• Sonuç bulunamadı

3. NLP ve Tarihçesi

4.2. KiĢisel GeliĢimin Din Eğitimde Kullanılamayacak Yönleri

4.2.4. KiĢinin Sadece kendini DüĢünmesi Kendini Çok Önemsemesi-

4.2.4.3. Eğitim Yönünden

Kendini fazlaca önemsemenin, kendini merkeze koymanın „eğitim‟ yönünden zararlarını inceleyen yazarlar da vardır. Bu konuda Twenge Ģöyle der; BireyselleĢmenin etkisi kendini eğitim alanında da göstermiĢtir. „Katılımcı öğrenci‟ anlayıĢıyla eğitimde de temele alınan öğrencini karĢısında, önceden „otorite‟ olan öğretmenin adı „kolaylaĢtırıcı‟ oldu. Kullanılan metodlarda değiĢti.„Sınıf sunumları, grup projeleri, iĢbirlikçi öğrenme ve uygulama yaparak öğrenim iyice yaygınlaĢtı. Böylece kendi öğrenim sürecinden de sorumlu olduklarını fark eden öğrenciler kendi kendilerinin otoritesi oluyorlar. (2009:47) Bireye verilen olanakların bu kadar çoğalması ise yeni kavramların ortaya çıkmasına da neden olmaktadır.

KiĢisel geliĢimle ortaya çıkan kavramlardan biri de „özel hissetmektir‟. Bu kavramın eğitimdeki anlamı ise „koĢulsuz onaylama‟ dır. Bu her koĢulda öğrencinin kendinden memnun olması anlamındadır. Ama burada eleĢtirilen nokta, koĢulsuz onaylamanın öğrenci de davranıĢ değiĢikliğine, derslerdeki baĢarısına bağlı olmamasıdır. Ancak kendinden memnun olmak herhangi bir sebebe bağlanmadığı için bu çocuklar, „Benlik‟ kavramıyla erken tanıĢmıĢ olmaktadırlar.Ayrıca son

dönemlerde çocukların çok fazla eleĢtirilmesine karĢı olan bir görüĢ de hızla yayılmaktadır. Bu görüĢü kabul edenler, çocukların yanlıĢlarını, kendilerine olan saygıları azalmasın diye düzeltmiyor. Ve artık öğrencilerden “yeni bir Ģey öğrenmek, hedef koymak, kiĢilik geliĢtirmek ve topluma uyum sağlamaya çalıĢmak yerine; kendilerini iyi hissetmeleri, eğitime hazır olmaları bekleniliyor.” Peki bütün bunlar beklenilen sonuca ulaĢmayı kolaylaĢtırıyor mu diye bakıldığında yazar‟ ın cevabı olumsuz oluyor “küçük yaĢta yüksek dozda tanıĢtıkları „özgüven‟ onları „alıngan, eleĢtiriyi kabul etmeyen, baĢarısızlığın sorumluluğunu alamayan, kaba davranıp, iĢbirliğinden kaçan‟ bireyler haline geliyorlar. Çünkü, baĢkalarının fikirlerine değer vermeyip, iç dünyalarının mükemmelliğine inanırlar. Twenge; “özellikle Amerika‟ çok önemsenen, „öz saygı‟ nın gençleri suç iĢleme vb kötülüklerden ve zenginlik düĢkünlüğünden korumadığını” belirtir ve aslından „Öz saygı‟ nın etrafımızdakilerle kurduğumuz iliĢkilerle kazanılabileceğini, belirtir (Twenge, 2009:82ve93 arası ve 130)

KarĢımıza çıkabilecek bir diğer problem de istedikleri hedefe ulaĢamayan öğrencilerin durumudur. Twenge‟ nin konu hakkında fikirleri de Ģöyledir. Herhangi bir alanda baĢarısız olan öğrenci kendini kötü hissetmek yerine, yeniden denemeye yönelmelidir. Çünkü bazen baĢarısızlık hissi ve yeniden denemek tetikleyici olabilir. Böylece nedensiz yere kendinden memnun olmak yerine, yaptığı mücadele ve yeni bir Ģeyler öğrenmeyle „öz saygı‟ yı kazanmıĢ olacaktır(Twenge, 2009:94 ve 95)

Yenilgiye uğramanın, baĢka alanlara yönelmenin özsaygıyı tekrar kazanma konusunda yardımı da olabilir. Yazar kiĢinin bunu fark etmesinin ona kazandıracağı faydaları da Ģöyle açıklar. “Ayrıca herkesin farklı alanlara ilgi ve yeteneği vardır. Akademik baĢarı sağlayamayan veya atletizmde iyi olmayan çocukların resme, müziğe ilgisi olabilir. ArkadaĢ canlısı ve yardımsever olabilir. Çocuk eğer kendinden memnun olacak Ģekilde bir alanda yeteneğini fark ederse, öz saygısını da bir temele oturtmuĢ olur. Bireyin hiçbir Ģey yapmadan kendini mükemmel bulması, tembelliğe sevk edici bir etkendir. Ancak sınır iyi ayarlanmalı, bireyin kiĢisel değeri iyi not almak gibi dıĢsal faktörlere de bağlanmamalıdır.” (Twenge, 2009: 95)

Öğrencilere kazandırılacak „özdenetim, sabredebilme ve denemeye devam etme yeteneği‟, yaĢamın sizin için hazırladıklarınızı kendinize fazladan beslediğiniz öz saygıdan daha çok yardımcı olur. Çünkü yapılan araĢtırmalarda da görülmektedir ki kendi kendini kontrol edebilen çocuklar, akademik anlamda daha kalıcı baĢarılar elde ediyor. Ancak gereğinden fazla olan „öz saygı‟ ise hayatın zorlayıcı gerçekleriyle karĢılaĢıldığında, hiç ummadık problemlerin oluĢmasına sebebiyet veriyor. Yazara göre gerçek hayat karĢılaĢılması muhtemel pek çok problem ile iç içeyken gençlere „kendinizi baĢkalarıyla kıyaslamayın‟, „kendinize inanın‟ tarzındaki tavsiyeler gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü oluĢmuĢ dünya düzeninde yeni bir okula kayıt yaptırma esnasında ya da bir iĢ baĢvurusunda herkes muhakkak baĢkalarıyla karĢılaĢtırılıyor. Bu tarz tavsiyeler ilk baĢta fayda sağlayacak gibi görünse de iĢler umdukları gibi ilerlemediğinde kendilerini korumaya bir yardımcı bulamayabilirler. (Twenge, 2009:96 ve 121)

Bireyselliğin ön plana çıktığı durumda ortaya çıkabilecek problemler bu Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Sayar, bu durumun oluĢmaması için eğitime katılması gereken ruhu Ģöyle anlatır; Eğitim eğer Ģefkat ve merhamet duygularından beslendiği takdirde, kendi dıĢındaki için de mesuliyet hissedebilmeyi, onun da ilgi, iyilik ve adaleti hak ettiğini kabullenmeyi beraberinde getirir. Çünkü baĢkasının iyiliğinden kendisini sorumlu hissetmek baĢkasını önemsemek, çocuklara verilebilecek en büyük değerdir. (2007; 65)Çünkü, Ibn Miskeveyh Ģöyle der; Ġyilikte bulunan, iyilikte bulunduğu kimseyi gerçekten sever, ondan bir yarar beklemezse gerçek sevgi oluĢur. ĠĢte uzun süre iyilikle beslenerek oluĢan sevgi, emek verilerek kazanılan Ģeyler gibi değerlidir. Emek verilerek kazanılan Ģeylerin sevgisi ise daha fazladır, onlar daha çok korunurlar.(Ġbn Miskeveyh,2013:173)

Ve Ģu hikaye bu olumsuz durumların yaĢanmaması için güzel bir örnektir: Afrika‟da çalıĢan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir ve ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaĢanın ödülü kazanıp meyveleri yiyebileceğini söyleyerek „Haydi, Ģimdi baĢla! Birinci olan alacak!‟ der. O an bütün çocuklar elele tutuĢup, koĢarlar ve ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye baĢlarlar.Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda ise cevap oldukça ilginçtir.

-Biz „ubuntu‟ yaptık: YarıĢsa idik, yarıĢı kazanan bir kiĢi olacaktı. Nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarıĢı kazanan bir kiĢi ödül meyveyi yiyebilir? Oysa biz ubuntu yaparak hepimiz yedik.

Dünyanın kendi etraflarında döndüğünü düĢünen çocuklara „Öz saygı‟, „kendine inan‟, „mükemmelsin‟ gibi kavramların, zaten çok fazla vurgulanması onların „ego‟larını daha da ĢiĢiriyor. Dönemsel özellik olarak zaten benmerkezci bir tavır sergileyen bu çocukların egolarını ĢiĢirmek „narsisizmin‟ ilk temel taĢlarını koyabilir. (Twenge, 2009;97)