• Sonuç bulunamadı

2. Bölüm

2.4. Ekonomik Sistemler ve Eğitim Sistemleri Arasındaki İlişkiler

2.4.5. Eğitimin ekonomi ve kalkınma üzerine etkileri

etkisi, istihdam oranına etkisi, üretime ve verimliliğe etkileri, teknolojiye etkileri, düşük doğurganlık ve bebek ölüm hızı üzerindeki etkileri, demokrasi üzerindeki etkileri ve suç işleme oranına etkisi şeklindeele alınmıştır.

2.4.5.1. Eğitimin gelir durumunu iyileştirmesi ve toplumsal refaha etkisi.

Kalkınma; genel olarak gelişmekte olan ülkeler ile ilgili bir ifade olmasının yanı sıra 1970’

li yıllardan beri sosyal kazancı hedef alması nedeniyle gelir dağılımına daha çok odaklanan bir kavram olarak alan yazına girmiştir (Anand&Ravallion, 1993: 133). Nüfusun yoksul olan bölümünün %95 ‘ini okur-yazarlığı olmayan ve ilkokul düzeyinde veya altında eğitim durumuna sahip olan bireyler oluşturmaktadır (DPT, 2000: 16). Bireyin eğitim

düzeyindeki artış onun gelirini artıran bir eylem olmakla birlikte sosyal kazancı artırdığı bilinen bir süreç olarak değerlendirilmektedir. Buradan hareketle çift yönlü bir ilişkiyle bireyin yaşam standartlarının yükselmesi kalkınma ve ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkiye yol açmakta, toplumsal kazançla birlikte refah seviyesi yükselmekte, refah seviyesinin yükselmesi bireylerin ekonomiye güveninin artmasına neden olmakta ve bu durum yine ekonominin güçlenmesini ve büyümesini saplamaktadır. Başka bir değişle eğitim durumu artan toplum zenginleşmekte, zenginleşen toplum eğitime daha fazla yatırım yapabilmektedir. Siyasal sistemlerin eğitime yönelik doğru politikalar izlemesi sahip olunan milli geliri artırmakla kalmayıp gelir dağılımındaki eşitsizlikleri de azaltmaya

yardımcı olmaktadır. Bu durum ülke ekonomisinin giderek güçlenmesine yol açmakta, güçlenen ekonomisiyle ülke, dünyadaki gücünü de artırmaktadır.

2.4.5.2. Eğitimin istihdam oranı ile ilişkisi. Eğitim bireylerin gelecekteki

hayatlarını biçimlendirmek amacıyla, bireye bilgi, beceri, tutum ve değer kazandırmaktadır (Durkaya&Hüsnüoğlu, 2018). Eğitim bireyin niteliğini artırmakta, böylelikle işgücü

niteliği de artmaktadır. Bu sayede işgücünün eğitim seviyesindeki artış, iş bulma imkânını artırmakta ve işsizlik oranını düşürmektedir (Çetin, 2014: 49).

İnsan kaynakları olarak da ifade edebileceğimiz insan sermeyesi ülkelerin kalkınma düzeylerini belirleyen unsurlar arasında en öne çıkan olarak bilinmektedir. İnsan

sermayesinin artırılması da eğitimle sıkı bir ilişki içerisindedir. İşgücünün eğitimli olması;

eğitim durumu düşük olan iş gücüne göre daha fazla gelir, daha yoğun bir devinim ve istihdamın kararlılığını sağlaması açısından önemli kazançlar sağlamaktadır (Mincer, 1991).

2.4.5.3. Eğitimin üretime ve verimliliğe etkileri. Eğitime yapılan yatırım sabır

gerektiren, ancak verimlilik düzeyi oldukça yüksek olan bir yatırımdır. Eğitimin

verimliliğe etkisi değerlendirilirken karşımıza çıkan durumlardan biri bilimsel öğretilerin yaygınlaşması sonucu gelişen teknoloji ve işgücünün niteliğinin artmasıyla meydana gelen yeni iş alanlarıdır (Saylan, 2015: 144).

Rus araştırmacı S. G Strumilin’ nin verimlilikle ilgili yaptığı çalışmada bulduğu sonuç dikkat çekicidir. Çalışmada ilköğretim basamağının işçi verimliliğini %40 artırırken, bir üst basamak olan ortaöğretimin verimliliği %102 artırdığı, yüksek öğretimin ise % 300 artırdığı gözlenmiştir (Öztürk,2005). Bu alanda yapılan pek çok araştırma eğitim

durumunun emeğin niteliliğini ve verimliliği artırması yönüyle eğitim- kalkınma ilişkisini belirgin bir şekilde öne çıkarmaktadır. Malezya, Tayland ve Güney Kore gibi tarımda gelişmiş teknoloji kullanan ülkelerde çiftçilerin verimliliğine ilişkin değerlendirmeler

yapılmış ve sonuçta çiftçilerin eğitim ortamında bulunduğu her yılın ürünlerin verimliliğine %3 katkıda bulunduğu görülmüştür (Çetin, 2014).

2.4.5.4. Eğitimin teknolojiye etkileri. Bir ürünü ortaya çıkarmak da dahil, ürünün

üretim-dağıtım süreçlerini içeren; kısacası bilimsel bilgiyi hayata geçiren pratik ve teorik uygulamaların tümüne teknoloji diyebiliriz. Teknolojinin tanımından da anlaşılacağı gibi, eğitim teknolojiyle ilgili olarak karşımıza çıkan her aşamada bir ön koşuldur. Dünyada eğitime önemli oranda yatırım yapan ülkeler ileri teknolojileriyle gelişerek oldukça etkili bir ekonomik güç haline gelmiştir. 1953 yılında savaştan çıktığı zaman yoksullukla

mücadele eden Güney Kore, eğitime verdiği önem ve yaptığı yatırımın neticesini bugün en iyi şekilde almış ve ileri teknolojiye dayalı endüstrisi sayesinde dünyanın en büyük

ekonomik güçlerinden biri haline gelmiştir. Dünyanın en büyük ekonomilerinin teknolojiyi en iyi kullanan ülkeler olduğu bilinmektedir. Eğitim düzeyi arttıkça teknolojik gelişim artmakta, teknoloji geliştikçe de bireylerin eğitim düzeyine katkıda bulunmaktadır.

2.4.5.5. Eğitimin düşük doğurganlık ve bebek ölüm hızı üzerindeki etkileri.

Bireylerin almış oldukları eğitim ortalama yaşam sürelerini ve doğum oranları ile yakından ilişkilidir. Eğitim düzeyinin artması doğum hızını düşürmekte, ölü doğum oranını

azaltmakta ve bireylerin ortalama yaşam sürelerini daha sağlıklı bir biçimde geçirmelerini sağlamaktadır. Bu durum bireyin ve devletin menfaatine olan sonuçlar ortaya

çıkarmaktadır. Gerek sağlık hizmetlerine yönelik harcamaların yükünü azaltmak, gerekse nüfusun dengeli sürdürülmesiyle birlikte insan sermayesi olarak nitelendirilen yatırımların artmasına olanak sağlaması açısından önem arz etmektedir. Hindistan’ da bin kız çocuğu üzerinde yapılan bir çalışmada, kız çocuklarının ilköğretim kademesine bir yıl fazla eğitim almasıyla birlikte eğitim harcamalarının 32 bin dolar olduğu, bu bir yıllık eğitimin

bireylerin doğurganlık oranını azaltmasıyla 75 bin dolar, sağlık hizmetlerinin kullanımını azaltmasıyla 2 bin 300 dolar kazanca neden olduğu görülmüştür (Self &Grabowski, 2004:

47-55). Bu çalışmada kaydedilenler eğitim düzeyinin hem birey hem de devlet açısından sağladığı katkıları oldukça kayda değer bir biçimde gözler önüne sermektedir. Düşük doğum oranları insan sermayesine yapılan yatırıma yapılan harcamaları azaltmakta, böylece ailelerin çocuklarına yapacağı eğitim yatırımının miktarı da artmaktadır (Tamura, 2006).

2.4.5.6. Eğitimin demokrasi üzerindeki etkileri. Tarihten bu yana var olan siyasal

sistemler incelendiğinde eğitim, demokrasi ve ekonomi üçlüsünün birbiriyle yakından ilişkili kavramlar olduğu, hatta bu üç önemli kavramın ilişkisini göz ardı eden devletlerin gerek yönetsel gerek ekonomik gerekse sosyal zorluklarla mücadele ettiğini görmek mümkündür.

Eğitim demokratik düşünce ve uygulamaların olmazsa olmazıdır. Eğitim demokrasi ve ekonomik kalkınmayı bağımsız bir şekilde etkilediği gibi, demokrasiyi etkilemesi yönüyle dolaylı olarak ekonomik kalkınmayı; ekonomik kalkınmayı etkilemesi yönüyle ise yaratılacak fırsat eşitliği ve adil gelir dağılımı gibi çıktılar sayesinde demokrasiyi

etkilemektedir

Daha demokratik bir toplum düzeni demek siyasal haklarının yanı sıra sosyal haklarını da bilen, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olan bireyler demektir.

İktisadi gelişmenin sağlanıp sürdürülebilmesi ise, ekonomik gelişmeyi özendiren bir takım ekonomik ve toplumsal tedbire dayanarak demokratik yapıya sahip kurumların ortaya çıkmasını, siyasal hakların ve ekonomik özgürlüklerin gerçekleştirilip korunmasını gerektirmektedir (Çukurçayır & Tezcan, 2011). Demokrasi, yönetime halkın katılımıyla sağlanan bir yönetim biçimi olarak belirtilmektedir. En ideal yönetim biçimi olarak kabul edilen demokrasinin hayat geçirilmesini sağlayan en önemli unsur ise eğitimdir. Çünkü seçme ve seçilme hakkı veren bir yönetsel sistemde bireylerin iyi ve kötü ayrımını yapması ve doğru kararlar verecek düzeyde olması tamamıyla eğitim durumuna işaret etmektedir

(Öztürk, 2005: 40). ABD’ de yapılan bir araştırmada, ortaöğretim seviyesinin altında eğitim düzeyine sahip bireylerin oy kullanma oranlarının %23 olduğu ve aynı bireylerin oy kullanırken seçimlere ilişkin reklam kampanyalarından en çok etkilenen bireyler olduğu gözlenmiştir (Türkmen, 2002: 57)

2.4.5.7. Eğitimin suç işleme oranına etkisi. Siyasal sistemler varlığını iyi bir refah

düzeyinde devam ettirebilmek için devlete ve yurttaşlara zarar veren bireyler yetişmesini istememektedir. Ülkede bireylerin suç işlemeye yatkınlaşması, terör eylemlerinin

artmasına, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine, devletin ekonomik ve sosyal değerlerinin zarar görmesine sebep olmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde toplumsal düzenin sağlanması ve korunması bilinci taşıyan bireylerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Eğitim, bireyleri toplumsallaştırmanın yanı sıra onlara toplumsal düzenin faydasına olacak davranışlar kazandırmaktadır.

Suç işleme oranını eğitim dışında belirleyen bir diğer faktör ise gelir durumudur.

Eğitim düzeyi yükselen bireyin gelir düzeyi de bu doğrultuda artış göstermektedir. Bireyler eğitimsizlikle birlikte ekonomik yetersizlik nedeniyle suç işlemeye yatkın olmaktadır.

Eğitim düzeyi yüksek bir birey işleyeceği suça karşılık hapiste geçireceği zaman boyunca kaybedeceği gelirin bilincinde olması nedeniyle beklendiği şekilde suç işlemekten

kaçınmaktadır (Şener, 2001: 357).