.

Çizelge 2.17. Bakarlara ilişkin sınıflama

n Bakılar 1 Güney 2 Güneydoğu 3 Güneybatı 4 Doğu 5 Batı 6 Kuzeydoğu 7 Kuzeybatı 8 Kuzey

Eğim grupları: Eğim gruplarında değer aralıkları, T.C. Başbakanlık Köy

Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu toprak haritalarında kullandığı eğim aralıkları göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Çünkü, bu paftalarda, eğim için kullanılan değer aralıklarının sınıflaması, turizm rekreasyon etkinliklerinin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan değer aralıklarına da uygundur. Eğim grupları hem derece hem de yüzde (%) cinsinden Çizelge 2.18’de sınıflandırılmıştır.

Çizelge 2.18. Eğime göre arazi sınıflaması

Eğim Grubu Yüzde Derece

Düz %0–2 0–4.5

Hafif eğim %2–6 4.6–13.5

Orta eğim %6–12 13.6–26.5

Dik eğim %12–20 26.6–45

Çok dik eğim %20–30 45.1–66.5

Sarp %30 ve üzeri 66.6 ve üzeri

Yükseklik grupları: Alanın yükseltisine bağlı olarak sıcaklıklarda, su buharı miktarında, vejetasyon döneminde, vejetasyon formasyonlarında ve toprak tiplerinde farklılaşmalar olur. Yüksekliklere göre değişim gösteren bu koşullar, canlı yaşamında doğrudan veya dolaylı etkilere sahiptir. Deniz seviyesinde bir insan, 1.5 tondan fazla hava basıncı altındadır. Bunun fizyolojik olarak önemi büyük olup, vücudun bütün doku ve sıvıları bu basınçla denge halindedir. Yüksekliğe bağlı olarak hava basıncı değişir; irtifa ile uygun olarak hava basıncı düşer. 5500 m yükseklikte hava basıncı yarı yarıya düşmüştür (Yılmaz 2001).

Araştırma alanındaki yükseklik grupları sınıflandırılırken MTA’nın yapmış olduğu haritalarda kullandığı yükseklik grupları değerlendirmeye alınmıştır (Çizelge 2.19.).

Çizelge 2.19. Yükseklik gruplarına ilişkin sınıflama n Yükseklik grupları (m) 1 0–200 2 200–500 3 500–1000 4 1000–2000 5 2000–4000

Jeolojik ve Jeomorfolojik oluşumların varlığı: Jeolojik ve jeomorfolojik

oluşumlar genel olarak yeryüzündeki vadiler, ovalar platolar, tepeler ve dağlar gibi yüzey şekilleri ile aşağıda sıralanan ve oluşumlarında farklı birkaç mekanizmanın söz konusu olduğu bazı oluşumlardır.

Yukarıdaki bilgilere göre alanda, herhangi bir jeolojik-jeomorfolojik oluşumun varlığı; jeolojik-jeomorfolojik bir oluşum/oluşumlar var ve jeolojik-jeomorfolojik bir oluşum/oluşumlar yok şeklinde değerlendirilmiştir.

Benzer Belgeler