• Sonuç bulunamadı

En az zekâ kadar tartışmalı konulardan biri de duygusal zekâdır. Son zamanlara kadar örgütler, duygularla barışık ortamlar olarak görülmemiş, duyguların üretkenliği ve rasyonelliği zedelediği yaygın bir şekilde kabul görmüştür (Zurcher, 1982: 12).

Duygular zayıflık olarak görüldüğünden, onlardan kaçınılması gerektiği düşünülmüş ve kişinin başarı ölçütü olarak da bilişsel kapasite ve fonksiyonlarını kullanmasına dayalı olan IQ benimsenmiştir (Totterdell, 2000: 850). Örgütlerin çalışma koşullarının değişmesiyle değişmeyen sabit kalan bilişsel zekânın yüksekliğinin kişilerin başarılı ve mutlu bir hayat sürdürebilmelerinde belirleyici olmaması ve yetersiz kalması, yaşam boyu gelişmeyi sürdüren duygusal zekâ kavramı da, insan zekâsının anlaşılması için yeni bir derinlik kazandırmıştır. Artık günümüzde çalışanların sadece ne kadar zeki olduklarına ya da eğitim ve uzmanlıklarına değil; kendilerini ve birbirlerini idare etmekte ne denli başarılı olduklarına bakılmaktadır.

Duygusal zekâ yeteneklerinin doğuştan mı geldiği yoksa sonradan mı kazanıldığı ile ilgili bilimsel çalışmalar ve tartışmalar halen güncelliğini korurken genetik faktörün bireylerde duygusal zekâyı belirlemede temel faktörü olduğu bilimsel araştırmalarca kanıtlanmıştır (Mayer, vd., 2001: 235). Araştırmalar ayrıca duygusal zekânın değiştirilebilir, geliştirilebilir ve öğretilebilir yeteneklerden de oluştuğunu göstermiştir (Goleman, 1998: 94).

Duygularla nasıl hareket edileceği hakkındaki bilgiler, evrimsel aktarım sonucu içgüdü olarak bireyle birlikte doğar; daha sonra ise çevre etkileri ve eğitim yoluyla birey kendi kendine öğrenir. Yani, insanlar, yeni duygular öğrenmeye ve öğrendikleri duyguların uyandırdığı dürtüleri değiştirmeye müsait bir duygusal yapıya sahiptirler (Kondrad ve Hendl, 2001: 69). Yapılan araştırmalar sonucunda, duygusal zekâ boyutlarının her biri tek tek veya birlikte geliştirilebilir ve yetkinlikleri öğrenilebilir. Yüksek duygusal zekâ, insanlarla ve hayatla barışık olmanın yollarını kuvvetlendirir. Böylece, iletişim yeteneği ile birlikte ilişki yönetiminde yetkin, etkin davranışlar gösteren kendini bilen, tanıyan ve hayattan ne istediğini bilen olgun bir insan olmanın kapılarını açar (Baltaş, 2006: 45). Duygusal yeteneklerini gerektiği gibi kullanmasını bilen, bir başka deyişle duygusal anlamda zeki insanlar, özel ve mesleki yaşamlarını kendileri için kolaylaştırmaktadırlar. Çünkü kendisinin ve çevresindekilerin hislerinin farkında olmak, günlük yaşamda karşılaşılan problemlerin üstesinden daha rahat gelebilme potansiyelini artırmaktadır (Kondrad ve Hendl, 2001: 15). Duygusal zekâ eğitiminin verimliliği konusunda yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, Amerika’da bir danışmanlık şirketinin uyguladığı “duygusal yetkinlik” programına katılan yöneticilerin eğitimden sonra bölgelerindeki satışları % 11 oranında artırdıkları görülmüş ve duygusal zekâ seviyelerinde artış gözlenmiştir (Depape, 2006: 254).

Duygusal zekâ kapsamında; bireyin kendini tanıması, kontrol etmesi, motive etmesi, isteklerini erteleyebilmesi, duygusal değişimlerini algılayabilmesi, engellemeler karşısında direnç gösterebilmesi, diğer kişilere anlayışla yaklaşabilmesi, onların duygularını sezinleyebilmesi, etkin ilişkiler kurup sürdürebilmesi gibi yetenekler; öğrenilebilir özellikteki psikolojik ve sosyal yeteneklerdir. Bu yetenekler sayesinde birey, yaşamının farklı boyutlarındaki başarısını ve doyumunu üst seviyelere çıkarabilmektedir. Goleman, bireyin duygusal zekâ düzeyini geliştirmek için önemli gayret gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Aksi durumunda ise bu yönde bir gelişimin çok zor olacağını belirtmiştir (Acar, 2001: 28).

Bilişsel zekânın yüksekliğinin kişilerin başarılı ve mutlu bir hayat sürdürebilmelerinde belirleyici bir faktör olmaması ve yetersiz kalması, bilişsel zekânın ötesine geçen çalışmalar “duygusal zekâ” çalışmaları için zemin hazırlamıştır. Hayat boyu gelişmeye devam eden “duygusal zekâ” kavramı insan zekâsının anlaşılması için yeni bir derinlik getirmiştir. Ayrıca duygusal zekâ, zekânın duygusal, kişisel, sosyal boyutlarına yöneldiğinden duygusal zekânın keşfi, sosyal hayat açısından da oldukça önemlidir. Sosyal bir varlık olan insanın, kendi kontrolünü ele almayı öğrenmesinin faydaları, duygusal zekânın cazibesini arttırmaktadır (Güllüce, 2010: 24) .

Duygusal zekâ, bireyin sosyal etkileyiciliğini arttırmaktadır (http://www.emotionaliq.com, 2015). Ayrıca bireylerin sahip olduğu duygusal zekâları sayesinde, empati ve şefkatle diğer bireylerle ilişki kurabilmekte sosyal yeteneklerini geliştirebilmektedirler. Ayrıca, diğer bireylerin duygusal farkındalıklarını fark edip onların davranış ve hareketlerini yönlendirmektedir ( Yelkikalan, 2006: 8).

Duygusal zekâsı yüksek olan kişiler, sigara içmek, aşırı alkol kullanımı, uyuşturucu bağımlılığı, başkalarına şiddet uygulama gibi kendileri için zararlı olan negatif davranışlardan uzak dururlar. Duygusal ilişkiler kurmaya daha yatkındırlar ve yaşadıkları çevrede pozitif sosyal ilişkiler kurmakta ve motivasyon gerektiren amaçları, hedefleri ve görevleri tanımlamada daha yeteneklidirler ( Mayer, vd., 2004: 210).

Uzmanlara göre, yüksek duygusal zekâya sahip kişiler, birbirleri ile ilişkili dört yetenek olan; “Duygularını kontrol edebilme yeteneği, başarısızlık durumlarında motivasyonu koruma ve sabır (azim, sebat) yeteneği, ani istekleri kontrol edebilme yeteneği, insanlarla empati kurabilme yeteneği” konusunda üstündürler (Yelkikalan, 2006: 44-45).

Duygusal zekânın öneminin temeli duyarlılık, kişilik ve ahlaki güdüler arasındaki ilişkiye dayanır. Gün geçtikçe yapılan çalışmalarla gitgide artan sayıdaki bulgular hayattaki etik davranışın, temelinde de duygusal yeteneklerin olduğunu göstermekte ve çevresinde olup bitenlere duyarlı, insan ilişkilerinde yetenekli, kendini bilen, olumsuz duygularını kontrol eden, enerjisini olumlu ve yaratıcı etkinliklere kanalize eden, sabırlı, kararlı, azimli bireyler, duygusal zekâ seviyesi yüksek olan kişilerdir (Somuncuoğlu, 2005: 274).

1.12. Duygusal Zekânın Unsurları