• Sonuç bulunamadı

2. Kavramsal/Kuramsal Çerçeve

2.2 Akademik Başarıyı Etkileyen Faktörler

2.2.5 Ek ders alımı ve dershaneler

Anne babalar çocuklarına iyi bir gelecek sağlayabilme amacıyla çocuklarının eğitimine önem vermektedir. Çocuklarının yüksek gelir getirisi olan bir iş bulmasının ve toplumda saygınlık görmesinin ön şartı olarak üniversite eğitiminin şart olduğunu düşünen veliler ve öğrenciler bu amaçları gerçekleştirebilmek için bir yarışın içine sürüklenmektedir (Tansel, 2013). Çünkü ülkemiz eğitim sistemi içinde öğrencilerin aşması gereken ve geniş ölçekli merkezi sınavlarla yürütülen iki basamak bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ilköğretimden orta öğretime geçişte öğrencileri öğrenim görecekleri liselere yerleştirmeyi amaçlayan TEOG sınavı, diğeri ise bir üniversite programına yerleştirmeyi amaçlayan YGS ve LYS sınavlarıdır (Baran ve Altun, 2014). Dolayısıyla, öğrencilerin prestijli bir üniversitede eğitim alabilmeleri için lise döneminde nitelikli bir eğitim almaları, bu liselere gidebilmeleri için de ortaokullardaki performanslarının yüksek olması gerekmektedir. Görüldüğü üzere, bu

zincirleme etki, öğrencileri ve velileri var olan kaynaklarla yetinmeyip ilköğretim düzeyinden başlayarak eğitim imkanlarını çoğaltmak için özel ders, dershane, etüt merkezi, okul hafta sonu kursları gibi seçeneklere yöneltmiştir.

Sayısal verilere bakıldığında, 2016 yılında üniversite sınavına girmek için başvuru yapan adayların sayısı 2.256.377 iken bir yüksek öğretim kurumuna yerleştirilen öğrenci sayısı sadece 961.864’dür (ÖSYM, 2016). Yüksek öğretim kurumlarına olan bu yoğun talep karşısında kontenjanların sınırlı olması, velilerin ve öğrencilerin ortaöğretim kurumlarında verilen eğitime yönelik kaygıları, bu rekabetli ortamda ek ders alma ihtiyacını doğurmuştur (Şirin, 2000). Özel dershanelerin yasal olarak kabulü 1965 yılında olmuştur (Tansel, 2013). Bunun öncesinde yasal olmayan bir biçimde birebir özel ders verme şeklinde ortaya çıkmış, sonrasında talebin yoğunluğu ile birkaç öğretmenin bir araya gelerek açtığı bürolar yoluyla kurumsallaşma yoluna gitmiştir (Şirin, 2000). Millî Eğitim Bakanlığı’nın yasal kabulü ve denetimiyle açılmaya başlayan bu paralı dershaneler önceleri büyük kentlerde oluşum göstermiş sonraları diğer illere ve hatta ilçelere yayılmıştır (Köse, 2007). Veliler çocuklarına geniş ölçekli sınavlarda avantaj sağlamak amacıyla maddi imkanları dahilinde ek ders aldırma eğilimindedir. Fakat bu özel kurumlara gidebilen öğrenciler genellikle sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerin çocukları olmakta ve bu durum tolumda bir sınıflaşma ve ayrıştırmaya neden olmakta, özel kurumlardan ders alabilen öğrenciler lehine bir fırsat eşitsizliği yaratmaktadır (Köse, 2007). Bu toplumsal kaygıdan yola çıkarak Millî Eğitim Bakanlığı, 2013 yılında dershanelerin kapatılacağını ve dershanelere olan eğilimin azaltılması amacıyla orta öğretime geçiş sınavlarının değişeceğini ilan etmiştir. Bu karar kapsamında dershanelerin özel okula dönüştürülmeleri süreci başlamış ve ülke çapında faaliyet gösteren özel okul sayısında bir patlama yaşanmıştır (Eğitim-Sen, 2016).

Baran ve Altun (2014), 31 dershane öğretmeni, 52 8.sınıf öğrencisi ve velilerinin görüşlerine dayanarak yürüttükleri çalışmalarında, katılımcı öğretmenler, okuldaki sınıf mevcudunun fazla olması, okulda öğrencileri seviyelerine göre yerleştirmede sıkıntı yaşanması, uygulanan sınav ve müfredatın merkezi sınavın içeriğiyle uyuşmaması gibi sebeplerle dershanelere yönelim olduğunu vurgulamışlar ve dershaneye gitmeden başarılı olunmayacağı yönünde görüş bildirmişlerdir. Aynı çalışmada veliler ise, dershanelerin öğrencileri motive ettiği, sınava yönelik bilgilendirme ve yönlendirme yaptığı, okullarda öğretmen yetersizliği ve müfredat sıkıntısı gibi sebeplerle çocuklarını özel kurumlara gönderdiklerini belirtmişlerdir.

Bu kadar tartışmalı bir konu olmasına rağmen, ek ders alımı ya da dershaneye gitmenin öğrencilerin akademik başarısıyla ilişkisini araştıran çalışmalar da mevcuttur. Morgil, Yılmaz ve Geban (2001) dershaneye giden 314 öğrenci ile yürüttükleri çalışmalarında ÖZDEBİR tarafından yapılan deneme sınav sonuçları ile asıl üniversite sınav puanları arasında istatistiki olarak anlamlı düzeyde korelasyon tespit etmişlerdir. Köse (2007), liselere giriş sınavlarına katılan 680 öğrenci ile yürüttüğü çalışmasında, dershanelere giden öğrencilerin Türkçe-Matematik ve Matematik-Fen başarı ortalamalarının dershaneye devam etmeyen öğrencilere göre daha yüksek olduğunu belirlemiştir. Ayrıca bu çalışma bulguları babaların eğitim düzeyi arttıkça öğrencilerin özel okul ya da dershanelere katılıma olasılığının da arttığını göstermektedir. Savaş, Taş ve Duru (2010), öğrencilerin matematik başarısını etkileyen faktörleri inceledikleri araştırmalarında Van ilinde 6, 7, ve 8.sınıfta eğitim gören 275 öğrenci ile çalışmış ve dershaneye giden öğrencilerin matematik başarısının gitmeyenlere göre daha yüksek oranda olduğunu tespit etmişlerdir. Gündüver ve Gökdaş (2011), 7.ve 8. sınıfta eğitim gören 393 öğrenci ile yürüttükleri çalışmalarında okul kurslarına ve özel dershanelere katılan öğrencilerin SBS başarılarının daha yüksek düzeyde olduğunu belirlemişlerdir. Başol ve Zabun (2014), 460 8.sınıf öğrencisi ile yürüttükleri çalışmalarında, öğrencilerin 6. ve 7. sınıf SBS puanları ile dershaneye gidip gitmeme değişkeni arasındaki ilişkiyi incelemiş ve dershaneye giden öğrencilerin diğerlerine göre anlamlı düzeyde daha yüksek puan aldıklarını bulmuştur. Güvendir (2014), 2005 ve 2008 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından yapılan Öğrenci Başarılarının Belirlenmesi Sınavı’na katılan 36.085 adet 8.sınıf öğrencisi ile yürüttüğü çok düzeyli çalışmasında, öğrencilerin Türkçe dersinden özel ders alma durumunun Türkçe başarısını olumlu yönde etkileyen bir faktör olduğunu saptamıştır. Bu tür çalışma bulguları, dershaneye devam etme ya da ek ders alma durumunun öğrencilerin akademik başarısı üzerinde rol oynadığının ve velilerin gelecek kaygısı ile çocuklarını dershanelere ya da özel derslere yönlendirmeye devam edeceklerinin bir göstergesi olabilir.