• Sonuç bulunamadı

Doğaya Özgü Unsurların Mekânsal Aidiyet Sembolüne Dönüşmesi

Fotoğraf 15: Habitusa İlişkin Sembolik Görsel (K,27, Uzman)

5.5. MEKÂNA AİDİYET HİSSETME VE KABULLENME BİÇİMLERİNİN

5.5.4. Doğaya Özgü Unsurların Mekânsal Aidiyet Sembolüne Dönüşmesi

Katılımcıların günlükleri ve görüşmeler sırasında verdikleri cevaplar incelendiğinde doğanın bir simgesi olarak bitkilerin gündelik yaşamlarında önemli olduğu görülmektedir. Katılımcıların hem iş yerlerinde hem de evlerinde, mekânsal olarak bir yere sahip olan bitkiler aracılığıyla, doğaya özgü unsurları yaşamlarına dahil etme çabaları olduğu görülmüştür. Mekâna aidiyet geliştirilmesi konusunda önemli bir yere sahip olan bitkiler, mimari bir düzen ile oluşturulmuş mekanlara doğanın girmesini olanaklı hale getirmektedir. Bu şekilde doğa mekânın bir parçası haline gelmektedir.

Üretilen mekân hem öznenin bir parçası olmakta hem de özne mekânın her yeniden üretiminde mekanla deneyimlemiş olduğu etkileşim ile kendini dönüştürmektedir.

Katılımcılar arasında 17 kişinin günlüğünde doğaya özgü unsurların yer aldığı görülmektedir. Bu unsurların bir kısmı katılımcılar tarafından mekâna dahil edilirken diğerleri katılımcılara verili bir şekilde sunulan mekânda hazır olarak bulunmaktadır.

Elde edilen veriler doğrultusunda, kadın ve erkek katılımcılar arasında bu konunun benzer bir şekilde ele alındığı görülmektedir. Mekân ile kurulan aidiyetin ya da mekânı kabullenme biçiminin bir sembolü haline dönüştüğü görülmektedir.

154 Fotoğraf 10: Doğa Unsurlarının Mekânsal Aidiyete Dönüşmesinin Sembolik Görseli

(E, 39, Uzman)

“İş yerinde masa tenisi oynadığımız yerde heybetli iki meşe ağacı bulunmakta. Biliyorum Meşe ağacı için heybetli tanımını pek kullanılmaz ancak bizim meşelerimiz gerçekten heybetli. Kurumda bir ankette "Sizi iş yerinde en çok mutlu eden şey ne?" diye sorulmuştu, ben de "bahçedeki iki meşe ağacı" diye yazmıştım.” (E, 39, Uzman, Günlük)

“Arabayı park edip dairenin kapısına doğru yürürken gözlerim aniden bir hışırtıyla sağa sola savrulan yapraklara takılıyor. Aslında güzel diyorum, şu bilmem kaç yıllık koca ağaçlar, şu yeşillik, banklar… şu odamın olduğu soğuk, kahverengi, karanlık koridoru olmasa, sabahları erkenden kalkıp buraya gelmek de çalışmak da güzel…” (E1, 39, Uzman, Günlük)

Doğa ile mekânı birlikte değerlendiren katılımcılar arasında evlerinde bunun için özel bir bölüm ayıranlar olmuştur. Gündelik yaşamdaki rutinlerine dahil edilen bu bölümler, katılımcıların mekânsal olarak doğayı hissetme arzularının gerçekleştirildiği mekanlar olarak konumlanmıştır. Mekân içindeki mekanların yeniden üretiminin göstergesi olan bu durum, öznenin de kendini yeniden üretiminin bir aracısı olmuştur.

Mekanla sağlanan bu etkileşime paralel olarak kurulan aidiyet mekanla kurulan ilişkinin niteliğini belirlemektedir. Doğanın tasarlanan mekâna dahil edilerek mekânın yeniden üretildiği görülmektedir. Ayrıca, doğanın eve dahil edilmesi ya da edilmeye çalışılması (bahçede terasta bitki sebze yetiştirmek, bunun olumlu duyguların açığa çıkmasına neden olması, mekânın doğadan ayrı düşünülmemesi) bir mekânın kullanımın çeşitliliğinin oluşumuna zemin hazırlamaktadır.

155 Fotoğraf 11: Doğa Unsurunun Mekânsal Aidiyet Sembolüne Dönüşmesinin Görseli

(E, 32, Akademisyen)

“Bu fotoğraf ise evimizin terasından. İşte burası benim kalabalıktan kaçıp biraz olsun doğa ile bağımı kurabildiğim yer. Yazları terasta onlarla uğraşmak her akşam gidip onları sulamak ve onlarla sohbet etmek beni mutlu ediyor. Özellikle sebzeleri olduğunda onların günbegün büyüdüğünü seyretmek ve onları dalından koparıp tatlarına bakmak harika bir his. Bir ürünü kendi emeğinizle yetiştirip onu tüketmek çok değerli bence. Keşke daha büyük mekanlarda bunu yapma fırsatım olsa.”

(E, 32, Akademisyen, Günlük)

Fotoğraf 12: Doğa Unsurunun Mekânsal Aidiyet Sembolüne Dönüşmesinin Görseli (K, 36, Akademisyen)

“Bu sıcak yaz günlerinde işe gitmek için hazırlanmadan önce balkondaki bitkilerimi suluyorum. Sabah sularsam susuzlukla daha iyi mücadele edeceklerini düşünüyorum sanırım. Birkaç aydır evin en sevdiğim köşesi

156 burası diyebilirim. Yeşili seviyorum. Bakmak zor olsa da çiçek, fide, fidan, tohum ne bulduysam ekip dikip biriktirdim. Eğer bir ormana, bir bahçeye bakmıyorsa balkon tek başına çok ruhsuz geliyor. Onu canlandıracak bir şeyler gerek. Bu bitkiler olmasa balkona zaruri olmadıkça çıkmam doğrusu.”23 (K, 36, Akademisyen, Günlük)

Katılımcılar arasından 12 kişinin, gündelik yaşamlarında sıklıkla kullandıkları ev ve iş yeri dışında, doğa ile özdeşleşen mekanlar ile bağ kurdukları fark edilmiştir. Zaman ile mekân arasındaki etkileşimin de kendini gösterdiği bu örneklerde, katılımcıların, mekânsal olarak anlamlandırmalarının ön planda olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, mekanla kurulan ilişkinin özelliği, katılımcılar tarafından, farklı şekillerde dile getirilmiştir.

Fotoğrafın, çeken kişinin hikayesini sunduğu bir önceki kısımda dile getirilmişti. Bu noktada katılımcıların çekmiş oldukları fotoğraflara ilişkin aktarmış oldukları yazılar, tek bir fotoğraf üzerinden kendilerine ait farklı hikayeleri anlattıklarını göstermiştir.

Katılımcıların özellikle doğa öğelerini içeren, müdahalenin olmadığı mekanlara ait çekmiş oldukları fotoğraflar üzerinden aktarımda bulundukları fark edilmiştir. Bu anlamda, geçmiş ile şimdi arasında bir bağ kurulmasına aracılık eden görsel öğe, katılımcıların o mekânda deneyimlediklerinin, hissettiklerinin bir sonucu olarak mekânsal aidiyet geliştirmelerinin bir yansıması olarak ortaya çıkmıştır.

Fotoğraf 13: Mekâna Aidiyet Sembolü Olarak Doğa (K, 43, Akademisyen)

23 Bu alıntı, katılımcının fotoğrafa yaptığı değerlendirme değildir. Ancak katılımcının göndermiş olduğu tüm veriler incelendikten sonra günlüğünde yazmış olduğu bu kısım ile eklemiş olduğu fotoğraf arasında ilişki kurulmuştur.

157

“Okula yürüyüş yolum üzerinde bulunan bir yer. Burayı ilk gördüğümde yıllar önce izlediğim bir filmdeki yeri anımsatmıştı. Çok sevdiğim ve defalarca izlediğim bir filmden. Bu manzaraya bakınca huzurlu hissediyorum. Buradan gelip geçerken birçok kez fotoğrafını çektim farklı hava ve ışık koşullarında, hala çekmeye devam ediyorum. Bir yerle aramda sadece bana özgü bir bağ kurmak beni mutlu eden bir şey.

Buradan her geçişimde sadece 4-5 sn bakmak bile huzurlu hissetmemi sağlayabiliyor, bu hissi seviyorum.” (K, 43, Akademisyen)

Fotoğraf 14: Mekâna Aidiyet Sembolü Olarak Doğa (E, 33, Akademisyen)

“İlk fotoğraf bana çocukluğu hatırlatıyor. O ağacın gölgesi her daim altında oyunlar oynadığım, hayaller kurduğum yer.” (E, 33, Akademisyen)

Doğanın mekâna dahil edilmesi ve bunun katılımcıların mekânsal aidiyet geliştirmelerinde etkili olmasının anlaşılması, gönderilen fotoğrafların incelenmesi ve onlara yapılan yorumların değerlendirilmesiyle elde edilmiştir. Bu nedenle görsel öğelerin mekâna özgü geliştirilen tutumların anlaşılmasında ve aidiyet oluşumunda etkili olmasında yol gösterici bir özelliğe sahip olduğu görülmüştür. Görüşmeler sırasında katılımcıların genel olarak bu konu üzerine durmaktan ziyade mekândaki, daha önceki başlıklar altında değinilen, diğer unsurlara odaklanmış olması görsel verinin önemini açığa çıkarır niteliktedir. Doğa ve mekân arasında kurulan ilişkinin

158 hem yazılı hem de görsel bir biçimde aktarılmış olması, gündelik yaşamın önemli bir bileşeni olduğunu göstermektedir.