• Sonuç bulunamadı

Orta Doğu’nun Politik Yapısı

FİLİSTİN SORUNU VE TÜRKİYE’NİN DIŞ POLİTİKALAR

A-TÜRKİYE VE ORTA DOĞU POLİTİKALARI 1)Türkiye’nin Dış Politika İlkeler

3) Orta Doğu’nun Politik Yapısı

I.Dünya Savaşı’ndan sonra Orta Doğu’da Osmanlı İmparatorluğu’ndan boşalan yeri İngiltere ve Fransa doldurmaya çalıştı. I.Dünya Savaşı bundan başka yeni bir politik değişimi de beraberinde getirdi. Bu da Yahudi faktörüydü. Yahudilerin Filistin’e yerleşmesi Arap tepkisini çekti. 1.Dünya Savaşında Araplar Türklere karşı savaşmışlar buna karşılık da İngilizlerden bağımsızlık sözü almışlardı. Ancak İngiltere buna yanaşmayınca bölgede sık sık isyanlar çıktı. Mandater İdarelere karşı ayaklanmalar Arap milliyetçiliği ve Pan-Arabist duyguları kamçıladı. Bu dönemde Arap liderliğine soyunan devlet ise Mısır oldu. 323

Orta Doğu’da diğer bir faktör Yahudilerdi. Yahudilerin çoğu dışarıdan gelip, Filistin’e yerleşmişti. Bu durum Araplarda korku uyandırıyor ve gelecekte kendi topraklarında azınlığa düşme korkusu yaratıyordu. Araplar bir bütün olarak Yahudilere karşıydı fakat Yahudilere karşı alınacak tedbirler konusunda ortak görüşleri yoktu.

Ayrıca Araplar arasında tarihten gelen bir takım sürtüşmeler vardı. Suudi Arabistan, Şerif Hüseyin’e karşı savaşmıştı. Şerif Hüseyin’in oğulları Irak ve Ürdün’e karşı yönetimdeydi. Bunlar Haşimi soyundandı. Suudi Arabistan’la ortak bir ceple olması zor görünüyordu. Bunun yanı sıra

321 Lord Ismay, NATO’ da İlk Beş sene, Ankara., 1956 s.6

322 Truman yardımı ile Türkiye 100 milyon dolar Yunanistan ise 300 milyon dolar Amerikan yardımı aldı. A.B.D. yardımının nasıl kullanıldığı hakkında bilgi için bkz. George McGhee, ABD-Türkiye-NATO-Orta Doğu, Ankara 1992,s.90

323 Paul Y.Hammond, “ An Introductory Perspective on the Middle East” political dynamics in the Middle East, New York, 1972, s.7

Mısır, görkemli bir geçmişe sahipti. Arap dünyasından coğrafi olarak ayrı idi. Entelektüel hayat Kahire’ de gelişmiş olduğundan Arap dünyasının başkenti gibiydi.

Mısır, Filistin konusu ile ilgilenmeye başladıktan sonra Arap dünyasının liderliğine soyundu. 324 Bunun ilk işareti 1929’da “ Ağlama Duvarı” krizinde Filistin, Mısır basınını temel konusu olmuştu, ancak Mısır’ın ekonomik gücü böyle bir rolü üstlenmesine engel teşkil ediyordu.

Teorik olarak Araplar, Pan-Arabizm davasında birleşebilirlerdi. Çünkü Araplar, Fas’tan Arap Yarımadasına kadar aynı dili “ Arapça” yı konuşuyorlardı ve de büyük çoğunluğu da İslam dinini kabul etmişlerdir. Diğer yandan Arap milliyetçiliğini uyandıran temel etkilerden birisi mandater devlet yönetimi altında yaşamış olmalarıydı. Dil, din gibi milleti oluşturan faktörlerin olmasına rağmen Arapların birleşmesi oldukça güç görünmektedir. Mısır, Arabizmin ve Arap dünyasının merkezi haline gelmekte idi. Ancak bölgeler arasındaki çekişme Mısır’ın işini güçleştirdi. Irak ve Ürdün’deki Haşimiler, Mısır’ın Suriye üzerindeki emellerine karşıydı. Nuri Said, Mısır’ın Arap liginde güçlü hale gelmesinden korkuyordu. 325

Arap devletlerinin coğrafi konumları bile yeterli olmamıştır. Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan’ın coğrafi bakımdan birbirlerine yakın olmasına karşı ortak geçmişleri azdı. Lübnan’ da Marunî ve Dürzîler çoğunlukta idi. Müslüman ahali ise kıyı şeridinde yoğundu. Suriye, 1920’de kısa süreli bir bağımsızlıktan sonra Fransızların müdahalesi ile mandater devlet konumuna düştü.

Mısır ise daha farklı idi. Mısır geçmişte önemli bir medeniyete sahipti ve coğrafi bakımdan Orta Doğu’dan ayrı idi. Suudiler ise izole bir durumdaydılar ve kendilerini gerçek Arap olarak görüyorlardı. 326

1940’lardan itibaren bu devletler bir takım zorluklarla karşı karşıya geldi. Radikal akımlar baş gösterdi. Mısır’da Hasan El Benna liderliğinde Müslüman kardeşler, Suriye de Milli Sosyal Parti ve 1950’lerden sonra nasır ve Baas Partileri görüldü.

Orta Doğunun en önemli ülkelerinden birini teşkil eden Mısır, Süveyş Kanalının (1869) açılmasıyla stratejik önem kazandı. Bu kanalda büyük hisseleri olan devletler İngiltere ve Fransa idi. İngiltere ilk başta Kanal hisselerini satın almaya pek niyetli olmadı. Kanal açıldıktan sonra yaptıkları hatayı anladı ve Kanal’da pay sahibi olmak için fırsat kollamaya başladı. Nitekim

324

James Jankowski , “ Eqyptian Responses to the Paletsine Problem in the İnterwar Period” IJOMES, 1980, Vol.12., s.3

325 Michael Eppel, “Iraqi politics and Regional Policies. 1954-49” MES, 1992, Vol.28, No:1, ss.111.113

1875’de Mısır borçlarını ödemek için İsmail Paşa Kanal hisselerini satınca İngiliz Başbakanı Meclise danışmadan hemen hu hisseleri satın aldı.327

İngilizler bununla kalmayarak 1882’ de Mısır’ı işgal etti. 328 Arabi Paşa önderliğinde İngilizlere karşı koymaya çalışıldıysa da başarılı olamadılar. Ancak bu olay Arap milliyetçiliğinin doğmasına bir vesile oldu.

İngiliz yönetimi sürekli problemlerle karşılaştı ve I.Dünya Savaşından sonra 28 Ocak 1922’de İngiltere, Mısır’a bağımsızlığını verdi. 329 Bu bağımsızlık tek yanlıydı ve Mısırlıları tatmin etmemişti. Meşruti krallıkla yönetilen Mısır iç ve dış politikada tam bağımsız değildi.

İngilizlerden bağımsızlık isteyen Wafd delegasyonu daha sonra siyasi parti olarak örgütlendi. Bunun yanı sıra birçok parti daha kuruldu. Waft siyasi parti haline geldikten sonra liderliğine Zaglul Paşa geldi. Waft partisinin kurucularından biri olan Zeglul Paşa, İngilizlerin Mısır’a bağımsızlığını vermesinde önemli rol oynadı. 23 Ağustos 1927’de Kahire’ de öldü. Genelde kamuoyunda aşırı bir İngiliz düşmanlığı oluştu. Bütün siyasi partilerin birleştikleri nokta İngiliz düşmanlığı idi. Mısır’da 1930 yılına kadar yapılan bütün seçimleri Wafd partisi kazandı.

1930’lara doğru Kralla Hükümet arasında görüş ayrılıkları artınca, Kral Anayasayı askıya aldı. Fakat baskılar sonucu 1933 yılında Kral Fuad eski anayasayı tekrar yürürlüğe koymak zorunda kaldı.

1935’de İtalya Habeşistan’a saldırınca İngiltere Mısır’la karşılıklı savunma ve işbirliği anlaşması imzaladı. Kral Faruk, II. Dünya Savaşında İngilizler lehine bir tarafsızlık gösterdi. İngilizler, 1942 yılında Kral’a baskı yaparak kendi taraftarı olan Nahhas’ı başbakanlığa getirdiler. II. Dünya Savaşından sonra İngilizlerin Mısırla 1936 antlaşmasının gözden geçirilerek yeniden imzalanmasını istemesi, ülkeleri İngiliz karşıtı havayı güçlendirdi.

Bağımsızlığını 1922’de kazanmasından sonra Mısır, Arap dünyası ile ilgilenmeye başladı. 1936 yılında Filistin konusu gündeme gelince Mısır, iç politikadan uzaklaşıp gözünü Arap dünyasına dikti. Arap Birliği kurulmasına öncülük etti. Bütün bu gelişmeler sonucu siyasi anlamda Arap dünyasının liderliğine aktif olarak soyunması Nasır’dan sonra oldu.

Birinci Dünya Savaşı’nda bilindiği gibi, Araplar Osmanlı Devletine karşı ayaklanmışlardı. Bunun için İngilizler Araplara bir takım vaatlerde bulunmuştu. 1920’deki San Remo konferansında İngiltere Filistin’in; Fransa da Suriye’ nin mandaterliğini üstlenmişti. Ancak

327 H.Kohn, a.g.e., s.7

328 P.Mansfield, a.g.e, s.216-217

Suriye’ de Faysal Krallığını ilan etmişti. Fransızların Faysal’ı Suriye’den kovması üzerine Faysal’ın kardeşi Abdullah, Ürdün’ü işgal ederek Suriye üzerine yürümeyi düşündü. Bunun üzerine İngiltere araya girerek bundan vazgeçirdi. Buna karşılık olarak 1922 Eylülünde Milletler Cemiyeti tarafından Ürdün kuruldu ve İngiliz mandaterliğine verildi. Ürdün A Tipi bir manda idaresindeydi. Ürdün İngiliz Yüksek Komiseri tarafından idare edileceğine dair anlaşma Nisan 1923’ de Amman’da imzalandı. 330

Abdullah’ın kardeşi Faysal Irak kralı idi. Irak’la Ürdün’ün ilişkileri iyi düzeydeydi. Abdullah, Türkiye’de halifelik kaldırılınca halife olmaya niyetlendi. Fakat babası Kral Hüseyin halife ilan edildi. ( 12 Mart 1924) 331 Ancak 1924 sonbaharında Suudilerin saldırması sonucu halifelik sona erdi.

Ürdün’ü yönetenler İngilizlerle uyum içinde çalıştı. İngilizler, haberleşme ve önemli stratejik konularda etkindi. Bu açıdan diğer mandater ülkelerin konumundan farklıydı. Arap birliğini gerçekleştirme 332 düşüncesine rağmen, İngilizlerle son derece iyi ilişkiler kurulmuştu. Ürdün Kralı 1941’den 47’e kadar Suriye ile Ürdün’ün birleşmesi için çaba gösterdi.

Ürdün yöneticileri Filistin konusunda zaman zaman Yahudilerle de anlaşmaktan çekinmediler. Buna rağmen Ürdün’de radikal akımlar çıkmadı.

Ürdün 22 Mart 1946’da İngiltere ile bir ittifak anlaşması ile bağımsızlığını kazandı. Bu tarihten sonra Ürdün Emirliği, Ürdün Krallığı oldu. 333 İlk resmi ziyaretini Kral Abdullah 1947’de Türkiye’ ye yaptı. 334

22 Ekim 1919’da George Picot’un yerine Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud atandı. 1920 yılında Faysal’ı Suriye’den çıkaran Fransızlar 1922’de Milletler Cemiyeti’nden Suriye mandaterliğini üstlendi. Suriye’ de Fransa tarafından alınan ilk önlemler içerde kesin bir muhalefetle karşılaştı. Çünkü Suriyeliler büyük Arap birliği için de savaşıyorlardı. Önceki bölümde belirtildiği gibi Suriye halkının isteği üzerine, Suriye Kongresi, Faysal’ı 11 Mart 1920’de Suriye tahtına seçmişti. Fakat bu krallık uzun sürmedi. Fransızlarla giriştiği 24 Temmuz

330

Uriel Dann, “ The Political Confrontation of Summer 1924 in Transjordan” MES, May 1976, Vol.12, No.2 s.159 331

Suleiman Musa, “ A Matter of Principle; King Hüseyin of the Hicaz and the Arabs of Palestine” IJOMES, Vol.9, s.194

332 Reva S.Simon, “ The Hashemite “ Conspiracy” : Hashemite Unity Attemps” 1921/1958, I JOMES, Vol.5, s.317 333 Hurewitz, Ürdün’ü “ yaşama olanakları olmayan bir devleti Ayakta Tutma” başlığı altında incelemiştir. Bununla yapay bir devlet olduğunu vurgulamaktadır. J.C.Hurewitz, Orta Doğu siyaseti: Askeri Boyutlar, Ankara, 1980, s.315; Haim Levebberg, “ Abdullah and Cunningham; Palestine 1945-48” MES, January 1991, vol.27, No.1, s.26

334 Ürdün Kralına Suriye geçiş izni vermediği için kral, Türkiye tarafından tahsis edilen Savarona yatı ile deniz yolculuğuyla Türkiye’ ye geldi. Erkin, a.g.e., s.172

1920’deki Meisalon savaşında Faysal yenildi ama Fransızlara da bu pahalıya mal oldu. 335 Faysal’ın Şam’daki kısa idaresi Pan-Arap propagandası için önemli oldu. Bu idaresi sırasında Faysal, Irak, Suriye ve Lübnan’ın kralıydı.

Suriyelilerin ayaklanması nedeniyle 1 Eylül 1920’de General H.Gouraud, Lübnan’ın kurulduğunu açıkladı. Yaptığı konuşmada; “ Ülkenizin kazandığı bu majestik dağların ayağında hürriyet ve sadakatın kuvvetle alınmaz kalesi olarak kalan, Roma, Yunan ve Finikelilerin gördükleri çok destansı bu denizin üstünde, şimdi mutlu bir kaderle, size Fransız barışının kutlanmasına, eski dostluğu ve büyük doğruluğu getirir. Fransız Cumhuriyeti Hükümeti adına refah ve kutsallığı içinde Lübnan’ı selamlıyorum”.336 Böylece Orta Doğu’da Hıristiyan ve Müslümanlardan meydana gelen yeni bir devlet kuruldu.

1925 yılında Suriye’de büyük bir ayaklanma oldu. Büyük Suriye düşünü amaçlayan Arap Milletçiliğinden güç alan ayaklanma kısa sürede ülkenin her yanına yayıldı. Bu ayaklanma iki yıl sürdükten sonra Fransızlar duruma hakim oldu.

Ayaklanma sonunda Fransa daha ılımlı bir yol izlemeye başladı. 25 ekim 1927’de Beyrut’ta ılımlı milliyetçilerle bir konferans düzenledi. 1928’de kurucu Meclis seçimlerine geçildi. Bilahare Meclisin hazırladığı anayasa taslağı Mayıs 1930’ larda Meclisi dağıtan Fransız yüksek komiseri tarafından yürürlüğü konuldu.

Daha sonra, Fransa’ nın dış politikada söz sahibi olması, ekonomik önceliklerden yararlanması ve ülkede iki askeri üs bulundurma şartı ile Fransa, Suriye’ nin bağımsızlığını Eylül 1936’da tanıdı. Bu anlaşma ile Lübnan Suriye’ nin dışında kalıyordu. 337

II. Dünya Savaşı’nda Fransa, Almanya’ ya teslim olunca Suriye Vichy Hükümeti denetimine geçti. Mayıs 1941’de Fransız ve İngiliz kuvvetleri bir harekâtla Suriye’ yi ele geçirdi ve Suriye’ nin bağımsızlığı tekrar edildi. Savaş sonunda uzun görüşmelerden sonra İngiliz ve Fransız kuvvetleri Nisan 1946’da Suriye’den çekildi. 338

Arapların 1948’de Yahudiler karşısında uğradığı yenilgi Suriyeliler üzerinde de olumsuz etkiler bıraktı. Bu durum Suriye’de farklı politik gelişmelere neden oldu. İktidardaki Milli Blok iki kanada ayrıldı. Birincisi Şam’ın soylularına dayanıyor ve kendisini Suudi Arabistan’a yakın

335 N.Masalha, “ Fasial’s Pan-Arabian, 1921-33” MES. October 1991. Vol.27 No.4 s.679: Uruiel Dann, “ The

Begining of the Arap Legion” .MES. January 1969, Vol.5, No:1 S.181 336

H.Kohn, a.g.e., s.178: Meir Zamar, “ Faisal and the Lebanese Question 1918-1920” MES, July 1991. Vol.27, No.3, s.422

337 Hurewitz, Diqlomacy,… s.212 338 P.Mansfield, a.g.e., s.460

buluyordu. İkincisi ise Halep soylularına dayanıyor ve kendilerine Irak’ı yakın buluyorlardı. Laik ve sol görüşleri benimseyen milliyetçi eğilimli Baas Partisi, özellikle öğrenci ve askeri kesimde önemli yer tutan Aleviler arasında güçleniyordu.

Çeşitle darbelere sahne olan Suriye’ de Şubat 1954’de parlamenter yönetime geçildi. Baas Partisi 339 iktidara geldi. Baas rejimi Leninizmden esinlenerek organize olmuştur. Disiplinli bir öncü parti örgütüne sahiptir. Bunların üyüleri militan olup ve rejimin temelidir. Devlet kadameleri parti liderliği aşamalarına göre oluşur. Yeni yönetim Nasır’la ilişkileri geliştirerek, Şubat 1958’de Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşti. Ancak Mısır etkisine karşı Suriye’de fazla tepki oluştu ve bu birleşme 1961 darbesi ile sona erdi.

İngilizler I.Dünya Savaşı sırasında Irak’ı işgal ederek burada askeri bir yönetim kurmuştu. 1920 yılı Martında kuzeybatıda ülkeye yayılan büyük bir ayaklanma çıktı. Bu isyan Emir Faysal’ı Suriye Kralı ilan edildiği zaman ortaya çıkmıştı. Fakat Faysal Suriye’de Fransızlar tarafından devrilince İngilizlere başvurdu. İngilizler bunun üzerine Faysal’ la anlaşarak 1921’de bir referandumla Faysal’ı kral seçtiler. 340 İngiliz denetimine geçen Irak, İngiltere ile 20 yıllık bir ittifak anlaşmasını 10 Ekim 1922’de imzalandı. 341 Bu ittifak anlaşmasının sonunda Irak’ın mandaterliği sona erecekti. İngiltere, Türk-Sovyet yakınlaşmasının Orta Doğu’da yeni devletlerin oluşmasına ve milliyetçi akımlara ivme kazandıracağından korkuyordu. 342

1922’lerde Irak’ta yerli halk İngiliz mandaterliğine karşıydı. İngiliz Yüksek komiseri Sir Percy Cox, Faysal’ın tahta geçiş yıldönümünde, onu tebrik etmeye geldiği zaman, saray kapısında düşmanca gösterilerle karşılaştı. Ama kral o gece apandist ağrılarından yatıyordu. Kabine istifa etmişti. Bunun ardından Cox hükümeti 26 Ağustos’ta ele getirerek, yayınladığı bildiride, İngiliz hükümetinin en çok istediği şeyin, Irak hükümetinin ve halkının istediklerini karşılamak olduğunu bildirdi. Arkasından basına sansür uyguladı ve milliyetçi liderleri ülke dışına çıkarıldı.

İngiltere, Irak’ı Milletler Cemiyetine en kısa zamanda katma garantisi verdikten sonra, 10 Ekim 1922’de İngiltere ile Irak arasında bir ittifak anlaşması imzalandı. Ancak bu anlaşmayı süresi kısaltıldığı halde kurucu Meclis onaylamadı. Ancak meclisin onayı İngilizlerin baskısı ile

339 Raymond A.Hinnbuch, “ Political Recruitment and Socialization in Syria: The Case of the Revolationary Youth

Federation” IJOMES. 1980, Vol. 11. s.153 340 Tuğ, a.g.e, s. 297-298

341 Helmut Mejcher, “ Iraq’s External Relations, 1921/26” New York, 1986 342 H.Mejcher, a.g.m., s.343

Haziran 1924’te gerçekleşti. 1925’de anayasanın yürürlüğe girmesi ile iki meclisli bir parlamento oluşturuldu.

Aralık 1925’de Milletler Cemiyeti Konseyi Musul’u Irak’a verdi. Temmuz 1926’da Türkiye, İngiltere ve Irak arasında sınır düzenlemesi anlaşması yapıldı ve bu anlaşma ile de 25 yıl için petrolün % 10’nu Irak, Türkiye’ ye vermeyi kabul etti. 343

Yönetime tepkiler dinmedi ve bunun sonucu olarak 1932 yılında İngilizler 1932 yılında manda rejimine son vermeyi kabul ettiler. Nuri Said tarafından kurulan yeni hükümet 1932 yılında İngilizlerle yeni bir ittifak anlaşması yaptı. Irak 3 Ekim 1932’de Milliyetler Cemiyetine girerken İngiltere ile 25 yıllık bin anlaşma ile askeri ittifak yaptı.

Irak’ta iç huzursuzluk dinmedi. 1933’de Musul’da ayaklanma çıktı. Bu ayaklanma sert bir biçimde bastırıldı. Daha sonra Faysal, 1933 yılında ölünce yerine Gazi Kral oldu. Bu dönemde Türkiye, İran ve Afganistan’ın yer aldığı Sadabat Paktı imzalandı. Suudi Arabistan ve Yemen’le saldırmazlık anlaşmaları imza etti. Böylelikle Irak diğer Arap ülkelerinden daha ılımlı bir yol takip etmeye başladı.

II. Dünya Savaşında Başbakan Nuri Said Almanya ile ilişkilerini kesti. Nuri Said’den sonra başbakan olan Raşid Ali, Alman yanlısı bir tutum takındı. İngilizler buna hemen müdahale etti. Tekrar Nuri Said’in başa geçmesi ile birlikte Irak Almanya’ya 1942 yılında savaş ilan etti. İngilizler Irak’tan savaş boyunca önemli ölçüde yararlandı. Irak’ta İngiliz elçileri perde arkasında önemli roller oynadılar 344

Bağdat paktında üyesi olan Irak’ta 1958’de yapılan bir darbe ile yönetim değişti. Bu tarihten sonra Irak Batı düşmanı ile politika izlemeye başladı. Bağdat Paktından çıkarak, bu paktın Arap dünyasıyla olan bağlantısı da kesilmiş oldu.

Türkiye Batı dünyasına yanaşmaya çalışırken Orta Doğu’daki Arap ülkeleri Batı devletlerine karşı mücadele ediyorlardı. Türkiye Batı’ ya yönelmesi Batı ile uyumlu bir politika izlemesini beraberinde getirdi. Arap ülkeleri ise Batı’ ya karşı kurtuluş mücadeleleri veriyorlardı. Ancak bu ülkelerin siyasal yapıları birbirlerine uyum gösterse de aralarında anlaşmazlıklar vardı. Batı düşmanlığı Mısır ve Suriye’de şiddetlenirken, Irak ve Ürdün, Batı yanlısı bir tutum sergiliyorlardı.

343 P.Mansfield, a.g.e, s.316

Türkiye bu dönemde de Irak ve Ürdün’le iyi ilişkiler kurdu. Ancak Mısır ve Suriye ile ilişkileri pek iyi bir yapıya kavuşmadı. Bütün bunlara rağmen Türkiye, Batı dünyasına yanaştığı için, Araplar tarafından güvenilmez bulundu. Filistin sorunu ve İsrail devletinin kurulması ile Türkiye ile Orta Doğu ülkeleri arasında giderek bir uçurumun açılmasına neden oldu.