• Sonuç bulunamadı

Ekonomi Politikaları, İstihdam ve İşgücü

I. BÖLÜM

1.4. Türkiye’de İçgöçün Nedenleri

1.4.4. Ekonomi Politikaları, İstihdam ve İşgücü

1940’lı yıllardan sonra Marshall Yardımı gibi Batı’dan gelen maddi katkıların da etkisiyle ortaya çıkan modernleşme, kırlarda toprağa dayalı işlerden kopuşu, kentlerde ise sanayi ve hizmet sektörü için ciddi bir işgücü gereksinimini yaratmıştır (İçduygu&Sirkeci, 1998b:269). Türkiye’de 1960’lar boyunca sınai büyüme hızı yüksek olmuş, ithal ikameci sanayileşme devam etmiştir. Bu dönem, köyden göçlerin de yoğunlaştığı bir dönem olmuştur. 1950-1960 döneminin temel özelliği, göç alan yerlerin günümüzde metropol alan olarak tanımlanan iller olmasıdır (Eraydın, 1981:11-12). Diğer yandan, bu dönemde uygulanan ekonomik politikalar sonucu, yabancı sermaye gelişi hızlanmış, tarımsal üretim artmış, ticaret kesimi kredileri bollaşmış, kentlerde küçük ve orta boy işletme sayısı artmıştır (Peker, 1998:296).

1970’lerden itibaren Türkiye siyasal yapıların zayıflığı ve istikrarsızlığı nedeniyle küreselleşen dünyaya ayak uydurmakta ve istikrarlı büyüme için gerekli önlemleri almakta zorlanmıştır. 1970 sonrasında kalkınma hızının düşmesi, yatırımların durma noktasına gelmesi ile yaşanan ekonomik bunalımlar sonucunda, tarım dışı sektörlerin işgücü talepleri önemli oranda azalmıştır (Uzay, 2005:96). Sonuç olarak, 1970’li yıllardaki ithal ikameci sanayileşmeye dayalı kalkınma

tıkanmış ve 1980’li yıllardan itibaren ulusal kalkınmacılık yerine ulusal ötesi bir stratejiye kayılmış, ulus devlet yerine küresel piyasanın üstünlüğü, bireysel girişimciliğin üstünlüğü yükselen değer haline gelmiştir (Keyder, 1993). Böylece, 1980 sonrasında nüfus ve sermaye hareketi hızlanmıştır. Ne var ki, kentsel iş piyasasında göçmenlerin işgücünü değerlendirebilecek iş olanakları teknoloji yoğun yatırımlardan dolayı azalırken, güvencesiz, süreksiz, düşük gelirli işlerde çalışanların oranı artmıştır (Peker, 1998:301). 1980’li yıllarda Türkiye, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme gibi kavramlarla tanışmıştır. Bu arada, modernleşmenin “küreselleşme” adı verilen süreçle algılanır oluşu, Türkiye’nin bir yandan uluslararası düzeyde, diğer yandan ise ulusal düzeyde yeni sorunsal alanlarla karşılaşmasını gündeme getirmiştir. Bunlara ek olarak bu dönemde Doğu ve Güneydoğu’dan can-mal güvenliği olmadığı için, terör sebebiyle birçok insan göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç çerçevesinde var olan kentsel sorunlar bir kat daha artırmıştır İçduygu&Sirkeci, 1998a:250-251). 1980’lerin ikinci yarısından itibaren koalisyon hükümetleri uzun vadeli iktisat politikaları izlemekte ve bütçe disiplinini sağlamakta başarılı olamamıştır. Bütçe disiplininin kaybolması ve bütçe açıklarının iç borçlanma yoluyla finanse edilmesi stratejisi yolsuzluklarla birleşince ortaya çok büyük bir iç borç yükü çıkmıştır. Yine bu dönemde bütçe denkliği henüz sağlanmadan sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldırılması, iktisadi dalgalanmaları arttırmış ve 1990 sonrasında Türkiye iç ve dış kaynaklı dört büyük iktisadi krizle (1994, 1999, 2000, 2001) karşı karşıya kalmıştır. 1990’ların ortalarından itibaren Türkiye artık özerk iktisat politikaları izleme gücünü de yitirmiştir. Mali sorunların da etkisiyle eğitime ayrılan kaynakların giderek azaltılması, uzun vadede politika seçeneklerini ve daha ileri teknolojilerin devreye sokulma şansını sınırlandırmıştır. 20. yüzyılın son çeyreğinde Türkiye, iktisadi büyüme performansında olduğu kadar gelirin bölüşümü ve insani gelişme ölçütleri bakımından da, hem mutlak olarak hem de dünya ortalamalarıyla karşılaştırıldığında, daha olumsuz sonuçlar sergilemiştir. Türkiye ekonomisi 2001 yılındaki derin bunalımdan sonra devreye sokulan ve mali disiplini öne çıkaran programın da katkısıyla önemli ölçüde toparlanmıştır. Yıllık enflasyon hızı otuz yıl sonra ilk kez yüzde 10 düzeyine çekilirken, kişi başına GSYİH 2001 yılında yüzde 10’dan fazla düştükten sonra 2005 yılına kadar yüzde 20’nin üzerinde artmıştır. Avrupa Birliği

sürecinin de ilerlemesiyle ilk kez ciddi düzeyde dolaysız yabancı sermaye girişi başlamıştır. Ancak bu toparlanmanın şimdiye kadar sınırlı oranda istihdam yarattığını da vurgulamak gerekir.

Yukarıdaki başlıklarda da konu edilen bu ekonomi politikaları ve yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler kırda istihdam sorunu yaşayan halkı kentlere doğru göçe zorlamıştır. Bilindiği üzere sadece ülkemizde değil dünyanın birçok bölgesinde ekonomik, sosyal ve siyasal nedenlerle ortaya çıkan göçü etkileyen unsurların başında gelir ve istihdam gelmektedir. Bu durum Türkiye’de işgücü ve istihdamın yapısını da belirlemiştir. Bu söylenenler ışığında Türkiye’de işgücü ve istihdamın seyri aşağıdaki tablolarda ifade edilmiştir.

Tablo 1. 16 Ekonomik Faaliyet Koluna Göre İstihdam Edilenler, [15+Yaş]/(Bin)

YILLAR TOPLAM Tarım, Ormancılık Avcılık ve Balıkçılık Madencilik ve Taş Ocakçılığı İmalat Sanayi Elektrik Gaz ve Su İnşaat ve Bayındırlık İşleri Toptan ve perakende Ticaret, Lokanta, Otel Ulaştırma Haberleşme ve Depolama Mali kurumlar, Sigorta, Yrd. işler Toplumsal Sosyal ve Kişisel Hizmetler 1923 5 031 4 525 17 159 1 40 138 19 13 119 1924 5 161 4 618 28 162 1 56 141 21 13 121 1925 5 280 4 712 24 166 1 73 144 22 14 124 1926 5 447 4 809 33 197 1 74 147 23 16 147 1927 5 593 4 909 36 207 1 94 150 24 17 155 1928 6 058 5 345 39 213 1 106 153 25 17 159 1929 6 197 5 459 34 215 1 127 156 26 19 160 1930 5 975 5 229 35 212 1 132 160 29 18 159 1931 6 026 5 341 37 201 1 86 163 29 18 150 1932 6 150 5 455 41 202 2 84 166 31 18 151 1933 6 259 5 571 40 177 2 99 170 31 18 151 1934 6 420 5 690 50 185 2 117 174 32 18 152 1935 6 638 5 835 53 256 2 114 174 34 18 152 1936 6 802 5 937 53 298 2 130 177 35 17 153 1937 6 942 6 040 58 319 2 136 181 36 17 153 1938 7 124 6 146 63 347 3 172 184 37 18 154 1939 7 328 6 326 62 367 3 172 189 37 18 154 1940 7 259 6 243 66 408 3 163 171 32 18 155 1941 7 272 6 311 56 401 3 125 173 29 18 156 1942 7 303 6 379 68 370 3 102 175 26 18 162 1943 7 459 6 448 75 411 3 131 178 26 18 169 1944 7 573 6 518 74 447 3 124 180 26 18 183 1945 7 681 6 559 70 490 3 121 186 30 19 203 1946 8 073 6 825 78 529 4 138 220 40 19 220 1947 8 267 6 974 84 555 4 130 225 53 24 218 1948 8 312 7 127 79 412 4 145 230 66 25 224 1949 8 560 7 246 79 467 4 172 235 65 27 265 1950 8 790 7 408 79 482 5 195 240 72 29 280 1951 9 117 7 544 85 518 5 226 296 77 33 333 1952 9 520 7 681 88 533 6 356 351 82 36 387 1953 9 896 7 819 99 605 7 415 407 72 43 429 1954 10 199 7 956 103 629 8 411 463 84 52 493 1955 10 482 8 093 110 667 8 407 519 78 59 541 1956 10 613 8 142 117 682 9 382 549 93 67 572

1957 10 845 8 192 124 735 10 410 579 117 74 604 1958 11 771 8.242 131 803 10 453 610 128 81 636 1959 11 164 8 292 136 814 14 386 640 131 84 667 1960 11 945 8 342 134 791 13 390 670 134 86 699 1961 12 088 8 344 131 843 16 394 679 185 85 718 1962 12 219 8 346 123 850 16 463 688 212 87 738 1963 12 365 8 348 117 866 16 524 698 243 98 758 1964 12 573 8 351 128 972 17 539 735 247 103 778 1965 12 761 8 352 140 1 019 18 585 765 267 108 798 1966 13 014 8 364 149 1 074 18 641 805 274 120 855 1967 13 174 8 375 145 1 141 20 561 824 337 133 916 1968 13 396 8 347 145 1 197 21 608 844 373 150 981 1969 13 537 8 286 148 1 233 22 622 863 411 169 1 052 1970 13 768 8 243 155 1 338 22 662 883 420 183 1 127 1971 14 011 8 332 164 1 376 25 642 917 449 193 1 166 1972 14 405 8 421 163 1 520 26 673 952 477 206 1 205 1973 14 679 8 413 170 1 628 28 704 986 506 229 1 245 1974 14 985 8 405 183 1 769 30 733 1 021 535 247 1 284 1975 15 169 8 398 188 1 787 34 774 1 055 563 265 1 323 1976 15 380 8 319 192 1 830 38 815 1 128 575 287 1 410 1977 15 873 8 383 204 2 002 42 845 1 202 586 313 1 496 1978 16 085 8 375 192 2 013 43 867 1 275 597 329 1 582 1979 16 320 8 368 198 2 038 45 893 1 349 608 339 1 669 1980 16 523 8 360 196 2 060 44 897 1 422 619 347 1 755 1981 16 664 8 353 191 2 073 46 899 1 486 634 352 1 806 1982 16 837 8 326 194 2 136 50 902 1 529 643 355 1 871 1983 17 004 8 300 195 2 208 52 905 1 576 654 357 1 922 1984 17 260 8 272 199 2 258 55 936 1 653 675 368 2 003 1985 17 547 8 246 222 2 339 59 962 1 728 698 377 2 069 1986 17 865 8 223 229 2 373 63 1 016 1 844 730 385 2 146 1987 18 268 8 197 230 2 445 65 1 078 1 984 764 411 2 228 1988 17 755 8 249 229 2 550 27 1 012 2 029 778 428 2 452 1989 18 222 8 639 184 2 635 28 942 2 041 829 439 2 484 1990 18 539 8 691 194 2 625 26 893 2 154 816 416 2 726 1991 19 288 9 212 176 2 736 22 975 2 190 821 432 2 725 1992 19 459 8 718 159 2 949 48 1 049 2 377 875 474 2 812 1993 18 500 7 862 135 2 706 101 1 238 2 412 933 429 2 685 1994 20 006 8 813 180 3 013 102 1 208 2 538 894 479 2 782 1995 20 586 9 080 154 3 027 114 1 238 2 717 878 482 2 897 1996 21 194 9 259 164 3 237 86 1 298 2 737 907 508 3 001 1997 21 204 8 837 159 3 445 111 1 320 2 896 907 527 3 003 1998 21 779 9 039 148 3 463 112 1 325 2 995 968 544 3 186 1999 22 048 8 856 134 3 555 95 1 365 3 204 952 580 3 309 2000 21 580 7 769 81 3 638 91 1 364 3 817 1 067 709 3 044 2001 21 524 8 089 98 3 581 95 1 110 3 737 1 034 697 3 083 2002 21 354 7 458 120 3 731 103 958 3 980 1 004 697 3 303 2003 21 147 7 165 83 3 663 100 965 4 052 1 022 738 3 359 2004 19 632 5 713 97 3 742 80 966 4 027 1 043 794 3 169 2005 20 067 5 154 110 3 994 74 1 107 4 336 1 074 869 3 349 2006 20 423 4 907 118 4 066 85 1 196 4 492 1 101 996 3 462 2007 20 738 4 867 128 4 088 98 1 231 4 557 1 136 1 055 3 579 2008 21 194 5 016 115 4 235 91 1 241 4 573 1 089 1 169 3 664 Kaynak: www.tuik.gov.tr

Tablo 1. 17 İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus [Kent]

YILLAR TOPLAM 15 – Yaş (Bin) 15 + Yaş (Bin) 15 + İşgücü % 15 + İşgücü (Bin) İşgücüne Dahil Olmayan İşgücüne Katılma oranı % İstihdam Edilen (Bin) Eksik İstihdam (Bin) İşsiz (Bin) İşsizlik Oranı Eksik İstihdam Oranı % 1988 26 481 9 244 17 237 65,1 8 324 8 913 48,3 7 235 542 1 088 13,1 6,5 1989 27 209 9 408 17 802 65,4 8 466 9 337 47,6 7 360 606 1 106 13,1 7,2 1990 28 171 9 588 18 588 66,0 8 767 9 821 47,2 7 716 636 1 052 12,0 7,2 1991 30 051 10 134 19 917 66,3 9 212 10 705 46,2 8 047 694 1 166 12,7 7,5 1992 31 008 10 033 20 976 67,6 9 809 11 168 46,8 8 577 749 1 232 12,6 7,6 1993 31 845 10 206 21 639 68,0 9 787 11 853 45,2 8 552 767 1 235 12,6 7,8 1994 32 749 10 197 22 552 68,9 10 428 12 125 46,2 9 135 911 1 294 12,4 8,7 1995 33 770 10 479 23 291 69,0 10 523 12 768 45,2 9 391 786 1 132 10,8 7,5 1996 34 790 10 625 24 165 69,5 10 749 13 417 44,5 9 684 687 1 064 9,9 6,4 1997 35 973 10 941 25 032 69,6 11 204 13 828 44,8 10 088 739 1 116 10,0 6,6 1998 37 141 11 052 26 089 70,2 11 665 14 425 44,7 10 440 779 1 225 10,5 6,7 1999 38 097 11 279 26 818 70,4 12 054 14 764 44,9 10 677 1 056 1 377 11,4 8,8 2000 38 915 11 285 27 630 71,0 12 176 15 454 44,1 11 104 895 1 072 8,8 7,4 2001 39 984 11 501 28 483 71,2 12 522 15 961 44,0 11 076 815 1 447 11,6 6,5 2002 41 053 11 862 29 191 71,1 12 955 16 236 44,4 11 111 756 1 844 14,2 5,8 2003 42 135 12 216 29 919 71,0 13 091 16 828 43,8 11 287 675 1 804 13,8 5,2 2004 46 667 12 994 33 673 72,2 14 472 19 202 43,0 12 501 523 1 970 13,6 3,6 2005 47 101 12 962 34 139 72,5 15 046 19 092 44,1 13 126 420 1 920 12,8 2,8 2006 47 526 12 739 34 787 73,2 15 391 19 396 44,2 13 518 471 1 873 12,2 3,1 2007 47 944 12 669 35 275 73,6 15 635 19 640 44,3 13 764 415 1 871 12,0 2,7 2008 48 349 12 652 35 697 73,8 16 063 19 634 45,0 14 010 472 2 053 12,8 2,9 Kaynak: www.tuik.gov.tr

Çok çeşitli ve iç içe geçmiş nedenleri olmakla beraber, iktisadi güdüler, göç kararlarının anlaşılmasında temel öneme sahiptir (Emilio& Marcela, 2003:103). Yüksek işsizlik ve daha fazla kazanç elde etme ümidi göç olayını teşvik etmektedir (Paas vd., 2002:49). İşsizlik, göçü üç şekilde etkileyebilir. Bunlardan birincisi, işçinin kişisel durumuyla ilgilidir. İşsiz bir insan, iş sahibi bir insana göre göç etmeye daha meyillidir. İkincisi, işçinin yaşadığı bölgede yüksek bir işsizlik oranı mevcut ve bölgelerarası işsizlik farkı yüksek ise, göç olasılığı daha yüksektir. Üçüncüsü, ülke genelinde yüksek oranlı işsizlik mevcut ise, göç olasılığı daha azdır (Pissarides& Wadsworth, 1989:739).

Tablo 1. 18 İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus [Kır]

YILLAR TOPLAM 15 – Yaş (Bin) 15 + Yaş (Bin) 15 + İşgücü % 15 + İşgücü (Bin) İşgücüne Dahil Olmayan İşgücüne Katılma oranı % İstihdam Edilen (Bin) Eksik İstihdam (Bin) İşsiz (Bin) İşsizlik Oranı Eksik İstihdam Oranı % 1988 26 803 10 294 16 509 61,6 11 068 5 441 67,0 10 519 739 549 5,0 6,7 1989 26 837 10 325 15 603 58,1 11 465 5 048 73,5 10 862 783 603 5,3 6,8 1990 27 119 10 107 17 013 62,7 11 383 5 630 66,9 10 823 674 561 4,9 5,9 1991 26 356 9 404 16 952 64,3 11 799 5 153 69,6 11 242 819 557 4,7 6,9 1992 26 513 9 505 17 008 64,2 11 455 5 553 67,4 10 882 999 573 5,0 8,7 1993 26 633 9 315 17 318 65,0 10 527 6 791 60,8 9 948 801 580 5,5 7,6 1994 26 707 9 221 17 486 65,5 11 449 6 037 65,5 10 872 945 577 5,0 8,2 1995 26 815 8 930 17 885 66,7 11 763 6 122 65,8 11 195 782 568 4,8 6,6 1996 26 935 8 857 18 078 67,1 11 948 6 130 66,1 11 510 852 439 3,7 7,1 1997 26 898 8 631 18 267 67,9 11 551 6 716 63,2 11 116 660 436 3,8 5,7 1998 26 867 8 661 18 207 67,8 11 720 6 486 64,4 11 339 670 381 3,3 5,7 1999 27 043 8 550 18 493 68,4 11 824 6 670 63,9 11 371 1 110 453 3,8 9,4 2000 27 272 8 691 18 581 68,1 10 902 7 679 58,7 10 477 697 425 3,9 6,4 2001 27 312 8 637 18 675 68,4 10 969 7 706 58,7 10 449 589 520 4,7 5,4 2002 27 340 8 490 18 850 68,9 10 863 7 987 57,6 10 243 541 620 5,7 5,0 2003 27 344 8 351 18 993 69,5 10 549 8 443 55,5 9 860 468 689 6,5 4,4 2004 19 712 5 841 13 871 70,4 7 545 6 326 54,4 7 131 337 414 5,5 4,5 2005 20 125 5 905 14 220 70,7 7 408 6 812 52,1 6 940 282 468 6,3 3,8 2006 20 540 6 153 14 387 70,0 7 360 7 027 51,2 6 905 305 455 6,2 4,1 2007 20 957 6 238 14 719 70,2 7 479 7 240 50,8 6 973 274 506 6,8 3,7 2008 21 375 6 300 15 075 70,5 7 742 7 332 51,4 7 184 307 558 7,2 4,0 Kaynak: www.tuik.gov.tr

Tablolardan da görüleceği üzere, kırsal kesimdeki istikrarsız istihdam ve gittikçe kötüleşen sosyo-ekonomik şartlar, kırsal kesimden kentlere yönelik hızlı göç artışının ana sebebidir. Kırsal kesimdeki gençlerin çoğunluğu işsizdir veya eksik istihdam altındadır. Kentlere göç eden gençlerin büyük bir kısmını daha çok bu nitelikteki gençler oluşturmaktadır (Sedat, 1996:319).

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kentleşme Şurası (2009:18-29) verileri de bu savı destekler niteliktedir. Buna göre, 1995-2000 döneminde 12 ve daha yukarı yaştaki göç etmiş kişilerin büyük çoğunluğu hizmetler ile ilgili ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır. Göç etmiş kişilerin %61,06’sı hizmetler, %14,79’u sanayi ve %24,15’i ziraat, ormancılık, balıkçılık ve avcılıkla ilgili alanlarda faaliyette bulunmaktadır. Göç etmiş kişilerden ekonomik faaliyette bulunan erkeklerin payı kadınların payının çok üstündedir. 1980-2000 döneminde iller arası göç etmiş olan kişilerin de büyük çoğunluğu hizmetlerle ilgili alanlarda ekonomik faaliyette bulunmaktadır. Bu dönemde ekonomik faaliyet alanları arasında, sadece hizmetlerde faaliyet gösterenlerin payı artmakta, sanayide faaliyet gösterenlerin payı azalmakta, ziraat, ormancılık balıkçılık ve avcılıkla ilgili alanlarda faaliyette bulunanların payında ise önemli bir değişiklik olmamaktadır. 1995-2000

döneminde 12 ve daha yukarı yaştaki göç etmiş kişilerin yaptığı işe göre durumu incelendiğinde, yaklaşık üçte biri tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlardır. Göç etmiş olan erkeklerin çoğunluğu (%41,73) tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışmakta ve ulaştırma makineleri kullanmakta iken, kadınlar çoğunluğu ise (%52,60) daha çok tarım, hayvancılık, ormancılık balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışmaktadır. Şehirlere göç edenlerin çoğunluğu tarım dışı faaliyetlerde, köye göç edenlerin büyük çoğunluğu da tarımsal faaliyetlerde çalışmaktadır. 1995-2000 döneminde 12 ve daha yukarı yaştaki göç etmiş kişilerin büyük çoğunluğu ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Göç etmiş erkeklerin %80,93’ü, kadınların ise %50,01’i ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Erkeklerin sadece %5,57’si ücretsiz aile işçisi olarak faaliyette bulunmakta iken, kadınların %44,95’i ücretsiz aile işçisi olarak faaliyette bulunmaktadırlar. Şehre göç edenlerin büyük bölümü ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Köye göç edenlerden ise, ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışanlar ile ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların payları birbirine çok yakındır. 1980-2000 döneminde iller arası göç etmiş olan kişilerin büyük çoğunluğu ücretli, maaşlı veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır. Bu alanda faaliyette bulunanların payı zaman içinde artış göstermesine karşın, kendi hesabına çalışanların payında azalış ve ücretsiz aile işçisi olarak çalışanların payında ise çok küçük artışlar gözlenmiştir. 1995-2000 döneminde iller arası göç eden nüfusun göç etme nedenleri arasında, hane halkı fertlerinden birine bağımlı göç nedeninden sonra iş arama/bulma, tayin/atama, eğitim ve evlilik amaçlı göçler göç olgusunun en önemli nedenlerini oluşturmuştur. Göç edenlerin %25,67’si hane halkı fertlerinden birine bağımlı göç, %20,05’i iş arama/bulma amaçlı göç etmiştir.

8. Kalkınma Planının uygulandığı 2000 – 2005 döneminde ise, Türkiye ekonomisi %7,4 oranında büyümüş, gayri safi yurt içi hasıla, kişi başına düşen milli gelir, tüketim, sabit sermaye yatırımları, ihracat, ithalat, turizm gelirleri gibi ekonomik canlılığın göstergesi olarak değerlendirilen tüm ekonomik veriler önemli oranlarda artış göstermiştir. Ayrıca, 2001 – 2005 döneminde sanayi sektörü %5,1 oranında, hizmetler %4,3 oranında, tarım sektörü ise %1,1 oranında büyümüştür.

Gerçekleştirilen ekonomik reformlar ile özel sektörün ekonomi içerisindeki ağırlığı arttırılmış, özel sektör kaynaklı ekonomik büyüme gerçekleştirilmiştir.

Tablo 1. 19 Türkiye’de Büyüme ve İstihdam

2000 2005 GSYİH ( Milyar YTL ) 124,6 487,2

Kişi Başına Milli Gelir (GSYİH,$) 2.879 5.042

Toplam Tüketim (% değişim) 6,3 8,1

Toplam Sabit Sermaye Yatırımı (% değişim) 16,9 24,0

İhracat (Milyar $) 27,8 73,4

İthalat (Milyar $ ) 54,5 116,5

Turizm Gelirleri (Milyar $) 7,6 18,2

Nüfus (Milyon Kişi ) 67,4 72,1

İşgücüne Katılma Oranı (%) 49,9 48,3

İstihdam Oranı (%) 46,7 43,4

İşsizlik Oranı (%) 6,5 10,3

Kaynak: www.tuik.gov.tr

Ancak, Tablo ’de özetlenen son derece olumlu yönde gelişim gösteren ekonomik göstergelere karşın, istihdam ve işgücü piyasasındaki gelişmeler olumsuz yönde olmuştur. 2005 yılı itibariyle, çalışma çağındaki nüfus içinde istihdam edilenlerin payı %43,4 düzeyindedir. İşsizlik oranı 2000 yılında %6,5 iken, 2005 yılında %10,3’e yükselmiştir.

2000 – 2005 döneminde çalışma çağı nüfusu yıllık ortalama %1,9, işgücü %1,3, istihdam ise %0,4 oranında artmıştır. GSYİH yıllık ortalama %4,4 büyürken, toplam istihdam artışı %0,4 olmuştur. Oysa 2005 yılında 15 üyeli AB %1,5 büyürken, işgücüne katılım oranı %71,3’tür. İşsizlik oranı AB’de de yüksek olup, %7,9 seviyesindedir.

2007 Hane Halkı İşgücü Anketi (HİA) yıllık sonuçlarına göre ise Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı %47,8, erkeklerde %71,3, kadınlarda ise %24,8 olarak tahmin edilmiştir. Bu oran kentlerde; toplamda %45,4, erkeklerde %70,6 ve kadınlarda ise %19,6 olarak görülmektedir. Toplam istihdam, 2007 HİA yıllık sonuçlarına göre 21 milyon 189 bin kişi olarak tahmin edilmiştir. İstihdam edilenlerin 15 milyon 661 bin kişisi erkek, 5 milyon 528 bin kişisi ise kadın nüfustur. 2007 yılı verilerine göre ise istihdam oranı %44,3’tür. Sonuç olarak 2007 yılı verileri de işgücü piyasasında dikkate değer bir iyileşme olmadığını göstermektedir. 2007 HİA uygulamasında Türkiye genelinde işsiz sayısı 2 milyon 333 bin kişi, işsizlik oranı ise %9,9 olarak tahmin edilmiştir. İşsizlik oranı, Türkiye genelinde cinsiyet ayrımında incelendiğinde, erkeklerde %9,9, kadınlarda %10,3 olarak gerçekleşmiştir. Buna karşılık; kentlerde işsizlik oranı toplamda %11,9, erkeklerde %10,7, kadınlarda %16,0 olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye genelinde gençler arasında işsizlik oranı %19,6 olarak gerçekleşmiştir. Genç işsizlik, kentlerde toplamda %21,8, erkeklerde %19,9, kadınlarda %26,1 olarak tahmin edilmiştir. Eksik istihdamın işgücü içindeki oranı, 2007 yılında %3,2 olarak tahmin edilmiştir. 2007 HİA yıllık sonuçlarına göre, kentlerde ise bu oran %2,7’dir. Cinsiyet ayrımında incelendiğinde, kentlerde; erkeklerde %2,9, kadınlarda %2,1 olarak tahmin edilmiştir. İstihdam edilenlerin kayıtlılık durumu incelendiğinde; esas işlerinden dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmayanların oranı %46,9 olarak tahmin edilirken, kentlerde bu oran %29,4 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye genelinde kayıtlı olmayanların %49,4’ü tarım sektöründen gelirken, %50,5’i ise tarım dışı sektörden gelmektedir. Kentlerde ise; kayıtlı olmayanların %11,2’sini tarım sektörü oluştururken, %88,8’i ise tarım dışı sektörden oluşmaktadır. İşgücüne dahil olmayan nüfus 25 milyon 692 bin kişi ile, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfusun %52’sini oluşturmaktadır. İşgücüne dahil olmayan nüfusun belli başlı alt grupları büyüklük sırasına göre ev işleri ile meşgul olanlar, öğrenciler, emekliler ve çalışamaz halde olanlardan oluşmaktadır. Ev işleri ile meşgul olanlar %45,9 (11 milyon 801 bin kişi) ile işgücüne dahil olmayan nüfus içinde en yüksek paya sahiptir. Bunu %13,6 (3 milyon 493 bin kişi) ile eğitim ve öğretimine devam edenler, %12,1 (3 milyon 99 bin kişi) ile emekliler izlemektedir. Ev işleri ile meşgul olanların %66,9

gibi önemli bir kısmını kentlerdeki kadınlar oluşturmaktadır. Kentlerdeki işgücüne dahil olmayanlardan ev işleri ile meşgul olanlar %46 (7 milyon 896 bin kişi) ile işgücüne dahil olmayan nüfus içinde Türkiye bazında olduğu gibi en yüksek paya sahiptir. Bunu %15,5 (2 milyon 667 bin kişi) ile eğitim ve öğretimine devam edenler, %13,8 (2 milyon 372 bin kişi) ile emekliler izlemektedir. Yukarıdaki değerlendirmeler, Türkiye’de yaratılan istihdamın çalışma çağı nüfusunun ve işgücünün gerisinde kaldığını, ekonomik büyümenin çalışma çağı nüfusuna yetecek istihdamı yaratamadığını göstermektedir. Türkiye’de istihdam artışının büyümeden daha düşük düzeyde gerçekleşmesinin en önemli nedenlerinden birisi üretim, imalat ve yatırım eksikliğidir. Oysa istihdam yaratılmasında en önemli koşul üretimdir. Ancak, Türkiye’de üretici örgütlenmeleri yetersiz ve zayıftır. Özellikle tarım sektöründe üretici örgütlerinin sesleri duyulmamaktadır. Sanayi sektörü üreticileri, tarım sektörüne göre daha fazla örgütlenmiş olmakla birlikte, üretimlerini etkileyebilecek ekonomik kararların alınması aşamasında ne ölçüde söz sahibi oldukları tartışılmalıdır. Tarım sektöründe yaşanan istihdam azalışı ve açıkta kalan işgücü için bölgede alternatif alanların yaratılamamış olması da önemli bir faktördür. Ekonomideki yapısal dönüşüm sürecinde bazı sektörler küçülürken bazı sektörler büyümüş ve bu durum istihdamın sektörel dağılımını ve nüfus hareketlerini etkilemiştir. Tarımdaki çözülme kadar önemli olan bir diğer husus da, Türkiye’de işgücü planlamasının olmaması, eğitim sisteminin sanayi ve hizmetler sektörünün ve bölgesel gereksinimlerin ihtiyaç duyduğu alanlarda iş gücü yetiştirmemesidir. Türkiye’de üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranının %10,2 düzeyinde olması bunun kanıtıdır.

1980’lerden bu yana gelişmiş ülke piyasalarından dünya piyasalarına yayılmış olan “tüketim odaklı ekonomik büyüme” formülünün toplumun tüm kesimlerine fayda sağlayacağı yönündeki tezlerin sorgulanması ihtiyacını açıkça göstermektedir. Ayrıca, 1980’li yılların anlayışıyla, kalkınmada temel amaç, üretim ve istihdam yapısını, tarımdan ziyade, sanayi ve hizmetler sektörü doğrultusunda dönüştürmek olunca, bu yaklaşıma uygun olarak ülke refahındaki değişimlerin temel göstergesi olarak “fert başına milli gelir” kullanılmıştır. Gelir artışlarıyla ölçülen ekonomik büyüme, toplumsal gelişmişliği yeterince açıklayamayan, yalnızca talep

genişlemesini açıklayabilen dar kapsamlı bir parametredir. Son yıllardaki gelişmeler, “kalkınma” kavramının yeniden tanımlanması ihtiyacını doğurmuştur. Gelişmeyi, insanî, sosyal, kültürel, çevresel ve mekânsal boyutlarıyla da tanımlama amacı taşıyan bu yeni yaklaşım, ekonomik büyüme kavramı yanında; yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı ve bölgesel dengesizliklerin de gelişme tanımlarının içinde değerlendirilmesini öne çıkarmaktadır.

II. BÖLÜM

KENTLEŞME SÜRECİNDE KONYA ve GÖÇ

Konya ve çevresi Anadolu'muzun en eski yerleşim yerlerinden biri olduğu gibi aynı zamanda insanlık tarihi için de çok önemli dokümanların ele geçtiği nadir merkezlerden biridir. Neolitik döneme kadar uzanan izlere rastlamak mümkündür. Arkeolojik bulgular şehrin M.Ö. 7000’li yıllarda bugünkü Konya sınırları içerisinde yaşayan bir uygarlığın olduğunu göstermektedir. Tarihin akışı içinde tarih öncesinden günümüze kadar çeşitli milletlerin kültür, sanat, folklör, gelenek ve görenek gibi özellikleriyle yerleşip kentleştikleri bu bölge günümüzde de bu kültür uygarlıklarının izlerini taşımaktadır. Konya yöresinde yerleşen her topluluk kendi kültür ve sanatlarını da buraya taşıyarak kaçınılmaz görevlerini yerine getirmiş, yerlerini yeni gelen toplumlara bırakarak gitmişler veya yeni toplumun kültür ve uygarlığı içinde yeni bir isim olarak yoğrulmuşlardır. Kent, Hititlerle başlayan Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Roma İmparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Bizans İmparatorluğu, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu ile devam eden medeniyetlere tanıklık etmiştir. Konya, Türk kültür ve uygarlığının Anadolu'da kökleşip, yaygınlaşmasında en büyük amillerden biri olmuştur.

Konya, modern Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar her geçen gün gelişen ve değişen bir kent olma özelliğini asla yitirmemiş; yaklaşık on bin yıllık tarihini günümüze kadar ayakta tutarak geçmiş ile gelecek arasında canlı bir köprü vazifesini üstlenmiştir. Küresel düzlemde medeniyetler çatışması tezlerinin dillendirildiği; ülkemizin AB ile ilişkilerinin kritik bir noktaya geldiği; insanlığın şiddet, terör ve savaşla sarsıldığı bir dönemde Mevlana’nın hoşgörüye ve insan sevgisine dayalı felsefesinin taşıyıcısı olan Konya şehri gelecekte de ülke kalkınması ve dünya barışı için önemli roller üstlenecek bir potansiyele sahiptir. Yirminci yüzyılda da Konya, modern Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına kendi değerleriyle katkı yapmaya devam etmiştir. Geçmişten miras aldığı tarihi dokusunu ve kültürel birikimini bugüne taşıyan, geçmişi gelecekle buluşturan bir köprü vazifesi gören Konya, tarihin her döneminde önemli bir cazibe merkezi olmuştur. Anadolu topraklarındaki bilinen ilk yerleşim yerinin bu coğrafyada olması, Selçuklular gibi

büyük bir medeniyete başkentlik yapması, Osmanlı döneminde oldukça önemli bir rol oynaması tesadüf değildir.

2.1. Demografik Göstergeler