• Sonuç bulunamadı

KISALTMALAR LĠSTESĠ

2.4. Temel Eğitim Hakkı

2.4.2. Eğitim Hakkının Boyutları

2.4.2.1 Eğitime EriĢim Hakkı

Her çocuk, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda potansiyelinin en üst noktasına eriĢme, okuma, yazma, temel aritmetik becerileri öğrenme ve sosyal becerilerini ve iletiĢim yeteneklerini geliĢtirme hakkına sahiptir. Çocuğun potansiyelini en iyi Ģekilde kullanabilmesi için eğitiminin rastlantısal olmaması belirli bir plan ve müfredat bütünlüğü içinde olması gerekir. Çocuğa hayatına yaĢamı boyunca yön verecek bilgi ve becerilerin kazandırıldığı eğitim kademesi temel eğitim yani ilköğretim kademesidir. Temel eğitim, baĢta Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere Çocuk Hakları SözleĢmesi ve diğer pek çok antlaĢmada, zorunlu ve ücretsiz olması önerilen bir unsurdur. Bu açıdan belirli standartları karĢılayacak düzeyde temel eğitimin sağlanması bu antlaĢmalara taraf olan devletlerin en temel görevlerinden birisidir. BaĢka bir deyiĢle devlet her çocuğun temel eğitime ulaĢmasını sağlamalıdır. Herkes Ġçin Eğitime Ġnsan Haklarını Temel Alan Bir YaklaĢım (2007) isimli kitapta UNICEF eğitime eriĢim hakkını “Her çocuğun fırsat eĢitliği zeminde ve herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan eğitim görme hakkı” olarak tanımlamıĢtır. Bu hedefe ulaĢabilmenin yolu ise eğitimin her çocuk için ulaĢılabilir bir imkan olması ve her çocuğu kapsaması gerektiği belirtilmiĢtir.

Eğitime eriĢim hakkının ana unsurları ise çocukluğun bütün evrelerinde ve sonrasında eğitim, eğitimin bulunabilirliği ve maddi açıdan katlanılabilirliği ve fırsat eĢitliği olarak belirtilmiĢtir.

Aynı belgede UNICEF temel eğitime eriĢme hakkını güvence altına alan yükümlülükleri; parasız zorunlu eğitim, eğitimle ve mesleklerle ilgili eriĢilebilir rehberlik, okula düzenli devamı sağlayacak ve okul terklerini azaltacak önlemlerin alınması, eğitimin fırsat eĢitliği temelinde verilmesi, ayrımcılığa ödün verilmemesi, özürlü çocukların eğitim almaları, fiziksel, zihinsel, duygusal ahlaki ve sosyal geliĢim, yeterli yaĢam standardının sağlanması, mülteci çocuklar için gerekli koruma ve yardımın sağlanması ve ekonomik sömürüye ve eğitimi engelleyen çalıĢma biçimlerine karĢı koruma sağlanması olarak belirtmiĢtir.

UNESCO ise Öğretim Alanında Ayrımcılığa KarĢı SavaĢım SözleĢmesi‟nde eğitim hakkı “bu sözleĢmeye taraf olan devletler ayrıca, ulusal koĢullara ve geleneklere uyarlanmıĢ yöntemlerle, öğretim konusunda fırsat ve olanak eĢitliğini geliĢtirmeyi amaçlayan ulusal bir politika oluĢturma, geliĢtirme ve uygulamayı, bu bağlamda ilköğretimi zorunlu ve parasız kılmayı ve bu fırsattan herkesin yararlanmasını sağlamayı üstlenir” Ģeklinde tanımlamıĢtır.

Yukarda sayılan metinler ve ulusal yasalarımızda yer alan karĢılıkları değerlendirildiğinde her vatandaĢın zorunlu eğitim hakkından yararlanması, eğitimde fırsat ve imkan eĢitliğinin sağlanması ve eğitime eriĢimdeki engellerin ortadan kaldırılması Milli Eğitim Bakanlığının temel görevidir. Bu amaca ulaĢmak için yapılması gereken her türlü iĢ ve iĢlem Milli Eğitim Bakanlığının görevleri arasındadır.

Herkes Ġçin Eğitim Bildirgesi (1990) gibi pek çok uluslararası bildirge ve sözleĢmede, eğitim temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Temel eğitim stratejisi olarak, tüm dünyada her bireyin en az ilköğretim düzeyinde eğitim öğretim hizmetlerinden faydalanması öngörülmektedir. Uluslararası toplumun Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesini kabul ettiğinden bu yana uzunca bir süredir, insan hakları literatüründe ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, kiĢisel ve siyasi haklar karĢısında göreli olarak ihmal edilmiĢtir (Metin, 2014). Milyonlarca çocuk temel eğitim hakkından yoksundur. 2000 ve 2011 yılları arasında okul dıĢında kalan çocukların oranı 102 milyondan 52 milyona gerilemiĢtir. Ancak, zaman içerisinde azalma

yönündeki eğilimin yavaĢladığı görülmektedir. Bu geliĢme 2015 yılına kadar evrensel temel eğitim hedefine ulaĢılamayacağı anlamına gelmektedir (BirleĢmiĢ Milletler, 2013). Taraf devletler, özellikle zorunlu temel eğitimi, herkesin fırsat eĢitliği içinde eriĢebileceği bir insan hakkı olarak sunmakla yükümlü sayılmaktadır. Ancak bir dizi ekonomik, toplumsal ve kültürel etmenden dolayı bugün dünyada milyonlarca çocuğun temel eğitim olanağından yoksun olduğu, ayrıca önemli bir bölümünün ise, fırsat ve olanak eĢitliğinden yeterince yararlanamadıkları da bir geçektir (UNICEF).

Hong-Kong‟da yapılan bir araĢtırmanın sonuçlarına göre öğrenme düzeyi birçok faktör tarafından etkilenmektedir. Analiz sonuçları, hükümetin öğrencilere açık eriĢim ve eĢit olanaklar sağlamasının hayati öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanında, öğrencilerin akademik baĢarısının anne ve babaların eğitim durumuna bağlı olarak değiĢtiğini ve eğitimli ebeveynlerin çocuklarının daha baĢarılı olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır (Chan, Leung ve Flynn, 2002, s. 195-209). Modern ve küresel dünyada eğitim maddi kazanç vaat eden, iyi yaĢamı elde etmek için bir unsur olarak görüldüğünü belirtmektedir. Bilgi teknolojilerinde yaĢanan geliĢmeler geliĢmekte olan ülkelerdeki akademisyenlerin de bu teknolojileri öğrenmek ve öğretmek için baskı yaratmaktadır. KüreselleĢme süreci ile birlikte batılı ülkeler Asya ve Afrika ülkelerinde üniversite kampüsleri kurarak, bu ülkelerdeki eğitim olanaklarını geliĢtirmiĢ ve kar sağlamıĢlardır. Fakat bu durum üniversite ücretlerini artırarak, yoksul ve düĢük gelir grubundaki insanların üniversite eğitimine eriĢimi zorlaĢmaktadır (Razak, 2011, s. 62-63). Eğitim imkanlarının varlığı o bölgedeki bireylerin eğitime eriĢebildikleri anlamına gelmemektedir. Eğitimin maliyeti de bölge insanının katlanabileceği bir düzeyde olmalıdır. Söz konusu olan temel eğitim olduğunda bu maliyetin tamamının devlet tarafından karĢılanması gerektiği düĢünülmelidir.

Eğitime eriĢim hakkından yararlanmada en olumsuz durumda olan gruplar pek çok baĢka konuda da dezavantajlı olan, engelliler, kız çocukları ve kültürel anlamda ötekileĢtirilen toplum gruplarına mensup olan bireylerdir. Avrupa Ġnsan Hakları Mahkeme‟si, bilimsel, nesnel, çoğulcu, sorgulayıcı bir eğitimin demokratik bir toplumun vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmektedir. Ancak bu hakkı sağlama görevini mutlak tutmamaktadır. Mahkeme en azından temel eğitim düzeyinde, devletlerin mutlak bir sağlama yükümlülüğü altında olduklarına hükmetmelidir.

Gerek çocukların gerekse de engelli bireylerin toplum içindeki önemi ve dezavantajlı durumları göz önüne alındığında eğitim hakkını sadece var olan bir takım eğitim kurumlarına eriĢim hakkı olarak kabul etmek çağımızın ihtiyaçlarının oldukça gerisinde bir tutumdur (Cengiz 2010). BaĢbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından 1999 yılında yaptırılan “Cumhuriyetin 75. Yılında Kadınların Statüsü” isimli araĢtırmadan elde edilen sonuçlarına göre ilköğretim çağı kız çocuklarının % 15.9‟u, erkek çocuklarının % 9. 9‟u okula devam etmemektedir. Kız çocuklarının okula devam etmeme oranı 14 yaĢında % 40‟dır. Ailelerde çocuk sayısı arttıkça okula devam oranı düĢmektedir. Toplam nüfus içinde okuryazar olmayan kadınların oranı % 30.7, erkeklerin oranı 10.1‟dir. AraĢtırma sonuçlarından da anlaĢılacağı gibi eğitime eriĢim konusunda cinsiyet önemli bir değiĢkendir. Tüm bunlar göz önüne alındığında devletin eriĢim konusunda yapması gereken çok Ģey vardır. Bu süreçte okullaĢma oranları ve okula devamın artırılması ve okul terkinin azaltılması konusunda en büyük motivasyon kaynaklarından birisi de AB uyum sürecidir. Eğitim sisteminin AB‟ye entegrasyonu için yapılan çalıĢmalar eğitime eriĢim konusunda ilerleme sağlanmasına neden olmuĢtur. Yıldırım‟a (2014) göre ekonomik entegrasyonun hem kız öğrencilerin hem de erkek öğrencilerin eğitime eriĢebilirliklerini artırdığı görülmüĢtür. Ekonomik entegrasyonun eğitim seviyesi üzerine pozitif katkıları göz önüne alındığında entegrasyona giden ülkeler için eğitim politikalarının oluĢturulması bir taraftan beĢeri sermayenin geliĢtirilmesi diğer taraftan uzun dönemli kalkınmanın gerçekleĢtirilmesi için önem arz etmektedir. Kazmi (2005) tarafından yapılan çalıĢmada Pakistan örneğinde görüldüğü gibi düĢük eğitim verilerine sahip olan Pakistan, bağımsızlığa kavuĢtuktan sonra bir dizi politika ile ilkokul eğitimini zorunlu ve ücretsiz hale getirmiĢ ve özel eğitim kurumlarını kamulaĢtırmıĢ, üniversite eğitimine eriĢim ücretsiz ve zorunlu hale getirilmiĢtir. Analiz sonuçlarına göre, okul sayısı artarken, eğitimin kalitesinin artması için gidilecek yolun uzun olduğunu belirtmektedir. Benzer durum tüm geliĢmekte olan ülkeler için geçerlidir. Sayısal anlamda eğitime eriĢimi sağlarken eğitimin niteliğinin de yükseltilmesi devletlerin baĢlıca görevlerindendir.