• Sonuç bulunamadı

TABLO LİSTESİ

BÖLÜM 3: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

3.4. Aile İle İlgili Kuramsal Yaklaşımlar

3.4.3. Ekolojik Yaklaşım

Ekolojik kuram Chicago Okulu tarafından kentlerin sosyolojik anlamda analizini gerçekleştiren ilk kuram olması açısından önemlidir. İlk kez kentsel mekân ile sosyal süreçler arasında ilişki kurarak kent mekânının sosyal yapıyı nasıl etkilediği ele alınmıştır. Kenti, kentleşmeyi, kentsel büyümeyi ve mekânsal ayrımlaşmayı sistemli bir şekilde inceleyen ekolojik kuram insan topluluklarının çevreye uyumunu, bireylerin ve kurumların fiziksel dağılımını, yerleşim ve örgütlenme biçimlerini analiz eden ilk

49

kuram olma özelliği taşımaktadır. Bu yönüyle ailenin kendi içinde ve toplumsal sistem içinde uyumunu ve örgütsel yapısını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ekolojik kuram insan ve çevresi arasındaki ilişkileri ele alarak bu çevresel faktörlerin aileyi ve aile üyelerini ne şekilde etkilediğini açıklamaya çalışır. Ekolojik kuramın önemli temsilcilerinden biri Bronfenbrenner’dir. O’na göre, bir çocuk sosyal ve kültürel bir düzenekte doğar ve büyür. Her sosyal ve kültürel düzenek, diğer sosyal ve kültürel düzeneklerin etkisi altındadır. Örneğin; çocuk bir ailede doğar ve her ailenin kendi sosyal normları, kültürü, tarihi, değerleri ve kuralları bulunmaktadır. Aile, okul, cemiyet ve diğer kurumlarla bağlantı içindedir. Bağlantıdaki bütün öğelerin çocuğun ailesi üzerinde sonra da çocuk üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır (Akt. Obalar ve Ada, 2010: 142).

Aile kurumu, içinde bulunduğu sosyokültürel çevreye uyum süreci içerisinde birçok kurum ve kuruluş ile etkileşimde bulunur ve birçok düzeneğin parçası haline gelir. Bu düzenekte yer alan sosyal, kültürel ve ekonomik gruplara göre şekillenir. Direk veya dolaylı bir şekilde içinde yer aldığı bu çevrelerde meydana gelen sorunlarla yüzleşir. Bahsedilen grup ve cemiyetlerin üyeleri ile kurulan ilişkiler, karşılaşılan problemlerin çözümü konusunda faydalı olmaktadır. Bu durum toplum bilimciler tarafından sosyal sermaye şeklinde tanımlanır. Bourdieu’a göre sosyal sermaye, herhangi biri toplumsal açıdan önemli konumlara, örneğin siyasi bir kariyer gibi aynı zamanda para değeri de olan konumlara, sahip olan müşterilerinin ilgisini çekmek istediğinde çoğu zaman vazgeçilmez olan saygınlığın ve onurluluğun sermayesidir (Bourdieu, 1977: 503). Ekolojik kuramın vurgu yaptığı en önemli noktalardan biri aileyi ve aile içi ilişkileri sadece ekonomik faktörlerin değil ama aynı zamanda sosyal ilişkilerin de belirlediği yönündedir. Ancak Bourdieu sosyal ilişkilerin ürünü olan sosyal sermayenin toplumda bir hiyerarşik yapı oluşturduğunu ve bunun eşitsizlikler doğurduğunu, bu nedenle sosyal sermayenin özellikle elit kesime hizmet ettiğini belirtir (Bourdieu, 1986: 241-258). Bourdieu daha çok bireysel ilişkilerin ağırlıklı olduğu bir aile görüşüne sahip olmakla beraber kolektif aktörlere az yer verir. Field, Bourdieu’nun aile içi ilişkilerin temelinde bireylerin üstünlüklerini korumak ve geliştirmek olduğunu ve örgütlü yaşamın böyle bir hedefe ulaşmak için başvurulan bir araç olduğunu savunduğunu belirtir (Field, 2008: 26-29).

50

Sosyal sermayenin önemine vurgu yapan bir diğer önemli isim Coleman’dır. Coleman Bourdieu’a karşı çıkarak sosyal sermayenin sadece güçlülerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda fakirlere ve kenarda kalmış topluluklara da ciddi yararlar sağladığını gösterebilmiştir. Toplumsal normların, sosyal iletişim ağlarının ve yetişkinlerle çocuklar arasındaki ilişkilerin çocukların gelişimindeki önemine vurgu yaparak sosyal sermayenin sadece aile içinde değil, aile dışındaki topluluk içinde de var olabileceğini belirtmiştir (Coleman, 1990: 334-337).

Kuramın genel bir değerlendirmesi yapılacak olursa; birey ilk etkileşimini aile üyeleriyle yaşar, ancak daha sonra ailenin dışında yer alan arkadaş, oyun, okul ve iş çevresi ile kişisel gelişimini devam ettirir. Bunun yanı sıra dini kurumlar, kulüpler, dernekler ve vakıf gibi kuruluşlar ile toplumdaki statüsünü belirlemeye ve pekiştirmeye devam eder. O halde ekonomik yapı tek başına ailenin şeklini ve fonksiyonunu belirleyici unsur olmamaktadır. Canatan ve Yıldırım kuramın iki temel varsayımının olduğunu belirterek ilkinin, İlki, organizma ve sosyal varlık olarak insanın kendi çevresiyle etkileşim içinde olduğunu ve ikincisinin ise insanın yaşam ve çevre kalitesinin karşılıklı olarak birbirlerini etkilediklerini vurgularlar (Canatan ve Yıldırım, 2013: 36). Örnek verilecek olursa, bir çocuk ailesi içinde büyür ve daha sonra diğer çevreler içinde yer alarak farklı roller edinir. Bu durum bireyin sahip olduğu ekosistemde de değişiklik yaratır. Böylelikle çevre ve birey sürekli karşılıklı bir etkileşim sürecinde bulunur. Çocuk sosyal rollerini yerine getirme konusunda geliştikçe ve daha fazla karşılıklı bağımlılık içine girdikçe ailedeki normatif sistemi takip etmeye yönelir ve böylelikle ailevi sistemi belirli kısıtlılıklar içinde yeniden üretir (Canatan ve Yıldırım, 2013: 37).

Ekolojik kurama birkaç noktaya yönelik eksiklikleri dikkat çekmektedir. Aile ile ilgili değişim ve gelişim, ilerleme gibi kavramlar sosyal sermaye ile direk ilişkilendirildiği halde boşanma, çözülme veya parçalanma gibi süreçler yeterince ele alınmamış, bunlar sosyal sermaye ile ilişkili bir şekilde değerlendirilmemiştir. Bir diğer problem ise bireysel özelliklerin geri planda bırakılıp sosyal etkilerin temel belirleyiciler olarak görülmesidir. Oysaki dışsal gelişme kadar içsel gelişme de aile içi ilişkileri belirler. Ayrıca çevre ve sosyal ilişkiler etkileşimi ile açıklanmaya çalışılan bu kuram toplumun kabul gördüğü değerlerle varlığını ortaya koymaktadır.

51

Değerlerle yüklü bir yaklaşım; olanı ortaya koymaktan ziyade; olması gerekeni hedef alacağından, bilimsel açıklamalara dayalı nedensellik ilkesi ile farklı hedefleri yerine getirme durumunda yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla olay ve olgular arasındaki ilişkiler nedensellik ilkesi doğrultusunda ele alınıp aynı zamanda toplumsal değerler bazında da değerlendirilmesi gerekir. İlmi çalışmalar, hem olanı hem de olması gerekenleri ortaya koymak durumundadırlar. Bu yapılmadığı takdirde bu alandaki ihtiyaç, toplumda veya çeşitli kurumlardaki ilmi donanımdan yoksun bazı fertlerin ilim adamı gibi hareket etmelerine ve istismarlara zemin hazırlayacaktır. Değerlerin ilmi açıklaması; bazı değerleri zorla başkalarına kabul ettirme tavrı değil, tutum ve davranışların belirli inanç ve ahlak değerleri doğrultusunda gerçekleşmesidir.