• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4. SOSYAL SİYASET BAKIMINDAN TÜRKİYENİN SOSYAL

4.2. Eğitim ve Öğretimde Vakıf Merkezli Açılımlar

Zorunlu temel eğitimi parasız olarak her vatandaşa vermek kamu görevlerinin başındadır; fakat zorunlu temel eğitim sonrası her derece ve türde eğitim, kişinin isteğine ve seçimine bağlı, yarı kamusal bir görevdir. Bu eğitimin sağlanmasında yalnızca birinci sektör olan kamunun değil birinci sektörün değil, aynı zamanda ikinci ve üçüncü sektörün de rolü vardır.

İkinci sektör, kendi çıkarlarının da gereği olarak, gençlere piyasa için en geçerli eğitimi vermek, piyasanın değişen koşulları içinde eğitimin içeriğinde ve yöntemlerinde hızlı ve sürekli değişiklikler yapmak, çalışanlarına hizmet içinde yaşam boyu eğitim imkânı sağlamak zorundadır. Çağımızda uluslararası rekabette eğitim stratejik bir önem ve öncelik kazanmıştır. Ülkeler eğitim alanında yarışma içindedirler. Bu yarışma asıl özel sektör kuruluşları arasında olmaktadır. Eğitim alanını salt kamu görevi sayarak yalnızca birinci sektörün tekeline almak, başka deyişle özel girişimi yarı kamusal görev olan eğitim alanının dışında tutmak piyasa ekonomisine ters bir tutum olacaktır.

Türkiye'de Cumhuriyet döneminden önce yükseköğretimin finansmanı büyük ölçüde devlet dışında yer alan vakıf kurumları eliyle karşılanırken, Cumhuriyet sonrasında bu uygulama terk edilerek yerini tamamen kamu finansmanına bırakmıştır. Bunun

sonucunda da yükseköğretimde büyük ölçüde finansman sıkıntısından kaynaklanan arzın talebi karşılayamaması problemi ortaya çıkmıştır. Bir nevi yükseköğretimde yaşanan darboğazın aşılabilmesi, finansman probleminin halledilmesine bağlı görülmektedir. Türkiye’de eğitim meseleleri, maalesef uzun süredir ülke problemlerinin başında ve en önemlisi olarak yerini ve geçerliliğini korumaktadır. Yükseköğretim meselesi ise, her defasında model açısından ele alınmakta, problemlere yükseköğretim sistemi, eğitim sisteminin tümünden soyutlanarak ve toplum sorunlarıyla ilişkisi göz ardı edilerek, çözümler arama yanılgısına sık sık düşülmektedir.

Son yirmi yılda; yükseköğretimde okullaşma oranı, yüksek nitelikli insan gücü eğitimi, yeni yükseköğretim kurumları açılması, araştırmaların yeterli seviyeye çıkarılması, teknoloji ve bilim üretimi, toplum meselelerine bilimsel çözümler getirilmesi gibi çeşitli sorunların meydana getirdiği yükseköğretim darboğazını aşmanın yolu, sistemi değiştirmede aranmıştır. Ne yazık ki; eğitimi yazboz tahtası olarak kullanma alışkanlığı yükseköğretimde de etkisini göstermektedir. Yükseköğretim kesiminin içinde bulunduğu darboğazlardan, bilimsel yöntemlerle değil, kişisel değerlendirmelerle çıkılmaya çalışılması, kişilere göre değişen ve kişilerin yanılma payını içinde taşıyan çözüm yolları önerilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Böyle bir yöntem ise, yıllarca yükseköğretimin devamlı politik programların uygulandığı bir denek haline getirilmesi tehlikesini ortaya çıkarmıştır.

4.2.1. Ar-Ge Vakıf Üniversiteleri

Türkiye ölçeğinde kurulan vakıf üniversitelerin tamamının vakıf kültürü ile bir ilgisinin olmadığı görülmektedir. Vakıf karşılıksız verme anlamına gelmektedir. Kurulan vakıf üniversiteleri sembolik olarak burslu öğrenci okutmakta, muhtaç öğrencilerin ihtiyaçlarından çok uzak kalmaktadır. Araştırma geliştirmeye yönelik projelerin geliştirilmesine yönelik sadece bilimsel çalışmaların yapıldığı yüksek lisans ve doktora seviyesinde teknoloji geliştirme üniversiteleri kurulabilir. Yada mevcut üniversitelerin bünyesinde kampus alanın da kurulacak bir teknoloji merkezinin finansmanını vakıflar sağlayabilir. Bu teknoloji merkezlerinin faaliyet alanı ise; Düşük kaliteli, emek yoğun ürün ve süreçlerden yüksek katma değerli mal ve hizmetlere geçişi sağlayacak yeni teknolojilerin geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını teşvik etmek, Sanayi kuruluşları ve yazılım şirketleri tarafından gerçekleştirilen teknoloji geliştirme projelerine finansal

destek sağlamak, Yeni iş alanlarının oluşumunu ve gelişimini harekete geçiren, bulundukları bölgenin teknolojik altyapısını ve gelir düzeyini arttıran, istihdam sağlayan ve yabancı yatırımcı çekmek amacı ile kurulacak teknoparkların oluşumunda görev üstlenmek, İleri teknoloji endüstrisine yönelik risk sermayesi fonu oluşumuna katkıda bulunmak şeklinde sıralayabiliriz. Bu teknoloji geliştirme merkezlerinin finansmanı ise Vakıflar Genel Müdürlüğünün öncülüğünde o yöredeki eğitim öğretim amaçlı vakıflar ve sanayi ticaret odası işbirliği ile gerçekleştirilebilir.

4.2.2. Yoksul Öğrencilerin Öğrenimi İçin Atıl Olan Vakıf Kervansaraylarının Öğretim Kurumlarına Ücretsiz Devri

Kervansaraylar medeniyet tarihimizde devrinin mimari özelliğini ve sosyal seviyesini gösteren nadide eserlerdir. Hayır kurumları ve sosyal kurumların başında gelir. Din, dil, ırk, renk ve mezhep farkı gözetmeden herkese sağlıklı hizmet veren bu kurumlar var oldukları sürece çok önemli görevler ifa etmişlerdir.

Görünüm itibariyle kaleyi andıran kervansaraylar daha önce kurulan “ribat” ların devamı niteliğinde olmuştur. Gerek ticaret kafileler gerekse bunlara katılan veya kendi başına seyahat eden yolcular, buralarda konaklayıp, dinlenerek ertesi günün yolculuğuna hazırlık yapmaktaydılar. Bu tesisler, belli mesafeler ve belli şartlar göz önünde tutularak ihtiyaç duyulan en uygun yerlerde inşa edilmiştir.

Kervanların izleyecekleri yolların özellikleri unutulmamış, yaz ve kış ayları da hesaba katılarak güvenlik önlemleri ile ilgili gereken tedbirler ihmal edilmemiştir. Hatta kervansarayların açılış ve kapanışları belli merasime bağlanarak belli disiplin ve kuralarla faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu arada kervan sahipleri ve yolcuların her türlü ihtiyaçları da göz önünde tutulmuş ve yolcuların karşılanması yazılı olarak tespit edilmiş olan prensipler doğrultusunda sürdürülmüştür.

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarihi ipek yolu projesi altında ipek yolu üzerindeki kervansarayların onarımını tamamlamıştır. Fakat yerleşim yerinden uzakta olan kervansaraylar atıl bir vaziyette beklemektedir. Bu kervansaraylar vakıf üniversitesi adı altında eğitimlerini sürdüren eğtim ve öğretim kurumlarına belli şartlar dahilinde devredilerek yoksul öğrencilerin eğitimi burada sağlanabilir. Ayrıca bu şekilde bir devir o bölgeye hareketlenme getireceğinden bölgede sosyo-ekonomik anlamda bir iyileşme

meydana gelebilir. Ya da bu kervansaraylar cemaat okullarına devredilerek dini eğitime destek olunabilir. Yerel yönetimlerle işbirliği içerisinde tarihi ipek yolunun canlandırılması için bu şekilde bir eğitim seferberliği yapılabilir. Atılacak bu adımla hem tarihi ipek yolu canlanır, hem de bu bölgelerde canlanma yaşanacağından alt yapı çalışmaları tamamlanmasında bir sebep meydana gelmiş olur.

4.2.3. Vakıf Teknoloji ve Meslek Liseleri

Özellikle 1998 yılından sonra getirilen üniversiteye girişte katsayı engeli ile karşılaşan meslek liselerine olan talep azalmıştır. Ayrıca buraya yönelen öğrencilerin son tercihi ve son şansı olması açısından; öğrenci kalitesinde oldukça gerileme olduğu gözlemlenmektedir. Bu süreçle beraber sanayinin ihtiyacı olan kalifiyeli eleman sıkıntısı meydana gelmiştir. Artık piyasada iyi bir elektrikçi, iyi bir tornacı veya iyi bir motor tamircisi sıkıntısı yaşandığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Sanayinin yoğun olduğu büyük illerde sanayi işbirliği sağlanarak, vakıflar aracılığı ile veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün öncülüğünde yatılı teknoloji meslek liselerinin açılması, burada muhtaç ailelerin çocuklarının bütün masraflarının karşılanarak eğitiminin sanayi işbirliği içerisinde sağlanması ve üretime kalifiye eleman kazandırılması amaçlanabilir. Bu sayede muhtaç ailelerine hiçbir şekilde yük olmadan çocukların eğitimi tamamlanarak topluma entegre edilebilir. Hatta muhtaç ailelerin burada eğitim gören çocuklarının içerisinde yetenekli olanlarının vakıf üniversitelerinde doğrudan mesleği ile ilgili üst öğrenimi tamamlaması sağlanabilir.

4.2.4. Vakıflar Genel Müdürlüğü Üniversitesi

Vakıflar Genel Müdürlüğü 2010 yılında Yüksek Öğretim Kurumuna başvura yaparak, işlemleri tamamlayarak Fatih Sultan Vakıf Üniversitesi ile Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi 2010- 2011 eğitim ve öğretim döneminde öğrenci alımı yapmıştır. Açılan bölümler tıp, diş hekimliği, mimarlık ve tarih bölümlerinden oluşmaktadır. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinin kuruluş misyonu sadece mimarlık alanında hizmet etmektir. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi beş mazbut vakıf adına Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kurularak buranın akarları Üniversiteye tahsis edilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Meclisi, Nurbanu Valide Sultan, Hatice Sultan ve Abdullah Oğlu Hacı Abdülaziz Ağa vakıflarının gelirlerini de eğitim şartını öne sürerek Fatih Sultan

Mehmet Üniversitesine aktarmıştır. Bu mazbut vakıfların vakıf senedinde paralı olarak eğitim ve öğretim ile ilgili hiçbir madde olmadığı halde Vakıflar Genel Müdürlüğünün açtığı üniversite paralı bir üniversite olarakİstanbul Başakşehir'de 202 bin metrekarelik vakıf arazisini tahsis ederek, diğer vakıf üniversiteleri arasında yerini almıştır. Aynı şekilde Bezm-i Alem Vakfı 1843 Mahmutun eşi Abdülmecitin annesi tarafından kurulmuştu. Aynı şekilde vakfiyede bir yüksek öğretim kurumu kurma iradesi belirtilmediği vakıf senetlerinde görülmektedir. Amaç sadece yoksullara sağlık hizmeti vermek olarak kurulan bir vakfın paralı üniversite halini alması vakıf kültürü ve ruhuna ne kadar uygundur düşünülmesi tartışılması gereken bir konudur.

Yapılması gereken eğitim amaçlı kurulmuş Vakıfların gelirlerinin aktarılarak faaliyetini sürdürecek gerçek bir vakıf üniversitesi. Tamamen ücretsiz olacak üniversite de ihtiyaç sahibi öğrencilerin iaşe barınma ihtiyaçları ücretsiz karşılamalıdır. Bunların dışında bu öğrencilere aylık diğer ihtiyaçlarını karşılayacak burs verilmelidir.

4.3. Ailenin Korunmasında Vakıf Merkezli Stratejik Açılımlar